26 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Merkez Bankası’nın kararları ihracatçıyı zorluyor

İhracata kısa vadeli günü kurtarma politikalarından ziyade uzun vadeli bir perspektif içinde yaklaşmamız gerekiyor. Aksi halde cari açık, kur, enflasyon sarmalı içinde dönüp duruyoruz.

Geçtiğimiz hafta açıklanan 150 milyar liralık yeni kredi paketi ihracatçı açısından olumlu bir gelişme olurken, ihracat gelirlerinin TCMB’ye satma zorunluluğu %25’ten %40’a çıkarıldı. Bir yandan kredilerle desteklenen ihracatçılar diğer taraftan dövizin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğu ile sıkıştırılıyor.

Önce olumlu haberden başlayayım. 150 milyar liralık kredi paketinin 50 milyar lirası turizmciye, 100 milyar liralık kısmı ise ihracatçıya ayrılmış. Sağlanacak bu kredide faiz oranının %9’a kadar düşebileceği söyleniyor. Düşük maliyetli bu krediler döviz kazandırıcı sektörlere gelir taahhüdüne göre verilecek. Bu kredilerin bir süre ödemesiz olması da beklentiler arasında.

Piyasa faizinin altında verilecek olan bu krediler ihracatçı için bir avantaj tabii. Ancak 100 milyar TL’lik kredi paketi ne kadar yeterli olacak, bu kredilerden hangi firmalar yararlanabilecek, daha küçük ihracatçıların bu kredilere ne kadar erişimi olacak, gibi sorular henüz yanıt bekliyor.

Gelelim ihracatçı açısından daha çok yankı yaratan döviz gelirlerinin Merkez Bankasına satılması meselesine. Ocak ayında İhracat Bedeli Kabul Belgesi(İBKB)’ne ve Döviz Alım Belgesi(DAB)’ne bağlanan ihracat bedelinin %25’inin o gün geçerli olan kurdan Merkez Bankası’na satılması zorunluluğu getirilmişti. Şimdi bu oran %40’a çıkarıldı. Ukrayna ve Rusya’ya yapılan ihracatta ise farklı bir uygulama var. İhracat bedeli döviz olsa bile TL cinsinden kabul mümkün olacak.

İhracatçı açısından bu durum sıkıntı yaratıyor kuşkusuz. Düzenlemeden önce ihracatçı gelen bedeli bankası nezdinde döviz mevduatı olarak tutuyordu. TL cinsinden ödemeleri oldukça TL’ye dönüyor ve ithal girdi kullanıyorsa bunu ithalat ödemelerinde kullanıyordu. Şimdi artık bu gelen bedelin %40’ını banka Merkez Bankası’na satacak ve TL karşılığını müşterisinin hesabına yatıracak. Burada ihracatçının önünde bir engel yok. Yeniden isterse bu TL ile piyasadan döviz alabilir.

İhracatçı yeniden piyasadan döviz alabilecek. Ancak bu dövizi alırken piyasa kurundan alıyor. Ocak’tan sonraki ilk uygulamada ihracatçının fiiliyatta bu alım satım esnasında bir kambiyo zararı oluşuyordu. Her ne kadar bu az gibi görünse de miktar büyüdükçe zarar da artıyor. Şimdi de bu dönüşüm oranı ihracat bedelinin %40’ına çıkarıldı. Yani miktar arttı, zarar daha fazla olacak.

İhracatçılar da bu uygulamaya karşı çıkıyorlar. Bu uygulamada bizim rekabetçi yapmaya çalıştığımız ihracatçıyı aslında rakipleri karşısında dezavantajlı bir durumda bırakıyor.

Peki, TCMB neden böyle bir karar aldı?

Hepimizin bildiği gibi TCMB rezervlerini arttırmaya çalışıyor. Bu kanalla da Merkez Bankası ihracatçının bankalarda duran dövizini kendi rezervine katmaya çalışıyor. Ama bunu döviz rezervlerine bir etkisi oluyor mu? Maalesef öyle bir etki de görülmüyor. Ocak ayından beri %25 oran zaten uygulanıyor. Ocak ayından beri Merkez Bankasının brüt döviz rezervlerinde iyileşme bir yana azalma olmuş. Ocak başında 72.5 milyar dolar olan brüt döviz rezervi bu gün 69 milyar dolara gerilemiş. Aslında Merkez Bankası bir yerden alıp, diğer taraftan kuru korumak için bu dövizi piyasaya veriyor.

İhracatçı Merkez Bankasına sattığı dövizi ihtiyacı olduğundan yeniden almak üzere piyasaya dönüyor. Piyasada bu durum döviz talebini arttırıyor. Kuru belirli bir seviyede tutmak için ise Merkez Bankası piyasaya çoğunlukla kamu bankaları aracılığıyla elindeki dövizleri veriyor.

Merkez Bankası bunu yaparak aslında ithal girdi oranı düşük olan ihracatçıların ellerindeki dövizi TL’ye döndürmeyi hedefliyordu. Ancak zaten bu kesimler de artan işgücü maliyetleri, enerji faturaları gibi ödemelerini karşılamak için ellerindeki dövizleri piyasada TL’ye çeviriyorlar.

Uzun vadede tehlikeli olabilir

Kısa vadede dahi pek yararını göremediğimiz bu uygulama sürerse uzun vadeli sonuçları da olabilir. Bu şekilde ihracatçıyı zorlamak, o ihracatçının şirketin merkezini başka ülkeye taşımasına dahi yol açabilir. İhracatçıyı desteklemeye uğraşırken korkutup kaçırabiliriz.

İhracata kısa vadeli günü kurtarma politikalarından ziyade uzun vadeli bir perspektif içinde yaklaşmamız gerekiyor. Aksi halde cari açık, kur, enflasyon sarmalı içinde dönüp duruyoruz.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Dövizle ödeme yasağı iş dünyasında sıkıntı yaratacak

HIZLI YORUM YAP