23 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Yanan ormanlar için ‘doÄŸal yenilenme’ önerisi

Prof. Dr. Tavşanoğlu, "Yanan yerleri kendi haline bırakmanın şöyle bir avantajı var, zaten milyonlarca yıldır yangına maruz kalan ve buna adapte olmuş bir ekosistem, biyoçeşitliliği kaybetmeden ormanın kendi kendini yenilemesini sağlıyorsunuz." dedi.

Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, ormanların yangın sonrası yenilenme tekniklerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Ormanların yenilenmesinde yöntemlerden birinin aÄŸaçlandırma, diÄŸerinin yangın sonrası alanların “kendi haline bırakılması” şeklinde de adlandırılan doÄŸal yenilenme olduÄŸunu aktaran TavÅŸanoÄŸlu, bu durumda ormanların biyoçeÅŸitliliÄŸinin kaybedilmeden yenilendiÄŸini ifade etti.

Tarım ve Orman Bakanlığının temel amacının, kızılçam ormanlarının geri gelmesi olduğunu dile getiren Tavşanoğlu, doğal haline bırakıldığı zaman bazen makiliğe dönüştüğünü, böyle durumlarda alanın sürülerek kızılçam fideleriyle ağaçlandırılmasının söz konusu olduğunu kaydetti.

Bu iki yöntem arasında ormanın yenilenmesi açısından farklar bulunduğunun altını çizen Tavşanoğlu, şöyle devam etti:

“Yanan yerleri kendi haline bırakmanın şöyle bir avantajı var, orası zaten milyonlarca yıldır yangına maruz kalan ve buna adapte olmuÅŸ bir ekosistem, biyoçeÅŸitliliÄŸi kaybetmeden ormanın ya da çalılığın kendi kendini yenilemesini saÄŸlıyorsunuz. Dolayısıyla bir sonraki yangında aynı alan bir daha yandığında ormanın tekrar kendini yenilemesi mümkün olabiliyor. Alanda sürme ve çapalama yapıp, diÄŸer türleri yok edip sadece çam dikilirse burası artık biyoçeÅŸitliliÄŸini kaybetme potansiyeline sahip. DoÄŸal haline bırakıldığı zamandaki bitki ve hayvan çeÅŸitliliÄŸi kalmayabiliyor. Orası artık tek düze çamdan oluÅŸan bir aÄŸaçlandırma alanına dönüşüyor. Dolayısıyla da ormandaki bu biyoçeÅŸitliliÄŸi kaybediyoruz. Aynı zamanda biyoçeÅŸitlilik kaybı bize ormanın hem iklim deÄŸiÅŸikliÄŸine olan direncini zayıflatıyor hem de gelecekteki bir yangın sonrasında alanın toparlanma seviyesini düşürebiliyor. AÄŸaçlandırmayı ekolojik restorasyon anlamında çok zorunlu kalmadıkça önermiyoruz, önerdiÄŸimiz yöntem kendi haline bırakma.”

Tarım ve Orman Bakanlığının uygulamaları arasında hem ekolojinin hem ekonominin birlikte düşünebileceÄŸi çeÅŸitli yöntemlerin olduÄŸunu anlatan TavÅŸanoÄŸlu, “Bu da alana sert bir müdahale yapmadan, alanı sürmeden kendi haline bırakarak tohum takviyesi yaparak kızılçamın gelmesini garanti etmek. Bu çok sık yapılan bir yöntem. Hatta şöyle yapılıyor, kızılçam milyonlarca yıldır yangına maruz kaldığı için yangın sırasında kozalaklarını kapalı tutma özelliÄŸi var, en azından bir kısım kozalağını, bu kozalaklar yangın sırasında tohumları koruyor, yangından sonra da açılıp tohumlarını alana dağıtıyor. Böylece ormanın yenilenmesi saÄŸlanıyor. DoÄŸal denge böyle.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

DoÄŸadaki bu döngünün yangın alanları sonrası restorasyon için kullanıldığını ifade eden TavÅŸanoÄŸlu, “Yangından sonra aÄŸaçlar kesiliyor, yanan aÄŸaçlar ormandan çıkarılıyor. Çıkarılırken kızılçamın bu kozalaklı dalları kesilerek toprak üstüne yayılıyor. Dallar hem erozyonun engellenmesini saÄŸlıyor hem de o kapalı kozalaklardan çıkan tohumlar toprakla buluÅŸmuÅŸ oluyor. Alanda kızılçam gelme ihtimali artıyor. EÄŸer hala kızılçam gelmediyse yeteri kadar bu defa oralara tohum takviyesi yapılabiliyor.” dedi.

Tavşanoğlu, böylece bir sonraki yıl çok sayıda çam fidesinin alanda görülebileceğine değindi.

“Yanan bir yerin orman olabilmesi için en az 30 yıl geçmesi gerek”

Tohum da atılsa ağaç da dikilse yanan bir yerin orman olabilmesi için en az 30 yıl geçmesi gerektiğine dikkati çeken Tavşanoğlu, sonrasında 20 metrelik ağaçların olduğu kızılçam ekosistemine erişilebileceğini söyledi.

Tavşanoğlu, çamların büyümesi için zaman gerektiğini ancak alanın makilik olması durumda buranın 5 yıl içinde eski haline dönebileceğini dile getirdi.

Yanan orman alanlarına dikilecek ağaç türleriyle ilgili de bilgi veren Tavşanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çam ve maki oraların doÄŸal türü olduÄŸu için bir restorasyon yapılması halinde oranın doÄŸal türünü kullanmak ekolojik olarak daha doÄŸrudur. Farklı bir türü getirdiÄŸinizde o ekolojik sisteme o aÄŸaçla beraber onun böceklerini de hastalıklarını da getiriyorsunuz. Oradaki bitkiler ve hayvanların hepsini deÄŸiÅŸtirmiÅŸ oluyorsunuz. DoÄŸallıktan çıkmış oluyor. Herhangi bir ÅŸey yapılacaksa bunun maki türleri ya da kızılçamla yapılması gayet doÄŸal.

Şöyle bir ÅŸey olabilir, kızılçamın ve maki türlerinin aşırı derecede yanıcı olduÄŸunu biliyoruz. Özellikle yerleÅŸim yerleriyle ormanlar arasında, köylerin etrafına daha az yanıcı olduÄŸunu bildiÄŸimiz daha geniÅŸ yapraklı bazı türlerin dikilmesinde gelecekteki yangınların yerleÅŸim yerlerine sıçramasının olasılığını azaltmak adına faydalı olabilir. Küçük ölçekli böyle çalışmalar yapılabilir. Ama bunu tüm yangın alanının bu ÅŸekilde restorasyonu ÅŸeklinde söylemek ekolojik olarak doÄŸru deÄŸil. Çünkü oranın doÄŸal bir florası var. Bu doÄŸal rejenerasyon sürecine izin vererek aslında biz ekolojik olarak en doÄŸrusunu yapmış oluyoruz.”

Yanan yerlerin kendi haline bırakılması ya da tohum takviyesiyle yenilenmesinin faydalı olacağını vurgulayan Tavşanoğlu, bazı alanların makilik kalmasının gelecekte oluşabilecek yangınların büyüklüğünü azaltma potansiyelinin olduğunu bildirdi.

TavÅŸanoÄŸlu, “Orman için açıklıklar, makilikler gibi alanlarda yangının yavaÅŸlama potansiyeli var, yangını söndürmeniz daha kolay olabilir. O yüzden bu tip açıklıkların kalmasından dolayı üzülmememiz de gerekir.” diye konuÅŸtu.

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Duman İzmir semalarına ulaştı

HIZLI YORUM YAP