24 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Atatürk, Milli Egemenlik ve Cumhuriyet

Türkiye’de Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk’le doğmuştur dersek yanlış olmayacaktır.

Cumhuriyet’in 101.yılını kutluyoruz. Yaşasın Cumhuriyet! Nice yıllara dediğimiz Cumhuriyet Türkiye devleti için, ülkemiz için önemli bir değer. Cumhuriyet bir yönetim şekli ve kazanımları hayati önem taşımakta.

Halk egemenliğinin geçerli olduğu yönetim şeklinin adı Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet kelimesi Arapça cumhur kelime kökünden gelmektedir. Cumhuriyet kelimesi topluluk gürûh manasıyla çoğunluğu ifade eder. Cumhurî kelimesi ise halka ait anlamında olup, Latince anlamıyla Respublica halka ait olan şey manasını taşır.

Siyasi anlamda Cumhuriyet halka ait idare, halkın kendi kendini yönetebildiği rejimin adıdır. Bu ifade ile demokrasi kelimesi ile karıştırılması mümkünse de terim ve uygulama şekli olarak Cumhuriyetle ayrı kelimelerdir. Demokrasinin en iyi uygulanabileceği ve geliştirilebileceği bir yönetim şeklidir. Devlet başkanının seçimle işbaşına geldiği bir rejimdir.

Tarih boyunca üç çeşit Cumhuriyet’ten söz edilir:

1-Aristokratik Cumhuriyet: Eski Yunan kentlerinde ve Roma Cumhuriyeti’nde görülen soylu, tüccar gibi oligarşik bir grubun elindeki yönetimdir.

2-Demokratik Cumhuriyet: Egemenliğin tüm halka ait olduğu bir yönetim şeklidir.

3-Halk Demokrasisi Cumhuriyeti: Bu yönetim genellikle demokrasinin parti içinde olduğu varsayımıyla tek parti rejimleridir.

Montesquie ise Cumhuriyeti “halkın ya da bir kişinin hükümeti elinde tutması” şeklinde tanımlayarak iki kısma ayırmıştır: “Eğer yönetim bir kişinin ya da grubun elindeyse orada Aristokratik Cumhuriyet; halkın elindeyse orada demokratik cumhuriyet vardır” demektedir. “Cumhuriyetin temeli fazilettir” sözü ile de vatan sevgisi ve vatan aşkına işaret etmektedir.

Çiçero Cumhuriyet kelimesini devlet ve Machiavelli ise Devlet başkanının seçimle işbaşına geldiği ve Hükümdarlığın veraset yoluyla geçmediği bir sistem olarak tanımlıyor.

Kant ve Rousseau “Kanunların olduğu yerde Cumhuriyet vardır” görüşünü savunuyorlar. Kuvvetler ayrılığının önemine işaret eden Rousseau, vatandaşlarının hepsinin eşit miktarda rehbere ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Fransız Akademisi 1762 yılında Cumhuriyeti “çoğunluk yönetimi” olarak açıklıyordu.

Özetle; Cumhuriyet rejimi, egemenliğin halka ait olması, devlet başkanını özgürce seçebilmesi ve veraset sistemiyle gelen bir başkanlığın olmaması gibi unsurlarla en demokratik yönetim şekli olarak söylenebilir.

Yönetim şekli olarak Cumhuriyet 1789 Fransız İhtilali sonrasında 1792 yılında Fransa’da krallığın yerine geçen bir rejimdi. Cumhuriyet yönetim şekli Avrupa’da bu tarihlerde tanınır olmuştu.

Cumhuriyet fikrinin Türkiye’ye geliş öyküsüne bakarsak Cumhuriyet’in kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerine, eğitimine, yaşamına dikkatle göz atmamız gerekir. Çünkü Türkiye’de Cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk’le doğmuştur dersek yanlış olmayacaktır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim hayatı Osmanlı Devleti’nin son yıllarında geçmiştir. Askeri eğitimi tercih eden Mustafa Kemal Atatürk daha öğrencilik yıllarında Montesquie, Voltaire, J. J. Rousseau gibi Fransız aydınlanması yazarlarının kitaplarını okuyarak özgürlük fikri üzerinde durmuştur. Yönetim şekillerini öğrenmiş, karşılaştırmalar yapmıştır. Namık Kemal’in hürriyet fikrinden etkilenmiş ve bunlara bir de vatan aşkını eklemiştir. Daha öğrencilik yıllarında Cumhuriyet yönetim şeklini planlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyecektir.

Hatta zaman zaman yakın arkadaş çevresine yönetim şeklinde değişiklik yapılmasına dair olan görüşünü belli etmiş ama adına Cumhuriyet dememiştir. Salih Bozok’un aktarımıyla;

“Selanik’te meşhur Olimpos Gazinosu’nda oturdukları bir akşam, Mustafa Kemal sofradaki dostlarına ileride nasıl iktidara geleceğini anlatır. Sonra da orada bulunanlara gelecekteki görevlerini açıklar. Masada bulunan Fuat Bulca, Nuri Conker, Fethi Okyar ve Salih Bozok hayretle izlerler onu. Herkese görev bölümü yapıldıktan sonra, sıra Bozok’a gelince Salih der Mustafa Kemal; <seninle hiç ayrılmayacağız, seni kendime yaver yapacağım.> Masadakiler sorar: <Peki sen ne olacaksın?> Yanıt kısadır: <Ben, size bu görevleri verecek adam olacağım.>.”    

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde başlayan çağı yakalama çabaları, çağdaş eğitim kurumlarının kurulması, hukukî değişimler ve düşünce örgütlenmeleri bazı yapıları ortaya çıkarmıştı. Dönemin aydınlarından Genç Osmanlılardan Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi gibi isimler hürriyet kelimesinde, halkın iradesinde görüş birliğindeydiler. Ama Cumhuriyet lafzını ağızlarına almadıkları gibi padişah yönetimine, hanedana bağlılıklarını ifade ediyorlardı. Rejim değiştirme gibi bir niyetleri olmamıştı. Oysaki Mustafa Kemal, rejim değişikliğini elzem görüyordu. Ama daha vakit vardı.

Askeri eğitimini başarı ile tamamlayan genç mezun, Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, öğrendiklerini savaş cephelerinde bizzat uygulayarak, cepheleri komuta ederek Millî Mücadele öncesi ve sonrasında gösterdiği başarılarla Türkiye Devleti’ni kuracaktı. İşgallerle geçen uzun yıllar Cumhuriyet’e giden yolda birer aşamaydı.

Önce Amasya Tamimi [Genelgesi] (21-22 Haziran 1919) ile “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” düstûruyla egemenliğin millette olduğunu belirtiyordu. Tamim’in yayınlandığı yıllar yok sayılan yurttaşa, millet diyerek halka dönen ve gücünü halktan alan bir devletin sinyalleri veriliyordu. Mustafa Kemal milletine son derece güveniyor ve inanıyordu. Milletin bir ferdi, bir hizmetkârı olarak hayatını vatanına adamıştı.

Erzurum Kongresi’nde milli egemenlik ilkesine bir kez daha yaklaşılmıştı. Temsil heyetinin Sivas’ta nihai şeklini almasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kuruluncaya kadar meclis görevi görecek yetkili bir heyet oluşturulmuş oluyordu.  Erzurum Kongresi sırasında 7 yi 8 ‘e bağlayan Temmuz 1919 gecesi. Masada Mazhar Müfit Bey (Kansu) ve Süreyya (Yiğit) Bey oturuyor. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum halkından gördüğü samimiyet ve azimli duruşun heyecanını anlatırken Mazhar Müfit’e söyleyeceklerini not almasını istiyor ve bir uyarıda bulunuyor.

“Amma bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar mahrem kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu..”

İlk madde “Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce de bir sualiniz münasebetiyle söylemiştim. Bu bir.” Ve 5 madde ile yapacağı reformları sıralar.

Mazhar Müfit “Darılma amma Paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var” deyince Paşa gülerek “Bunu zaman tayin eder. Sen yaz” diyerek devam eder.

Mazhar Müfit, bu kadar hayal yeter edasıyla not aldığı defteri kapatır: “Cumhuriyet ilânına muvaffak olalım da üst tarafı yeter!” der. Tarih: 7- 8 Temmuz 1919. Sabaha karşı.

Mustafa Kemal Paşa zaferden sonra adım adım devrimleri gerçekleştirirken bazen Mazhar Müfit’e, “Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?” diyerek takılmayı ihmal etmezdi.

Cumhuriyet’in ilânı konusunda Mazhar Müfit Bey şunları aktarmaktadır:

“Mustafa Kemal Paşa’nın günlerden beri Cumhuriyet ilânı için İsmet Paşa ve arkadaşları ile müzakerelerde bulunduğunu biliyorduk. Gününü tayin bizce mümkün değildi. Bir gece evvel beraberdik. Necati Bey, Vasıf Bey, Yunus Nadi Bey, Mahmut Esat Bey ve sair arkadaşlar da vardı. Mustafa Kemal Paşa gülerek,  <Ey çocuklar, yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz> dedi. Ve bana döndü: <Erzurum’dan beri ağzından çıkarmadığın Cumhuriyet’in işte zamanı geldi. Yarın istediğin kadar Cumhuriyet diye alenen artık bahsedebilirsin.> Tabiidir ki hepimiz son derece memnun olduk.”.

23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılması ile milli egemenlik yasalaşıyor, Temsil Heyeti yetkisi meclise geçmiş oluyordu ve artık “Hakimiyet bilâ kayd-ü şart milletindir.” düsturu ile adı konulmamış Cumhuriyet yönetimi ortaya çıkıyordu. Fakat önce ülkenin kurtarılması asıl amaçtı. Ülke düşman işgalinden kurtarıldıktan sonra yönetim şeklinin Cumhuriyet olması ve cehalet, geri kalmışlık düşmanından da reformlarla kurtarılması zamanı geldikçe uygulanmaya konacaktı. Ancak tüm bunlar yapılırken Mustafa Kemal’in ödün vermediği bir kural alınan her kararın hukuka ve meclise dayandırılması ve onayının alınmasıydı.

Teşkilatı esasiye kanunu, Anayasanın kabulü, Ankara’nın başkent olması, Halk Fırkası’nın kurulması hepsi Cumhuriyet’e doğru atılan adımlardı. Fakat askeri başarının ardından gelen siyasi başarıya doğru giden süreçte, Lozan Barış görüşmeleri öncesi yapılan reform, Cumhuriyet rejimi için hayati bir reformdu. Saltanatın kaldırılması 1 Kasım 1922. Mustafa Kemal’in Cumhuriyet rejimi için , halkın egemenliğini sağlamlaştırmak için görünür bir gerekçeye ihtiyacı vardı, yani doğru zamanın gelmiş olması gerekiyordu. İşte bu zaman gelmişti. İşgal güçlerinin Lozan Barış görüşmelerine hem İstanbul hükümetini hem de Ankara hükümetini davet etmesi, iki başlı bir devletin olamayacağı gerekçesini yaratmıştı. Böylece Hanedanlık sistemi,  Saltanatın kaldırılması önerisinin meclise götürülmesi, tartışılması ve onaylanmasıyla son buldu. Hanedanlık yönetimine son verilmişti. Bu tarihten sonra sadece TBMM ve milletin hakimiyeti vardı.

29 Ekim 1923’de ilan edilen Cumhuriyet için bir engel kalmamış, zamanı gelince ve şartlar oluşunda rejim değiştirilmişti. Mustafa Kemal Atatürk’te Cumhuriyet rejimi fikrini özetlersek;

1)Mustafa Kemal Atatürk hürriyet ve halk iradesine çok önem vermiştir. Bu ilkeler de ancak Cumhuriyet rejiminde işlerlik kazanabilirdi.

2)Cumhuriyet demokrasiyi de beraberinde getireceğinden, Mustafa Kemal Atatürk bu rejimi en iyi yönetim şekli olarak görmüştür.

3)Türk milleti hürriyetine çok önem verdiğinden Cumhuriyet rejimi Türk Devleti yapısına en uygun yönetim şeklidir.

4)Cumhuriyet insanca ve medeni şekilde yaşamayı beraberinde getiren bir sistem olduğundan Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet rejimiyle Türkiye’deki yaşayışı da medeni şartlarla daha ileriye götürmek istemiştir.

Cumhuriyet Bayramı milli bayram olarak her yıl coşkuyla kutlanmaktadır. Bayram dolayısıyla gününde ya da haftasında ülkenin çeşitli yerlerinde birçok etkinlikler düzenlenmektedir. Bu etkinliklerden birisi de Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 17 günlük (12-28 Ekim 2024) bir proje olarak tasarlanan her gün seçilen farklı ilçelerde “Senden Öğrendik!” başlığı ile yapılan Cumhuriyet söyleşileri, sergi, yarışma ve konser etkinlikleri olarak halka sunulmuş anlamlı bir hediyedir. Cumhuriyet’in anlamını, halkçı yönünü bu tür hizmetlerle yaşatmak hep birlikte olmanın önemini kavratarak toplumsal hafızayı diri tutmak gelecek nesillerin güçlü karakterli olmasında, iyi vatandaşlar olmasındaki etkiyi düşününce takdire şayan çalışmalardır. Halkın ayağına götürülen bu kültür hizmetleri, bir ülkenin var olması, güçlü ve bir bütün olması bakımından değerlidir.

Cumhuriyet’in kazanımları özgürlük, bağımsızlık, egemenlik, kadın hakları, eğitim hakkı, demokrasi, eşitlik, hukuk, laiklik gibi Atatürk ilkelerini kapsayan tüm değerlerdir. Bu değerlerden uzaklaşıldıkça Türkiye’de birtakım problemler baş göstermektedir. Karşılaşılan bu problemleri analiz etmek, nedenlerini ve sonuçlarını anlayabilmek ve çözüm bulabilmek için Cumhuriyet’in 101. Yılında, bir kez daha Cumhuriyet’i iyi öğrenelim, yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Cumhuriyet’i ilelebet payidar kılalım.

 

Kaynaklar

 

Betül Batır, Cumhuriyetin Oluşumunda Atatürk Ve Sonrası, Atatürk Araştırma Merkezi (ATAM) Dergisi, Mart 1999, Cilt: XV, Sayı:43, 333-360.

Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2019.

Sabahattin Özel, Mustafa Kemal Atatürk Yeni Gerçekler Yeni Düşünceler, İkinci Basım, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018.

 

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Hastanede bebeklere alkol verildiği iddiası

HIZLI YORUM YAP