26 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

88 yıllık serüvende ‘milli’ ve ‘bağımsız’ adımlar

Türkiye'de para ve kur politikalarını düzenleyerek, banknot dolaşımını sağlamaktan sorumlu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, faaliyetlerine başladığı 3 Ekim 1931'den bugüne birçok değişim ve dönüşüm geçirdi.

Türkiye’de de para ve kur politikalarını düzenleyerek, banknot dolaşımını saÄŸlamaktan sorumlu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), faaliyetlerine baÅŸladığı 3 Ekim 1931’den bugüne birçok deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüme sahne oldu.

AA muhabirinin derlediÄŸi bilgiye göre, TCMB’nin 3 Ekim 1931’de faaliyete baÅŸlamasının üzerinden 88 yıl geçti. Osmanlı döneminde para, kredi hacmi, altın ve döviz rezervi, iç ve dış ödeme yönetimleri gibi ekonomik faaliyetler birçok farklı kesim ve kurum tarafından yürütülürken, padiÅŸah adına altın sikke basımı 19’uncu yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etti.

Dış borçların ödenmesi konusunda aracılık görevi üstlenecek bir devlet bankasına ihtiyaç duyulması üzerine, 1856’da kurulan Ottoman Bank (Bank-ı Osmani) yaÅŸadığı dönüÅŸümle Ä°ngiliz-Fransız ortaklığı altında “Osmanlı Bankası” adını aldı. Devlet bankası niteliÄŸi kazanan bankaya, banknot basma ayrıcalığı ve tekeli verildi. Devletin hazinedarlığını üstlenen banka, gelirlerin tahsili, Hazine ödemeleri, iç-dış borçlara iliÅŸkin faiz ve anapara ödemeleri gibi görevleri de yerine getirdi.

Osmanlı Bankasının sermayesinin yabancılara ait olması tepkilere yol açınca ulusal bir merkez bankası kurulması fikrinin temelleri oluÅŸtu. Söz konusu çalışmalarda 1917’de Osmanlı Ä°tibar-ı Milli Bankasının kurulmasıyla ilk adım atıldı. Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri nedeniyle banka iÅŸlevlerini yerine getirebilecek bir seviyeye ulaÅŸamadı.

Savaşın ardından ülkede KurtuluÅŸ Savaşı ile kazanılan siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla güçlendirmek amacıyla bir merkez bankası kurulması yönündeki çalışmalar hız kazandı. 1923 Ä°zmir Ä°ktisat Kongresi’nde, özellikle “milli devlet bankası” kurulması fikri üzerinde durularak, 1927 yılında dönemin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’nın merkez bankası kurulması hakkında sunduÄŸu kanun taslağı kabul edildi.

Bağımsızlık vurgusu ismini ve statüsünü ÅŸekillendirdi

Türkiye Büyük Millet Meclisince “1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu” kabul edildi. Kanunun, 30 Haziran 1930’da Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından banka 3 Ekim 1931’de faaliyetlerine baÅŸladı.

Bağımsızlığının ve diÄŸer kamu kurumlarından farklılığının bir göstergesi olarak “anonim ÅŸirket” statüsüyle kurulan bankanın, merkezi idareden bağımsız bir kurum olduÄŸunu vurgulayabilmek için kamu kurumlarından farklı olarak ismi “Cumhuriyet Merkez Bankası” olarak belirlendi ve “Türkiye Cumhuriyeti” ibaresine ve kısaltılmış ÅŸekli olan “T.C.” ifadesine özellikle yer verilmedi.

KuruluÅŸ kanununa göre Merkez Bankasının temel amacı, ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemek olarak belirlenirken, bu amaçla bankaya reeskont oranlarını belirlemek, para piyasasını ve para dolaşımını düzenlemek, Hazine iÅŸlemlerini yerine getirmek, Türk parasının istikrarına yönelik önlemleri almak, banknot basımını tek elden yürütmek, devletin hazinedarlığını üstlenmek görevleri tanımlandı. Bu dönemde uygulanan sabit döviz kuru rejimi altında döviz kurlarını belirlemek ise hükümetin görevleri arasında yer alıyordu.

Merkez Bankası, Ä°kinci Dünya Savaşı’nın ardından 1950’li yıllarda kamu kesiminin finansman açığını kapatmaya yönelik uygulamalarda önemli rol aldı. Büyüme ve hızlı kalkınmanın finansmanı için de banka kaynakları kamunun kullanımına açıldı.

Kriz sonrası dalgalı kur rejimine geçiÅŸ 

Türkiye’de 2001 ekonomik krizinin ardından 22 Åžubat 2001’de dalgalı kur rejimine geçilerek ekonomide yapısal dönüÅŸüm süreci baÅŸladı. Merkez Bankası Kanunu’nda önemli deÄŸiÅŸiklikler yapılırken, banka, araç bağımsızlığına kavuÅŸtu. Merkez Bankasının, kamusal finansman ihtiyacı için bir kaynak olması engellenirken, Para Politikası Kurulu oluÅŸturuldu. 2005 yılından itibaren, politika kararlarıyla ilgili öngörülebilirliÄŸin artırılması amacıyla bir yıllık Para Politikası Kurulu toplantı tarihleri bir takvim çerçevesinde önceden açıklanarak tüm bu süreç sonunda, 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaya baÅŸlandı.

Bu dönemde aynı zamanda, enflasyonla mücadeleye iliÅŸkin kararlılığı vurgulamak, Türk lirasının itibarını yükseltmek ve yüksek kupürlü paranın neden olduÄŸu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla para reformu gerçekleÅŸtirildi. 1 Ocak 2005’ten itibaren ilk aÅŸamada Türk lirasından altı sıfır atılırken, “yeni Türk lirası” ve “yeni kuruÅŸlar” tedavüle çıkarıldı. 1 Ocak 2009’da ise ikinci aÅŸamaya geçilerek, paradan “yeni” ifadesi kaldırıldı.

2008 yılı son çeyreÄŸinde tüm dünyayı etkisi altına alan küresel finansal kriz geliÅŸmekte olan ülkelerin merkez bankalarını alternatif politika arayışlarına yöneltti. Bu arayışlar çerçevesinde Merkez Bankası da uygulamakta olduÄŸu enflasyon hedeflemesi rejimini 2010 yılının sonlarından itibaren finansal istikrarı da gözetecek ÅŸekilde gözden geçirdi. Bu çerçevede araç kümesini çeÅŸitlendirerek, kısa vadeli faiz oranlarının yanı sıra zorunlu karşılıklar, faiz koridoru, likidite yönetimi ve rezerv opsiyon mekanizması gibi tamamlayıcı farklı politika araçlarını da kullanmaya baÅŸladı.

Küresel para politikalarının normalleÅŸmeye baÅŸlamasıyla buna uyum saÄŸlamak amacıyla 2015’te yeni bir yol haritası çizen banka, faiz koridorunun daraltılması ve bankalara saÄŸlanan fonlamanın daha basit bir çerçeveye oturtulmasına yönelik politikaya baÅŸladı.

Sembolik sermaye ve kar payı dağıtımı

Merkez Bankası bugün 25 bin liralık sermayesiyle anonim ÅŸirket statüsünü korurken, kar etme amacı gütmüyor. Bu durumun sonucu olarak banka sermayesi diÄŸer anonim ÅŸirketlerinkinden farklı biçimde sadece sembolik bir nitelik ve anlam taşıyor. Sermaye büyüklüÄŸü, hisse deÄŸeri ve kar payı ödemeleri sadece simgesel deÄŸerlerle sınırlı kalıyor. Banka hisselerinin yüzde 55,12’si Hazinede, yüzde 25,74’ü Türkiye’de faaliyette bulunan milli bankalarda, yüzde 0,02’si milli bankalar dışında kalan diÄŸer bankalar, imtiyazlı ÅŸirketlerde ve yüzde 19,12’si de Türk ticaret kuruluÅŸları, Türk uyruklu gerçek ve tüzel kiÅŸilerde bulunuyor.

Hedef, “fiyat” istikrarı

Merkez Bankası fiyat istikrarı hedefi doÄŸrultusunda dünyadaki ve Türkiye’deki geliÅŸmeleri yakından izleyerek politika uygulamalarını sürdürüyor. Finansal sistemin saÄŸlıklı çalışmasının saÄŸlanması ve sürdürülmesi de bankanın görevleri arasında yer alıyor.

Merkez Bankasının aldığı kararlar, beklentiler yoluyla da ekonomideki arz ve talep koÅŸullarına etki ediyor. Çünkü beklentiler fiyat ve ücretlerin belirlenmesinde önemli rol oynuyor.

Fiyat istikrarı uzun vadeli, istikrarlı ve kararlı politika uygulamaları sonucu elde edilirken, bağımsızlık, bankaya kısa vadeli ve geçici amaçlar uÄŸruna fiyat istikrarını bozabilecek politika uygulamaması ve gerekli uyarıları yapabilmesi için uygun ortamı saÄŸlıyor.

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Çinli inÅŸaat ve demir yolu devinden Türkiye’ye büyük ilgi

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.