06 Ocak 2025 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri

En düşük emekli maaşı için düzenleme

En düşük emekli maaşı alanlar için yeni bir düzenleme yapılacak. Açıklama Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan geldi. Diğer ücretler artarken, asgari düzeyde kalanların olduğu gibi tutulmasının doğru olmadığını düşündüklerini anlatan Yılmaz, düzenlemenin bu ay içinde yapılacağını söyledi.

Yılmaz, Ä°stanbul’da ekonomi basını ile bir araya gelerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Suriye’deki geliÅŸmelere deÄŸinen Yılmaz, ülkede artık bir diktatörlüğün yıkıldığını ve yeni bir düzenin oluÅŸtuÄŸunu söyledi. Gelecek döneme iliÅŸkin muhtemel geliÅŸmeleri yorumlayan Yılmaz, “Åžu anda acil konu, siyasi istikrarın saÄŸlanması, güvenlik ortamının pekiÅŸtirilmesi, iç kavgaların olmadığı, bütün etnik grupların, mezheplerin, dinlerin kapsandığı kapsayıcı bir siyasi yapının oluÅŸması, yeni bir anayasa, yeni bir güvenlik teÅŸkilatıyla birlikte Suriye’nin siyasi ve güvenlik bakımından istikrarının saÄŸlanması. Böyle bir Suriye, Türkiye’ye yönelik güvenlik risklerini, göç riskini azaltacaktır, Türkiye çok daha emniyetli sınırlarla karşı karşıya kalacaktır. Bütün bunlar bir defa güvenlik açısından, siyasi açıdan, terör bakımından, birçok açıdan Türkiye’ye faydalar doÄŸuracak.” diye konuÅŸtu.

Yeni dönemde Suriye’nin yeniden imar edileceÄŸini, altyapısıyla, üstyapısıyla, tarımıyla, sanayisiyle, ticaretiyle, turizmiyle yeni bir Suriye oluÅŸacağını, vurgulayan Yılmaz, Türkiye’nin bu sürece mutlaka müdahil olacağını ve katkı sunacağını söyledi.

Suriye ile ticaretin ve yatırımların artmasının Türkiye ekonomisine de önemli katkılar sunacağını vurgulayan Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:

“KomÅŸumuz Suriye’nin bu yeni döneminde yanında olacağız. Özellikle kurumsal anlamda tecrübe birikimimizi Suriyeli kardeÅŸlerimizle her alanda paylaÅŸacağız. Burada dünyaya da büyük bir rol düşüyor. Esed döneminde ortaya konan yaptırımlar var, bir diktatör döneminde. Åžimdi yeni bir Suriye var, artık eski kalıplarla, tanımlamalarla Suriye’ye bakılması doÄŸru deÄŸil, yeni bir ortam var. Dolayısıyla bu yaptırımların bir an önce kalkmasını temenni ediyoruz. Suriye’nin ekonomik geliÅŸimi için Batılı ülkelerin özellikle yaptırımları var. Esed rejimine dönük bir yaptırımdı, ÅŸimdi o rejim ortadan kalktı, dolayısıyla bu yaptırımların kaldırılması önemli.”

Yılmaz, yine dost ülkelerin ve uluslararası kurumların Suriye’nin yeniden yapılanması için finansal destek sunmalarının önemine dikkati çekerek, bu konuda çaÄŸrıda bulundu.

“DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Türkiye ortalamasının üzerinde büyüyecek”

Cevdet Yılmaz, terörün Türkiye’ye maliyetine iliÅŸkin bir soru üzerine, bir insanın ve can kaybının maliyetinin ölçülemeyeceÄŸini dile getirdi.

Terörün ülke ekonomisinde yol açtığı zararlara dikkati çeken Yılmaz, doğrudan maliyetlerin yanı sıra yapılamayan projeler nedeniyle de ortaya olumsuz bir tablonun çıktığını anlattı.

Yılmaz, terör olduğu için turizmin gelişemediği bölgelerin bulunduğunu, yatırımların yapılmadığını, bunu en fazla Doğu-Güneydoğu insanının yaşadığını ve nitelikli insan gücü ve yatırımcıların buradan kaçtığını anlattı.

Terörle mücadeledeki başarı sayesinde son yıllarda bölgede güzel gelişmeler yaşandığına işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:

“Åžimdi DoÄŸu, GüneydoÄŸu bu süreçte Türkiye ortalamalarının üzerinde büyüme kaydedecek. DoÄŸu ve GüneydoÄŸu’da Gabar petrolünü görüyoruz. Terörsüz DoÄŸu ve GüneydoÄŸu’da, Mardin’de, Diyarbakır’da boÅŸ odası kalmayan otelleri, canlanan turizmi, hayvancılığı görüyoruz. Bütün bunlar aslında yeniden ekonominin canlandığını gösteriyor. Dolayısıyla biz teröre karşı aslında büyük bir baÅŸarı elde etmiÅŸ durumdayız. FETÖ’ye, DEAÅž’a ve PKK’ya karşı.”

“Terörün gölgesinde olmayan bir siyaset istiyoruz”

Yılmaz, MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli’nin son dönemdeki mesajlarına iliÅŸkin soru üzerine, ÅŸunları kaydetti:

“GeldiÄŸimiz süreçte ben ÅŸunu anlıyorum, Sayın Bahçeli her zaman ‘Önce milletim, devletim, sonra partim ve ben’ diyen bir siyasetçi. Siyasi hesaplarla deÄŸil, ülkenin geleceÄŸiyle düşünen, uzun vadeli geleceÄŸi açısından doÄŸru bulduklarını ortaya koyan bir devlet insanı. Dolayısıyla buradaki perspektifi de ÅŸu, ‘Terörsüz bir Türkiye’. Bir taraftan da bölgemizdeki emperyalist geliÅŸmeleri, Orta DoÄŸu’da, Suriye’de yaÅŸanan geliÅŸmeleri ve bunların bölgemizde oluÅŸturduÄŸu riskleri bütün bunları görerek aslında iç cephemizi bütünleÅŸtirmemiz, kardeÅŸliÄŸimizi güçlendirmemiz ve terörsüz bir Türkiye olarak çok daha güçlü bir ÅŸekilde yolumuza devam etmemiz gerektiÄŸinin bir ifadesi. Bunun zaten ana vizyonunu da CumhurbaÅŸkanı’mız ortaya koymuÅŸ durumda, bu da Türkiye Yüzyılı vizyonu. 100 yıllık bir Cumhuriyet’imiz var, çok büyük kazanımlarımız var. Åžimdi yeni bir yüzyıla girdik ve bu yüzyıl birçok alt baÅŸlığı var ama bir tanesi de en temel baÅŸlıklarından biri ‘Huzurun ve kardeÅŸliÄŸin yüzyılı olacak’ diyor CumhurbaÅŸkanı’mız. Dolayısıyla ana vizyonumuz da bu. Bu vizyon çerçevesinde hareket ediyoruz. Terörün gölgesinde olmayan bir siyaset istiyoruz.”

Terörün, demokrasinin ve kalkınmanın düşmanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, terör olması halinde seyahat etme ve girişimcilik özgürlüğünün ortadan kalkacağını, yatırım ortamının gelişmeyeceğini söyledi.

“Dolayısıyla, terörsüz bir Türkiye aynı zamanda daha hızlı kalkınan, demokratik standartlarını daha hızlı yükselten bir Türkiye demek. Biz artık terörün gündemden çıkmasını istiyoruz. Terörün hiçbir siyasi parti üzerinde, hiçbir siyasi grup üzerinde gölgesinin devam etmesini istemiyoruz.” diyen Yılmaz, ÅŸunları kaydetti:

“Aslında terör olduÄŸu sürece demokratik siyaset de olmaz. Elbette demokrasilerde çok partiler olacaktır, çok partili sistem zaten demokrasi. Farklı görüşler, farklı fikirler olacaktır ama terörün gölgesinde siyaset olmamalı. Hiçbir parti, hiçbir grup hem ‘Ben demokratik siyaset yapıyorum’ deyip hem de terörle iç içe veya dirsek teması içinde olamaz. Dolayısıyla terörün ortadan kalktığı, demokratik siyasetin güçlendiÄŸi bir ortamda Türkiye kardeÅŸliÄŸini, huzurunu daha da pekiÅŸtirecektir. Burada gördüğümüz kadarıyla Meclis çerçevesinde bir diyalog baÅŸlamış durumda. Bu da çok doÄŸru bir yaklaşım. Çünkü ÅŸu an ki Meclisimiz Cumhuriyet tarihimizin temsil gücü en yüksek Meclislerinden, belki de en yükseÄŸi. Çünkü çok sayıda parti seçimle geldi ve her birinin belli sayıda milletvekili var. Yanlış hatırlamıyorsam seçmenin yüzde 95’inden fazlası temsil ediliyor. Dolayısıyla Meclis çerçevesinde yapılacak istiÅŸareler, deÄŸerlendirmeler çok kıymetli.”

“Ekonomik kalkınma ortamı çok çok iyileÅŸecektir”

Cevdet Yılmaz, terörün olmadığı bir ortamın hem Türkiye hem çevre ülkeler için çok önemli olduğunu ve yatırım ortamını iyileştireceğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

“Bunu bir yılla kısıtlamak doÄŸru deÄŸil bence genel anlamda yatırım ortamı, ekonomik kalkınma ortamı çok çok iyileÅŸecektir. Zaten terörün bu bölgeye başımıza bela edilmesinin en büyük sebeplerinden biri de bu bence. Enerjimizi baÅŸka alanlarda harcayıp gerçek anlamda kalkınmamıza, geliÅŸmemize de engel oluyor bu yapılar. Bunların ortadan kalktığı bir ortamda kaynaklarımızı da dikkatimizi de çok daha esaslı konulara yönelteceÄŸiz. Teknolojimizi nasıl geliÅŸtireceÄŸiz, ülkemizi nasıl büyüteceÄŸiz, insanımızı nasıl daha nitelikli yetiÅŸtiririz? BeÅŸeri sermayeye nasıl daha fazla yatırım yaparız, bunlarla uÄŸraÅŸacağız ve bu uzun vadeli kalkınmamıza büyük destek olacak diye düşünüyorum.”

“Uluslararası yatırımlardan daha fazla pay alma gayretindeyiz”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, bir soru üzerine, Türkiye’ye doÄŸrudan yatırım konusunda, uluslararası ÅŸirketlerde geçmiÅŸe göre çok daha yüksek bir iÅŸtah oluÅŸtuÄŸunu gördüklerini söyledi.

Yatırımcılara her türlü kolaylığı saÄŸladıklarını ve yatırım ortamını iyileÅŸtirmeye devam ettiklerini vurgulayan Yılmaz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca uygulanan ve 30 milyar dolarlık bir program olan HIT-30’un Türkiye’nin teknolojik açığı olan alanlarda yabancı sermayeyi cezbedeceÄŸini bildirdi.

Yılmaz, yatırımlar geldikçe cari açığın düşeceğini ancak uluslararası doğrudan yatırımın korumacılık eğilimleri nedeniyle eskisi kadar güçlü olmadığını, herkesin kendi ülkesine sermayeyi yönlendirmeye çalıştığını, buradan daha fazla pay alma gayreti içinde olduklarını anlattı.

Türkiye’ye ağırlıklı olarak Avrupa ve ABD’den yatırımların geldiÄŸini, Çin’den son dönem bir elektrikli otomobil markasının yatırım kararı aldığını hatırlatan Yılmaz, “Daha fazlasını da elbette istiyoruz. Sadece Çin’den deÄŸil, hangi ülkeden olursa olsun dünyanın neresinden olursa olsun. Türkiye’ye gelip yatırım yapanlara kendi ÅŸirketimiz gibi bakıyoruz. Yeter ki gelsin üretimini burada yapsın, bize istihdam üretsin, teknoloji getirsin, ihracat getirsin bunun için de gayretlerimizi sürdüreceÄŸiz.” diye konuÅŸtu.

“Trump’ın muhtemel gümrük tarifeleri bizi de yakından ilgilendiriyor”

Cevdet Yılmaz, SGK reformuna iliÅŸkin soru üzerine, gündemlerinde kapsamlı bir çalışma olmadığını belirterek, “Kapsamlı analizler, etki deÄŸerlendirmeleri, nasıl yapacağımıza iliÅŸkin tasarımlar netleÅŸtikten sonra bunları gündem yapmanın daha doÄŸru olduÄŸunu inanıyoruz. Dolayısıyla ÅŸu anda o kapsamda bir reform gündemimizde deÄŸil.” diye konuÅŸtu.

ABD’nin seçilmiÅŸ baÅŸkanı Donald Trump’ın uygulaması beklenen gümrük tarifelerine deÄŸinen Yılmaz, bunların uygulanıp uygulanmayacağının henüz kesin olmadığını ancak Çin’e karşı tarifeleri çok yükseltme gibi bir durumun ve bu kapsamda bir pazarlık pozisyonunun bulunduÄŸunu dile getirdi.

Yılmaz, ABD’nin Çin’e uygulayacağı muhtemel tarifelerin Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiÄŸine dikkati çekerek, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“ABD’nin Çin’e karşı gümrük duvarlarını artırması halinde Çin, ABD dışı pazarlara çok daha yoÄŸun bir ÅŸekilde ihraç yapma tutumu içine girecektir. Bu da bizim gibi ihracatçı ülkeleri elbette daha fazla rekabetle karşı karşıya getirecektir. Bunu dikkatle analiz ediyoruz ama henüz gerçekleÅŸen bir durum söz konusu deÄŸil. GerçekleÅŸmelere göre buna bakmak durumundayız. Türkiye’nin Avrupa pazarına yakınlığı, lojistik avantajları bu anlamda elini güçlendiren unsurlar. Ama geliÅŸmelere göre biz de ticaret politikalarımızda elbette bazı adımlar atmak durumunda kalabiliriz.”

DPT deÄŸerlendirmeleri

Devlet Planlama TeÅŸkilatının (DPT) yeniden kurulup kurulmayacağına iliÅŸkin soru üzerine Yılmaz, bu kurumda 18 yılını geçirdiÄŸini, 7 yıl da buradan sorumlu bakan olduÄŸunu, dolayısıyla DPT’deki çalışma hayatının süresi için 25 sene denilebileceÄŸini belirterek, kurumun 2011 yılında Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığına dönüştüğünü, bölgesel boyutunun Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına gittiÄŸini anlattı.

Yılmaz, DPT’nin Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığıyla hem strateji yapan hem de elinde yatırım bütçesi ve genel bütçe olan bir kuruma dönüştüğünü ve doÄŸrudan CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’a baÄŸlandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Dolayısıyla ÅŸu anda aslında çok güçlü bir yapı, belki kamuoyunda yeterince reklamı yok veya tanıtılmıyor ama Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığının geçmiÅŸte bütçe kısmının sadece yatırımı vardı DPT’de. Åžimdi yatırım, cari hepsi orada. Stratejiler yine 5 yıllık kalkınma planları hazırlıyor, uzun vadeli strateji dokümanları hazırlıyor. ‘DPT’nin bir marka boyutu vardı’ diyelim, bir markanın oluÅŸması biraz zaman alıyor ama Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığımız ÅŸu anda bu eskiden gelen kültürü orada devam ettiriyor ve oradaki çalışanların birçoÄŸu da eski DPT’den gelen kadrolar ve maliyenin bütçe biriminden. Ben de doÄŸrusu birçok çalışmamda Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığıyla çalışıyorum, CumhurbaÅŸkanlığımıza baÄŸlı bir baÅŸkanlık olarak.”

Nüfus Politikaları Yüksek Kurulunun ilk toplantısı 9 Ocak’ta

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, reel sektörün ekonomiye nasıl baktığına ilişkin soruya karşılık, bazı zorluklar yaşandığını ancak uygulanan doğru programın sonucunu sabırla beklediklerini söyledi.

Bu programın orta vadede kendileri için de çok daha iyi olacağına inandıklarını vurgulayan Yılmaz, “Yani özetlersem benim duyduÄŸum mesaj bu, ama bir taraftan da elbette reel sektör belli taleplerini, belli beklentilerini ifade ediyor, biz de hiçbir ÅŸekilde onlara duyarsız kalmıyoruz.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, kısa süre önce oluşturulan Nüfus Politikaları Yüksek Kuruluna ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Nüfus Politikaları Yüksek Kurulumuzun ilk toplantısını 9 Ocak’ta yapacağız. Ä°lk toplantıda ana bir çerçevenin belirlenmesi için istiÅŸarelerimiz olacak, hemen yol haritamızın ÅŸekillenmesini beklememek gerekir. Kapsamlı yol haritamız için bir sunum olacak, bunun üzerinde tartışacağız ve muhtemelen yeni bir strateji eylem planını baÅŸlatacağız. Hazırlıklarını, teknik çalışmalarını, bir sonraki toplantıda da muhtemelen bu yeni bir yol haritasını sizlerle paylaÅŸacağız ama bu arada spesifik bazı konuları da ele alma imkanımız olacak. Bunlardan bir tanesi Aile ve Gençlik Fonu kurduk biliyorsunuz, bunu pilot uygulama düzeyinde ÅŸu anda belli illerde hayata geçiriyoruz. Özellikle petrolden, doÄŸal gazdan, madenlerden gelen gelirlerin bir kısmını bir fonda topluyoruz, bunu da yeni evlenen gençlere faizsiz imkan olarak saÄŸlıyoruz. Bunu tüm Türkiye’ye yaygınlaÅŸtıralım mı, nasıl yapalım, bunu muhtemelen bir gündem maddesi olarak Nüfus Kurulunda tartışacağız. Çünkü nüfusun düşük olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de evlilik yaşının giderek yükselmesi.”

Yılmaz, evlilik yaşı yükseldikçe doğurganlık oranının düştüğünü kaydederek, evliliklerin biraz daha düşük yaşlarda gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi.

Bazı gençlerin evlenmesinin önündeki finansal sıkıntıların aşılması için uyguladıkları programları anlatan Yılmaz, doÄŸurganlığı azaltan sezaryen ameliyatların oranının Türkiye’de dünya ortalamasının çok üzerinde olduÄŸunu bildirdi.

Yılmaz, “Elbette tıbbi bir sebep varsa hiç tartışmasız sezaryen olmalı, orada hiç tereddüt yok. Ama bir ülkede doÄŸumların yüzde 60’ı sezaryenle oluyorsa bunu herhalde sadece tıbbi sebeplerle açıklayamayız. Yani baÅŸka sebepler var mutlaka burada. Dolayısıyla bunları da tartışmak durumundayız. Buna benzer çok sayıda baÅŸlık var, o yüzden kurul kurduk zaten. Çalışma hayatı yine, kadınların hem hayatını hem iÅŸ hayatını aynı anda sürdürmeleri durumunda ikisi arasında bir tercihe zorlamamak için yeni çalışma modelleri geliÅŸtirmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.

Her biri başka bir kurumu ve düzenlemeyi ilgilendiren çok sayıda başlık bulunduğunu söyleyen Yılmaz, bütün bunlara bir bütünlük içinde bakacaklarını ve yeni bir eylem planı ve yol haritası oluşturacaklarını bildirdi.

“Kadınların iÅŸ gücü piyasasına daha fazla girmesi Türkiye’yi rahatlatacak”

Cevdet Yılmaz, “en az 3 çocuk” sloganını CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın yıllardır söylediÄŸini hatırlatarak, ÅŸimdi bunun kıymetinin daha iyi anlaşıldığını, baÅŸta çok tartışmalar yapılsa da gelinen noktada ne kadar haklı olunduÄŸunun hep birlikte görüldüğünü vurguladı.

Kadınların iş gücü piyasalarına daha fazla girmesinin önemine dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:

“Bu nüfus dinamikleri açısından da önemli, giderek daha çok çalışan bulamama sorunuyla karşı karşıya kalacağız bu önümüzdeki süreçlerde. Åžimdiden yaşıyoruz bunu. Ä°ÅŸ dünyasının dile getirdiÄŸi sorunlardan biri ‘yeterince çalışan bulamıyorum’ konusu. Dolayısıyla önümüzdeki dönem özellikle kadınların iÅŸ gücü piyasasına daha fazla girmesi Türkiye’yi bir oranda rahatlatacak bir durum. Ä°ÅŸ gücü ihtiyacını, çalışan ihtiyacını karşılayacaklar anlamında.”

Asgari ücret ve emekli maaşlarına ilişkin görüşleri ile yeniden bir düzenlemenin yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Yılmaz, son istihdam rakamlarını hatırlattı.

Yılmaz, toplam 32 milyon 970 bin kiÅŸilik istihdamın yüzde 42’sinin asgari ücretliden oluÅŸtuÄŸunu bunun da 6,7 milyon kiÅŸiye tekabül ettiÄŸini vurguladı.

Kayıt dışılık konusunun ikiye ayrıldığına işaret eden Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:

“Birincisi, ‘tamamen kayıt dışı çalışma’, ikincisi ‘eksik kayıtlılık’. Dünyada da bizde de böyle. Asgari ücret meselesinde bu sorunun da olduÄŸunu biliyorum. Yani asgari ücretli 6,7 milyon gözüküyor ama muhtemelen gerçek anlamda bundan daha düşük. Asgari ücretli gösterip, baÅŸka ÅŸekillerde ücret veren iÅŸletmeler olduÄŸunu da biliyoruz. Buna da eksik kayıtlılık diyoruz. Biz kayıt dışılıkla da eksik kayıtlılıkla da mücadele ediyoruz ama bu faktörleri dikkate almadan yapılacak bir yorumun çok da gerçekçi olmayacağını bilmemiz lazım. Asgari ücretle ilgili söyleyeceÄŸim ikinci husus ÅŸu, altını hep çiziyoruz, bu bir taban ücret. Bunun üstü bir limit söz konusu deÄŸil. Ä°deal ücret veya olması gereken ücret ÅŸeklinde bir hadise deÄŸil. Bundan aÅŸağı olmaz dediÄŸimiz bir ücret. Dolayısıyla, birçok metropolde, belli sektörlerde, belli büyüklerdeki firmalarda zaten fiili ücretlerin daha yüksek olduÄŸunu hepimiz biliyoruz.”

Bu konuda asıl problemin asgari ücrette daha az geliÅŸmiÅŸ bölgeler, küçük ölçekli iÅŸletmeler ve emek yoÄŸun sektörler olduÄŸunu vurgulayan Yılmaz, “Bunlar asıl bunun baskısını daha fazla hissediyor ama biz her zaman söylüyoruz, burada verimlilik çok önemli. Verimlilik arttıkça ülkenin toplam faktör verimliliÄŸi, iÅŸletmelerin de iÅŸletme bazında verimliliÄŸi arttıkça aslında daha yüksek ücretin de zemini oluÅŸmuÅŸ oluyor. Dolayısıyla önemli olan bu verimliliÄŸi artırmak, daha saÄŸlam bir zeminde, kalıcı bir zeminde bu geliÅŸmeleri saÄŸlamak. Biz bütün imkanlarımızla bu yönde gayret ettik.” ifadelerini kullandı.

“Asgari ücrette son 2 yılda yapılan artışlar oldukça önemli”

Cevdet Yılmaz, enflasyona iliÅŸkin sürece ve asgari ücret artış oranlarına deÄŸinerek, “Son 2 yılda yapılan artışlar oldukça önemli. Bu yıl da yaptığımız artışın gerçekleÅŸecek enflasyonun üstünde kalacağını bekliyoruz.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, 2003-2024 döneminde yıllık ortalama büyüme rakamının yüzde 5,4, asgari ücretteki reel artışın yıllık büyümesinin ise yüzde 5,6 olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Uzun dönemli baktığınızda da asgari ücreti büyümemizin üstünde artırmışız. Son dönemde önemli bir geliÅŸme var. 2022 yılında emeÄŸin milli gelirden, gayri safi katma deÄŸerden aldığı pay oldukça düşük seviyeye gelmiÅŸti. Pandeminin baÅŸka faktörlerin de etkisiyle hakikaten çok düşük bir düzeydi. Nitekim TÜİK, 2022 gelir dağılımı istatistiklerini yayımladığında, gelir dağılımında ciddi bir olumsuz etkilenme olduÄŸunu gördük. GeçtiÄŸimiz günlerde TÜİK, 2023 gelir bazlı rakamları açıkladı, burada gelir dağılımında nispi olarak bir düzelme olduÄŸunu görüyoruz. 2025’te açıklanacak 2024 verilerinde de yine bu iyileÅŸme eÄŸiliminin devam edeceÄŸini düşünüyorum. Bunun da öncü göstergesi emeÄŸe, iÅŸ gücüne ödemelerin gayrisafi katma deÄŸer içindeki payı. 2024 yılı üçüncü çeyreÄŸinde, serinin açıklandığı 1998’den beri en yüksek deÄŸer olan yüzde 37,6’ya ulaÅŸmış durumdayız. Yani iÅŸ gücü ödemelerinin gayrisafi katma deÄŸerdeki payı itibarıyla 2024’ün üçüncü çeyreÄŸinde tarihi yüksek seviyeyi görmüş durumdayız ve son bir yılda burada 6,1 puanlık artış var. Bu da önümüzdeki dönem gelir dağılımı açısından daha olumlu bir tablonun oluÅŸacağını gösteriyor.”

“Enflasyonda ciddi bir sapma olmayacağına inanıyoruz”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, net asgari ücretin dolar karşılığı durumuna vurgu yaparak, asgari ücretin 2002’de 114 dolar, 2024’te ise 519 dolar olduÄŸunu, 2025’teki son güncel artışla tutarın 627 doların üzerine çıktığını bildirdi.

Yılmaz, “Bu net maaÅŸlara bir de iÅŸverene maliyeti açısından bakarsanız, tabi çok daha yüksek rakamlarda. Åžu anki asgari ücret seviyemiz Rusya, Romanya, Bulgaristan, Meksika, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Çin, Mısır ve Hindistan gibi geliÅŸmekte olan ülkelerin üzerinde bir rakam.” dedi.

CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın asgari ücrete iliÅŸkin, “Åžayet enflasyon oranında çok ciddi bir sapma olursa tabii ki biz de buna kayıtsız kalmaz, gerekli deÄŸerlendirmeleri yaparız.” dediÄŸini hatırlatan Yılmaz, ÅŸunları kaydetti:

“CumhurbaÅŸkanımız zaten bunu söyledi. Biz ciddi bir sapma olmayacağına inanıyoruz, politikalarımızı o çerçevede sürdürüyoruz. Önemli olan ÅŸudur, bugün yüksek bir maaÅŸ verirsiniz, yarın enflasyon bundan daha yüksek çıkarsa verdiÄŸiniz maaşın hiçbir anlamı kalmaz. Önemli olan enflasyonu dizginleyip, düşürüp, somut, reel satın alma gücünde artış saÄŸlamak. Bizim amacımız satın alma gücünde kalıcı artış saÄŸlamak. Dolayısıyla bunu saÄŸlamak için her türlü gayreti sarf edeceÄŸiz.”

“Emek yoÄŸun sektörlerde istihdam katkısı saÄŸlamak istiyoruz”

Yılmaz, bu süreçte istihdamı da desteklemeye devam edeceklerini belirterek, asgari ücret kararıyla birlikte 700 lira olan asgari ücret desteğini 1000 liraya çıkardıklarını, bunun da önemli bir katkı olduğunu dile getirdi.

Ekonomi Koordinasyon Kurulunda (EKK), kamuda özellikle emek yoğun işletmelerle, hem imalatçı hem ihracatçı işletmelerle ilgili geniş değerlendirmeler yaptıklarını aktaran Yılmaz, şu bilgiyi verdi:

“Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın, Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığımızın önemli çalışmaları oldu. Bu kapsamda da yine bir inisiyatif var, o da istihdamını koruyan emek yoÄŸun sektörlerde faaliyet gösteren iÅŸletmelere çalışan başına 2 bin 500 liraya kadar istihdam katkısı. Bu özellikle tekstil, konfeksiyon, deri, mobilya gibi emek yoÄŸun sektörleri ilgilendiren bir karar. Ocak ayı içinde bir düzenleme yapmak, iÅŸletmelerimizin istihdamını korumak istiyoruz, programın asıl amacı bu. Ä°stihdamını korumuÅŸ, belli bir referans döneme göre azaltmamış olan KOBÄ°’lerimiz, iÅŸletmelerimiz bundan istifade edecekler. CumhurbaÅŸkanımız bunun ana baÅŸlığını açıkladı zaten, detaylarını tartışacağız.”

Amacın KOSGEB kanalıyla iÅŸletmelere bu desteÄŸin bürokrasi oluÅŸturmadan, çok hızlı, seri ÅŸekilde tespitleri yapılarak verilmesi olduÄŸunu vurgulayan Yılmaz, “Ä°ÅŸletmelerimize 2 bin 500 liraya kadar olan desteÄŸi saÄŸlamak istiyoruz. Ama her sektörde deÄŸil, emek yoÄŸun sektörlerde ve KOBÄ°’lerimizi hedefleyen bir anlayış içinde bu desteÄŸimizi saÄŸlayacağız. Amacımız insanların iÅŸini korumak, iÅŸletmelerin ayakta kalması, devam etmesi, istihdam saÄŸlaması ekonomik ve sosyal olarak çok çok önemli. Dolayısıyla insanlarımızın iÅŸ gücü piyasalarında kalması için yeni bir programı da baÅŸlatıyoruz.” ifadelerine yer verdi.

“En düşük emekli maaşı konusunda bir çalışma yapacağız”

Emekli maaşlarında yapılacak artışa ilişkin görüşleri sorulan Yılmaz, asgari ücret oranıyla emekliye artış oranının mukayese edilmesinin doğru olmayacağını söyledi.

Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:

“Birisi bir yıllık süreçle ilgili bir artış, diÄŸeri 6 aylık. Emekli ve memur artışı 6 aylık yapılıyor. Temmuzda tekrar bu artışlar yenilenecek. Burada da kural belli. Biliyorsunuz burada gerçekleÅŸen enflasyon ve toplu sözleÅŸme var, yani burada kural bazlı bir ÅŸey var. Burada asıl kural bazlı olmayan konu en düşük emekli aylığı. En düşük emekli aylığı bugün geldiÄŸimiz noktada 12 bin 500 liraya çıkmış durumda. Kök ücretleri daha düşük olan, oldukça önemli sayıda emeklimiz bundan istifade ediyor. Kök ücretinden daha yüksek bir emekli ücreti almış oluyor. Yani primiyle baÄŸlantılı kök ücretinden daha yüksek bir emekli maaşı almış oluyor. Bunu kanunla ancak deÄŸiÅŸtirebiliyorsunuz. Bu normal sistemden gelen bir ÅŸey olmadığı için, kanunla gelen bir yapı olduÄŸundan ancak kanunla düzenlenerek yine saÄŸlanabilir.”

Cevdet Yılmaz, bu konuda bir çalışma yapacaklarının altını çizerek, ” Yani burada diÄŸer ücretler artarken asgariyi olduÄŸu gibi tutmanın doÄŸru olmadığını düşünüyoruz. Bir çalışma yapacağız ve bir kanuni düzenleme muhtemelen gündeme gelecek. Nihai çalışma tamamlandıktan sonra grubumuzla kanun çalışmasını gündeme taşıyacağız. Ocak ayı içinde bu gerçekleÅŸecektir diye düşünüyorum.” dedi.

Çalışma hayatından saÄŸlığa, yargıdan turizme, enerji ve madencilikten fahiÅŸ fiyat ve stokçuluÄŸa kadar birçok alandaki düzenlemelerin geçen yıl TBMM’de kanunlaÅŸtığını belirten Yılmaz, halen Parlamentonun gündeminde Türkiye Adalet Akademisi gibi düzenlemelerin bulunduÄŸunu söyledi.

Yılmaz, teknik çalışmasını yürütme olarak tamamladıkları ve gruplarıyla paylaştıkları iklim değişikliğine ilişkin taslağın da yakın gelecekte teklife dönüşmesini beklediklerini bildirdi.

Siber güvenlik ve dijital pazarlardaki rekabete iliÅŸkin düzenleme taslaklarına deÄŸinen Yılmaz, “Ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın düzenleme ihtiyaçlarına iliÅŸkin bir taslağımız söz konusu. Bu çalışmaları sürekli devam ettiriyoruz. CumhurbaÅŸkanı Yardımcılığı olarak partimizden, grubumuzdan arkadaÅŸlarımız, teknik arkadaÅŸlarımızın desteÄŸiyle elbette bunları tartışarak, olgunlaÅŸtırarak grubumuzla paylaşıyoruz ama takdir elbette Meclisimizin.” diye konuÅŸtu.

EKK bölge toplantılarının ikincisi 24 Ocak’ta Konya’da

Yılmaz, 2024’te 10 Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısı gerçekleÅŸtirdiklerinin bilgisini vererek, “Son dönemde şöyle bir karar aldık: ‘EKK olarak bölgelere de gidelim.’ dedik. Ä°lk toplantımızı da Åžanlıurfa’da gerçekleÅŸtirdik. GAP Eylem Planı vesilesiyle Åžanlıurfa’da EKK üyesi bakanlarımızla birlikte katılım saÄŸladık.” ifadelerini kullandı.

Geniş katılımlı bu toplantının çok verimli geçtiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bu toplantıları önümüzdeki dönemde de devam ettirmek istiyoruz. 4 tane bölge kalkınma idaremiz, 26 kalkınma ajansı, 4 bölge kalkınma idaresi var. Bunlardan biri GAP ve Åžanlıurfa’daki idaremiz. Dolayısıyla idarenin bulunduÄŸu ilde yapıyoruz. Bölgeden diÄŸer illeri de buraya davet ediyoruz. Ä°kincisini Konya’da yapacağız, Konya Ovası Projesi (KOP) Kalkınma Ä°daremiz Konya’da. Yine KOP’un bütün illerini burada toplayacağız. Åžu an taslağımız 24 Ocak ÅŸeklinde, 24 Ocak’ta Konya’da olacağız. Gelecek ay Giresun’a gideceÄŸiz DoÄŸu Karadeniz Projesi (DOKAP) için. DoÄŸu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma Ä°daremizin bulunduÄŸu il Giresun. Oraya yine DoÄŸu Karadeniz’in illerini davet edip DoÄŸu Karadeniz’de bu toplantımızı yapacağız.”

Yılmaz, son toplantıyı da DoÄŸu Anadolu Projesi’nin (DAP) merkez ili Erzurum’da gerçekleÅŸtireceklerinin bilgisini vererek, “Böylece sadece merkezdeki kurumlarla deÄŸil bölgelerdeki farklı STK’ler ve iÅŸ dünyasıyla bakanlarımızı, EKK’yi bir bütün olarak bir araya getirmemiz de mümkün olacak. Buralarda tabii basınımızın da katkılarını bekliyoruz.” dedi.

“Yurt dışı ve yurt içi ziyaretlerimiz sürecek”

Cevdet Yılmaz, EKK kadar gündemde olmasa da her biri çok önemli kurulların bulunduğunu belirterek, bunlardan bazılarının Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK), Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Yönlendirme Kurulu, Dijital Türkiye ve Bürokrasinin Azaltılması Kurulu, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu, Türkiye Coğrafi Bilgi Sistemi Kurulu ve son oluşturulan Nüfus Politikaları Kurulu olduğunu söyledi.

Bu kurulların iÅŸlev ve görevlerine iliÅŸkin bilgi veren Yılmaz, Nüfus Politikaları Kurulunun ilk toplantısını 9 Ocak’ta yapacağını, ardından çalışmalarını daha da derinleÅŸtirerek çeÅŸitli periyotlarla Kurulu toplayıp kararlar alacaklarını ve bu kararlar çerçevesinde kurumları yönlendireceklerini anlattı.

Yılmaz, geçen yıl düzenlenen Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantılarına deÄŸinerek, “Geçen yıl sorumlu olduÄŸum ülkeler Türk cumhuriyetleri, genelde Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan. 5’i ile de KEK toplantılarımızı geçen yıl düzenledik. Burada da şöyle bir usul var, bir yıl bizde oluyor toplantı, ertesi yıl diÄŸer ülkede. Dönüşümlü yapıyoruz. Bu sene de aynı anlayışla davam edeceÄŸiz.” diye konuÅŸtu.

Yurt içi ve dışı ziyaretlerine deÄŸinen Yılmaz, gittikleri ülkelerde, bölgelerde ve illerde iÅŸ dünyası ve STK’lerle bir araya geldiklerini, istiÅŸareler yaptıklarını, bu ziyaretlere devam edeceklerini bildirdi.

KKTC’deki CumhurbaÅŸkanlığı binası ocak sonunda hazır

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilgili çalışmalara ilişkin de bu ülkede hemen hemen her sektöre dönük projeler yürüttüklerini ve destekler sağladıklarını, KKTC hükümetiyle ortak çalışmalar sürdürdüklerini dile getirdi.

Bu çerçevede Ercan Havalimanı’nın yeni terminalinin açıldığını dile getiren Yılmaz, ÅŸunları kaydetti:

“Åžu anda tamamlanmak üzere olan CumhurbaÅŸkanlığı ve Cumhuriyet Meclisi hizmet binaları var. Kıbrıs’a giderseniz lütfen gidip ziyaret edin, hakikaten ‘tarihe mühür’ diyebileceÄŸimiz bir proje. Hem Meclis binası hem CumhurbaÅŸkanlığı binası, etrafında büyük bir millet bahçesi, kütüphanesi, çok çeÅŸitli donatılarıyla çok çok güzel bir kampüs oluÅŸuyor. CumhurbaÅŸkanı’mız inÅŸallah ilk ziyaretinde bunu açacak, bu yıl içinde açılmasını bekliyoruz. Ocak sonunda açılışa hazır hale gelmiÅŸ olacak. Onu artık CumhurbaÅŸkanı’mızın ziyaret ettiÄŸi tarih hangi zaman olacaksa o zaman resmi açılışı gerçekleÅŸtirilecek diye bekliyoruz yani tamamladık sayılır.”

Yılmaz, KKTC’nin enerji arz güvenliÄŸiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını, alternatifleri deÄŸerlendirdiklerini, Girne Asker Hastanesi’ni açtıklarını, saÄŸlık, tarım ve hayvancılığa yatırımlar yaptıklarını, narenciyeden hayvancılığa kadar birçok alanda destekler sunduklarını anlattı.

“2024’te temel makroekonomik göstergelerdeki hedefleri önemli oranda gerçekleÅŸtirdik”

Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin makroekonomik görünümüne dikkati çekerek, son yıllarda yakalanan dünya ortalamasının üzerindeki büyüme oranlarına iÅŸaret etti.

2024’e iliÅŸkin büyüme beklentilerinin yüzde 3,5, milli gelir tahminlerinin de 1,3 trilyon dolar civarında olduÄŸunu vurgulayan Yılmaz, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“Dördüncü çeyrek çıkmadığı için bunlar hep tahmin ÅŸu anda. KiÅŸi başına gelirimizin bu yıl 15 bin 500 doları aÅŸmasını bekliyoruz. Geçen yıl kesinleÅŸmiÅŸ bir rakamımız var, 1,1 trilyon doların üzerinde bir milli gelir, 13 bin 243 dolar da kiÅŸi başına gelire ulaÅŸmıştık. 2024 sonu itibarıyla milli gelir büyüklüğümüzün 1,3 trilyon dolara ulaÅŸmasını bekliyoruz. Ä°ÅŸte 2002’de nominal olarak 3 bin 608 dolarmış kiÅŸi başına gelirimiz, satın alma gücü paritesine göre 9 bin 279 dolar, ÅŸu anda 2024’te nominal olarak 15 bin 500 civarında, satın alma gücüne göre 46 bin 500 civarında görünüyor dolar bazında. 2012-2013’te 12 bin doları bir miktar geçmiÅŸtik, ondan sonra dolar bazında belli bir aÅŸağıya iniÅŸ olmuÅŸtu, 2021’den baÅŸlayarak bir yükseliÅŸ trendi görüyoruz. Bu sene 15 bin 500 doları aÅŸan kiÅŸi başına gelirimiz olacak. Bu nominal milli gelirle de dünyada 17. büyük ekonomi konumundayız.”

Yılmaz, 2024’te temel makroekonomik göstergelerdeki öngörü ve hedefleri önemli oranda gerçekleÅŸtirdiklerini belirterek, programın öngördüğü istikamette geliÅŸmelerin yaÅŸandığını dile getirdi.

“Dezenflasyon süreci devam edecek”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, öngördükleri takvim çerçevesinde Haziran 2024’ten itibaren dezenflasyon sürecinin baÅŸladığını anımsatarak, ÅŸunları söyledi:

“2024’te hazirandan aralık ayına kadar 31 puan civarında bir düşüş görüyoruz yani dezenflasyon dediÄŸimiz dönem baÅŸladığından bugüne 31 puan. Fiyatlarda düşüş deÄŸil enflasyon oranında 31 puan düşüş olduÄŸunu görüyoruz. Bu, çok sevindirici gerçekten. Önemli bir mesafe kaydetmiÅŸ durumdayız. Burada OVP’deki rakamlarımızın üstündeyiz doÄŸru, orada bir sapma söz konusu ama doÄŸrultuya baktığınız zaman, ana istikamete baktığınızda da OVP ile uyumlu olduÄŸunu söyleyebilirsiniz. OVP’de çok ciddi bir düşüş bekliyorduk ve bu düşüş gerçekleÅŸti. Kurlar biraz daha fazla olsa tabii ki daha iyi olurdu, daha hedeflerimizle uyumlu olurdu ama ana çerçevenin hedeflerimizle uyumlu olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yıllık bazda baktığımızda da geçen yılı 64 civarında kapatmıştık, bu yılı 44 civarında kapattık. Dolayısıyla yıllık bazda da 20 puanlık bir düşüş gerçekleÅŸti. Bunun devam etmesini bekliyoruz 2025’te. Ocak ayı enflasyonu ÅŸubatta çıkacak malum. O çıktığı zaman göreceÄŸiz ki ocak ayında da bu trend devam ediyor. Dezenflasyon süreci devam edecek.”

Yılmaz, ülkenin daha düşük bir enflasyon oranına doÄŸru gittiÄŸine dikkati çekerek, “Gelecek yılın sonlarına geldiÄŸimizde artık enflasyon çok daha makul bir düzeye gelmiÅŸ olacak. Bir sonraki yıl, 2026-2027 perspektifinde ise tekrar eden enflasyonu hedefleyen bir politikayla yolumuza devam edeceÄŸiz. Bizim OVP’de öngördüğümüz, 2026 sonu itibarıyla tek haneyi yakalamak. Merkez Bankamız bir miktar tek hanenin üzerinde vaatte bulunuyor, tabii geliÅŸmelere göre bunları ele alacağız. Yalnız ana istikamette bir farklılık yok.” dedi.

“Büyüme daha dengeli bir yapıda devam ediyor”

Cevdet Yılmaz, büyümenin daha dengeli bir yapıda devam ettiğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu da yine bizim OVP’mizin öngördüğü bir geliÅŸme. İç taleple devam eden bir büyüme deÄŸil dış talebin daha fazla katkı verdiÄŸi, iç talebin katkısı azalırken cari iÅŸlemler açığının azaldığı, dış talebin daha fazla katkı verdiÄŸi bir büyüme kompozisyonu. Büyüme oranı aynı olabilir ama kompozisyonu deÄŸiÅŸebilir, unsurları deÄŸiÅŸebilir. Bizim tercih ettiÄŸimiz iç talep de tabii ki katkı verecek büyümeye ama dış talebin de katkı verdiÄŸi daha dengeli bir büyüme yapısı. Buna ulaÅŸtık mı? Evet, ÅŸu an geldiÄŸimiz noktada büyümemizin daha dengeli bir yapıda olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla programımız sadece enflasyon alanında deÄŸil dengeli büyüme noktasında da sonuç vermiÅŸ diyebiliriz.”

Yılmaz, istihdamda son derece olumlu gelişmelerin yaşandığına işaret ederek, işsizlik oranının tek haneli rakamlarda seyrettiğini, yıllık bazda istihdamda 1 milyondan fazla artış yaşandığını bildirdi.

“Bütçe açığında 2024’ü öngördüğümüzden daha iyi noktada kapattık”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, “OVP’de 2024 yılında yüzde 9,3 demiÅŸtik, onun altında bir iÅŸsizlik gelecek. Burada da olumlu yönde bir sapma var.” diye konuÅŸtu.

Bütçe açığına deÄŸinen Yılmaz, “Bugünkü deÄŸere getirdiÄŸinizde 2,6 trilyon lira civarında bir ödenek ayırdık deprem harcamaları için. Bunu hariç tuttuÄŸunuzda aslında çok daha olumlu bir durumdayız. Bütçe açığımız geçen yıl 5,2 geldi, 6,4 demiÅŸtik. Burada da yine programdan daha iyiyiz. Bu sene yine 6,4 demiÅŸtik, daha henüz çıkmadı rakam ama muhtemelen 5 civarında yine bir ÅŸey olacak. Yani öngördüğümüzden daha iyi noktada kapatmış olduk 2024’ü bu deprem harcamalarına raÄŸmen.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, zayıf dış talep koÅŸullarına raÄŸmen Türkiye’nin ihracatının çok iyi gittiÄŸini belirterek, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“(2024’te) 261,9 milyar dolar, yuvarlarsak 262 milyar dolara ulaÅŸan bir ihracatımız söz konusu. Dünyanın görünümünü, bölgemizin jeopolitik koÅŸullarını düşündüğünüzde çok çok iyi bir performans. Hakikaten ihracatçılarımızı tebrik etmemiz gerekiyor. Bir taraftan da izlediÄŸimiz makro politikaların etkilerini de dikkate aldığınızda oldukça önemli bir noktaya gelmiÅŸ görünüyoruz. Toplam ithalatımız 344 milyar dolar civarında. Dış ticaret açığımız 82 milyar dolar seviyelerine düşmüş durumda. Turizm gelirlerinde henüz yıl sonu verisi çıkmadı. OVP’de 60 milyar dolar gelir ve 60 milyon turist demiÅŸtik. 60 milyon turist, ’61 milyon olacak’ diyor ÅŸimdi Kültür ve Turizm Bakanlığımız yani hedefimizin üstündeyiz turist sayısı itibarıyla. Gelirin de aÅŸağı yukarı 60 milyar dolar olmasını bekliyoruz. Tabii bu rakamlar henüz kesinleÅŸmiÅŸ deÄŸil.”

“Yüzde 1’in altında cari açık bekliyoruz”

Yılmaz, cari açıktaki iyileÅŸmeye iÅŸaret ederek, “Yüzde 1’in altında cari açık beklediÄŸimizi ifade edebilirim. 2023 rakamlarıyla mukayese ettiÄŸinizde dramatik bir iyileÅŸme olduÄŸunu söyleyebilirim. Bu da programda cari açık düşecek diye öngörmüştük ama bizim öngörümüzün de çok üstünde bir iyileÅŸme var. Burada yine olumlu yönde bir sapma olduÄŸunu ifade edebilirim.” diye konuÅŸtu.

Bütçe açığının milli gelire oranında yaÅŸanan olumlu geliÅŸmelere dikkati çeken Yılmaz, “Beklentimiz 2024’te yüzde 4,9-5 civarında. Gelecek yıl tam rakam verecek olursak yüzde 3,1 olmasını bekliyoruz, bütçe açığının milli gelire oranını.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, şu anda dünyanın en büyük meselelerinden birinin kamu politikalarındaki yüksek borçluluk oranı olduğunu belirterek, şu bilgiyi paylaştı:

“Bu açıdan Türkiye olarak çok iyi bir durumda olduÄŸumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Maastricht Kriteri burada yüzde 60. Biz 2024’ün üçüncü çeyreÄŸinde yüzde 26’ya yakın bir yerdeyiz. Yani kamu borç stokumuzun, toplam kamunun bugüne kadar yaptığı tüm borçların milli gelire oranı AB tanımlarıyla yüzde 26 civarında, bu da çok çok iyi. GeliÅŸmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 71 civarında. AB’de yüzde 90’lara yakın, Amerika’da yüzde 100’ün üzerinde. Dolayısıyla Türkiye çok borçlu bir ülke deÄŸil, kamu borcu çok yüksek bir ülke deÄŸil. Bu da bizim önümüzdeki dönem en büyük avantajlarımızdan bir tanesi.”

Yılmaz, sadece kamu borcunun değil finansal kuruluşların, reel sektörün ve hane halkı borcunun da dünya ortalamasına göre çok düşük olduğunu vurguladı.

KKM’deki düşüşe ve Türk lirası mevduatlarının artışına iÅŸaret eden Yılmaz, “Türk lirası mevduat son rakama göre yüzde 60’a yakın yani 59,4. Türk lirası mevduatın toplam mevduata payı ciddi anlamda artmış durumda. Ä°zlenen Türk lirasını cazip hale getiren politikaların sonucu diyelim.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

TCMB’nin brüt rezervlerindeki iyileÅŸmelere dikkati çeken Yılmaz, “155 milyar dolar seviyelerine geldi. Net rezervlerde bu artış daha da yüksek. Swap hariç net rezerv dediÄŸimiz rakamlar itibarıyla daha yüksek. Åžu an geldiÄŸimiz noktada uluslararası oranlara, gerekliliklere uygun bir seviyede olduÄŸumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.” dedi.

Fiyatlama davranışlarının giderek düzeldiğini belirten Yılmaz, burada beklentilerin çok önemli olduğunu, yapılan anketlerde finans piyasasını bilen aktörlerin hedeflerinin açıklanan hedeflere oldukça yakın şekillendiğini söyledi.

Yılmaz, reel sektör ve vatandaÅŸların beklentilerinde daha yukarıda olduklarına dikkati çekerek, “ÖrneÄŸin geçen ay enflasyon yüzde 47 iken ‘1 yıl sonrası ne olacak?’ dediÄŸinizde, reel sektör 40-50 olacak diyor ama geldiÄŸi yere bakarsanız bu çok daha yüksekti, buralara geldi. Beklentilerde bir iyileÅŸme oldu ama hala gerçekçi bir noktaya geldiÄŸimizi düşünmüyoruz. Özellikle enflasyondaki geliÅŸmelerle birlikte reel sektör beklentilerinde de daha fazla iyileÅŸme bekliyoruz.” diye konuÅŸtu.

İstatistik kurumlarının ölçtüğü enflasyonla, işletmelerin, vatandaşların hissettiği veya algıladığı enflasyon arasında fark olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu konuda dünyadaki örneklere atıfta bulundu.

Yılmaz, Türkiye’de de dünyada da durumun boyutlarının aynı olduÄŸuna iÅŸaret ederek, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“Bu bütün dünyada böyle. Avrupa’da gidip ölçtüğünüzde, orada bu fark var, baÅŸka ülkelerde de var. Biraz seçici algılama var yani sizin için önemli birkaç kalem algınızı oluÅŸturabiliyor. Oysa istatistik kurumları yüzlerce kalemi alıp ortalamasını hesaplıyorlar. Yine vatandaşımız geçmiÅŸten gelen hafızayı daha fazla taşıyor. GeliÅŸmelerden, o aylık olumlu bir ÅŸeyden ziyade, geçmiÅŸ tecrübeyi bugüne taşıyabiliyor. ÇeÅŸitli sebeplerle bu fark bütün ülkelerde var. Bu Avrupa’da da böyle, dünyada da böyle. Dolayısıyla bu normal bir durum ama bunun eÄŸilimine bakmak lazım, nereye doÄŸru gidiyor? Vatandaşımızda reel sektörde beklentinin giderek aÅŸağıya doÄŸru geldiÄŸini görüyoruz. Bu da sevindirici. Bu beklentilerin daha reel bir zemine doÄŸru gelmesi enflasyonla mücadelemize güç verecektir. Özellikle son dönemlerdeki bu geliÅŸmelerin beklentileri de giderek daha fazla iyileÅŸtireceÄŸini öngörüyoruz. Dolayısıyla hem enflasyonun ana eÄŸilimindeki deÄŸiÅŸim hem de beklentilerdeki iyileÅŸme 2025 yılı için bize daha güçlü bir dezenflasyon perspektifi sunuyor.”

“Suriye’deki geliÅŸmeler, Türkiye’nin büyümesine olumlu katkı yapar”

Yılmaz, büyümenin kompozisyonu oluÅŸturulurken Suriye’deki son geliÅŸmelerin dikkate alınıp alınmadığı sorusunu da yanıtladı. GeliÅŸmelerin hızına dikkati çeken Yılmaz, Suriye’deki dönüşümün bütün dünyayı ÅŸaşırtan bir hızla gerçekleÅŸtiÄŸini dile getirdi.

Bu sürecin Türkiye’nin büyümesine olumlu katkıda bulunacağını vurgulayan Yılmaz, “Büyümemize güç katacağını, iç talebe güç katacağını düşünüyorum.” dedi.

“(OVP) Esas olan program etkisidir, program etkisi de olumlu yöndedir”

Enflasyonda baz etkisine iliÅŸkin deÄŸerlendirmeleri sorulan Yılmaz, “2024’ün ocak-ÅŸubat aylarında enflasyon nispi olarak yüksekti. Bu sene ocakta baz etkisinin olumlu olacağını düşünüyorum. Birçok fiyat, ücret ocakta güncellendiÄŸi için, ocak ayı biraz daha normal ortalamanın üstünde gelir, aylık enflasyon diÄŸer aylara göre nispeten daha yüksek olur ama geçen senenin ocak ayıyla kıyasladığımız zaman bu sene çok daha düşük olacağını tahmin ediyoruz.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, Ocak 2024’te rakamın biraz daha beklentinin üstünde çıktığını anımsatarak, ÅŸunları kaydetti:

“Onun baz etkisi olumlu olacaktır diye düşünüyorum. Geçen yıl ocakta mesela yüzde 6,7 olmuÅŸ, ÅŸubatta yüzde 4,5 olmuÅŸ. Dolayısıyla bu ilk aylarda bize olumlu yansıyacaktır. Fakat hep ÅŸunu söylüyorum, bazen medyadan arkadaÅŸlarımız da söylüyorlar, ‘Baz etkisi de ÅŸu oldu, bu oldu.’ diyorlar. Program yoksa baz etkisi de olmaz, esas etki program etkisidir. Çünkü program olmazsa siz bu oranı düşürmezseniz. Dolayısıyla, esas olan program etkisidir ama baz etkisinin de faydalı olduÄŸu aylar veya olumsuz etkilediÄŸi aylar da elbette olabilir. Esas olan program etkisidir, program etkisi de olumlu yöndedir.”

– “Deprem harcamalarının azalmasıyla mali alan daha da açılacak”

Konuşmasında yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda yapılan çalışmalara değinen Yılmaz, burada en önemli kalemin akaryakıt olduğunu, ağırlıklı olarak diğer kalemleri etkileyen bir nitelik taşıdığını anlattı.

Yılmaz, bütçe açığının düşürülmesi, kamu gelirlerinin korunması, dezenflasyon sürecine mali destek gibi hedeflere ulaÅŸmak için yapılan çalışmaların önemine dikkati çekerek, “Deprem harcamalarının azalmasıyla mali alan daha da açılacak.” ifadesini kullandı.

Şu anda mali sistem üzerinde depremin ciddi bir yükü bulunduğunu, bunun da mali alanı daralttığını dile getiren Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:

“Mali alan açıldıkça, bunu reel sektör için, sosyal harcamalar için ve enflasyonla mücadeleyi desteklemek için kullanma imkanımız da artacaktır. Dolayısıyla ÅŸu günkü ÅŸartlarda yapabileceÄŸimizin maksimumunu yapmaya gayret ediyoruz. Özellikle akaryakıtı kritik gördüğümüz için, tüm sektörleri etkileyen, enflasyon içinde payı yüksek olan bir kalem olarak gördüğümüz için, tercihimizi orada kullanmış olduk ve bu da bence doÄŸru bir yaklaşım. Bu, enflasyonla mücadele açısından da doÄŸru bir yaklaşım. DiÄŸer birçok kalem, herkesin her zaman yaptığı iÅŸler deÄŸil ama akaryakıt her gün insanımızın bir ÅŸekilde doÄŸrudan veya dolaylı olarak muhatap olduÄŸu bir alan. Dolayısıyla tercihimizi orada kullanmış olduk.”

“Enflasyonun ana eÄŸilimi ve beklentiler konusunda iyileÅŸme sürecindeyiz”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz indirimi kararının devam edip etmeyeceÄŸi yönündeki soruya, “Burada Merkez Bankamız kendi kanuni çerçevesi içinde kararlarını veriyor ve bunları da toplumla paylaşıyor, izah ediyor. Ä°ki ÅŸeyin altını çiziyor yaptığı açıklamalarda, enflasyonun ana eÄŸilimi ve beklentiler. Her ikisinde de bir iyileÅŸme süreci olduÄŸunu görüyoruz.” yanıtını verdi.

Enflasyonda en katı alanın hizmetler olduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:

“Özellikle hizmetlerde son çeyrekte ciddi bir kırılma olduÄŸunu, enflasyonun aÅŸağıya doÄŸru geldiÄŸini görüyoruz. Dolayısıyla bu enflasyonun ana eÄŸiliminde aÅŸağıya doÄŸru bir eÄŸilim, gidiÅŸat oluÅŸmuÅŸ durumda. Bu da tabii Merkez Bankamızın politikasını etkileyecektir, baÅŸka türlü düşünmek de mümkün deÄŸil ama faiz politikası dışında da enstrümanları var Merkez Bankamızın. Bir taraftan da makro ihtiyati tedbirler dediÄŸimiz baÅŸka tedbirler de alması mümkün. Enflasyon tek haneye düşene kadar sıkı tutuÅŸunu ana çerçevede sürdürecektir ama enflasyondaki bu ana eÄŸilimlere göre de tabii ki kararlarını kendi yetkili kurullarında alacaktır. Genel çerçeve ÅŸu, enflasyonun ana eÄŸilimi düşüyor, beklentiler iyileÅŸiyor.”

– “Kur hedefimiz söz konusu deÄŸil, piyasaya bırakıyoruz”

Kur politikasına da deÄŸinen Yılmaz, serbest kur politikasının uzun yıllardır devam ettiÄŸini anımsatarak, “Merkez Bankası spekülatif bir hadise görmediÄŸi sürece kurun düzeyini belirleyici müdahale yapmıyor bizim sistemimizde ama bir spekülatif hadise görürse ona müdahale etme görevi Merkez Bankasının.” dedi.

Yılmaz, kuru esas olarak piyasanın belirlediğine dikkati çekerek, en sağlıklısının da bu olduğunu dile getirdi.

Serbest kur, dalgalı kur denilen rejimi değiştirme gibi bir niyetleri bulunmadığını, bunun aynen devam edeceğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bu spekülatif hadiselere müdahale edilmeyecek anlamına da gelmiyor. Bu konuda Merkez Bankamızın kanunu açık, spekülatif hadiseler olduÄŸu zaman Merkez Bankamız müdahalesini yapıyor. Dolayısıyla biz Orta Vadeli Program’da planlarımızda, programlarımızda kur hedefi koymuyoruz ortaya, varsayım yapıyoruz, o hesabı varsayım üzerinden birtakım deÄŸerler koyuyoruz ortaya. Bunu bir hedef olarak algılamayın, hiçbir ÅŸekilde bir kur hedefimiz söz konusu deÄŸil. Bunu piyasaya bırakıyoruz ama elbette spekülatif hadiseler söz konusu olduÄŸunda, manipülatif hadiseler söz konusu olduÄŸunda olayın rengi elbette deÄŸiÅŸiyor.”

“2025’le birlikte politika faizi mevduat faizlerine daha fazla yansıyacak”

Merkez Bankasının faiz kararının bankacılık sistemine nasıl yansıyacağının sorulması üzerine Yılmaz, geçen yılın sonunda fazla yansımadığını çünkü bankaların yıl sonunda pazar paylarını daha yüksek tutmak istedikleri için mevduat faizlerini fazla düşürmediklerini anlattı.

Yılmaz, şöyle devam etti:

“2025’le birlikte artık o rakamlar geçtiÄŸi için ÅŸimdi daha fazla yansımasını bekleyebiliriz. Merkez Bankasının politika faizi bankaların mevduat faiz oranlarına daha fazla yansıyacaktır diye düşünüyorum. Bizim tüketici kredilerini cazip hale getirme gibi bir yaklaşımımız yok ama üreticileri, reel sektörü, istihdam üretenleri, bütün bu farklı kesimleri destekleyen programlarımız var. Dolayısıyla bütün bunlarla birlikte kredileri daha çok üretime, arza, üretimin geniÅŸlemesine, istihdama, ihracata destek olacak bir anlayışla kurguluyoruz. Zaten büyüme stratejimizin de bir parçası bu, daha tüketim odaklı deÄŸil, üretim odaklı bir büyüme perspektifi.”

KKM süreci

Yılmaz, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) ne zaman biteceÄŸine iliÅŸkin soruya, “2025 yılı içinde herhalde artık bunu fazla konuÅŸmamaya baÅŸlarız. Tam tarih vermem mümkün deÄŸil ama aÅŸama aÅŸama zaten bunun cazibesi kalkıyor. Kamuya bir yük getirmediÄŸi sürece, kamuya bir harcama yükümlülüğü getirmediÄŸi sürece bir finansal enstrüman olarak finans kurumları kullanmak istiyorlarsa da kullansınlar. Ben ÅŸahsen bunda bir problem görmüyorum ama önemli olan kamuya bir yükümlülük getirmemesi. O yönde de zaten önemli adımlar atmış durumdayız. Bence bugün geldiÄŸimiz noktada artık KMM’nin büyük oranda etkisi azalmış durumda.” cevabını verdi.

KKM dışında yeni finansal enstrümanların olup olmayacağının sorulması üzerine Yılmaz, bunun olabileceÄŸini, KKM’den bağımsız genel politikalarının bu olduÄŸu yanıtını verdi.

“Finansal enstrümanları çeÅŸitlendirmemiz, tasarruf oranını artırmamız gerekiyor.” diyen Yılmaz şöyle devam etti:

“En büyük kalkınma perspektifiyle yine bakacak olursak, bir ülkenin en önemli iki konusu vardır, birincisi tasarruf oranını artırmak, ikincisi tasarrufları üretken alanlara kanalize etmek. Tasarruf oranlarını artırmak için de finansal enstrümanları elbette çeÅŸitlendirmelisiniz, iÅŸte Bireysel Emeklilik Sistemi’nden sermaye piyasalarına, sadece bankacılık sistemi deÄŸil, niçin daha fazla insan sermaye piyasalarından istifade etmesin veya sigortacılık sistemimiz niçin daha fazla geliÅŸmesin, bireysel emeklilik niye daha güçlü hale gelmesin? Dolayısıyla ‘tamamlayıcı emeklilik’ dediniz, yeni enstrümanlar niye olmasın? Bunlar olsun ki toplam tasarruf oranımız yükselsin. Tasarruf oranımız yükseldiÄŸi zaman cari açığımız haliyle düşüyor. Çünkü yatırımlarınızı ya kendi tasarruflarınızla finanse edersiniz veya dış dünyanın tasarruflarıyla. Tasarruf oranınız yükselip kendi yatırımlarınızı finanse eder hale geldiÄŸinizde cari açık probleminiz kalmaz. Önümüzdeki süreçte finansal enstrümanları artırmak, bankacılık veya bankacılık dışı sermaye piyasaları, baÅŸka alanlarda tasarruf oranlarını yükselten, hem bireyler için getirisi olan hem de makro düzeyde toplam tasarruf oranımızı artıran enstrümanları geliÅŸtirmeye, desteklemeye devam edeceÄŸiz.”

“Vergide eskisi kadar geniÅŸ bir ÅŸey beklememek gerekir”

Yılmaz, tasarruf tedbirlerinin orta vadeli bir ÅŸey olmadığını belirterek, “Zaten ilan ederken de öyle dedik. Bu bir kültür aslında, sürekli olması gereken bir ÅŸey. Belki belli dönemsel ÅŸeylerle ifade ediyoruz ama esasında sürekli gösterilmesi gereken bir çaba, bir kültür aynı zamanda. Dolayısıyla bu tasarruf tedbirleri, tasarrufa dönük anlayışımızı kamuda devam ettireceÄŸiz.” dedi.

Yeni bir vergi reformu olup olmayacağı sorulan Yılmaz, “Vergilerle ilgili büyük oranda zaten çalışmalar yapıldı, eskisi kadar geniÅŸ bir ÅŸey beklememek gerekir. Vergilerde zaten büyük oranda çalışmalar yapıldı.” dedi.

Muhalefete “iÅŸsizlik tanımı” eleÅŸtirisi

GeniÅŸ-dar tanımlı iÅŸsizlik mukayesesine iliÅŸkin de deÄŸerlendirmede bulunan Yılmaz, “Bizim muhalefet, bizdeki geniÅŸ tanımlı iÅŸsizliÄŸi alıp Avrupa’daki dar tanımlı iÅŸsizlikle mukayese ediyor, bu doÄŸru deÄŸil. GeniÅŸ tanımlıysa baÅŸka ülkelerin geniÅŸ tanımlısıyla mukayese etmeniz lazım. Yani bizim geniÅŸ tanımlı iÅŸsizliÄŸimizi alıp Avrupa’nın dar tanımlı iÅŸsizliÄŸiyle mukayese, elmayla armudu mukayese etmek gibi oluyor. Avrupa Ä°statistik Ofisi (Eurostat), BirleÅŸmiÅŸ Milletler, uluslararası kuruluÅŸların yaptığı tanım neyse TÜİK ona göre hesaplıyor, kendi kafasından ben bir tanım yapayım da böyle hesaplayayım demiyor.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

“TÜİK, uluslararası tanımlara göre çalışan kuruluÅŸ”

TÜİK’e yönelik eleÅŸtirilere de yanıt veren Yılmaz, kurumun uluslararası tanımlara göre çalışan bir yer olduÄŸunu vurguladı.

Yılmaz, “TÜİK, Eurostat’a ve BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin tanımlarına göre çalışan bir kurum. Uygulamada bir eksik, noktasal bir yanlış görürseniz o ayrı bir ÅŸey ama dünyada iÅŸini de en iyi yapan kurumlardan bir tanesi. Ben ÅŸunu da hatırlıyorum, bize gelip ‘Siz bu tecrübenizi diÄŸer geliÅŸmekte olan ülkelere gidin, aktarın’ diyen uluslararası kuruluÅŸlar oldu. Dolayısıyla kendi kuruluÅŸlarımıza da çok haksızlık yapmayalım. Gerçekten önemli bir birikime sahip olan bir kuruluÅŸumuz. Buradaki mesele ÅŸu, hangi tanımla yapıyorsanız uluslararası mukayeseyi de o çerçevede yapmanız lazım ki gerçekçi olsun.” ifadelerini kullandı.

“ÇeÅŸitli politikalarla gıda arzını artırıcı yaklaşımımız var”

Yapısal reformlar konusundaki görüşleri sorulan, yapılan ve yapılacak çalışmalara ilişkin de değerlendirmede bulunan Yılmaz, enflasyonun bir arz, bir de talep tarafı olduğunu hatırlattı.

Yılmaz, önceliklendirilmiş alanlarda yapılan çalışmalara işaret ederek, en temel arz unsurlarından birinin gıda, birinin konut, diğerinin enerji olduğunu söyledi.

Dar gelirli ailelerin harcama kompozisyonunun önemli bir kısmını bu 3 kalemin oluÅŸturduÄŸuna dikkati çeken Yılmaz, “Dolayısıyla burada kira, gıda, enerji gibi kalemlerde saÄŸlayacağınız arz yönlü deÄŸiÅŸimler enflasyonu da, sosyal refahı da çok etkileyen hususlar. Bu bakış açısıyla yine önemli inisiyatifler geliÅŸtiriyoruz.” dedi.

Gıdada sulama projelerini tasarruf tedbirlerinin dışında tuttuklarını ve çok ciddi anlamda önceliklendirdiklerini vurgulayan Yılmaz, gıda arzını ve tarımsal üretimi artırma, lojistikte yaşanan kayıp gibi konularda yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdi.

Yılmaz, “Tarladan markete gelene kadar yüzde 30’u telef oluyor diyelim ürünün, bu da fiyata yansıyor. Dolayısıyla lojistikte iyileÅŸtirici tedbirler öngörüyoruz. Burada termal kaynaklarla tarımsal üretimden tutun, daha akıllı tarım uygulamalarıyla verimliliÄŸi artırmaya varıncaya kadar çeÅŸitli politikalarla gıda arzını artırıcı yaklaşımımız var.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

“Sosyal konut meselesine çok daha büyük ağırlık vereceÄŸiz”

“Sosyal konut” konusuna da deÄŸinen Yılmaz, ÅŸunları söyledi:

“Deprem yükümüz azaldıkça bütün gücümüzle sosyal konut üretimini artıracağız, özellikle metropollerden baÅŸlamak üzere. Çevre, Åžehircilik ve Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığımız bu anlamda bazı hazırlıklar yapıyor. Burada tabii yeni nüfus dinamiklerimizle de iliÅŸkilendiriyoruz bu yeni politikamızı. Dolayısıyla daha uygun ölçeklerde, daha düşük maliyetle, enerjiyi verimli kullanan, afetlere karşı dayanıklı, çok yönlü politikalarımızı da yansıtan ama aynı zamanda fonksiyonel bir sosyal konut anlayışıyla kitlesel üretimi öngören yine bir hazırlığımız var. Depremin harcamalarında bu sene inÅŸallah kırılma senemiz, bu yılın ortalarına doÄŸru büyük oranda yükümüz hafifleyecek. Dolayısıyla sosyal konut meselesine önümüzdeki dönemde çok daha büyük ağırlık vereceÄŸiz. Åžu anda yürüyen programlarımız var, bir taraftan onları hızlandıracağız, bir taraftan da yeni bazı programlarla sosyal konut üretimini, arzını destekleyeceÄŸiz. Ä°ÅŸte bu bir taraftan da enflasyonla mücadelemize de hem ev fiyatları hem kiralar bazında destek veren bir program olacak.”

“Enerjide izin ruhsat süreçlerini kolaylaÅŸtıran bir yaklaşımımız var”

Enerjide izin ruhsat süreçlerini kolaylaÅŸtıran, daha fazla yenilenebilir enerji üretimini destekleyen bir yaklaşımları bulunduÄŸunu dile getiren Yılmaz, “Burada yine tarife sisteminde yüksek gelirlilerle düşük gelirlileri birbirinden ayırıcı bir yaklaşımımız var. Hem üretimi artırma hem de bunu daha farklı sosyal kesimlere farklı yansıtma yaklaşımımız bulunuyor. Bunlar tabi arz yönlü politikalarımızın bir kısmı. Bir taraftan da lojistik, arz yönlü politikalarımızın en önemli baÅŸlıklarından biri.” ifadelerini kullandı.

Cevdet Yılmaz, demir yollarına bu çerçevede öncelik verdiklerini belirterek, kara ve demir yolları başta olmak üzere, üretim alanlarıyla pazarları birbirine bağlayan hatları önceliklendirdiklerini, buralardaki maliyetleri aşağıya çekmeye gayret ettiklerini söyledi.

Yılmaz, şunları kaydetti:

“UlaÅŸtırma Bakanlığımız bu perspektifle yatırım stokunu yönetiyor. Belki dönüşüm bir yılda olmayabilir ama önümüzdeki dönemde her yıl bu yönde deÄŸiÅŸimlerle bir süre sonra çok daha güçlü bir ÅŸekilde lojistik perspektifinin yansıdığını göreceÄŸiz. Hem uluslararası ticaretimizde hem iç ticaretimizde bunun olumlu yansımaları olacak. Dolayısıyla sadece talep yönlü bakmıyoruz, arz yönlü politikalarla da bakıyoruz. Fakat belirttiÄŸim gibi deprem koÅŸulları bir kısıtlayıcı koÅŸul olarak bütçemiz üzerinde bazı yükler oluÅŸturuyor. O da bu sene büyük oranda artık gündemimizden çıkmış olacak.”

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

MTV’de ilk taksit ödemesi baÅŸladı

HIZLI YORUM YAP