23 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Yeni Ekonomi Modeli: İhracata Dönük Kalkınma

Yayınlanan birkaç rapordan çıkardığımız üzere, modelin özeti şöyle: faizler düşecek, kur yükselecek, ihracat artacak ve bu sayede ekonomik büyüme sağlanacak. İhracata dönük kalkınma için bu yeterli mi? Ne yazık ki hayır.

Bir süredir TCMB politika faizini düşürüyor ve döviz kurları da beraberinde artıyor. Bunun arkasında ise ihracatın teşvikine dayanan bir ekonomi modeli olduğu vurgulanıyor. Tartışmalar önceleri Çin modeli üzerinde yoğunlaşmıştı. Son günlerde ise Türkiye tipi bir model olduğu ama temelinde düşük kurla ihracatın teşvik edileceği ifade ediliyor.

Yayınlanan birkaç rapordan çıkardığımız üzere, modelin özeti şöyle: faizler düşecek, kur yükselecek, ihracat artacak ve bu sayede ekonomik büyüme sağlanacak. İhracata dönük kalkınma için bu yeterli mi? Ne yazık ki hayır.
Güzel bir akşam geçirmek için elden ödeme kolaylığı sunan Ankara Escort bayanlar sizi bekliyor.
İhracata dönük kalkınma

İkinci Dünya Savaşından sonra gelişmekte olan ülkeler, kalkınma hamlelerini gerçekleştirmek için yüksek gümrük vergileri uygulayarak içeride sanayilerini geliştirmeye çalıştılar. Ancak bu ülkelerin birçoğunda bu sanayiler hantal çalıştı, rekabetten uzak olduklarında maliyet düşüşü gerçekleşmedi. 1970’li yıllarda art arda yaşanan Petrol Krizleri bu ülkeleri yüksek enflasyon, yüksek işsizlikle karşı karşıya getirdi.

1980 sonrasında ise Washington Uzlaşısı doğrultusunda IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların da etkisi ve yönlendirmeleri ile gelişmekte olan ülkeler liberal dış ticaret politikaları uygulamaya başladılar. Bu durum gelişmiş ülkeler tarafından da destekleniyordu. Bu ülkeler daha fazla rekabet ettikçe ihraç mallarının fiyatları düşüyor, ticaret hadleri gelişmiş ülkeler lehine dönüyordu.

Gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarını arttırabilmeleri için maliyetlerini düşürmeleri gerekiyordu. Bunun için de ülkeler gerek kurları yükselterek, gerekse sendikalaşmayı azaltarak reel ücretleri düşük tuttular. Ancak bu ülkelerden bazıları (Doğu Asya Ülkeleri) başarılı olup hızlı büyüme patikasına girerken bazıları (Meksika gibi) yeterince başarılı olamadılar.

Doğu Asya ülkeleri ya da başka deyişle Asya Kaplanları, dışa açılma süreçleri içerisinde başarı kaydettiler. Ancak bu ülkeler arasında bile farklar var. Örneğin Güney Kore ve Hong Kong bu ülkeler arasında en hızlı kalkınanlar olurken Tayland ve hatta Çin daha geç sanayileştiler. Güney Kore’nin kişi başına milli geliri 1960 yılında ABD’nin %5’i iken 2019’da bu oran %57’ye çıktı. Hong Kong’un kişi başı milli geliri ise aynı dönemde %14’ten %61’e yükseldi.

Dışa açılma süreci sadece Asya kıtasında hâkim değildi. Amerika kıtasında da Meksika 1980 başlarında yaşadığı borç krizinin ardından IMF yönlendirmesi ile liberalleşme sürecine girdi. 1980 yılında Meksika’da kişi başı gelir ABD’nin yaklaşık %25’i iken, 2019’da bu oran %12’ye düşmüştü.

Bu iki farklı kıtadaki ülkeler ihracat temelli büyüme sürecine girdiler ve liberal dış ticaret politikası uyguladılar. Peki,  bu fark nereden kaynaklanıyordu?

Doğu Asya ülkelerinde yüksek bir büyüme performansı yaşanırken Meksika’da büyüme çok hızlı değildi. Güney Kore 2008 krizi öncesindeki 25 yıl yılda ortalama %7 büyürken, Meksika aynı dönemde yıllık olarak ortalama %2.25 büyüdü. Bunun aslında çok önemli bir nedeni var. Evet, Doğu Asya Ülkeleri dışa açık sanayileşme modeli uyguladılar, ama bunu yapısal politikalarla desteklediler. Eğitim reformları yaptılar. Ekonomide düşük verimli sektörlerden yüksek verimli sektörlere doğru yapısal bir dönüşüm uyguladılar. Teknoloji transfer ettiler. Tabii ki bunlar uzun vadeli planlar sayesinde gerçekleşti, kaynaklar öncelikli alanlara yönlendirildi. Bu sayede işgücünün verimliliği yükseldi, ücretler verimliliğin altında kaldığından bir rekabet avantajı sağlandı.

Meksika’da da ücretler baskılandı, Peso eksik değerli tutuldu. Maquiladora olarak bilinen üretim bölgelerinde fabrikaların vergi ödemeden hammadde ve ara malı ithalatı yapması ve mamûl mala dönüştürerek satması hedeflendi. Yine bir takım vergi avantajları sağlandı. Ancak istenilen büyüme yakalanamadı.  Maquiladora’ların ithalat bağımlılığının %75 olduğu ortaya çıktı.

Bu iki farklı ihracata dönük strateji bize gösteriyor ki, parayı eksik değerli tutmak ihracatla kalınmak için yeterli değil. Yapısal bir programla desteklenmeyen ekonomi modellerinin uzun vadede başarı şansı yok. Kapsamlı bir eğitim reformu, teknoloji geliştirecek şekilde teşvikler sağlayan bir ARGE politikası, yatırım ortamını iyileştirecek bir hukuk reformu olmadan ekonomik modelin de başarı şansı olmuyor.

Dışsal faktörler

Yukarıda saydıklarımın yanı sıra modelin başarısı birçok dış faktöre de bağlı. Sonuçta ihracat ile büyüyeceksek dış talebin olması, mal sattığımız ülkelerin korumacı davranmamaları, bizden mal almayı sürdürmeleri gerekli.

Doğu Asya ülkeleri bu modeli uygularken sxerbest ticaret herkes tarafından kabul edilmiş ve liberal politikalar hüküm sürüyordu. Oysa şimdi ticaretin bu kadar serbest olduğu bir ortamda değiliz. 2008 krizi sonrası ülkeler daha fazla korumacı politika uyguluyorlar. Çevre ve işgücü politikaları ticarete konu ediliyor. Tarife dışı engeller, teknik engeller ticareti kısıtlamak adına kullanılabiliyor.

Artan rekabetimiz karşısında diğer ülkeler bize karşı korumacı bir ticaret politikası izleyebilirler. Örneğin, bizim kur manipülasyonu yaptığımızı iddia ederek ticaretimizi kısıtlayıcı önlemler alabilirler. Bu durumda bir yandan kuru yükseltip iç talebi baskılarken, dış talep artışında da istediğimiz ivmeyi yakalayamayabiliriz.

Özetle, ihracata dönük stratejinin yapısal politikalarla desteklenmediği sürece başarı şansı pek yok. Üstelik içinde bulunduğumuz konjonktür bu dönüşüm için bize pek rahat bir ortam sağlamıyor. Sonuçta, böyle bir program uygulanacaksa bu uzun vadeli bir plan dahilinde olmalı. Eğer yapısal politikalar devreye girecekse bunlar zaman ufku içerisinde açıklanmalı. Serbest ticaretin devamı ve pazarların çeşitlendirilebilmesi için neler yapılabileceği tartışılmalı.

Kervan yolda düzülür mantığı ile yola çıktığımızda tekrar başladığımız yere dönüyoruz maalesef.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

“300 milyar dolar ihracat 2025’te”

HIZLI YORUM YAP