26 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

CUMHURÄ°YET VE YENÄ° HUKUK SÄ°STEMÄ°

Bunun üzerine Atatürk şunları söyler: “Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. Bundan tam 4 yıl 364 gün sonra Cumhuriyet'i ilan ettik. 1 gün daha olsa 5 yıl olacaktı, 5 yıl süren bir esaretin altında olmayı kabul edemezdik"

28 EKÄ°M 1923…

Gazi Mustafa Kemal o akÅŸam bütün kabineyi Çankaya KöÅŸkü’nde toplanmak üzere çağırmıştı. Yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını bildirmiÅŸ, sofrada seçim heyecanı vardı. Herkes birbirine bakıyor, bir ÅŸeyler anlatıyordu. Mustafa Kemal tam o anda hafifçe tabağına vurarak “Beyler!” dedi. O da heyecanlıydı, kaÅŸları çatılmış, ama gözlerinde güleç bir ifade ile arkadaÅŸlarına bakıyordu. Yemek salonu bir an için sessizleÅŸmiÅŸti. “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilân edeceÄŸiz!” Ardından büyük bir sevinç yaÅŸandı. Mustafa Kemal uygun bir süre bekledikten sonra açıklamasına ÅŸöyle devam etmiÅŸti: “Türkiye Devleti’nin hükümet ÅŸekli Cumhuriyet’tir. Bunu Anayasa’mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız.

Peki, neden 29 EKÄ°M?

Cumhuriyet’in ilanından 2 yıl sonra, 1925 yılının yine Ekim ayında Cumhuriyet kutlamaları sırasında, Çankaya KöÅŸkü’nde misafir olan Fahrettin Altay PaÅŸa Atatürk’e ÅŸu soruyu sormuÅŸtur: “PaÅŸam benim dikkatimi çekmiÅŸtir. Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beÅŸ gün sonra da olabilirdi” der. Atatürk, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile her anlamda teslimiyet içine girmiÅŸ, kendi tabiri ile esarete uÄŸramış milletinin kaç yıl bu esaret altında kaldığı sorusuna 5 yıl cevabı vermek istemez. Bunun üzerine Atatürk ÅŸunları söyler: “Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. Bundan tam 4 yıl 364 gün sonra Cumhuriyet’i ilan ettik. 1 gün daha olsa 5 yıl olacaktı, 5 yıl süren bir esaretin altında olmayı kabul edemezdik. Ä°ÅŸte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Deyiniz ki bu, tarihten silinmek istenilen bir milletin cevabıdır.”

Toplumların ve toplumsal örgütlenme ÅŸekillerinin birtakım aÅŸamalardan geçtikten sonra ulaÅŸtığı çaÄŸdaÅŸ ve en ileri düzey hukuk devleti olmuÅŸtur[3]. NiteliÄŸi ne olursa olsun bir hukuk düzeninin varlığı devlet için zorunludur. Hukuk devleti, faaliyetlerinde hukuk kurallarına baÄŸlı, insanlara eÅŸit davranan ve onların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, bu güvenceyi de bağımsız yargı yoluyla saÄŸlayan devlettir. Temelinde yasama, yürütme ve yargı organlarından oluÅŸması bir hukuk devletinin en genel ve bilinen özelliklerindendir.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, dönemin toplumsal ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak toplumdaki her bir bireye eÅŸit ÅŸekilde uygulanabilecek ve tüm ülkeyi kapsayacak tek bir hukuk sistemine ihtiyaç duyulması nedeniyle, hukuk alanında da önemli yapısal deÄŸiÅŸikliklere gidilmiÅŸtir.

Yeni hukuk sistemine yönelmenin zorunluluÄŸu daha KurtuluÅŸ Savaşı yıllarında dile getirilmiÅŸ olup, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış, sonrasında 1921 tarihli ilk Anayasa yürürlüÄŸe konulmuÅŸtur. Mustafa Kemal PaÅŸa, 1 Mart 1922’de yaptığı Meclis’i açış konuÅŸmasında, adliyeye verilen öneme deÄŸinmiÅŸ ve adliyenin bütünüyle uygar toplumsal yaÅŸamın düzeyine çıkarılmasının gerektiÄŸini, mevcut kanun ve usullerin düzeltileceÄŸini belirtmiÅŸtir. Mustafa Kemal PaÅŸa, yine aynı konuÅŸmasında Mecelle’nin yetersizliÄŸi üzerinde durmuÅŸ ve bu konuyla ilgili olarak bir komisyonun kurulmak üzere olduÄŸunu açıklamıştır. Ayrıca yargıçların durumunun ve mahkemelerin düzeltileceÄŸinden söz eden Mustafa Kemal PaÅŸa, yeni hukukçuların yetiÅŸtirilmesi için bir hukuk mektebi kurulacağını açıklamıştır.

Yeni hukuk sisteminin kurulmasıyla ilgili ilk ciddi adım 1925 yılında Ankara’da Hukuk Mektebi’nin açılması olmuÅŸtur. Mustafa Kemal PaÅŸa okulun açılışında yaptığı konuÅŸmada yeni kanunlara duyulan ihtiyaca bir kez daha deÄŸinmiÅŸ ve bu kurumun yeni hukuk nesli yetiÅŸtirmek için açıldığını dile getirerek hukuk devriminin dayandığı temel ilkeleri açıklamıştır. Asıl ciddi adımların atıldığı yıl 1926 olmuÅŸ, bu yıl içerisinde Türk hukuk sisteminin yapısı ve niteliÄŸi tümüyle deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ ve Batı’dan örnek alınan kanunlar ile birlikte, Türkiye yepyeni bir hukuk sistemi içerisine girmiÅŸtir.

Alınan kanunlar şunlardır:

Ä°sviçre Medeni Kanunu örnek alınarak 17 Åžubat 1926’da TBMM’de kabul edilen ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüÄŸe konulan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu, ardından devamı niteliÄŸindeki Ä°sviçre’nin Codes des Obligation’dan yararlanılarak hazırlanan Borçlar Kanunu, Ä°talyan Zanardelli Yasası esas alınarak 1 Mart 1926’da kabul edilen ve 1 Temmuz 1926’da yürürlüÄŸe giren Türk Ceza Kanunu, Alman Ticaret Kanunu’ndan örnek alınarak hazırlanan 29 Mayıs 1926’da kabul edilen Türk Ticaret Kanunu ile yine Alman kanunları örnek alınarak hazırlanan ve ikinci kitap olarak adlandırılan 13 Mayıs 1929’da kabul edilen Deniz Ticareti Kanunu, Ä°sviçre’nin Neuchatel Kantonu’ndan örnek alınan ve 1927’de yürürlüÄŸe giren  Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, Almanya’dan örnek alınan ve 4 Nisan 1929’da kabul edilen Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, büyük bir kısmı Ä°sviçre’den alınarak Nisan 1932’de yürürlüÄŸe giren Ä°cra ve Ä°flas Kanunu’dur.

Tüm bu kanunlar arasında Medeni Kanun’un ayrı bir önemi olmuÅŸ, Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle birlikte çaÄŸdaÅŸ bir toplum için büyük önem taşıyan yeni ve ileri bir aile düzeni yaratılmıştır. Türk kadınına bu sayede eÄŸitim, miras, meslek seçme ve çalışma gibi alanlarda da geniÅŸ haklar saÄŸlanmış olup aynı zamanda Türk kadını 1930 yılında belediye seçimlerine, 1934 yılında ise genel seçimlere katılma hakkını elde etmiÅŸ ve siyasal haklar konusunda Avrupa’daki kadınların önüne geçmiÅŸtir.

Cumhuriyet döneminde yeni hukuk sistemi ile Türkiye’de çok hukuklu yapıya son verilerek hukuk birliÄŸi saÄŸlanmıştır. Atatürk’ün hukuk devrimi siyasal ve toplumsal bir dönüÅŸümün doÄŸal bir sonucu olduÄŸu kadar, KurtuluÅŸ Savaşı yıllarında kazanılan askeri zaferler ile Lozan’da elde edilen siyasal baÅŸarıların kalıcılığı ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını ve bağımsızlığını dünyaya kanıtlaması açısından da önemlidir.

Sonuç olarak yeni hukuk sistemi ile birlikte Atatürk temel ilkelerinin ve inkılaplarının adeta sentezi niteliÄŸinde yepyeni, laik ve çaÄŸdaÅŸ bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Yatırımcılara taşınmaz fırsatı

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.