21 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri

Tarımda kendi kendine yeten Türkiye’ye ne oldu?

Sanki tarımın ne denli hayati bir sektör olduğunu yeniden hatırlamış ve sektörün performansını arttırmak ümidiyle tarımı dijitalleşmeye çalışıyor gibi görünüyoruz.

Hatırlıyorum, ilkokul yıllarımızda okullarımızda okutulan ansiklopedilerde defaatle zikredilen bir cümle Türkiye’nin kendi tarımsal ihtiyaçlarını yine kendi başına karşılayabilen, dünyada birkaç ülkeden bir tanesi olduğuydu. Sonraki yıllarda ülkemizin sanayileşmeyi önceleyen politikaları çerçevesinde tarımı sanki bir parça arka plana ittik. Nitekim, TÜİK’in istatistiklerine bakıldığında ülkemizin GSMH’si içerisindeki tarımın payının yıllar içerisinde mühim bir düşüş gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak bir yandan da, temel gıda maddelerini üretmek gibi bir misyon edindiği için, tarım sektörü daima önemini muhafaza etmiştir ve de kuvvetle muhtemel gelecekte de edecektir. Bu bağlamda, öncelikle halkımızın ihtiyaçlarını karşılayacak ölçülerde üretim yapabilmeye, sonrasında da sektörün verimliliğini arttırmaya ve uluslararası arenada şirketlerimize sürdürülebilir rekabet avantajı kazandırmaya vesile olabilecek çözümler üretmek önem arz etmektedir. Bu çözümlerden bir tanesi de hiç şüphesizdir ki sektörün dijital teknolojilerden, bu teknolojilerin potansiyel sıkıntılarını da göz ardı etmeden, istifade etmesidir.

Bu noktada tarımı dijitalleştirmek derken bu kapsamda katalizör olarak ele alınabilecek iki tür şirket grubundan bahsetmek mümkün. Birinci grup, zaman zaman “agri-tech”, “ag-tech”, “akıllı tarım” vb. sıfatlarla da anılan ve kendilerine tarım sektöründeki şirketlerin ya da amatör tarım sevdalılarının işini kolaylaştıracak teknolojiler üretmeyi misyon edinen şirketlerden oluşuyor. Bu konuda dünyanın muhtelif ülkelerinden çok başarılı örnekler paylaşmak mümkün. Örneğin; Farmers Business Network (ABD), Meicai (Çin), Tridge (Güney Kore), Bowery Farming (ABD), MoMo (Vietnam), Apeel Sciences (ABD), Inari (ABD), Nxin (Çin), Ynsect (Fransa), Nature’s Fynd (ABD) ve Infarm (Almanya) bahsi geçen alanda faaliyet gösteren ve “tek boynuz (unicorn)” statüsüne ulaşmış şirketlerden bazıları. Bu noktada sanki biraz daha ivmelenmeye ihtiyacımız var çünkü bilindiği kadarıyla hala ülke olarak tek boynuz statüsünü kazanmış ya da kazanmaya ramak kalmış (soonicorn) bir agri-tech şirketi çıkarabilmiş değiliz.

Ancak bu durum bizde de başarılı ve gelecek vadeden agri-tech şirketlerinin olmadığı manasına da gelmiyor. Örneğin hemen akıllara Ulukan’ın yazısından aşina olduğumuz, 8 farklı ülkede, 70’ten fazla şirkette, entegre üretim süreçlerini yönetme mesuliyetini üstlenen “ForFarming” geliyor. Şirket geliştirdiği Farmio adlı ürünü sayesinde büyük veriyi işliyor ve ürünü kullanan şirketlere en münasip üretim koşullarına dair tavsiyelerde bulunuyor. Pabuççiyan sayesinde haberdar olduğumuz, alanın yıldızlarından bir diğeri de dikey tarıma yönelik çözümler üreten Vahaa adlı şirketimiz. Topraksız tarım ve nesnelerin interneti teknolojilerini harmanlayan şirket, ev ya da ofis ortamında (ve toprağa ihtiyaç duymadan) kişniş, nane, pazı, roka vb. sebzeleri yetiştirmenin keyfini kullanıcılarına sunuyor. Benzer biçimde, Tekfen Holding çatısı altında yer alan tarımsal sanayi grubunun amiral gemisi Toros Tarım ise geliştirdiği “Toros Çiftçi Uygulaması”yla çiftçinin tarlasının konumu, mevcut hava koşulları ve ekilen ürünün özelliklerinden yola çıkarak çiftçiye gübreleme önerileri getiriyor. Bu sayede çiftçilerin maliyetlerinin düşeceği ve verimlerinin artacağı umuluyor. Bahsi geçen bu şirketlere elbette Tarfin, Hextex vb. birkaç şirketi daha eklemek mümkün.

İkinci gruptaki şirketler ise doğrudan tarım veya ilişkili sektörlerde faaliyet gösteren (dolayısıyla agri-tech’ler gibi tarım sektörüne yönelik teknolojik çözümler üretmek gibi bir misyonları olmayan) ancak dijital teknolojileri büyük ölçüde faaliyetlerine adapte etmiş olanlardan oluşuyor. Örneğin 1940 yılından beri faaliyet göstermekte olan Bertan Un, web sayfalarında 2017 yılında “Endüstri 4.0” dönüşümünü başlatıklarından bahsetmektedir. Benzer biçimde; “sürdürülebilir tarım” sloganı doğrultusunda süreçlerine dijital teknolojileri adapte etmeye devam eden Türk Tuborg kendisine, 2030 yılında tarlalarının en az %80’ini dijital sistemler üzerinden takip ediyor olma hedefini koymuş. Anadolu Efes de akıllı tarım uygulamaları konusunda işbirliği yapılan çiftçileri teşvik eden şirketler arasında. Şirketin iş ortağı konumundaki çiftçiler akıllı tarım aplikasyonları sayesinde tarlaya bilfiil gitmeden, cep telefonlarından tarlalarını takip edebiliyorlar.

Dolayısıyla, sanki tarımın ne denli hayati bir sektör olduğunu yeniden hatırlamış ve sektörün performansını arttırmak ümidiyle tarımı dijitalleşmeye çalışıyor gibi görünüyoruz. Bunlar hiç şüphesiz sektör ve ülkemiz açısından müspet gelişmeler. Ancak bir yandan da hala gidilecek oldukça uzun bir mesafe var gibi de görünüyor. Yazımı tamamlarken herkese rüya gibi geçecek bir hafta diliyorum.

YORUMLAR

s


En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Sağlıklı beslenmenin ekonomik yükü ağırlaştı

HIZLI YORUM YAP