27 Temmuz 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

“Batı hegemonyası bitmiÅŸtir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Batı'nın üstün olduğu şeklindeki sorun üreten anlayışın sonuna geldik. Bunu artık herkes sorguluyor ve kabul ediyor. Yüzyıllara sari Batı hegemonyası bitmiştir. Yeni bir uluslararası sistem ortaya çıkıyor." ifadesini kullandı.

CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, Kriter Dergisine, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabı, BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’yle ilgili eleÅŸtiri ve çözüm önerileri ile Paris Ä°klim AnlaÅŸması ve Suriye konusunda gelinen son duruma iliÅŸkin mülakat verdi.

Neden böyle bir kitap yayımlamaya ihtiyaç duyduğu yönündeki soru üzerine Erdoğan, küresel sistemin kapsamlı bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu belirtti.

Türkiye’nin başından beri bu dönüşüme hem öncülük etmeye çalıştığını hem de var olan sorunlara dikkati çektiÄŸini aktaran ErdoÄŸan, her uluslararası ortamda güçlü bir ÅŸekilde çözüm önerilerini ifade ettiklerini de anımsattı.

Gerçekçi bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu, önce var olan sorunların açıkça konuşulması gerektiğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya bir kriz döneminden geçiyor. Küresel salgın bu krizi derinleÅŸtirdi. Salgın aynı zamanda yaÅŸadığımız dönemin sorunlarının bir an önce çözülmesi gerektiÄŸi mesajını da verdi. Aksi halde kriz daha da derinleÅŸecek ve çözümü imkansız sorunlarla karşı karşıya kalacağız. O zaman hiçbir mekanizma iÅŸleyemeyecek. Küresel sistem derin bir krizle karşı karşıya. Küresel yönetiÅŸim mekanizmaları iÅŸlemez durumda. Bir yönetiÅŸim problemi ortaya çıkmıştır. Adalet ise ayaklar altına alınmıştır. Mevcut haliyle BirleÅŸmiÅŸ Milletler de bu krize cevap üretme noktasında iÅŸlevsizleÅŸmiÅŸ ve etkinliÄŸini kaybetmiÅŸtir. YaÅŸadığımız bu küresel derin krize yönelik Türkiye olarak bir cevap üretmek zorundayız. 20 yıldır ülke olarak insanlığın sesi ve vicdanı olduk. Sessiz çoÄŸunluÄŸun sesini gür bir ÅŸekilde bütün uluslararası platformlarda duyurduk.”

“Çözüm önerisi de sunmak istedik”

Türkiye’nin, gördüğü bütün adaletsizliklere din, dil ve ırk ayırımı yapmadan dikkati çektiÄŸini vurgulayan ErdoÄŸan, Suriyeli sığınmacılardan Myanmar’da yaÅŸanan insanlık dışı muamelelere, Filistinli Müslümanların yaÅŸadığı dramdan ve zulümden Yeni Zelanda’da yaÅŸananlara, Batı’da zuhur eden Ä°slam karşıtlığından, aşırılıktan ve göçmen karşıtlığından Afrika’da yaÅŸananlara kadar her meseleye hep insani bir perspektiften yaklaÅŸtığını anlattı.

Sürekli adil olmayı, adaletli davranmayı gözettiklerini ve eşitsizlikleri gündeme getirerek küresel sistemin vicdanı olarak hareket ettiklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bugüne kadar yüksek sesle dile getirdiÄŸimiz hususları tarihe not düşmek adına bir kitapta bir araya getirmeye karar verdik. Sadece konuÅŸmak ve durum tespiti yaparak eleÅŸtiri getirmek deÄŸil; aynı zamanda çözüm önerisi de sunmak istedik. Bu kitap fikri de böyle ortaya çıktı. Åžimdi hem krizin kaynağına iÅŸaret ediyoruz hem de krizin sonuçlarını açık bir ÅŸekilde ortaya koyuyoruz. Ama bununla da yetinmiyoruz. Küresel yönetiÅŸim krizinin merkezinde yer alan BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin elimizdeki hala en önemli imkan olduÄŸunu söylüyoruz. Ancak bu haliyle deÄŸil. Yeni bir reform inisiyatifi alarak BM’nin yeniden yapılandırılmasını öneriyoruz. Elbette bizim önerimiz bir reform teklifi. Bu teklifle daha adil bir dünya mümkün olabilir diyoruz. Dünyanın gerçek sorunları tartışılsın istiyoruz. Mevcut sorunları görmezden gelerek bir çözüme ulaÅŸmanın mümkün olmadığını ifade ederek, yeni bir teklifle uluslararası toplumun karşısına çıkıyoruz.”

“Kuzey-güney eÅŸitsizliÄŸi daha da derinleÅŸti”

“Kitabınızda dünya sisteminin bir çöküş yaÅŸadığını söylüyorsunuz. Nasıl bir çöküşle karşı karşıyayız?” sorusu üzerine ErdoÄŸan, mevcut dünya sisteminin karşı karşıya kaldığı birçok sınama bulunduÄŸunu ifade etti.

Bunun, tek bir ülkenin kendi başına üstesinden gelebileceği bir meydan okuma olmadığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

“Her ÅŸeyden önce çok boyutlu. Sadece ekonomik bir krizle karşı karşıya deÄŸiliz; aynı zamanda siyasi kriz ve güvenlik krizi de söz konusu. Korona salgını bu krizleri farklı düzeylerde daha fazla gün yüzüne çıkardı. Küresel kamu saÄŸlığının ne kadar hayati olduÄŸunu görmüş olduk. Salgın küreselleÅŸmenin can damarı olan sınırlar arası hareketliliÄŸi kısıtladı ve kısa bir zamanda tedarik zincirlerini altüst etti. Sadece ekonomik rasyonalitenin ve maksimum kazancın ön planda olduÄŸu ekonomik anlayışın sonuna geldik. Serbest küresel insan dolaşımı durma noktasına geldi. Åžimdi de ağır ÅŸartlar altında kısıtlı bir dolaşım söz konusu. Ancak kriz sadece bunlarla da sınırlı deÄŸil. Mesela iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi uluslararası toplumun önemli bir gündemi olmalı.

Dünyada kuzey-güney eÅŸitsizliÄŸi daha da derinleÅŸmiÅŸ durumda. Mevcut politik-ekonomik düzen küresel refahı saÄŸlayamadı ve eÅŸitsizliÄŸi daha da derinleÅŸtirdi. Mevcut düzen, geliÅŸmiÅŸlik ile az geliÅŸmiÅŸlik arasındaki farkı kapatmıyor, her geçen gün daha da artırıyor. Bu sorunları tek tek burada konuÅŸabiliriz. Ancak bir öncelik sıralaması yapmak zorundayız. Daha öncelikli olan küresel sorunlarımızı belirlemeli ve bunların çözümüne yönelik küresel ve çok taraflı bir yaklaşım geliÅŸtirmeliyiz. Biz kitapta çok taraflılığın merkeze alındığı bir küresel topluma ihtiyaç olduÄŸunun altını çiziyoruz.”

“Batı’nın üstünlüğü anlayışının sonuna geldik”

Dünya siyasetine bakıldığında ise farklı bir tablonun söz konusu olduÄŸunu anlatan ErdoÄŸan, “Batı’nın üstün olduÄŸu ÅŸeklindeki sorun üreten anlayışın sonuna geldik. Bunu artık herkes sorguluyor ve kabul ediyor. Batı’nın kendisi bile artık bunu kabullenmeye baÅŸladı. Yüzyıllara sari Batı hegemonyası artık bitmiÅŸtir. Yeni bir uluslararası sistem ortaya çıkıyor.” görüşünü paylaÅŸtı.

SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin iki kutupluluÄŸunun ABD’nin zaferiyle sona erdiÄŸini, sonrasında ise ABD merkezli bir dünya siyaseti görüldüğünü vurgulayan ErdoÄŸan, “Ancak anlaşıldı ki tek başına bütün uluslararası sistemi kontrol etmek mümkün deÄŸil. ABD bunu denedi ve baÅŸarısız oldu. Irak’tan çekildi, Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. Ä°ki ülkede ne demokrasi inÅŸa edebildi ne de devlet.” ifadesini kullandı.

SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında ortaya atılan iddiaların gerçekleÅŸmediÄŸini de aktaran ErdoÄŸan, “Bir kere demokrasi teÅŸviki politikası, demokrasi adına daha büyük yıkımları beraberinde getirdi. Bütün kritik aÅŸamalarda Batı ikiyüzlü davrandı. Daha da kötüsü, Batı demokrasileri aşırılıkçılara ve popülist siyasete teslim oldu. Åžimdi kendi inÅŸa ettikleri politikaların maÄŸduru durumuna düştüler. Demokrasinin içini boÅŸaltılar.” dedi.

Ekonomik olarak da liberal küresel ekonominin sürekli genişleyeceği ve alternatif ülkeleri içinde eriteceğinin iddia edildiğini, durumun hiç de öyle olmadığını anlatan Erdoğan, yükselen güçlerin küresel ekonomideki ağırlığının giderek arttığını ve şimdi dünya ekonomisinden daha büyük bir pay aldıklarını bildirdi.

Öte yandan liberal ekonomik düzeni tesis edenlerin şimdi ticaret duvarları ve ağırlaştırılmış gümrük politikalarıyla serbest ticareti engellemeye dönük bir politika benimsediklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kendi inÅŸa ettikleri sistemin kurallarını kendileri çiÄŸnemeye baÅŸladılar ve yükselen ekonomileri hedef tahtasına yerleÅŸtirdiler.

Soğuk Savaş sonrasında büyük güç mücadelesi devrinin bittiğini ilan etmişlerdi. Şimdi ise kendileri yeni bir büyük güç mücadelesi dönemine girildiğini söylüyorlar. Çünkü sadece kendilerinin üstünlüğünün olduğu bir uluslararası sistem tasavvuruna sahiptiler. Ancak öyle olmadı. Türkiye gibi yükselen güçler artık küresel siyasette ağırlığı olan bir oyuncuya dönüştü. Sadece Türkiye değil, başka birçok orta büyüklükteki güç, daha yukarıya doğru tırmanan bir profil ortaya koydu. Yalnızca büyük güçlerin dediğinin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz artık.

Türkiye’ye bakın, nerelerden nerelere geldik. Kendi askeri operasyonunu kendi imkanlarıyla icra edebilen, kendi savunma sanayii mimarisini inÅŸa eden bir güce dönüştük. Ä°nÅŸallah bu çizgimiz daha da yükselecek, geldiÄŸi noktayı pekiÅŸtirecek ve baÅŸka bir sıçrama yapacak.”

Sahip oldukları yaklaşımı paylaÅŸan ErdoÄŸan, “Bizim yaklaşımımız ÅŸu, böyle bir dünya siyasetini reforma tabi tutmadan mevcut haliyle, mevcut yapılarla sürdürmeye kalkarsanız daha kötü sorunlarla karşılaÅŸacağız. Vakit varken sistemin aksayan yanlarını masaya yatıralım ve konuÅŸalım. Bizim yaptığımız gibi baÅŸkaları da yeni öneriler getirsin ve bu tıkanıklığın önünü açalım.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

“Kuralları inÅŸa edenler artık bu kurallara uymuyorlar”

“Yine kitapta dünya siyasetinin kriziyle birlikte uzun uzun küresel yönetiÅŸim krizi ile karşı karşıya olduÄŸumuzu vurguluyorsunuz. Küresel yönetiÅŸim neden böylesi bir krizle karşı karşıya kaldı ve bu krizin mahiyeti nasıl?” sorusu üzerine de ErdoÄŸan, küresel yönetiÅŸimin her ÅŸeyden önce uluslararası düzenin asli unsurlarından biri olduÄŸunu belirtti.

Bunun, kuralları olan bir dünya anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, kuralların ise devletler, uluslararası kurumlar aracılığıyla ortaya çıktığını, daha sonra bu kuralların uluslararası kurumlar eliyle hayata geçirildiğini bildirdi.

Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra kuralları olan bir dünya inÅŸa edildiÄŸini vurgulayan ErdoÄŸan, ÅŸu bilgileri verdi:

“Elbette bu noktada çok da idealist olma nahifliÄŸine kapılmamak lazım. Yani bunu bir ‘dünya anayasası’ olarak düşünmemek lazım. Ancak ortada bir sorun var. Kuralları inÅŸa edenler, bu kurallara uymuyorlar. Daha kötü olan nokta ise bu kurallardan sadece kendilerini muaf tutuyorlar. ÖrneÄŸin Filistin konusunda BM Güvenlik Konseyi onlarca karar aldı. Ortada BM Genel Kurulu kararları var. Neden bu kararlar uygulanmıyor? Ä°srail bu kararlara tabi deÄŸil mi? ABD bu kurallara tabi deÄŸil mi? Bir de baÅŸkaları söz konusu olunca bu kuralları onlara karşı çekiç olarak kullanıyorlar. Türkiye yıllardan bu yana uluslararası terörizmle ilgili çok açık ve net konuÅŸtu; terörden de çok çekti. Terör örgütleri arasında ayrım yapmayın çaÄŸrısında bulundu. Peki bizi dinlediler mi? Maalesef hayır. Bugün Suriye’de olanlara bakın. Dünyaya demokrasi çaÄŸrısı yapanlar, insan hakları dersi vermeye kalkanlar teröristlerle iÅŸ tutuyor, onlara tırlar dolusu silah yardımı yapıyor. Terör örgütleriyle birlikte çalışıyor, onlara destek veriyorlar. Sonra biz ülkemizin ulusal çıkarlarını korumak ve güvenliÄŸimizi saÄŸlamak için BM ilkeleri çerçevesinde gerekli önlemleri aldığımızda, askeri güç kullandığımızda bize ‘aman böyle yapmayın’ diyorlar. Böyle bir mantık söz konusu olabilir mi?”

“Bu cesur adımı atmak zorundayız”

İtiraz ve çağrılarının tam da bu noktada ortaya çıktığına işaret eden Erdoğan, şu düşünceleri dile getirdi:

“Biz diyoruz ki kurallar varsa kurallara herkes uysun; kurallar eskidiyse ve iÅŸlevsiz kaldıysa da o zaman oturalım kuralları deÄŸiÅŸtirelim, kurallar ve uluslararası normlar üzerinde yeniden tartışalım. Böylece küresel yönetiÅŸimi daha etkin bir ÅŸekilde çalışır hale getirebiliriz. Küresel yönetiÅŸimin merkezinde ne var? Elbette BirleÅŸmiÅŸ Milletler yer alıyor. Peki BM, iyi bir küresel yönetiÅŸim vaadinde bulunuyor mu? Belki evet. Ama bunu uyguluyor mu? Hayır. O zaman gelin BM üzerinden yeniden düşünelim ve küresel yönetiÅŸimin sorunlarını kademeli bir ÅŸekilde tartışarak ortadan kaldıralım. Bu cesur adımı atmak zorundayız.”

Küresel yönetişim mekanizmalarına bakıldığında burada bir kriz halinin söz konusu olduğunu hatırlatan Erdoğan, özellikle salgın döneminde bunun daha fazla görüldüğüne dikkati çekti.

Dünya SaÄŸlık Örgütü’nün krize erken cevap üretemediÄŸini ve bunun eleÅŸtiri konusu olduÄŸunu belirten ErdoÄŸan, kriz anında krizi çözmek için kurulmuÅŸ bir platform olan BM Güvenlik Konseyi’nin uzun süre bu konuyu gündemine dahi almadığını, diÄŸer konularda da aynı umursamazlığın söz konusu olduÄŸunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu görüşleri aktardı:

“Suriye krizine ne zaman insani bir gözle baktılar. Yüzbinlerce insan katledilirken, milyonlarca insan Esed rejiminin saldırılarından kaçarken Batı’nın derdi, sığınmacıları nasıl engelleriz de bizim kapımıza dayanmazlar oldu. Esed kimyasal silah kullandığında ne yaptı BM Güvenlik Konseyi? Hiçbir ÅŸey yapmadı. Ãœstelik rejim sonrasında da devam etti saldırılarına. Hani BM saldırgana karşı kurbanı koruyacaktı, mazlumun yanında zalime karşı duracaktı, onu dizginleyecekti. Bunların hiçbiri olmadı. Aynı ÅŸeyi Bosna Hersek’te yaÅŸamadık mı? Filistin’de, KeÅŸmir’de, Kırım’da ve Myanmar’da yaÅŸamadık mı? Bu bize ÅŸunu gösteriyor, küresel yönetiÅŸim etkin ve adil çözümler üretemiyor.

Sorun bununla da sınırlı deÄŸil elbette. Büyük bir uzlaşı sorunu var. Neyi, nasıl çözeceÄŸiz? Terörizm konusunda ne zaman ortak bir tavır sergileyeceÄŸiz? Ä°slam karşıtlığını ne zaman insanlığa karşı iÅŸlenmiÅŸ bir suç olarak göreceÄŸiz? Ne zaman terörün her türlüsünü lanetleyeceÄŸiz ortak bir ÅŸekilde? Maalesef bunları görmüyoruz.”

ErdoÄŸan, “BM’nin reforma tabi tutulması önerinizin temel nedeni küresel yönetiÅŸim sorunudur diyebilir miyiz?” sorusu üzerine, sadece küresel yönetiÅŸim sorununun olmadığını, reform ihtiyacının birçok nedeninin bulunduÄŸunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Her ÅŸeyden önce BM küresel bir temsile sahip deÄŸil. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasında kurulduÄŸunda sadece beÅŸ ülkeyi merkeze alarak bir düzenleme yapılmıştı. Ancak ÅŸimdi çok farklı bir dünya söz konusu. Evet, Çin ve Rusya Güvenlik Konseyi’nde var ama bu, Güvenlik Konseyi’nin temsilini daha adil yapmıyor. 1,5 milyar Müslümanı yok sayan bir sistem olabilir mi? Kültürel olarak çeÅŸitli olmayan, medeniyet olarak kapsayıcı olamayan bir BM Güvenlik Konseyi, barışı ve huzuru saÄŸlayabilir mi? Elbette çok zor. SaÄŸlayamadığı zaten ortada.”

BM’nin yeni küresel siyasi dengeyi de yansıtmadığını vurgulayan ErdoÄŸan, “Dünyayı beÅŸ ülkenin kaderine bırakmışız. Binlerce kilometre uzakta olan ülkeler, sırf Güvenlik Konseyi’ndeki koltuÄŸu sayesinde benim yanı başımdaki kriz hakkında karar veriyor, insanların kaderini ÅŸekillendiriyor. Adil bir ÅŸekilde karar verme noktasında bir yaklaşım sergilese neyse. Ancak ne haklıya hakkını teslim ediyorlar ne haksıza haddini bildiriyorlar. Varsa yoksa kendi ulusal çıkarları.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Kimin ne kadar Güvenlik Konseyi tasarısını veto ettiğine, bunun nedenlerine ve sonuçlarına bakılmasını isteyen Erdoğan, bunu kabul etmenin mümkün olmadığını vurguladı.

“BM Güvenlik Konseyi güç çeÅŸitliÄŸini yansıtmıyor”

Dünyanın artık değiştiğini, ne iki kutuplu ne de tek kutuplu bir dünyada yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

“Dünyada çeÅŸitli güç merkezleri var. Her ÅŸeyden önce sesini yükselten ülkeler var. ‘Biz, bu sistemi bu ÅŸekilde kabul etmiyoruz, sizin iki dudağınız arasına sıkışmış kararları kabul etmiyoruz.’ diyorlar. BM Güvenlik Konseyi, bu güç çeÅŸitliÄŸini yansıtmıyor. Bütün bir dünya siyasetini Ä°kinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarına göre kurulmuÅŸ bir sistemin beÅŸ temsilcisine emanet etmek ne kadar doÄŸru?

Güvenlik Konseyi’nde Avrupa tek başına iki ülkeyle temsil edilirken, Güney Amerika’dan ve Afrika’dan tek bir üye bile bulunmuyor. Halbuki tüm Avrupa nüfusu, dünya nüfusunun ancak yüzde 5’ine karşılık geliyor. BeÅŸ daimi üye, bugün dünya nüfusunun sadece dörtte birine karşılık geliyor. DiÄŸer dörtte üçün adı yok, hiçbir ÅŸekilde temsil edilmiyorlar. Böyle bir sistemin temsil kabiliyeti olduÄŸunu söylemek ne kadar mümkün?”

“Uluslararası hukuk çerçevesinde gerekeni yaptık, yapmaktan da çekinmeyeceÄŸiz”

Türkiye’nin uluslararası hukuka saygılı olduÄŸunu belirten ErdoÄŸan, Türkiye’nin haklarını korumaktan da çekinmediklerini dile getirdi.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, “Bizim burada karşı olduÄŸumuz ÅŸey, uluslararası hukuku bahane ederek, bize dayatılmaya çalışılan çifte standart. Åžimdi DoÄŸu Akdeniz’de haklarımızı korumayacak mıyız? Masa başında üretilmiÅŸ haritaları kabul mu edeceÄŸiz? Yanı başımızda kurulmaya çalışılan terör koridoruna karşılık vermeyecek ve seyirci mi kalacağız? Elbette seyirci kalmamız mümkün deÄŸil. Bu konuda uluslararası hukuk çerçevesinde gerekeni yaptık, yapmaktan da çekinmeyeceÄŸiz.” dedi.

“Milletimizin hakkını çiÄŸnetmeyiz”

BM sisteminin bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu krizin aşılması gerekiyor. Yoksa herkesin kendi başına buyruk olduÄŸu bir küresel siyasette istikrarı ve düzeni tesis etmek mümkün olmaz, tam aksine kaos hakim olur. Bizim itirazımız, bu çarpık meÅŸruiyet anlayışı ve uygulamalarına karşı. Sesimizi daha gür çıkarmak zorundayız. Bizim geldiÄŸimiz kültür de medeniyet de gelenek de bize, ‘Haksızlık karşısında boyun eÄŸme.’ diyor. Bu aynı zamanda milletimize borcumuzdur, milletimizin hakkını çiÄŸnetmeyiz. Sessiz kalamayız.
BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar adaleti yansıtmalıdır. Adaletten yoksun verilen kararlar küresel vicdanı yaralıyor, insanların BM’ye olan inancını yok ediyor. Kararlar alınıyor, ama bu kararların arkasında neler dönüyor bilmiyoruz. BM ÅŸeffaf ve hesap verebilir olmalı.

Irak’ta uluslararası hukuka aykırı bir ÅŸekilde bir müdahale oldu. Ne oldu peki? Kimin iÅŸine yaradı? Yüzbinlerce masum insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerlerinden edildi ve evlerini terk etti. Terör örgütlerinin at koÅŸturduÄŸu bir kaos ortamı ortaya çıktı. Ama uluslararası hukuka riayet edilseydi, meÅŸru bir karar ortaya koyulsaydı belki de birçok krizi çözebilirdik. Temsil krizini, meÅŸruiyet krizini çözerek, BM’yi daha ÅŸeffaf ve uluslararası topluma hesap verebilir bir kurum haline getirmek zorundayız. Kapalı kapılar ardında alınan kararlar sonrasında yaÅŸananlardan hesap sorulabiliyor mu? Kim soracak bu hesabı peki? Biz diyoruz ki ‘BM Genel Kurulu’nu daha etkin kullanalım, güçlendirelim ve adeta bir dünya meclisi gibi hareket eder hale getirelim.’ Bunu baÅŸarmak mümkün.”

“Hem adalet hem de güç dengesini kurmak gerekir”

“Kitabınızda yeni bir model önerisi sunarak, daha adil bir dünyanın mümkün olduÄŸunu söylüyorsunuz. Nasıl bir reform önerisi teklif ediyorsunuz?” sorusuna karşılık CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, ÅŸu yanıtı verdi:

“Bugüne kadar reform baÅŸlığı etrafında tartışmalar yapıldı. Birçok resmi ya da yarı resmi toplantılar düzenlendi. Farklı tipte reform modelleri tartışıldı. Bu modellerin içinde çok sayıda konu da ele alındı. Ancak maalesef ÅŸimdiye kadar ne ilerleme kaydedilebildi ne de kaydedilebilecek gibi görünüyor. Aksine tüm tartışmalar devletlerin dar ulusal çıkar hesaplarına kurban edildi; uzun ve içinden çıkılmaz süreçlere hapsedildi. Genellikle acil ve stratejik konulara odaklanmak yerine süreçler ikincil baÅŸlıklarda boÄŸuldu ve reform önerileri tartışılmadan tarihin arÅŸivine kaldırıldı.

Reform için önce ilkeler ortaya koymalıyız. Nasıl bir reform olması gerektiÄŸinden önce bu ilkeleri belirlemeliyiz. Biz diyoruz ki, ‘Her ÅŸeyden önce ucu açık tartışma süreçlerini bir kenara bırakalım.’ Kendi dar çıkarları yerine BM sistemini kökünden dönüştürecek gerçek bir reformcu tavır geliÅŸtirelim ve kısır tartışmalardan uzak stratejik hedeflere odaklanmaya çalışalım. Ancak o zaman imtiyazlardan arınmış, adil ve sürdürülebilir bir gündem inÅŸa etmek mümkün olacaktır. Ortaya atılacak teklifin kapsamlı, kökten ve devrimci bir teklif olması gerektiÄŸini düşünüyoruz. Ä°kincil konularda boÄŸulmak yerine tek bir konu etrafında birleÅŸmeyi saÄŸlayacak bir çerçevede olmalıdır. En önemli baÅŸlığı belirleyip o baÅŸlık üzerinden yeni bir gündem oluÅŸturmayı becerebilmelidir.”

Bununla birlikte adalet ve eÅŸitlik ilkesini merkeze alan bir yaklaşım benimsenmesini önerdiklerini dile getiren ErdoÄŸan, adil ve sürdürülebilir bir BM’nin, hem her devletin adil temsilini saÄŸlamak hem de uluslararası sistemdeki güç dengelerini yansıtmakla ancak mümkün olabileceÄŸine dikkati çekti.

ErdoÄŸan, “Yani hem adalet hem de güç dengesini kurmak gerekir. Bu amaçla üretilebilecek iÅŸleyebilir çözüm için Genel Kurul ile Güvenlik Konseyi arasındaki iliÅŸkinin de artık samimiyetle masaya yatırılması gerektiÄŸini ileri sürüyoruz. Genel Kurulu yasa koyucu, Güvenlik Konseyi’ni de icracı bir yapıya sokmadan ne adalet saÄŸlanır ne de BM kendini kurtarabilir. Güvenlik Konseyi üyelerinin daimi ve sınırsız yetkilere sahip oldukları ve Genel Kurul’a hesap vermedikleri bir yapı sürdürülemez.” görüşünü paylaÅŸtı.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, Güvenlik Konseyi’nin, Genel Kurul’dan bağımsız olamayacağını vurgulayarak, ÅŸu konuya iÅŸaret etti:

“Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi arasındaki iliÅŸkiyi kurgulamak için atılacak stratejik adım ise öncelikle veto yetkisiyle yüzleÅŸmeyi gerekli kılmak zorundadır. Veto yetkisi ortadan kaldırılmadan hiçbir reform çabası baÅŸarılı olamayacaktır. Bu nedenle diÄŸer tüm konuları bir kenara bırakıp veto yetkisi üzerine odaklanmak ve bu konu baÅŸlığı etrafında uluslararası toplumu harekete geçirmek gerekir. DiÄŸer baÅŸlıklarla vakit ve çaba israf etmek ve çıkışı olmayan tartışmalarda savrulmak yerine asıl hedefe odaklanmak tek çıkar yoldur. EÄŸer BM’nin reformunda samimiysek ‘Dünya beÅŸten büyüktür’ ilkesini kabul etmemiz ve öncelikle bu imtiyazları kaldırmamız gerekecek.

Güvenlik Konseyi ile Genel Kurul arasındaki iliÅŸki, Genel Kurul lehine düzeltilmediÄŸi müddetçe herhangi bir reform çabası beklenen sonuçları vermez. Adalet ve iÅŸlevsellik ilkelerini yerine getiremez. Bu nedenle Güvenlik Konseyi’nin Genel Kurul’a baÄŸlı olması, oradan çıkması ve oraya hesap vermesi kadar doÄŸal bir siyasi ilke olamaz.”

“Biz bu millete, ‘ülkemizi sözü dinlenir, saygın bir güce dönüştüreceÄŸiz’ dedik”

Küresel sistemin bir dönüşümden geçtiÄŸi anımsatılarak, “Siz, Türkiye’yi nasıl konumlandırıyorsunuz?” soru üzerine ErdoÄŸan, ÅŸu düşünceleri aktardı:

“Türkiye olarak uluslararası sistem dönüşürken seyirci kalmak istemiyoruz. Biz, bu millete bir söz verdik. ‘Ãœlkemizi sözü dinlenir saygın bir güce dönüştüreceÄŸiz’ dedik. Ama aynı zamanda ‘Küresel vicdanın da sesi olacağız’ dedik. Bu nedenle de insani diplomasiye hep önem verdik. Salt kendi ulusal çıkarımız için deÄŸil, gerçekten samimi olarak bütün küresel meselelerde söyleyecek bir sözümüz ve çözüm önerimiz oldu. Bunları yaparken, insani anlayışımızdan hiç vazgeçmedik. Milli gelirine oranla en fazla yardım yapan ülke olduk. Salgın döneminde bütün ülkelerin içine kapandığı ve maskelere el konulduÄŸu dönemde, biz elimizdekileri ihtiyacı olan ülkelerle paylaÅŸtık. Bu bizim dış politikamızın felsefi özünü oluÅŸturuyor. Ama aynı zamanda gerçekçiliÄŸimizi hiçbir zaman kaybetmedik, kaybetmeyeceÄŸiz de.”

Erdoğan, yeni bir uluslararası düzen arayışının sadece dile getirilmediğini, bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını ifade etti.

Türkiye’nin, bu arayışı hep önemsediÄŸini ve önemseyeceÄŸini belirten ErdoÄŸan, ÅŸu bilgileri verdi:

“Türkiye olarak, BM’nin hem adil hem de güçlü bir yapı oluÅŸturmasının uluslararası düzenin meÅŸruiyeti ve sürdürülmesi için kaçınılmaz olduÄŸunu düşünüyoruz. Bu yönde atılacak adımlara destek olmak ve teklifleri açık yüreklilikle konuÅŸmak istiyoruz. İçine girdiÄŸimiz kritik süreç öylesine tehlikeli unsurlar barındırıyor ki, sonuçlarından bu sistemden en fazla faydalananlar dahil kimse kendini koruyamaz.

Ciddi küresel sorunlarla karşı karşıyayız. Terör, göç, iklim koÅŸulları, küresel ısınma, kuraklık, adaletsizlik, baÅŸarısız devletler gibi sorunlar karşımızda bütün çıplaklığıyla duruyor. Åžimdi bu tür sorunlara devletler arası çatışma ihtimali de eklenmiÅŸ durumda. Bununla birlikte yükselen toplumsal tepkiler, dışlayıcı milliyetçilik ve korumacılık, uluslararası barış ve istikrar ortamını tehdit ediyor. Adeta insanlık koÅŸar adım büyük bir kaosun, bir çatışmanın içine sürükleniyor. EÄŸer bu sorunları ÅŸimdi açık yüreklilikle konuÅŸmadan çözüm bulmazsak yarın çok geç kalmış olacağız. Ä°nsanlığın elinde bulunan tek araç, tüm sorunlarına raÄŸmen hala BM zeminidir. Bu nedenle BM’de kesinlikle ve acilen harekete geçilmelidir. Bizim önerimiz, BM sisteminin deÄŸiÅŸen dünya ÅŸartlarına uygun bir ÅŸekilde reformdan geçirilmesidir.”

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

MuÄŸla’da deprem

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.