09 Mayıs 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Bursa depreme hazır mı?

17 Ağustos Depremi'nin 23. yıldönümü dolayısıyla Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bursa İl Koordinasyon Kurulu tarafından basın açıklaması düzenledi.

Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve Türkiye’nin en büyük doÄŸal afet olaylarından biri olarak kayıtlara geçen 17 AÄŸustos 1999 Depremi’nin üzerinden 23 yıl geçti. 7.4 ÅŸiddetinde gerçekleÅŸen ve Marmara Bölgesi illerini etkileyen depremin 23. yıldönümünde çeÅŸitli anma etkinlikleri düzenledi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları BirliÄŸi Bursa Ä°l Koordinasyon Kurulu da 17 AÄŸustos Depremi’nin 23. yılında Bursa Akademik Odalar BirliÄŸi yerleÅŸkesinde basın açıklaması düzenliyor.

Düzenlenen basın açıklamasına TMMOB’ye baÄŸlı 21 meslek odasından temsilciler katıldı. Toplantıda TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu adına basın açıklaması, Mimarlar Odası Bursa Åžube BaÅŸkanı Åžirin Rodoplu ÅžimÅŸek tarafından yapılıyor.

Basın açıklamasından satır başları şöyle;

“17 AÄŸustos 1999 tarihinde KocaeliGölcük merkezli; büyüklüğü, etkilediÄŸi alanın geniÅŸliÄŸi, sebep olduÄŸu kayıplarla ülkemizin son yüzyılda yaÅŸadığı en büyük felaketlerinden olan Marmara Depremi’ nin ve ardından yaÅŸanan 12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nin üzerinden 23 yıl geçti.

DoÄŸu Marmara’nın tamamını etkileyen bu depremler, gerekli tedbirler alınmadığında doÄŸal afetlerin ne büyük toplumsal felaketlere dönüşebildiÄŸinin en acı örneÄŸi olarak tarihe geçti.

Yirmi binin üzerinde can kaybının yaÅŸandığı Marmara Depremlerinin ardından, 2011’de Van’da, 2019’da Ä°stanbul’da, 2020’de Manisa, Elazığ, Van ve İzmir’de meydana gelen depremler ise; yıkım ve kayıplara sebep olan yanlış planlama, kentleÅŸme ve yapılaÅŸma politikalarının yaÅŸanan acılara ve kayıplara raÄŸmen devam ettiÄŸini gösterdi.

Marmara Depremleri ile Van Depremi’nin ardından; mevcut yapılaÅŸmanın güvenli hale getirilmesi; tehlike arz eden yapıların tespit edilerek yenilenmesi gerekçeleri ile 2012 yılında Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun yürürlüğe kondu. 2016 yılında ise; uygulamaların ülke genelinde kamu denetimi olmaksızın ç uygulanabilmesi için; kamu düzeni ve güvenliÄŸi, yapı ve altyapı hasarları, kaçak yapılar da dönüşüm gerekçelerine dâhil edilerek 6306 Sayılı Kanunun Bakanlar Kurulunca uygun görülen her alanda uygulamasının önü açıldı.

“GEÇEN 23 YILDA BÄ°NALARIMIZ DEPREME DAYANIKLI HALE GETÄ°RÄ°LMEDÄ°”

Depremlerin yarattığı yıkımın ve yaÅŸadığımız toplumsal travmanın büyüklüğüne raÄŸmen, 17 AÄŸustos 1999’dan bu yana geçen 23 yıl boyunca deprem gerçeÄŸi ile gerçekten yüzleÅŸtiÄŸimiz, yeni depremlere hazırlanma konusunda yeterince mesafe kaydettiÄŸimiz söylenemez.

23 yılda afet riski olan yerleşim yerleri taşınmadı, binalarımız depreme dayanıklı hale getirilmedi, kent merkezlerinde gerektiği kadar deprem toplanma alanları oluşturulmadı, afet sonrası kapsamlı kriz yönetim senaryoları hazırlanmadı. Bu süre içinde imar planları depreme hazırlıklı şehirler yaratmaktan çok, kentsel rantın dağıtılması için bir araç olarak kullanıldı. Parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar, su havzaları ve dere yatakları yapılaşmaya açıldı.

Ãœlkemizdeki mevcut yapı stoÄŸunun yüzde 60’ının mimarlık ve mühendislik hizmeti almamış olmasına, 10 milyonun üzerinde yapının saÄŸlıksız ve afetlere karşı dayanıksız olmasına karşın; 2012 yılından bugüne kadar yalnızca 197 bin yapı (859 bin 114 bağımsız birim) için riskli yapı tespiti yapıldı ve bunlardan 165 bin yapı (767 bin 349 bağımsız birim) yıkıldı.

“20 YILDA 13 MÄ°LYONU AÅžKIN KONUT ÃœRETÄ°LDÄ°”

Son 20 yılda 2,7 milyar metrekare alan için inşaat izni verilerek 2 milyon 144 bin 656 yeni yapı ruhsatı düzenlendi; 13 milyon 348 bin 492 konut üretildi. Bunlardan kaçı doğru zemin etütleri, uygun mimarlık ve mühendislik proje süreçleri en nihayetinde de gerekli denetimi gördü, tartışılır!

1999 Marmara ve 2011 Van Depremlerinden daha önce çıkarılan imar afları kapsamındaki kaçak yapıların çoÄŸunun yıkılmasına ve binlerce yurttaşın hayatını kaybetmesine raÄŸmen; 2018 yılında ‘Ä°mar Barışı’ adı altında yeni bir imar affı yürürlüğe konuldu.

Afet riski altındaki alanlarda olup olmadıklarına, kıyı alanları, tarım arazileri, orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilip edilmediklerine bakılmaksızın; 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt belge bedeli alınarak riskli yapılar meşru hale geldi. Yapı güvenliği olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız bölüme kullanma izni niteliği taşıyan belge düzenlendi.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM, AMACINDAN SAPTIRILDI”

Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan ‘Kentsel Dönüşüm’ uygulamaları amacından saptırılarak inÅŸaat firmalarına kaynak aktarılmasının, kentsel rantların belli kesimlerde toplanmasının bir aracı haline getirildi. Kent merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaÅŸmaya açılarak afet sonrasında yaÅŸamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırıldı.

BoÄŸaziçi Ãœniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem AraÅŸtırma Enstitüsü tarafından 2019 yılında hazırlanan İstanbul Ä°li Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi sonuçlarına göre; Ä°stanbul bina stokunun yalnızca %30’u 2000 yılı sonrası inÅŸa edilmiÅŸtir. Olası bir depremde yaklaşık 194 bin binanın yıkılacağı veya oturulamayacak derecede hasar göreceÄŸi, 14 bin 150 can kaybının yaÅŸanacağı tahmin edilmektedir.

Raporda, 47 bin kişinin ağır yaralanacağı veya hastane şartlarında tedavi görmesi gerekeceği ve 640 bin hane yani yaklaşık 2 milyon kişinin acil barınmaya ihtiyaç duyacağı öngörülmektedir. Ancak, sağlık hizmetleri ve acil barınma için kullanılacak eğitim, sağlık ve spor tesislerinin; %50 sinin depremin etkisinin şiddetli olacağı bölgelerde bulunduğu, deprem sırasında işlevlerini devam ettirmesi zorunlu olan bu binaların hasar göreceği ve yapısal güvenliklerini koruyamayacakları belirtilmektedir.

Son yıllarda sıklıkla yaÅŸadığımız her deprem, 17 AÄŸustos 1999’da yaÅŸadığımız büyük felaketi çaÄŸrıştırmakta, depremin ülkemiz için ne kadar yakın bir tehlike olduÄŸunu hatırlatmaktadır. Mevcut durumda artan nüfus ve yapılaÅŸma nedeniyle yaÅŸanacak benzer bir felaketin sonuçlarının çok daha ağır olacağı ortadadır.

Devlet tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşullarında nitelikli yaşam çevreleri sağlamakla yükümlüdür. Salgın, afet ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için alınacak önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; afet yönetimi hakkında geliştirilecek politikaların bilim insanlarını, meslek odalarını, akademik kuruluşları ve ilgili uzmanlıkları dikkate alarak oluşturulması zorunludur. Bugüne kadar pek çok yurttaşın hayatına mal olmuş ve olmaya devam eden, büyük yıkımlara ve kayıplara sebep olan rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikaları terk edilmelidir.

Benzer felaketleri bir daha yaÅŸamamak için derhal adım atılmalıdır. Yapı denetimi sistemi TMMOB ve baÄŸlı odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. YapılaÅŸmadan kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi için doÄŸru ve yeterli bir ‘risk yönetim’ sistemi oluÅŸturulmalıdır.

Bölgesel ve kentsel ölçekte ‘sakınım planları’ hazırlanmalıdır. Ãœlke genelindeki yapılar incelenmeli, riskli yapılar tespit edilmeli ve güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boÅŸaltılmalıdır. Tüm yaÅŸam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliÄŸinde, insanların ihtiyaçları doÄŸrultusunda ve doÄŸayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli benimsenmelidir.

Bu vesileyle afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor; sahip olduğumuz mesleki uzmanlık ve toplumsal sorumluluklarımız kapsamında, doğal afetlerin tahribata ve can kaybına yol açmasının temelinde yer alan bilimsel kentleşme, mimarlık ve mühendislik ilkelerine aykırı uygulamalar karşısında mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz.

JMO: ÜLKEMİZDE DEPREMİ EN ÇOK YAŞAMA İHTİMALİ OLAN KENT BURSA

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Engin Er de toplantıda konuştu. Engin Er şunları söyledi;

“Türkiye depremsellik anlamında dünyadaki en önemli ülkelerden birisi. Ama ülkemizde de depremi en çok yaÅŸama ihtimali olan kentimiz Bursa. Depremin en yakın zamanda ve en fazla etkilemesi beklenen ilimiz Bursa. En fazla fay hattının geçtiÄŸi il Bursa. Ä°stanbul da bir deprem yaÅŸayacak, Marmara Denizi altından geçen fay hattından etkilenecek. Fakat bundan daha fazla risk taşıyan Ä°znik Fayı’nda 7’nin üzerinde ÅŸiddetle bir deprem bekleniyor. Aktif, diri bir fay hattı üzerindeyiz.

Bizim yapabileceğimiz şeyler var elbette. Çalıştaylar yapılmalı bu konuda. Ayrıca yapılan çalıştaylarda alınan kararların bir an evvel uygulamaya konulması lazım.

Bir mahallede yapılan kentsel dönüşüm yeterli olmaz. Bütüncül bir planlamaya ihtiyacımız var. Yapı Denetim Kanunu ve BüyükÅŸehir YönetmeliÄŸinin düzenlenmesi lazım.”

Ä°MO: BURSA’NIN DEPREM RÄ°SKÄ°NÄ° ORTAYA KOYAN ÇALIÅžMALAR YAPILMALI

İnşaat Mühendisleri Odası adına konuşan Ülkü Küçükkayalar ise şunları kaydetti;

“Artık bu konuda feryat ediyoruz. Depreme dayalı yapı yönetmeliÄŸinin ana unsuru inÅŸaat mühendisliÄŸi oluyor. Bu nedenle inÅŸaat mühendislerinin iyi yetiÅŸmiÅŸ insanlardan oluÅŸması gerekiyor. Meslek yasamız ve yetkin meslek yasamızın çıkarılmasını senelerdir talep ediyoruz. Artık son noktaya geldik.

Kentsel dönüşüm parsel bazında değil, kent planlarının bir parçası olarak ele alınmalıdır. Çok önemsediğimiz bir başka konu, şantiye şefliği konusu. Şantiye şefliğinin ayrı bir uzmanlık alanı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu, bir meslek alanıdır ve ayrıca meslek içi eğitimle desteklenmelidir. Yapı Denetim Yasası, ticari kaygılardan uzaklaştırılmalıdır. Proje denetimi de yapı denetiminden ayrılmalıdır.

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2023 yılında derhal güncellenmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Denetimsiz yapılar devam ettiği için bu acı tablonun daha da kötüleştiğini düşünüyoruz.

Olası bir depremde Bursa’nın deprem riskini, mevcut yapıların durumunu ortaya koyacak çalışmalar yapılmalıdır. Bunu senelerdir söylüyoruz. Ancak bir envanter henüz elimizde yok. Bu envanterini çıkarılmasında bizlerin her türlü kadrosunun hazır olduÄŸunu bildiriyoruz. Son olarak, insan hayatı deÄŸerlidir, denetimsizliÄŸe terk edilemez.”

EMO: OLASI BÄ°R DEPREM SONRASI ENERJÄ°NÄ°N NASIL SAÄžLANACAÄžI GÃœNDEMÄ°MÄ°ZDE OLMALI

Elektrik Mühendisleri Odası BaÅŸkanı Burak Özgen de “Genelde deprem konusunda fay hatları, binaların yapımı, yerleÅŸimi gibi konuları konuÅŸuyoruz. Fakat depremden sonra yapılan arama kurtarma faaliyetinde enerjinin nasıl saÄŸlanacağı konusu çok fazla gündeme gelmiyor. Elektrik kesintisi ve iletiÅŸimin kopması gibi arama kurtarma iÅŸlemlerini geciktirecek etkenler ortaya çıkabiliyor. Bu konuda da gerekli çalışmaların yapılması gerektiÄŸini düşünüyor, bizim meslek odaları olarak bu çalışmalara her zaman hazır olduÄŸunu söylüyoruz” diye konuÅŸtu.

MMO: KAMUSAL DENETÄ°M HAKKIMIZIN ARTTIRILMASI GEREKÄ°YOR

Makine Mühendisleri Odası BaÅŸkanı Ahmet Ä°hsan TaÅŸkınsel ise “Deprem, ülkemizin gerçeÄŸi. Bunu engelleyemiyoruz, bu bilimsel bir gerçek. Ama bunun sonuçlarını engelleyebiliriz. Odalar olarak bize düşen ÅŸey, kamusal denetim hakkının arttırılarak bize verilmesi. Çünkü biz kamu yararına çalışan örgütleriz. Hükümetin, yöneticilerin bu konuda bizlere daha fazla yetki vermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Åžanlıurfa’dan acı haber

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.