22 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri

FİKRİ MÜLKİYET HAKLARINDAN DOĞAN UYUŞMAZLIKLARDA ZORUNLU ARABULUCULUK

Hızla gelişen teknolojiyle birlikte Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları, son yıllarda gittikçe daha da önem kazanmış ve soyut bir niteliğe sahip olan bu hakların korunması da oldukça zorlaşmıştır.

Fikri Mülkiyet Hakları genel olarak, insanların fikri çabaları ve emekleri ile ortaya çıkardıkları, ortalama seviyede bir insanın ortaya çıkarabileceğinden daha fazla yaratıcı niteliğe sahip olan ürünleri için kendilerine sağlanan haklardır. Uluslararası hukukta “Intellectual Property” terimiyle karşımıza çıkan “Fikri Mülkiyet” kavramı, telif hakları (copyrights) olarak da bilinen fikir haklarını ve sınai hakları kapsayan bir kavramdır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinde eser; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir.” olarak tanımlanmaktadır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında, 2/ı maddesine göre Sınai Mülkiyet Hakkı kavramının ise markayı, coğrafi işareti, tasarımı, patent ve faydalı modeli ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

Hızla gelişen teknolojiyle birlikte Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları, son yıllarda gittikçe daha da önem kazanmış ve soyut bir niteliğe sahip olan bu hakların korunması da oldukça zorlaşmıştır. Bu zorlaşmaya paralel olarak hızla artış göstermiş olan fikri ve sınai mülkiyet haklarından doğan uyuşmazlıkların da hızlıca ve adil bir şekilde çözülme ihtiyacı doğmuştur. Bu doğrultuda daha az masrafla, daha hızlı ve tatmin edici çözüm imkanı sunan alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, ve özellikle arabuluculuk Fikri Mülkiyet Hukuku kapsamında da dünyada ve ülkemizde daha geniş uygulama şansı bulmaya başlamıştır.

Fikri Mülkiyet Hukuku ile ilgili uyuşmazlıkların alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri ile çözülmesi için Dünya’da atılmış önemli adımlardan bir tanesi, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (World Intellectual Property Organization) Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi’nin kurulmasıdır. Türkiye, WIPO’a 1976 yılında katılmıştır. WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi, zamandan tasarruf ve düşük maliyetli alternatif uyuşmazlık çözümü sağlayan, tarafsız ve kar amacı gütmeyen uluslararası bir fikri mülkiyet uyuşmazlık çözüm merkezidir. WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi verilerine göre, büyük bir kısmı fikri mülkiyet hakları ile ilgili olmak üzere, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 25’in üzerinde ülkede yerleşik, gerçek kişiler, her türlü şirket ve üniversitelerden yapılan başvuruların çoğunluğunu tahkim ve arabuluculuk vakıaları içerdiğini söylemek mümkündür. Fikri mülkiyet hukuku konusunda yaşanan uyuşmazlıklar sebebiyle, WIPO’ya yapılan başvuruların büyük çoğunluğunun çözümle sonuçlanmasının nedeninin ise, uzun süreli ticari ilişkiye sahip tarafların çıkarlarını düşünerek ilişkilerini bozmak yerine devam ettirmeyi tercih etmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Ülkemizde ise, en çok kullanılan alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından olan arabuluculuk, fikri mülkiyet haklarından doğan uyuşmazlıklarda zorunlu hale gelmeden önce aslında ihtiyari olarak uygulanmakta, şöyle ki Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri nezdinde açılan davalarda tarafların arabuluculuğa başvurması teşvik edilmekte idi.

“Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Olarak Zorunlu Arabuluculuk” başlıklı makalemizde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’da doğrudan fikrî mülkiyet haklarına ilişkin bir düzenleme yer almamakla birlikte söz konusu kanunun Türk Ticaret Kanunu’na ilişkin düzenlemeleri fikri mülkiyet haklarını da etkilemektedir. Buna göre, fikri mülkiyet haklarına ilişkin bir uyuşmazlığın dava şartı olan arabuluculuk kapsamında olup olmadığının tespiti için;

   – Öncelikle söz konusu bir uyuşmazlık genel anlamda arabuluculuğa elverişli olmalıdır. Burada Arabuluculuk Kanunu ilgili hükümlerine bakılmaktadır.

    – Uyuşmazlığın Fikri Mülkiyet Mevzuatı’nda öngörülen hususlardan doğması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken ise, yalnız fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta açıkça belirtilen davaların değil; açıkça belirtilmemiş olsalar da söz konusu mevzuatta öngörülen hususlardan doğan tüm hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğudur.

   – TTK 4/1 maddesi hükmüne göre tarafların tacir olup olmamalarına bakılmalıdır. 4/1(a) hükmü, tarafların sıfatına (tacir/tüccar olup olmamasına) bakılmaksızın fikri mülkiyet mevzuatından doğan bütün uyuşmazlıkları/davaları ticari uyuşmazlık/ticari dava saymıştır. Ancak, söz konusu hükümde her ne kadar “Fikri Mülkiyet Mevzuatı” ibaresi kullanılmışsa da bu ibareyle kastedilen marka, patent, tasarım gibi “sınai haklar mevzuatı ”(dar anlamda fikri mülkiyet mevzuatı) dır. Bu nedenle geniş anlamda Fikri Mülkiyet Mevzuatı kapsamına giren, yani sadece fikir/telif hakları mevzuatından doğan bütün uyuşmazlıklar mutlak ticari dava sayılmamaktadır. Buna göre taraflarının sıfatına bakılmaksızın sadece sınai haklar mevzuatından, özellikle Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan doğan bütün davalar kural olarak mutlak ticari dava sayılacaktır.

  – Bunlara ilaveten, en önemlisi uyuşmazlık konusunun bir miktar paranın ödenmesi olan alacak veya tazminat talebine ilişkin olması gerekmektedir.

Buna göre örneğin Türk Patent ve Marka Kurumu’nun fikri mülkiyet hakları ile ilgili verdiği kararlara karşı iptal davası açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı gibi, fikri mülkiyet haklarına karşı hükümsüzlük davası açmadan önce de arabulucuya gitme zorunluluğu bulunmamaktadır. Buna karşılık fikri mülkiyet haklarının ihlali nedeniyle örneğin bir marka veya patentin taklit edilmesi halinde açılacak tazminat davalarında öncelikle arabulucuya başvurmak gerekecektir.

Sonuç olarak, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, tarafların sıfatına bakılmaksızın, “sınai mülkiyet haklarından doğan” ve “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak veya tazminat talebine ilişkin uyuşmazlıklar” için arabuluculuğa başvuru bir dava şartı haline gelmiştir. Davadan önce zorunlu arabuluculuğa gidilmemiş olması halinde ise, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi kararı verilecektir.

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Asya-Pasifik ülkelerine ihracat atağı

HIZLI YORUM YAP