22 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Türkiye küresel ısınmayı azaltma hedefini yerine getirebilecek mi?

Türkiye’nin somut adımlar atması için İklim Şurası önemli bir avantaj sunuyor. Türkiye’nin bu aşamada kömürden çıkış için bir tarih vermesi gerekiyor. Hala yerli kömüre verilen teşvikler, alım garantileri devam ediyor.

21 Şubat’ta Konya’da başlayan İklim Şurası gündemin sıcaklığının gerisinde kalsa da Türkiye için oldukça önemli. Türkiye’nin iklim hedefleri ve Yeşil Mutabakata Uyum konusunda somut adımlarını belirlemesi bekleniyor. Türkiye’nin iklim hedeflerini anlamak için öncelikle Paris İklim Anlaşması nedir, buna bakalım.

Paris İklim Anlaşması

Türkiye Paris Antlaşması’nı 2015 yılında diğer ülkeler gibi imzaladı ancak anlaşma TBMM tarafından onaylanmamıştı. Onay Kasım 2021’de Glasgow’daki Taraflar Konferansı (COP26) öncesinde geldi. Türkiye ardından diğer ülkeler gibi net sıfır hedefi belirledi. 2053 senesi için net sıfır hedefi koydu.

Paris İklim Anlaşması Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında imzalanmış bir anlaşma. 2015 yılında imzalandı. Paris İklim Anlaşması küresel ısınmayı 2°C’nin altında 1.5°C civarında tutmayı hedefliyor. Aslında 1.5°C ile 2 °C arasında önemli farklar var. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), ortalama yüzey sıcaklığındaki artış 1.5°C’yi bulduğunda sel riskinin %100 artması beklerken 2°C’lik bir ısınmada sel riski  %170’e ulaşmasını bekliyor. Ayrıca şiddetli kuraklığa maruz kalan insan sayısı 1.5°C’lik bir artışta 350 milyon, 2°C’lik bir artışta 410 milyona olarak tahmin ediliyor.

Küresel ısınmayı azaltma hedefini yerine getirebilmek için her ülke nasıl bir katkıda bulunacağını belirten ulusal katkı beyanı yayınlıyor. Bazı ülkeler belirli bir yıldaki emisyon seviyesini baz alarak onun altına indirmeyi seçerken, bazı ülkeler emisyonun zirve yapacağı yılı açıklayıp, emisyonu o zirveden aşağıya indireceklerini açıklıyorlar. Türkiye ise referans senaryodan azaltım uygulamasını seçti.

Türkiye 2015 yılında Paris İklim Anlaşmasını imzaladı ve niyet edilen ulusal katkı beyanında bulundu. 2012’de 430 milyon ton olan sera gazı salınımın eğer hiçbir önlem almazsa 2030’da 1 milyar 175 milyona çıkacağı tahmin edildi. Buna referans senaryo deniyor. Alacağı önlemlerle bunu 929 milyon tonda tutacağı taahhüdünü verdi. Yani referans senaryoya göre %21 bir azalma yapmayı öngörüyordu. Ancak bu aynı zamanda 2012 seviyesine göre emisyonun iki kat artacağı anlamına geliyordu.

Aslında Türkiye bu tarihten sonra sera gazı emisyonlarını taahhüt ettiğinden daha fazla düşürdü. Örneğin 2018 için referans senaryoda 572 milyon ton, azaltım senaryosunda ise 535 milyon ton sera gazı salınımı öngörülürken Türkiye’de geçekleşen 506 milyon ton oldu.

Buna rağmen Türkiye’nin aldığı önlemlerin yetersiz olduğu uluslararası kuruluşların raporlarında sıklıkla vurgulanıyor. Bir grup bilim insanı ve politika uzmanından oluşan bağımsız kuruluş Climate Action Tracker (CAT), Türkiye’nin iklim politikalarının kritik derecede yetersiz olduğunu açıkladı. Yani alması gereken çok yol var.

Ancak Türkiye’nin Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır hedefi koyması önemli bir gelişme. Net sıfır daha önceki yazılarımda açıkladığım gibi sera gazı salınımının sıfır olması anlamına gelmiyor. Ormanlar bu gazın bir kısmını yutuyor. Yani 2053 yılında saldığımız sera gazı ile yutak kapasitemizin birbirine eşit olacağını taahhüt ediyoruz.

2053 Net Sıfır Mümkün mü?

Mümkün ama oldukça zor. Aslında bu bizim AB ile olan ticaretimiz için de bir gereklilik. Önümüzde Yeşil Mutabakat çerçevesinde getirilen Sınırda Karbon Düzenlemesi var. Bu uygulama ile 2026’dan itibaren öncelikle 5 sektörden başlayarak karbon vergisi ödemek durumundayız. Haliyle karbon emisyonlarını düşürmek zorundayız. Keza AB bizim en önemli ticaret partnerimiz.

Ancak karbon emisyonlarını düşürmek için öncelikle kömürden çıkmamız gerekli. Türkiye’nin 2019 yılı toplam karbon emisyonunun %20’si kömürlü termik santraller kaynaklı. Buna sanayi ve konutlarda kullanılan kömürü de eklediğimizde oran %30 oluyor. Yani kömürden çıktığımızda karbon salınımını önemli oranda azaltabiliriz.

Üstelik Türkiye yenilenebilir enerjide avantaja da sahip. Her ne kadar yenilenebilir enerjinin yatırım maliyeti daha yüksek gibi görünse de bu zamanla düşme eğiliminde. Üstelik yenilenebilir enerji sektörü istihdam yaratma potansiyeline de sahip. Her 1 milyon dolarlık yenilenebilir enerji yatırımının 15-30 arasında kişiye istihdam sağladığı biliniyor. Oysaki 1 milyon dolarlık bir kömür santrali yatırımı inşaat aşamasında 1, işletme aşamasında ise 2 kişiye istihdam sağlamakta.

Türkiye’nin somut adımlar atması için İklim Şurası önemli bir avantaj sunuyor. Türkiye’nin bu aşamada kömürden çıkış için bir tarih vermesi gerekiyor. Hala yerli kömüre verilen teşvikler, alım garantileri devam ediyor. Eğer 2053 net sıfır hedefi koyduysak, karbon salınımı yüksek yerli kömürü teşvik etmemeliyiz. Buradaki kaynaklar ise yenilenebilir enerji üretimine sevk edilmeli. Bu hem enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak hem de karbon nötr olma hedefimize hizmet edecektir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Rusya-Ukrayna Savaşının Türkiye Ekonomisine Olası Etkileri Neler?

HIZLI YORUM YAP