23 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Eymir Gölü alarm veriyor

Prof. Dr. Meryem Beklioğlu, ODTÜ Eymir Gölü'nde hava sıcaklıkları ve sudaki azot ile fosfor artışı nedeniyle siyanobakteri denilen bitkisel plankton türlerinin oluştuğunu ancak bunun müsilaj olmadığını söyledi.

ODTÃœ Biyoloji Bölümü ve Ekosistem Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi (EKOSAM) Öğretim Ãœyesi Prof. Dr. Meryem BeklioÄŸlu, son günlerde ODTÃœ Eymir Gölü’nün yüzeyinde ortaya çıkan görüntülerin bazı internet sitelerinde müsilaja benzetildiÄŸini belirtti.

Bunun müsilaj olmadığını ifade eden Beklioğlu, şu bilgileri verdi:

“Bu müsilaj deÄŸil, siyanobakteri aşırı artışı. Bunun en önemli nedenleri küresel ısınmayla, hava sıcaklıklarının aşırı artması, suyu hızlıca ısıtması ve eÄŸer suda yeteri kadar azot ile fosfor varsa siyanobakterinin aşırı artmasına neden oluyor. Bunlar bitkisel planktonlar. Bu, dünyanın hemen hemen ÅŸu an birçok gölünde, özellikle Kuzey Yarım Küre’de ÅŸu an yaz dönemi olduÄŸu için gözlenen bir durum. Havaların hızlı ısınması, ısı dalgalarının olması, meteorolojik olarak suyun çok durgun olması bunların yüzeye gelip, böyle yemyeÅŸil boyanmış hale gelmesine sebep oluyor.”

BeklioÄŸlu, gölü düzenli olarak izlediklerini belirterek, dün gölden örnek aldıklarını, mikroskopla baktıklarında bunun çok bilinen bir siyanobakter türü olan “Microcystis aeruginosa” olduÄŸunu gördüklerini söyledi.

Gazetelerdeki haberlerde siyanobakterin ilk defa görüldüğüne ilişkin ifadeler olduğunu ancak bunun zaman zaman olabildiğini dile getiren Beklioğlu, bu durumun küresel ısınmayla gelen kuraklık, aşırı ısı dalgaları ve göllerin hidrolojilerinin bozularak durgun suya dönüşmesi sonucunda birçok gölde görülebileceğini söyledi.

“Bu koÅŸullar devam ettiÄŸi sürece bu gölde ve ülkemizin diÄŸer göllerde olma ihtimali yüksek”

Beklioğlu, meteorolojik durgunluğun yanında suların hidrolojileriyle oynanmasının da bunda etkili olduğunu anlatarak, suyun hidrolik bekleme süresinin uzadığını, böylece sudaki azot fosfor miktarının arttığını ifade etti.

Siyonabakterlerin toksin yani zehirli madde içerdiğini belirten Beklioğlu, şunları kaydetti:

“Bu toksinlerin bir kısmı nörotoksin diye geçer. Sinir sistemini, hepatotoksin karaciÄŸeri etkileyebilir. Hayvanlardan insanlara kadar çok fazla canlıya zarar verebilir ve bu açıdan da tehlikeli. İç suların, göllerin, nehirlerin bize sunduÄŸu ekosistem hizmetleri var. Mesela içme suyu, sulama suyu, rekreasyon, balıkçılık gibi çok sayıda ekosistem hizmetleri var ama suda bu siyonabakter aşırı artışları olduÄŸunda bu ekosistem hizmetlerini kaybediyoruz. Çünkü bu su, sulamada, içmede kullanılamaz, balıkların ölmesini tetikleyebilir. Bir de bu gördüğünüz canlıların hepsi organik madde, bunlar, mevsim normallerine döndüğünde ölmeye baÅŸlayacak, öldüğünde taze organik maddenin parçalanma iÅŸlemi baÅŸlayacak yani organiklerin inorganiÄŸe dönüşmesi. Bu da oksijenle olan bir süreç ve sudaki oksijeni hızla azaltacağı için de ani balık ölümlerini tetikleyebilir.

Mesela bir ay önce Burdur Gölü siyanobakter aşırı artışına maruzdu. Küçükçekmece, Büyükçekmece, Akgöl aklınıza gelecek çok fazla gölde var. En son 71 gölde, 6 kıtada, 33 ayrı ülkede yapılan araÅŸtırmada, uzun dönemli uydu verileriyle tespit edilmeye çalışılmış, göllerin son 30 yılda yüzde 68 daha fazla siyanobakteri aşırı artışına maruz kaldığını biliyoruz.”

Beklioğlu, aşırı siyanobakter artışının olmaması için suyun hidrolojisiyle oynanmaması gerektiğini ve tarımdan, evsel atık sularından gelen azot fosforun kontrol edilmesi gerektiğini aktardı.

Göllerin restore edilmesi için su berraklığının artırılması ve su içi bitkilerinin büyüyeceği bir ekolojik durumun yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Beklioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“DiÄŸer bir ayrıntı ise Hükümetler Arası Ä°klim DeÄŸiÅŸimi Paneli (IPCC) geçen hafta 6’ncı deÄŸerlendirmesini açıkladı, 2022’de tam rapor çıkacak, ÅŸimdi özetleri çıkmaya baÅŸladı. Raporda geçen en önemli ÅŸeylerden bir tanesi iç sularda kriz. Seller, taÅŸkınlar, kuraklıklar ve heyelanlarla, su miktarı azalması ve kalitesinin bozulması sonucu da gıda güvenliÄŸi ciddi sorun olarak karşımıza çıkabilir. Yani iç sularda göller ve akarsuları kaybedersek hayat biter. Çünkü tarımdan, içme suyuna kadar her ÅŸey iç sulardan saÄŸlanıyor yani tatlı sudan ve tatlı suyun toplam kullanılabilir miktarı 0.02. Biz 0.02’yi bu hale getiriyoruz. O yüzden artık uyanma ve önleme geçme zamanı.”

ODTÃœ Eymir Gölü’nü düzenli olarak izliyor

ODTÃœ olarak 1997’den beri Eymir Gölü’nü düzenli olarak izlediklerini ve her ÅŸeyi kontrol altında tuttuklarını anlatan BeklioÄŸlu, ÅŸunları kaydetti:

“ODTÃœ olarak biz, önümüzdeki hafta balık stoklarına tekrar bakacağız ve dipte yaÅŸayan ve dip çamurunu karıştırarak göle azot fosfor girmesini artıran sazan balıklarının miktarının azaltılmasını, buna ‘biyomanipülasyon’ deniyor, tekrar yapacağız, daha önce yapmıştık. Böylece önümüzdeki yaz da olabilecek ısı dalgalarıyla olabilecek problemin ÅŸiddetini azaltmak için azot ve fosforda nasıl daha fazla giderim yapabileceÄŸimizin yollarını uygulamaya çalışacağız.”

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Afganistan’dan Türk vatandaÅŸlarının yurda geliÅŸi sürüyor

HIZLI YORUM YAP