19 Mayıs 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Suud medyası PKK yayın organı gibi

Suudi Arabistan yönetiminin Barış Pınarı Harekatı'yla ilgili açıklamalarını, görsel ve yazılı medyadaki yayınlarını takip edenler, Türkiye'nin bu ülkeye savaş açtığını sanır.

Türkiye’nin Suriye ile kendi sınır hattı boyunca yürüttüÄŸü Barış Pınarı harekâtının, arı kovanına çomak soktuÄŸu anlaşılıyor. Harekât, sahadaki dengeleri deÄŸiÅŸtirmenin yanı sıra uluslararası ve bölgesel aktörlerin maskelerini de bir bir düÅŸürdü. NATO müttefikleri ve stratejik ortaklarının ve Türkiye’ye karşı yıllardır terör örgütleriyle iÅŸbirliÄŸi yapan ülkelerin harekata yönelik sert tutum ve yaklaşımlar sergilemeleri bekleniyordu, fakat baÅŸta Suudi Arabistan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) ve bu iki ülkenin yörüngesindeki Arap BirliÄŸi, Mısır ve Bahreyn yönetimlerinin harekatı kınaması, görsel ve yazılı medyalarının 24 saat canlı yayınlarla, manÅŸet ve yorumlarla savaÅŸ durumuna geçmesi adeta bir kara mizah örneÄŸi oldu.

Halklar (ve hatta yönetimler) nezdinde hiçbir karşılığı ve saygınlığı olmayan Arap BirliÄŸi’nin harekâtı kınayan ve “iÅŸgal” olarak niteleyen son bildirisi, üye ülkeler tarafından bile ciddiye alınmıyor. Uygulama mekanizmasından yoksun olduÄŸu bilindiÄŸi için ise kimi üyeler ya bildiriyi imzalamıyor ya da kendi dışiÅŸleri bakanlıkları aracılığıyla alınan karara katılmadıklarını dile getiriyorlar. Arap ülkelerinin ABD, Rusya ve Ä°ran eliyle adeta birer “yıkım müzesine” çevrildiÄŸi zamanlar sessiz kalan Arap BirliÄŸi’nin, en az dört ülkenin (ABD, Fransa, Rusya, Ä°ran) ordusu tarafından ayaklar altına alınmış Suriye’nin egemenliÄŸinden dem vurması ancak komedi olarak deÄŸerlendirilebilir. Üstelik Suriye’nin kuzeyindeki Arap nüfus, terör örgütü eliyle göç ettirilirken ve bölgenin kuzeyine “Rojava” adı verilirken, Arap rejimlerinin ve medyasının terör örgütü için bugün ağıt yakmasının hiçbir ahlaki tarafı da bulunmuyor. BirliÄŸin, bugün dört Arap baÅŸkentini (BaÄŸdat, Åžam, Beyrut, Sana) elinde tutan Ä°ran’a karşı acilen toplandığı da hiç görülmedi. Ä°srail neredeyse her gün Suriye’nin egemenliÄŸini ihlal edip önemli gördüÄŸü mevzileri vururken de bu rejimlerden ses çıkmadı. Suriye’de çocuk, kadın, yaÅŸlı demeden katliamlara imza atan Esed Rejimi’nin en önemli destekçisi Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan’da görkemli ÅŸekilde ağırlandı, önemli anlaÅŸmalara imza atıldı.

Suudi Arabistan yönetiminin Barış Pınarı harekâtıyla ilgili açıklamalarını, görsel ve yazılı medyadaki yayınlarını takip edenler, Türkiye’nin bu ülkeye savaÅŸ açtığını, Aramco gibi petrol tesislerini bombaladığını veya Riyad yönetiminin bataklığa saplandığı Yemen’de savaÅŸtığı Ä°ran destekli Husilere Ankara’nın silah desteÄŸi verdiÄŸini sanır. Son Aramco saldırısının akabinde bile, Suud yönetimi ve medyası bu derece bir tepki ortaya koymamıştı. Hatta verdikleri tepki, Esed rejimi ve medyasının Barış Pınarı harekâtına gösterdiÄŸi tepkiyi bile gölgede bıraktı.

Suudi sermayeli El Arabiya ve El Hades televizyonlarının yanı sıra, Türkiye karşıtı haberlerin amiral gemisi Ukaz gazetesi baÅŸta olmak üzere tüm görsel ve yazılı medya, adeta terör örgütü PKK’nın yayın organı gibi yayın yaparken, dezenformasyon veya kara propaganda gibi yöntemlerle harekatın hedefini çarpıtmaya çalışıyor. Özellikle El Arabiya’nın muhabiri, Türkiye’nin operasyon düzenlediÄŸi bölgede iki çocuÄŸu cadde ortasında yere yatırarak ucuz bir mizansene imza attı. Suudi Arabistanlı yetkililer ÅŸahsi sosyal medya hesaplarından Türkiye’yle ve operasyonla ilgili akla ziyan paylaşımlarda bulunurken, trol hesaplar da her zaman olduÄŸu gibi bu dezenformasyondaki yerlerini aldılar.

Ukaz gazetesi “dünyanın ErdoÄŸan’a karşı olduÄŸu” tezini manÅŸetlerine taşırken, adeta PYD/PKK’lı teröristlerin yayın organlığına soyundu. Gazete DEAÅž’lıların kaldığı cezaevinin vurulduÄŸu ve militanlarının serbest kaldığı yalanı üzerinden bir algı oluÅŸturarak okuyucularını aldatmaya çalıştı. Riyad El Cezire ve El Vatan gazetelerinin yanı sıra Åžarkulevsat, El Hayat ve El Arab gibi gazeteler de harekatla ilgili yalan/yanlış haber ve yorumlara yer verdi. FETÖ ele baÅŸlarına mikrofon uzatan Suud medyası, terör örgütünün sınırdaki kentlere ve sivil alanlara gerçekleÅŸtirdiÄŸi saldırıları görmezden gelirken, adeta ağız birliÄŸi etmiÅŸçesine DEAÅž mensuplarının ailelerinin kaçışından ve 130 bin sivilin evinden olduÄŸundan bahsetti. Hatta ABD BaÅŸkanı Donald Trump, Twitter üzerinden bu tür iddiaları yalanlayarak “Kürtler (YPG/PKK) bizi savaÅŸa dahil etmek için bazılarını (DEAÅž mensuplarını) serbest bırakıyor olabilir” ifadesini kullanmak zorunda kaldı.

Ukaz yazarı Ahmed Avad Türk ordusunun Selahaddin Eyyubi’nin torunlarıyla savaÅŸtığını öne sürecek kadar seviyesizleÅŸirken, El Cezire yazarı Muhammed EÅŸ-Åžeyh de harekata destek çıkan Katar’ın artık bir Arap ülkesi olmadığını ve TürkleÅŸtiÄŸini iddia etti.

Ukaz gazetesi yazarı ve eski enformasyon bakanı müsteÅŸarı Fehim El Hamid, ülkesinin Suriye politikasının hiç deÄŸiÅŸmediÄŸini ve uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ettiÄŸini ifade etmiÅŸti. Halbuki Riyad yönetiminin Suriye olaylarının baÅŸladığı Mart 2011’den bu yana izlediÄŸi politikalarla bugünkü politikalarının taban tabana zıt olduÄŸunu söylemek için siyaset uzmanı olmaya gerek yok. Üç yıl öncesine kadar, dönemin DışiÅŸleri Bakanı Adil el Cübeyr, Suudi savaÅŸ uçaklarının Türkiye’nin yanında Suriye’deki DEAÅž’a karşı savaÅŸacağını ve Türkiye’nin bu yöndeki çabalarını desteklediÄŸini açıklamıştı. Zaten BAE ve darbeci Mısır yönetimi de Esed rejimiyle gizli bir ittifak halindeydi.

Suudi Arabistan, BAE ve Mısır “kardeÅŸ” diye nitelendirdikleri birçok Arap ülkesinde kanlı askeri operasyonlar gerçekleÅŸtirdiler. Riyad-Abu Dabi ikilisi Yemen’de insanlık suçları iÅŸlediler. Keza Libya’da BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşı darbeci General Halife Hafter güçlerine Mısır’la birlikte askeri ve lojistik destek veriyorlar.

Bugün Suriye’nin egemenliÄŸini ve Arap ülkesi olduÄŸunu hatırlayan Riyad yönetimi, olayların baÅŸladığı Mart 2011’den bu yana bu ülke için hiçbir ÅŸey yapmaması bir tarafa, Esed rejiminin zulmünü ve katliamlarını görmezden geldi. Hatta tam tersine, “DEAÅž’la mücadele” adı altında PYD/PKK’ya maddi ve lojistik destek çıkarak bu bölgelerde yaÅŸayan Arapları arkadan vurdu. Bu da yetmezmiÅŸ gibi medyası, PKK ele baÅŸlarıyla birer devlet adamıymış gibi röportajlar yapıp, makaleler yazdırdı. Körfez Ä°ÅŸleri Bakanı Tamir es-Sebhan 2017 ve 2019 yıllında Rakka ve Deyrizor’u ziyaret etti, terör örgütü ele baÅŸlarıyla görüÅŸüp destek sözü verdi.

Esasında milyonlarca Suriyeli Arap, PYD’li teröristlerin merhametine bırakılmıştı ve bu durum sadece Türkiye için deÄŸil, tüm Suriye için bir tehditti. Peki, Suudi Arabistan Suriye topraklarının uluslararası güçler tarafından “yol geçen hanına” çevrildiÄŸini ve bu ülkenin Arap kimliÄŸinin hedef alındığını bilmesine raÄŸmen, harekata neden bu kadar sert tepki gösteriyor? Ankara-Riyad hattında son yıllarda iliÅŸkilerin iyice gerildiÄŸi ve kopma noktasına geldiÄŸi muhakkak. Mısır’daki darbe ve Katar ablukası sırasında ters düÅŸen politikaların üstüne, geçen yıl iÅŸlenen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin eklenmesiyle, Riyad yönetiminin ve medyasının eline geçen her fırsatta güttüÄŸü Türkiye düÅŸmanlığının dozu artırıyor. Harekâta yönelik böylesi bir dezenformasyon ve kara propaganda faaliyeti, ancak Suud yönetiminin Türkiye’yi siyasi, ekonomik ve askeri olarak zayıflatma giriÅŸiminde olduÄŸu gibi bir çerçevede okunabilir.

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Bal kabağının tarladan sofraya yolculuğu

HIZLI YORUM YAP