22 Ekim 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Millet ve Milli Birlik Bilinci

Günümüz Türkiye’sine yöneltilen tehditlerden birisi de hiç şüphesiz milli birliğimize sokulmak istenilen bölücü harekettir. Hain eller, yıkıcı emellerine ulaşmak isterlerken, milletimizin içine zararlı, bölücü tohumları da ustaca atmasını bilmişlerdi. Şüphesiz kendilerine layık oldukları ders verilecekti ve verildi de.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bilindiği gibi Atatürk ilkleri üzerine kurulmuştur. Devlet çarkları Atatürkçü düzen içerisinde işlerken, bu sistem içerisindeki en küçük bir dişli dahi onun inkılaplarına göre ayarlanmıştır. Yine Atatürk, en büyük eserim dediği Cumhuriyeti Türk istikbalinin evladı gençlere emanet etmişti. Türk gençliği O’nun en fazla güvendiği ve önem verdiği bir unsurdu.

Günümüz Türkiye’sine yöneltilen tehditlerden birisi de hiç şüphesiz milli birliğimize sokulmak istenilen bölücü harekettir. Hain eller, yıkıcı emellerine ulaşmak isterlerken, milletimizin içine zararlı, bölücü tohumları da ustaca atmasını bilmişlerdi. Şüphesiz kendilerine layık oldukları ders verilecekti ve verildi de.

Ancak yapılması gereken işlem bu kadarla bitmiyordu. Yanıltıcı yayınlara karşı gerçekçi ve uyarıcı yayınlara da ihtiyaç vardı. Tehlikenin ve düşmanın çalışma şekli iyi tanınıp, tanıtılmalı idi. Sadece bu şekilde korunmak ve aynı oyunlara gelmekten sakınmakla mümkündü. İşte bu yazı bu anlayışla yazıldı. Atatürk ilkleri, vizyonu, ışığı milletimizin, gençlerimizin yolunu daima aydınlatacaktır.

Biz öğrencilik yıllarımızda benimsediğimiz ideolojiyi Atatürk’ün vecizelerinden öğrendik. Anadolu’nun 7.000 yıllık Türk yurdu olduğu gerçeği bize bu vecizelerle verilirken, Türk’ün yıldırım olduğunu, kasırga olduğunu ve dünyayı aydınlatan güneş olduğunu da bu vecizelerden öğrendik.

Bize öğretilenler arasında, büyük devletler kuran bir ecdadımız olduğu ve bunların büyük medeniyetler kurduğu da vardı. Ecdadımızı tanıdıkça daha büyük işler yapabilecek güçte olduğumuz gerçeği de anlatıldı bize. Bu hakikati gün ışığına çıkarırken, her şeyden önce kendi gerçeğimizi ve milli süzgecimizi kullanmanın önemini de öğrenmiştik.

Bizim aldığımız milli birlik terbiyesinde, Diyarbakırlının, Vanlının, Erzurumlunun, Trabzonlunun, İstanbullunun, Trakyalının ve Makedonyalının öz kardeşliği saklıdır. Biz bu yörelerin kardeş çocuklarının aynı ırkın evlatları, aynı cevherin damarları olduğu gerçeğini öğrenerek beslendik.

Eğitimimizdeki birlik ruhunda “Türk Milleti’nin idaresinde ve korunmasında, milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir” anlayışı vardı. Bu nedenledir ki, harcımızın ana maddesini “milli birlik duygusunu mütemadiyen, her türlü vasıta ve tedbire başvurarak geliştirmek milli ülkümüzdür” anlayışı teşkil etmiştir.

“Millet” kavramı, sosyologlar tarafından çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. Bu tariflerin ortak noktasından hareketle ederek diyebiliriz ki, “millet” demek, “bir veya birkaç temel vasıf etrafında birleşmiş olan insan kitlesi demektir.” Bu temel vasıfların başlıcaları da; soy birliği, kültür birliği, vatan birliği, dil birliği, din birliği, tabiiyet birliği, ülkü birliği, tarih, menfaat, gelenek, örf, fikir, his, ümit, ahlak, hatıra birliği gibi…

Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, ders almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir. Bunun içindir ki Atatürk, “Milli kültürün her çağda açılarak yükselmesini, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dileği olarak temin edeceğiz” talimatını vermiştir.

İnanç farklılıklarından doğan bütün sosyal yaraların tedavisi, Atatürk’ün laiklik ilkesi ile şifa bulmuştur. Cumhuriyet Türkiye’sinin temel inkılaplarından biri olan laiklik, milletimizin asırlardan beri bu sahada ihtiyaç duyduğu huzuru sağlamıştır. Milletimiz dini inançlar ileri sürülerek bölünemez veya gayri milli tutumları benimsemeye zorlanamaz.

Milletimizin adı Türk, ülkemizin adı Türkiye, dilimizin adı Türkçe ve devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhuriyetimizin temel ilkeleri de Atatürkçülük ’tür. Türk milliyeti için, Türk ırkı yerine Türk milleti esasının alınması gerçekçi, çağdaş, bilimsel ve insancıldır. Atatürk’ün devletimize verdiği “Türkiye Cumhuriyeti” adı ise çok geniş ve köklü bir tarih şuurunun ürünüdür. “Türkiye” Türklerin oturduğu ülke veya Türklerin yurdu demektir. Bu söze, Bizans ve Latin kaynaklarında çok rastlanır. Marco Polo Anadolu’dan geçerken Anadolu’ya “Turcia Minor” yani küçük Türkiye, Orta Asya’nın içine girince de Orta Asya için “Turcia Major” yani büyük Türkiye demiştir.

Zamanımızda devletler yalnız silahlarla savaşmamaktadırlar. Savaş çeşitleri, soğuk savaş, politik savaş, psikolojik savaş, ekonomik savaş, kültürel savaş ve nihayet silahlı savaş gibi çok çeşitli olarak devam etmektedir. Milli bütünlüğün önemi bütün bu savaş çeşitlerinde ciddiyet arz etmekle beraber psikolojik harekâtta düşman bu silahı daha da etkin kılmak istemektedir. Bunun açık anlamı şudur; milli birlik ve beraberliğimizi koruyamazsak düşmanın lehine olarak kayıp etmiş oluruz. Dün, düşman; Kafkasya’da, Balkanlar’da ve hatta Anadolu’da cephe açarken, bugün etnik ve mezhep gibi ayrıcalıklar yoluyla içimize sızmaya çalışmaktadır.

Modern Türkiye’nin temel taşlarını teşkil eden Atatürk ilke ve inkılapları, milli birliğimizle doğrudan ilgilidir. Mesela milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Şüphe yok ki, milli birliğimizin sağlanmasında ve Türklüğün tanımında başvurulacak en güzel izah Atatürk’ün bu vecizesindedir. Bu vecize hiç taviz veremeyeceğimiz bir ilkedir. Emperyalizmin planlı tahriplerine rağmen, bugün Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanan alanda Türkçe konuşulmakta, dilimizle türküler çağrılmaktadır. Atatürk, tarih ilminin metoduna uygun olarak Türk tarihini araştırılmasını da istemiş ve Türk Tarih Kurumu’nu kurdurmuştur.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türkiye, ne mutlu Türk’üm diyebilenlerin yurdudur. Bu güzel yurdu bizlere çok gören düşmanlarımız çeşitli dönemlerde çıkarları için farklı tutumlar takınmışlardır. Yurdumuzu istilayı, bizi bölmeyi, iç isyanları, ambargoyu, anarşiyi ve bölücü faaliyetleri denemişlerdir. Şimdi de başka başka yollar denemektedirler.

Memleketin hiçbir evladı, diğerlerinden daha “öz” değildir. Hangi boydan, yöreden veya mezhepten olursa olsun, memleketin tüm evlatları yurdun eşit değerde evlatlarıdır. Güzel yurdumuzda iyi ve güzel ne yapılmışsa, tüm kardeşler birlikte yapmıştır. Yurdun güzellikleri Türklüğü ile gurur duyma şuuruna varanlarındır. Gelecek her türlü tehlike ve saldırıyı geçmişte olduğu gibi birlikte göğüsleyeceğiz. Bizin sen-ben kavgasına katılmamız senin ve benim dışımda olanların yararına olur ve tarih boyunca da böyle olmuştur.

Düşman, milli birliğimizin yarattığı büyük güç karşısında korkmakta haklıdır. Ancak Türklük gücünü hiçbir zaman haksız ve emperyalist emeller için kullanmamıştır. Aksine bu güç adaletin, merhametin ve hakkın koruyucusu olmuştur. Türk beklenen olmuştur. Savaş meydanlarında düşmanlarını bağışlayan ve onlara dostluk ellerini uzatan komutanlar yalnız Türk tarihinde vardır.

Savaş meydanlarında yıkılamayan bu güç, günümüzde yıkıcı, bölücü faaliyetler ve propaganda denilen gözle görülmez silahlarla yapılan bir savaş türü ile yıkılmak istenmektedir. O halde, barışta da devam eden bu savaşın hepimizi hedef aldığını hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Ne Mutlu Türk’üm diyene.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Deniz ticaretinde “Kızıldeniz” krizi

HIZLI YORUM YAP