20 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Barış Pınarı’nın ortaya çıkardığı gerçekler

Terör örgütü PYD'nin sahadaki ve masadaki anlamlı varlığı ortadan kalktığında, ABD'nin rakip güçleri Suriye sahasında ve Orta Doğu'da etkili olmaktan caydırmayı amaç edinen mimarisi tamamen çöktü.

Barış Pınarı harekâtı ve akabinde Türkiye’nin küresel ve bölgesel siyasetin iki büyük gücü görünümündeki ABD ve Rusya ile yaptığı mutabakatlar, geride bıraktığımız haftalarda bazı gerçekleri netleÅŸtirdi. Bu gerçekler sahada ve masada aleni bir biçimde gün yüzüne çıkarken, ÅŸimdilik ucu açık görünen bazı geliÅŸmeler, bundan sonra Suriye özelinde Türkiye-ABD ve Türkiye-Rusya iliÅŸkilerinin nasıl bir seyir izleyebileceÄŸinin ipuçlarını veriyor. Gerçeklerden baÅŸlayalım:

Gerçek 1: ABD caydırıcılığı çöktü, Türkiye’nin caydırıcılığı güçlendi

Büyük güçlerin, özellikle bölgesel politikalar oluÅŸtururken, caydırıcılık konusunda sorunlar yaÅŸayabileceÄŸi aslında tahmin edilmiÅŸti. SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası uluslararası iliÅŸkiler, büyük güçlerin nükleer silahlar üzerinden saÄŸladıkları caydırıcılığın sınırlarını daraltmış, dolayısıyla büyük güçlerle bölgesel güçler ve devlet dışı aktörler arasındaki iliÅŸki, pazarlık sürecinin baÅŸka unsurlarına dayanmak durumunda kalmıştı. Ancak 1990’larda ihtiyaç duyulan bu yeni caydırıcılığın teorisi yazılırken, hiç kimse ABD’nin caydırıcılığının (hem de askeri ve ekonomik gücünün doruklarında olduÄŸunu düÅŸündüÄŸü bir dönemde) bu ÅŸekilde çökebileceÄŸini aklına getirmemiÅŸti.

ABD caydırıcılığı Orta DoÄŸu-Suriye özelinde üç ayrı kademede farklı aktörlere karşı farklı baÅŸarısızlıklar yaÅŸadı. Ä°lk baÅŸarısızlık (ve belki de en büyüÄŸü) ABD’nin hem Obama hem de Trump döneminde Pentagon üzerinden kurgulamak istediÄŸi bölgesel mimarinin (Körfez’den-Akdeniz’e uzanan bir ehlileÅŸtirilmiÅŸ güçsüz dost aktörler kuÅŸağı) sadece kurulamaması deÄŸildi. Bu mimarinin, ABD’nin rakiplerinden birinin bölgeye geliÅŸini, yani Rusya’nın Akdeniz’e iniÅŸini caydıramadığı bugün açık seçik meydanda ve Washington’da hissedilen ve birilerine faturası ödetilmeye çalışılan asıl baÅŸarısızlık bu. Oysa güç, kabiliyet ve caydırıcılık arasındaki psikolojik ve gerçek iliÅŸkiyi bilenler için, her iki baÅŸkanın döneminde Washington’daki deÄŸiÅŸik kesimler tarafından yüceltilen PYD/YPG/PKK’ya dayalı bir kuÅŸak politikasının Rusya gibi bir aktörü durduramayacağı zaten belliydi. PYD’ye dayandırılmaya çalışılan bir eksenin Ä°ran’ı ikna edemeyeceÄŸi zaten Obama döneminde Suriye sahasında görülmüÅŸtü; Trump döneminde de Ä°srail destekli PYD’nin bile sahada bir hiç olduÄŸu görüldü. Zaten PYD özelindeki mesele, PYD’nin gücü deÄŸil, ABD politikaları için rahatlıkla araçlaÅŸtırılabilmesiydi diyenler bu noktada haklı; ancak hesaplayamadıkları bu araçlaÅŸtırılmanın ancak PYD’nin sahadaki ve masadaki anlamlı varlığıyla mümkün olabileceÄŸiydi. Oysa PYD’nin sahadaki ve masadaki anlamlı varlığı, Türkiye’nin PKK karşıtı bir dizi politikası ve bunları uygulama kabiliyeti ve dirayetiyle ortadan kalktığında, ABD’nin rakip güçleri Suriye sahasında ve dolayısıyla Orta DoÄŸu’da etkili olmaktan caydırmayı amaç edinen mimarisi tamamen çöktü.

“ABD caydırıcılığı o kadar sert biçimde sınandı ve baÅŸarısız oldu ki bugün çok sesi çıkan lobi etkisi dışında, PYD/PKK gibi sahada/masada varlığı tehlikeye girmiÅŸ bir aktörü bile tam kontrol edemiyor.”

ABD’nin caydırıcılığının çöküÅŸünü reel politik düzeyde, Suriye’nin kuzeyinde bir zamanlar PYD koridoru kurulması hayal edilen alanın parçalı bir ÅŸekilde Rusya/Åžam ve Türkiye denetiminde olmasından, psikolojik düzeyde ise ABD’de bazı kesimlerce dillendirilen “Türkiye’yi cezalandırmalıyız; çünkü ABD’yi küçük düÅŸürdü” feryatlarından ve PYD’nin birdenbire rejim ve Rusya ile anlaÅŸma konusunda çok hevesli oluÅŸundan anlayabiliriz.

Sözün özü: ABD caydırıcılığı o kadar sert biçimde sınandı ve baÅŸarısız oldu ki bugün çok sesi çıkan lobi etkisi dışında, PYD/PKK gibi sahada/masada varlığı tehlikeye girmiÅŸ bir aktörü bile tam kontrol edemiyor. Üstelik ABD’nin cezalandırmaya dayalı caydırıcılığı Ankara karşısında çoktan denenmiÅŸ ve bu baÄŸlamda bir diÄŸer önemli baÅŸarısızlığını, Türkiye’yi S-400 hava savunma sistemleri alımından caydıramadığında yaÅŸamıştı. Caydırma amacından sıyrılmış cezalandırmanın ise sonuçta üreteceÄŸi üç stratejik gerçeklik olduÄŸunu, Trump yüzünden neredeyse bir iç savaşın içerisinde bocalayan Amerikalı dostlarımıza hatırlatalım: 1. Bu tür bir cezalandırma anti-Amerikancılığı güçlendirmekle kalmayacak, Türkiye-ABD, Türkiye-Ä°srail arasındaki zarar-kontrol mekanizmalarını destekten yoksun bırakacaktır. Unutulmamalıdır ki Türkiye-ABD iliÅŸkileri normalleÅŸmediÄŸi müddetçe bundan belki iki taraf da görece zarar görür; ama caydırıcılığı çöken taraf (ABD ve küresi) daha çok zarar görür. 2. Bu tür bir cezalandırma eÄŸer Türkiye’yi Suriye’de anayasa yapım süreci içerisinde etkin davranmaktan caydırmayı umuyorsa, bu sürecin sonunun da S-400 hikâyesi gibi olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Ama unutulmamalı ki Türkiye ile Rusya arasında giderek derinleÅŸen yakınlaÅŸmaya destek olabilecek bu tür bir cezalandırma, ancak ve ancak Irak-Suriye-Lübnan hattında ABD’nin elini daraltır. 3. ABD’nin caydırıcılığının etkisini ne Akdeniz’de dolandırdığı 6. Filo’su ne de PKK/PYD’ye akıttığı para ve silah güçlendirdi. ABD’nin bölgedeki caydırıcılığı, ancak caydırıcılığı güçlü Türkiye ile iliÅŸkilerini normalleÅŸtirdiÄŸi ve ajandasını uyumlandırdığı sürece güçlenir. Aksi istikamette politikalar aksi sonuçlar doÄŸurur.

“Parlatılan PYD kuÅŸak devlet projesi ihtimalinin tamamen ortadan kaldırılmasının, sadece 15 günde, Ankara’nın iki mutabakatıyla gerçekleÅŸmesinin, PYD projesine ÅŸimdiye kadar doÄŸrudan veya dolaylı destek veren tüm tarafları paniÄŸe sevk ettiÄŸi de bir gerçek.”

Gerçek 2: Türkiye PKK terör devleti ihtimalini yok etti

Türkiye Barış Pınarı harekâtının beÅŸinci günü biterken ABD ile 13 maddelik bir mutabakat gerçekleÅŸtirdi. Bu mutabakatla güney sınırlarındaki 120 kilometrelik alanı, 30 km derinliÄŸinde terörden temizleyerek sahada Re’sulayn ve Tel Abyad arasında güvenli bir alan oluÅŸturma imkanına kavuÅŸtu. 22 Ekim Soçi görüÅŸmelerinde ise Rusya ile 10 maddelik yeni bir mutabakat yapıldı ve bu anlaÅŸmayla Ankara’nın sahadaki kazanımı Moskova tarafından onaylandı. Bu kazanımlar (ve tabii ki Rusya’nın Rejim’den ziyade kendi adına kazanımları) harita üzerine yansıdığında görüldü ki Irak-Akdeniz arasında PYD garnizon terör devletinin kurulma ihtimali ortadan kalkmıştır. Bir zamanlar IKBY lideri Barzani’yi bile saÄŸduyudan yoksun kararlar alacak kadar büyüleyen, parlatılan PYD kuÅŸak devlet projesi ihtimalinin tamamen ortadan kaldırılmasının, sadece 15 günde, Ankara’nın iki mutabakatıyla gerçekleÅŸmesinin, PYD projesine ÅŸimdiye kadar doÄŸrudan veya dolaylı destek veren tüm tarafları paniÄŸe sevk ettiÄŸi de bir gerçek. ABD özelinde bu grupların halihazırdaki baskılarını Trump’ın baÅŸkanlığına karşı yürütülen kampanyaya eklemeleri, seslerinin olduÄŸundan daha gür duyulmasına neden oluyor. Avrupalılar ise konuyu nereye ekleyeceklerini tam kestirebilmiÅŸ deÄŸiller. Zira “DEAÅž ile mücadele PYD aracılığıyla sürüyordu” deseler, dün Deyrizor’da, bugün Tel Abyad’da PYD’nin DEAÅž militanlarını pazarlık ve ÅŸantaj konusu yaptıkları hatırlatılıyor. Konuyu mülteci meselesine baÄŸlasalar, BM’den gelen rakamlar Türkiye’nin kontrol ettiÄŸi alanlara Suriyeli mültecilerin gönüllü olarak dönmekte olduÄŸunu gösteriyor. Sonuçta hâlet-i ruhiyeyi en güzel biçimde Jerusalem Post özetliyor: “Altı yıllık Amerikan destekli PYD mevzilenmesi altı günde iflas etti” ve Suriye’deki mücadelenin kaybedeni PYD oldu.

PYD’nin sahadaki varlığının marjinalleÅŸmesiyle birlikte, bölgede hangi aktörler üzerinden hangi pazarlıkların süreceÄŸi ve PKK’nın bölünmesiyle ilgili sürecin hızlanıp hızlanmayacağı tartışılıyor. Bu noktada gelecekte geliÅŸmeleri belirleyecek üç önemli ip ucuna sahibiz: 1. PYD kuzeyde belirli alanlarda Rejim/Rusya ile iÅŸbirliÄŸine girmeyi deneyebilir ya da Rejim/Rusya PYD’yi oyalamayı tercih edebilir. Ama her hâlükârda bu iÅŸbirliÄŸinin sınırlarında, Rusya’nın PYD’ye kestiÄŸi ceza faturası, Astana iÅŸbirliÄŸi ve PYD’nin devlet hayaline Rusya ve Åžam’ın yeÅŸil ışık yakmayacağı gerçeÄŸi duruyor. 2. PYD’nin güneyde örgütlenmesi PYD-Irak baÄŸlantısını düÅŸünmemize neden oluyor. Burada da Sincar, Kandil ve Suriye’deki PYD grupları arasındaki bölünme gündeme geliyor. Ancak bu düÅŸünce grubu da Türkiye-Ä°ran, Türkiye-Kuzey Irak iliÅŸkilerinde Türkiye’nin sahip olduÄŸu pazarlık gücünden, Türkiye’nin Irak-Suriye’de sahip olduÄŸu caydırıcılıktan ve ABD’nin Ä°ran’a karşı caydırıcılığının da iÅŸlemiyor oluÅŸundan bağımsız olarak düÅŸünülmemeli. 3. Anayasa yazım sürecinde ilerlenirken Türkiye’nin caydırıcılığındaki ve pazarlık gücündeki artışın Suriye muhalefetinin elini de güçlendireceÄŸi akıldan çıkmamalı.

“Bugünkü Suriye oyununda, Ankara’nın diplomatik-askeri hamleleri sonunda, Suriye’de kaybeden yalnızca PYD deÄŸil. Söz konusu terörist örgütün destekçileri olan ABD, Fransa ve Ä°srail de artık kaybedenler arasında yer alıyor.”

Gerçek 3: Suriye’de dengeler Ankara lehine deÄŸiÅŸiyor

Türkiye’nin Suriye’deki son askeri baÅŸarısının ardından -ve bunun akabinde diplomasi alanında gelinen noktada- Orta DoÄŸu’da var olan güç dengesi artık deÄŸiÅŸiyor. Bugünkü Suriye oyununda, Ankara’nın diplomatik-askeri hamleleri sonunda, Suriye’de kaybeden yalnızca PYD deÄŸil. Söz konusu terörist örgütün destekçileri olan ABD, Fransa ve Ä°srail de artık kaybedenler arasında yer alıyor. Bu arada, Trump’ın baÅŸta “küre kuÅŸağı” olarak ilan ettiÄŸi bazı Avrupa ülkeleriyle Suudi Arabistan, BAE ve Mısır da Suriye’de oyun dışında kalanlardan. Bu durum diplomasi masasına ÅŸimdiden yansıdı bile. Bu baÄŸlamda Türkiye, Suriye’nin siyasi geleceÄŸinin belirlenmesinde, ABD ve Rusya’nın yanında masada üçüncü temel aktör olarak yerini çoktan garantiledi. Åžimdi tüm gözler Cenevre’de yapılacak anayasa komisyonu çalışmalarına çevrildi. Bir süre sonra, sahanın masayı belirlediÄŸi bir düzlemden, masanın sahayı belirlediÄŸi bir düzleme doÄŸru kayabiliriz. Tabii ki Suriye’deki durum hep deÄŸiÅŸken. Bu yüzden Türkiye sahadaki elini gevÅŸetmemekte kararlı. Ama masaya da artık güçlü, bölgeyi bilen, bölgede etkin ve siyasi pazarlığı iki büyük güçle de sürdürebilen nadir aktörlerden biri olarak oturduÄŸunun da farkında.

[Kıbrıs BahçeÅŸehir Üniversitesi Ä°Ä°SBF dekanı olan Prof. Dr. NurÅŸin AteÅŸoÄŸlu Güney aynı zamanda CEMES-Akdeniz GüvenliÄŸi Merkezi baÅŸkanıdır]

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Rekabet Kurumu Başkanı Küle görevine başladı

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.