23 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

“Dolar bizim paramız, ama sizin probleminiz”

Türkiye enerji ithalatçısı bir ülke, haliyle doların artması bizim maliyetlerimizi de arttırıyor. Üstelik zaten savaş nedeniyle enerji maliyetleri tavan yapmış durumda. Ama bizi asıl zorlayan nokta Euro dolar paritesindeki düşüş.

Geçen hafta FED beklenildiği üzere faizi 50 baz puan arttırdı. Bilançosunu da küçültmeye başlayacak. Powell’ın konuşmasında enflasyona ciddi bir vurgu vardı. FED’in enflasyonla mücadele adına faiz oranını %3 civarına çekmesi bekleniyor. Diğer taraftan Avrupa bu konuda daha yavaş davranıyor. Enflasyonun %7.4 gibi Avrupa’da hiç görülmemiş düzeye çıkmasına rağmen Avrupa Merkez Bankası henüz bir faiz artışına gitmedi. Japonya’da ekonomi hala yavaş ilerliyor, enflasyon tehlikesi henüz belirgin değil. ABD ile bu ülkelerin faiz oranları arasında ciddi bir fark oluşmaya başladı.

Hem ABD’nin faiz farkı hem de dünyadaki bu belirsizlikler, “kaliteye kaçış (flight to quality)”yi başlatmış durumda. Dolar da haliyle değerleniyor. Dolar endeksi üç ayda yaklaşık %10 yükseldi. Euro dolar paritesi ise 1,03’e düştü. Diğer paralar da dolar karşısında değer kaybetti tabii. Çin’in Renminbisinin kaybı sadece bir ayda %6’yı buldu.

Güçlü dolar Powell’ın aslında işine geliyor. Enflasyonla mücadelede işine yarıyor. ABD’nin tüketiminin yarısı ithal mallardan oluşuyor. Doların güçlenmesi ise bu maliyeti azaltıyor. Tabii aslında ABD bu sayede enflasyonu diğer ülkelere ithal etmiş oluyor. Hemen hemen tüm emtianın fiyatı dolar cinsinden belirleniyor. Emtia ithalatçısı ülkeler için artan dolarla birlikte emtianın kendi paraları cinsinden maliyeti artıyor. Ayrıca dolara karşı değer kaybeden ülkelerde, bu değer kaybı enflasyona geçiyor.

Doların değer kazanması her ne kadar kısa vadede Powell’ın işine yarasa da uzun vadede riskli. Cari açıkla sorunu olan ABD ekonomisi için bu cari açığı daha da arttıracağı anlamına geliyor. 2020 başından beri ABD’nin ihracatı 2.46 trilyon dolardan 2.91 trilyon dolara çıkarken; ithalatı 3.01 trilyon dolardan 4.22 trilyon dolara çıkmış. Cari açığın ABD GSYH içerisindeki oranı 2020 ilk çeyrekte %2 iken 2021’in son çeyreğinde %3.6’yı bulmuş. Anlaşılan bu artış devam edecek.

Bu dönem aslında 1980’lerin başı ile benzerlik gösteriyor. 1970’lerin sonlarında artan enflasyonla mücadele etmek için dönemin FED başkanı Volcker, faizleri yükseltmiş, bu da doların aşırı değerlenmesine neden olmuştu.  Bu ilk başta enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırsa da doların değerlenmesi ABD’nin dış açıklarının önemli bir sorun haline gelmesine ve de enflasyonun diğer ülkelere ihraç edilmesine yol açmıştı. Bu soruna çözüm bulmak için 1985’te bir araya gelen ABD, Japonya, Batı Almanya, Fransa ve İngiltere, Plaza Antlaşmasını imzalamışlar ve koordineli olarak müdahale ederek doların değerini düşürmüşlerdi.

Doların daha fazla yükselmesi halinde yeniden koordineli bir hamle gelir mi? Gelebilir. Bu tabii ABD ekonomisinin büyümesinin diğer ülkelerden daha fazla olmasına bağlı. Eğer ABD daha hızlı büyürse, bir yandan dolar değerlenir bir yandan da dış açıklar artar. Dünyada hem enerji hem de gıda fiyatları hızla yükseliyor. Bu AB için önemli bir tehdit oluştururken ABD’nin özellikle enerjide dışa bağımlılığı yok.

Türkiye

Türkiye enerji ithalatçısı bir ülke, haliyle doların artması bizim maliyetlerimizi de arttırıyor. Üstelik zaten savaş nedeniyle enerji maliyetleri tavan yapmış durumda. Ama bizi asıl zorlayan nokta Euro dolar paritesindeki düşüş. Geçtiğimiz yıl 1.22 olan Euro dolar paritesi bu gün 1.03. Yani kısaca Euro dolar karşısında değer kaybediyor.

Türkiye’de ithalatın yaklaşık %65’i dolar cinsinden yapılıyor. Yani ithalatımızın maliyeti artıyor. İhracatta ise doların payı daha düşük, %47. AB bizim en önemli ticaret partnerimiz olduğu için Euro cinsinden ihracatımızın payı yaklaşık %46’yı buluyor. Yani euronun dolar karşısında değer kaybetmesi bizi negatif etkiliyor.

Bu durum bazı sektörlerde daha belirgin. Örneğin otomotiv sektöründe AB’ye ihracat yoğun. Ancak girdilerini ise dolarla alıyorlar. Haliyle Euro dolar paritesindeki düşüş en çok bu sektörü etkiliyor. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçılar Birliğinin verilerine göre Nisan ayında parite nedeniyle kayıp 200 milyon doları bulmuş. Ocak- Nisan arası ise 700 milyon doları geçmiş.

Yani dolar tüm paralar karşısında güçleniyor, ABD’de enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırırken tüm dünyaya enflasyonu yayıyor. Burada aklıma John Connally’nin Bretton Woodsun fiilen yıkılmakta olduğu dönemde (1971) söylediği o meşhur söz geliyor:

“Dolar bizim paramız, ama sizin probleminiz”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Üniversite öğrencilerine af geliyor

HIZLI YORUM YAP