25 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Türk iş dünyası ‘yeşil dönüşüme’ hazır

Türk iş dünyasının Brüksel'deki temsilcileri, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın sadece bir iklim politikası olarak algılanmaması gerektiğini, bunun aynı zamanda ekonomik bir dönüşüm programı olduğunu, özel sektörün bu süreçte başarılı olacağını ifade etti.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Brüksel Temsilcisi Haluk Nuray ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Avrupa Birliği (AB) Temsilcisi ve TÜSİAD-TİSK BusinessEurope Daimi Delegesi Dilek Aydın, AA muhabirine, Avrupa Yeşil Mutabakatı, mutabakatın öngördükleri ve Türkiye’ye olası etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Mutabakatın bir “yeşil uzlaşı” olduğunu ve dışarıdan bakınca sadece çevreyle ilgili bir konu olarak algılandığını belirten Nuray, mutabakatın detaylarına inildiğinde bu konunun yeşilin çok ötesinde bir anlam taşıdığını, bunun hayatın her alanında yer alan “kapsamlı bir dönüşüm projesi” olduğunu söyledi.

Nuray, Yeşil Mutabakat’ın, sanayi, tarım, ulaşım, enerji, ticaret ve çevre gibi 47 farklı başlık içerdiğini anımsatarak, “Her konuda müthiş bir dönüşüm, bildiğimiz her şey değişiyor.” diye konuştu.

Mutabakatın hayatın her alanında dönüşüm içeren bir çeşit “sosyal sözleşme” olduğuna dikkati çeken Nuray, “Bu tür değişimler kaynak aktarımıdır. Daha öncesinin başarılı ve memnun sektörleri silinebilir. Bu süreçten karlı çıkacaklar ve bedel ödeyecekler var.” ifadesini kullanırken, değişimin finansmanı, bedelinin kimin tarafından ödeneceği ve halkın buna nasıl ikna edileceği gibi çeşitli soru işaretleri bulunduğunu anlattı.

Mutabakatın somut adımlar atılan bir “kalkınma planı” halini aldığını söyleyen Nuray, “Bu, merkezi bir planlamaya dönüştü ve arkasında 5 yıl için 1,82 trilyon avro koydular. Burada, üye ülke katkılarıyla birlikte yaklaşım 3 trilyon avroluk bir kaynaktan bahsediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Nuray, Avrupa Yeşil Mutabakatı önünde engellerin de bulunduğunu belirterek, “AB, plan yapıyor ama ülkelerin hepsi eşit konumda değil. Daha kırılgan ve eski teknolojilere bağlı ülkelerin karşı çıkması oluyor. Avrupa’da Kuzey-Güney ayrılığının büyüdüğünü görebiliriz.” dedi.

Söz konusu ayrılığın coğrafi olmadığını, teknoloji kullanımına bağlı olduğunu anlatan Nuray, bu ülkelere fazla baskı yapılması halinde diğer alanlarda “huysuzluklar” çıkarabileceklerini ifade etti.

“Plan başarılı olur”

TOBB Brüksel Temsilcisi Haluk Nuray, “Plan bence başarılı olur. Konsey, komisyon ve üye ülkeler arasında geniş siyasi mutabakat var. Kaçınılmaz olduğunu anladılar. Bunu yapmama seçeneği yok. Başarısızlığın maliyeti çok yüksek.” dedi.

Son dönemde AB ülkelerine dijital dönüşümün de kendisini dayattığını anlatan Nuray, iklim dostu dönüşümle eş zamanlı biçimde teknoloji kaynaklı dijital dönüşümün de yapılmasının zorunlu bir hal aldığını, bu sürece “ikiz dönüşüm” adı verildiğini anlattı ve hali hazırda AB fonlarının yüzde 37’sinin Yeşil Mutabakat için harcanmak zorunda olduğuna işaret etti.

Yeşil dönüşümün Avrupa’yı karbon nötr bir kıta yapma hedefi olduğunu anımsatan Nuray, “Bunun için yeni bir toplum düzeni kurman gerekiyor.” diye konuştu.

Nuray, “Yeşil Mutabakat zannettiğimiz gibi çevre konusu filan değil. Dünya, kaçınılmaz biçimde çok büyük bir dönüşüme giriyor. Herkes buna uymak zorunda. Baştan uyanık davranıp ilk değişenlerden olabilirsiniz. Ya uyacaksınız ya da dünya tabiat uyduracak.” ifadelerini kullandı.

“Kendi Yeşil Mutabakatımızı hazırlamamız lazım”

Türkiye’nin şu anda Mutabakatı anlama aşamasında olduğunu ve intibak etme aşmasına geçeceğini söyleyen Nuray şunları kaydetti:

“Avrupa hedef belirledi. ABD ve Çin de bu trene bindi. Bizim kendi Yeşil Mutabakatımızı hazırlamamız lazım. Avrupa mutabakatı dışa yansıtmaya başladı. AB bir şey yapıyor. Buna uyalım. Az uyalım. Şunu atlatalım diyenler var. Yeşil Mutabakat AB’nin yapmak zorunda kaldığı bir sanayi dönüşüm planı. Bundan 40 sene önce fosil yakıtların tükendiğinin farkına vardık. Kömür, petrol, doğal gaz tükeniyor. Bunların 21 yüzyıl sonuna kadar dayanacağını düşündük. Önümüzde 100 yıl var diye düşündük ve güneş hidrojen gibi alternatif teknolojileri geliştiririz diye düşündük.

Dünyanın 4,5 milyar yılda biriktirdiği fosil enerjinin 2 yüzyılda sonu geldi. Dünyanın ortalama sıcaklığı yükseldi, kutuplardaki buzlar eriyor, iklimi belirleyen Kuzey Atlantik ve Körfez Akıntısı’nın yönü, yeri ve miktarı değişti. Bu iklim değişimi ve sıcaklık artışı insanoğlu kaynaklı. Sera gazı artıyor. Ortalama sıcaklık sanayi devriminden bu yana 1,2 derece yükselmiş. Bu sıcaklık 2 derece yükselirse tarım arazileri kaybolacak. Böyle bir tehlike var. Eğer 2100’ü beklersek 2050’de sıcaklıklar 2 derece artmış olacak ve ciddi sorunlar çıkacak. Bu durumun çaresi fosil yakıtlardan vazgeçmek ve karbonsuzlaşmadır. ”

“Türkiye ile AB arasında Yeşil Mutabakat anlaşması yapılabilir”

Avrupa’nın Yeşil Mutabakatı Türkiye’yi yanına almadan yapmaması gerektiğine işaret ederek, “AB, baskı yapacağına Türkiye’yi de planın içine almalı.” diyen Nuray şunlara dikkati çekti:

“Türkiye ile AB arasında Yeşil Mutabakat anlaşması yapılabilir. Yeşil Mutabakata uymama durumunda dünyadan kopulabilir. AB Yeşil Mutabakat çerçevesinde en son detaylı sektörel politika çerçevesi ortaya konuldu. AB’nin uluslararası ağırlığı azaldı. Yeşil Mutabakat’la AB küresel kural koyucu ve standart belirleyici hale geldi. AB, uzun süredir toplumu peşinden sürükleyecek bir şey yapamadı. Tek Pazar’dan bu yana hedefsizdi ve iklim politikası üstünden Yeşil Mutabakatı yaptı. Ortak hedef buldu.

AB mutabakatla enerji sistemini değiştirmeyi, üretim zincirini ona uygun ayarlamayı ve yeşil ürün üretimine geçiş yapmayı planlıyor. AB, Emisyon Ticaret Sitemi (ETS) kurdu, bunu 2023 yılında kağıt üzerinde dış ülkelere uygulamaya başlayacak. 2026’da da ücret tahsil edecek. Sistem, karbonsuzlaşma yatırımı yapmayanları cezalandırdı. Dünyada 32 farklı ETS uygulaması var. Türkiye’de de sertifika verecek bir ETS sistemi kurularak ücretlerin tahsil edilmesi gerekiyor aksi halde AB’nin sınırda karbon düzenlemesi ile bu ücreti alacak. AB artık müdahaleci bir sanayi ve ticaret politikasına girdi. AB ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalamak zorlaşacak. Her STA’ya bu maddeyi koyacak.”

TOBB Brüksel Temsilcisi Nuray, Türkiye iş dünyasının bu durumun “son derece farkında” olduğuna dikkati çekerek, karbonsuzlaşma ve üretimi çevre dostu hale getirmenin yatırım gerektirdiğini, sanayicinin tek başına bunu yapmasının mümkün olmadığını, kamunun hedef koyarak yolu açmasını gerektiğini anlattı.

“Dirençli, dönüşüme açık ve deneyimli özel sektörümüz var”

TÜSİAD AB Temsilcisi Dilek Aydın ise Türkiye’nin çok önemli dönüşümleri daha zorlu şartlarda gerçekleştirdiğini, Türk özel sektörünün dirençli, dönüşüme açık ve deneyimli olduğunu söyledi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir ana çatıyı oluşturan çok kapsamlı bir çerçeve olduğuna işaret eden Aydın, “Bundan sonra AB içerisinde ne yapılırsa yapılsın bunun ana filtresi Yeşil Mutabakat olacak diyebiliriz.” ifadesini kullandı.

Aydın, AB’nin yeşil ve dijital dönüşümü içeren bir “çifte geçiş” sürecinde olduğunu belirterek, “Yeşil Mutabakat’la birlikte sadece bir çevresel sürdürülebilirlik projesinden bahsetmiyoruz. Bir tür sürdürülebilir kalkınma modeli arayışından bahsediyoruz.” diye konuştu.

AB’nin kendi ekonomik toparlanma planındaki finansmana erişimi bile yeşil ve dijital hedeflerle ilişkilendirdiğine dikkati çeken Aydın, Avrupa’nın ticaret stratejisine, tedarik zincirlerine ve şirketlerine çevre standartları içeren filtreler uygulayacağını anlattı ve AB’nin Yeşil Mutabakatı hem iç ilişkilerinde hem dış ilişkilerinde kapsamlı bir model olarak benimsediğini ifade etti.

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin çok boyutlu olduğunu hatırlatan Aydın, “Gümrük Birliği’nden üyelik müzakerelerine kadar geçmişin faturasını çıkartmakta fayda var. Orada iki taraf için de önemli deneyimler ve dersler var. Neyin işlediğini neyin işlemediğini karşılıklı olarak biliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“Çok farklı bir gelecek”

TÜSİAD AB Temsilcisi Aydın, “Bundan sonra çok farklı bir gelecekten bahsediyoruz. Artık iki taraf için menfaat neyi gerektiriyor buna bakmamız gerekiyor.” dedi.

En büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ve bunu kimsenin tek başına çözemeyeceğini belirten Aydın, “AB, Yeşil Mutabakat’la çok iddialı bir yolculuğa çıkıyor. Hedeflerini çok net belirliyor. Bunun araçları ve yol haritası adım adım ama çok büyük bir hızla şekilleniyor.” diye konuştu.

Aydın, Türkiye’nin de bu konuya yönelik çalışmaları olduğunu, Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına yönelik adım attığını anımsattı.

Aydın değerlendirmesinde şunlara vurgu yaptı:

“Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) konusunda da iş birliği iradesi ortaya konuldu. Siyasi irade gösterilen alanlar var. Bu sadece AB ile Türkiye ilişkileri için değil Türkiye’nin de sürdürülebilir kalkınmaya yönelik güçlü bir model oluşturmayı hedef olarak benimsediği anlamına geliyor. AB ile birlikte ABD’deki yeni yönetim Çin’in de iklim değişikliğini öncelik olarak benimsediğine işaret ediyor. Dünyada bir dönüşüm kulübü oluşuyor. Yeşil teknolojiler, enerji verimliliği, algoritmalar, yapay zeka ve ürünleri enerji tüketimi gibi konular birbirine bağlı biçimde dönüşüyor. Son dönemde hukukun üstünlüğü ve demokrasi uygulamaları AB’nin kendi üye ülkelerine ve kurduğu ortaklıklara bakış açısında kriter haline geldi.”

“Küresel rekabet gücünü artıracak”

Aydın, “Türkiye’nin bu dönemde yeşil ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda yapacağı atılım sadece AB ile onu yakınlaştırmayacak aynı zamanda bütün dünyada küresel rekabet gücünü artıran bir gelişme olacak. Bunun aynı zamanda dış politikada da etkileri olacak. Küresel düzeyde kuralların yeniden belirlendiği bir sistemden bahsediyoruz.” diye konuştu.

AB’nin bu dönüşümü 27 üye ülkesiyle birlikte başlattığını hatırlatan Aydın, dönüşümü Türkiye, İsviçre ve Norveç gibi Avrupa ekonomisinin AB üyesi olmayan ortakları ile gerçekleştirdiğinde AB’nin küresel etkisini genişletebileceğini ifade etti.

Aydın sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye, AB sürecindeki deneyimini, birikimini ve hukuki temelli ilişkilerini kullanarak buradaki konumunu güçlendirmeli ve bu kural koyucu sistem içerisinde yer almalı. Türkiye’nin Yeşil Mutabakat’ın Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ötesindeki boyutlarını anlaması gerekiyor. Sınırda karbon düzenlemesi, mevcut haliyle Türkiye’yi çok etkileyecek bir kavram. Hala netleştirilmesi gereken yanları var. AB’nin kendi içerisinde çözmesi gereken yanları da var. Türkiye gibi diğer ortakları ile müzakere etmesi gereken boyutları da var. Evet yasa tasarısı çıktı ama her şey bitmiş değil. Bu çerçeveden muafiyet için net konular var. 2030 ve 2050 hedeflerinin belirlenmesi, karbon nötr hedeflerinin belirlenmesi ve uyumlu bir ETS sisteminin bulunması gibi konular mevcut.

Esas risk büyük fotoğrafı kaçırmak. Maalesef üyelik müzakereleri çerçevesi uzun süredir işletilemiyordu ama diğer alanlarda çalışmalar devam ettirildiği sürece işler olağan akışında gidiyordu. Artık öyle bir geleceğe bakmıyoruz. Dolayısıyla ilişkilerde bir kopmanın veya duraksamanın yaratacağı ayrışmanın olumsuz sonuçları çok daha fazla olacaktır. Türkiye’nin burada AB gibi büyük bir blokla birlikte hareket etmesi faydalı. Bunlar, sadece AB ile ilişkileri düzeltmek için atılacak adımlar değil. Bunlar, Türkiye’nin kendi hedefleriyle ilgili konular olmalı. Dünya buraya evriliyor. Herhangi bir şekilde üretiminizin sürdürülebilir ve devamlı olabilmesi için dünyaya daha farklı bakmamız gerekiyor.”

Aydın, Türkiye’nin de çevre felaketlerini ve bunların neden olduğu ekonomik kayıpları çok yakından tanıdığını belirtti. Türkiye’nin en yoğun ekonomik ve ticari ilişkilerinin AB ile olduğunu anımsatan Aydın, iklim dostu dönüşümün AB ile entegrasyon perspektifiyle yakın diyalog halinde gerçekleşmesinin önemine işaret etti.

Aydın, Türkiye’nin söz konusu dönüşümü ekonomik alanda önemli aşama kaydettiği bir blokla yapmasının kolaylaştırıcı etkileri olduğuna dikkati çekerek, “Ben, AB-Türkiye ilişkilerinin hiçbir boyutunu AB istediği için yapılması gereken unsurlar olarak görmüyorum. AB süreci, sizin ülkenizin kalkınma hedefleriyle örtüştüğü için anlamlıdır.” ifadesini kullandı.

“AB, Türkiye’yi yanına almalı”

TÜSİAD AB Temsilcisi Aydın, AB’nin bu süreçte Türkiye’yi yanına alması gerektiğini ifade ederek “Siz böyle bir dönüşüm istiyorsunuz. Karşınızda zorlu rakipleriniz var. Türkiye gibi ekonomik entegrasyon içerisinde olduğunuz bir aktörü yanınıza almalısınız. Türkiye’nin kendi hedeflerini, yol haritasını ve eğiliminin ne yönde olduğunu net bir şekilde ortaya koyması gerekiyor. AB-Türkiye ilişkilerinin geçmişi hiçbir zaman siyasi olarak kolay olmadı ama beklenmedik anlarda önemli kırılmalar olabiliyor. Yeşil dönüşüm kaçırılması halinde ülkeye girecek yatırım ve ticaret doğrudan etkilenebilecek. Bunlar küresel standartlar olarak kabul edilecek. Türkiye’nin de önemli potansiyeli olan alanlardan ve dünya genelinde gelişen eğilimden bahsediyoruz. Bunlardan kopuk bir ekonomi olarak kalamazsınız. Çok ciddi bir kırılma noktasındayız. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylamakta ortaya koyduğu irade bunun aşılacağını gösteriyor.” yorumunu yaptı.

Aydın, Paris Anlaşması’nın son durak olmadığını ara hedeflerin ve yol haritalarının belirlenmesi gerektiğini anımsatarak, şunları söyledi:

“Türkiye çok önemli dönüşümleri çok daha zorlu şartlarda geçirmiş bir ülke. Özel sektörünün bu deneyimi var. Gümrük Birliği tamamlanmadan önce de bunlar çok tartışılmıştı. O konuda bir kere avantajlıyız. Hem çok dirençli hem de dönüşüme açık ve deneyimli bir özel sektörümüz var. Hem de Gümrük Birliği ile birlikte zaten o dönüşümün ilk aşamasını geçirmiş bir ülkeyiz. Avrupa Tek Pazarına ve dünyaya entegre bir özel sektörümüz var. Dünyadaki gelişmeleri de çok yakından takip ediyor. Dolayısıyla zaten gidişatın ne olduğundan habersiz değiliz.

Şirketlerin tabi ki kendi üzerlerine düşeni yapması gerekecek. Resmi makamların çerçeve şartları oluşturması gerekecek. Vatandaşlar olarak konuya farklı bakmamız gerekiyor. Bu adımlar birlikte atılmalı. Hem Türkiye hem de dünya perspektifinden bakmamız gerekiyor. Türkiye ve AB’nin ortak menfaatleri ve Avrupa iş dünyasının ortak çağrısı iki noktaya dikkat çekiyor. Birincisi bu dönüşüm sağlam hukuksal temellere dayalı ortak bir proje olmalı. İkincisi, bu yönde yeşil ve dijital politikaları da içerecek şekilde Gümrük Birliği güncellemesi en etkili araç olur.”

Aydın, iklim dostu dönüşümde ortak ve yaratıcı mekanizmaların geliştirilmesi gerektiğini anımsatarak, “Dünyanın ekolojik dengeleri ve yeni iş yapma biçimleri bize bunu dikte ediyor. Dönüşmemenin maliyeti dönüşmenin maliyetinden çok daha fazla olacak.” dedi.

AB’nin Yeşil Mutabakata ilişkin çalışmalarının hali hazırda şekillendiğini hatırlatan Aydın, “Geç kalmış değiliz ama hiç vakit kaybetmemek lazım.” diye konuştu.

Yeşil Mutabakat hakkında

Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB’nin 2050 yılına kadar Avrupa kıtasını iklim nötr hale getirmek konusundaki genel hedefini içeren taahhütler bütünü olarak tanımlanıyor.

Söz konusu mutabakat çevreye duyarlı ve iklim dostu geçişi ekonomik dönüşümle birlikte gerçekleştirmeyi içeriyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda AB’nin önceki taahhütlerini daha geniş ve daha etkili bir şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlayan bir yol haritası olarak ortaya çıktı.

AB Komisyonu tarafından Aralık 2019’da açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakat eylem planı ile birlik, 2050 yılına kadar karbon salınımların en az seviyeye indirmeyi ve kalan salınımları çeşitli tedbirlerle dengelemeyi sağlayarak iklime zarar vermeyen bir kıtaya dönüşmeyi hedefledi.

Bu kapsamda, AB ülkeleri, 2030 yılına kadar da sera gazı salımlarını 1990’daki seviyesinin yüzde 55 daha aşağısına düşürmeyi planlıyor.

Mutabakatla, Avrupa’da ekonomi ve toplum düzeni yeşil bir dönüşüm geçirecek. Bu süreçte emisyonlar azaltılacak, istihdam ve ekonomik büyüme sağlanacak. Ulaşım daha sürdürülebilir ve temiz olacak. Sanayi, temiz teknolojilere ve yeşil ürünlere yönelecek. Enerji sistemleri de daha çevre dostu olacak. Avrupa’da yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjinin 2030 yılına kadar yüzde 40’a ulaşması amaçlanacak. Yapılar enerji verimliliğini artıracak biçimde onarılacak veya yenilecek. Söz konusu dönüşüm doğa ve çevre dostu biçimde gerçekleştirilecek. İklim hedeflerini yakalamak için uluslararası ortaklarla birlikte çalışılacak

Yeşil Mutabakat ve dijital dönüşüm, Avrupa’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonrası ekonomik toparlanmayı sağlayacak “ikiz dönüşüm” olarak görülüyor.

Bir yandan daha yeşil ve daha temiz bir dünya planlanırken, diğer yandan yeni sektörler, iş alanları ve piyasalar açılacak. Yeşil ürünler ve hizmetlere olan talep artacak. Bu girişimde ilk adımı atan, ilk yatırımları yapan ve ilk adaptasyonu sağlayanlar yeşil piyasanın öncüleri konumuna gelecek.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, ilk bakışta iklim ve çevre odaklı bir girişimi gibi görünse de aynı zamanda yeni bir “sürdürülebilir büyüme stratejisi” olarak belirginleşiyor.

AB, sınırda karbon düzenlemesi ile ithalat ve ihracatta Yeşil Mutabakat kriterlerini diğer ülkelere de uygulayacak.

AB, bu dönüşümü sağlamak için 1 trilyon avroluk bir bütçe ayırdı. Aynı zamanda, salgının sebep olduğu ekonomik kayıpları telafi için kullanılan 800 milyar avroluk kurtarma fonunu da yeşil ve dijital dönüşüm hedeflerine uygun şekilde kullanmayı öngörüyor.

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kanadalı SaleFish Türkiye’yi seçti

HIZLI YORUM YAP