23 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri

Dünya’daki Resesyon Dış Ticaretimizi Nasıl Etkiler?

Tüm dünyanın resesyon haberleri ile çalkalandığı, faiz artışlarının başladığı, Çin’de kapanmaların tüm tedarik zincirini tekrar tekrar tehlikeye attığı bir dönemde dış talebin canlı olacağını beklemek mümkün değil.

Dün, Nisan ayı dış ticaret verileri açıklandı. Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracatımız neredeyse %25 artarak 23.4 milyar dolara ulaşmış. İthalatımızdaki artış ise daha çarpıcı. İthalat bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık %35 artışla 29.5 milyar dolar olarak kayıtlara geçmiş. Böylece dış ticaret açığı 6.1 milyar dolara ulaşmış. Geçen yıla göre artış %98. Ocak-Nisan dönemlerini karşılaştırdığımızda ise açık 14 milyardan 32.5 milyara çıkmış ki bu da yaklaşık %130’luk bir artış anlamına geliyor.

Ticaret Bakanı Sayın Muş, artan enerji maliyetlerine dikkat çekmiş. Doğalgaz fiyatında astronomik artışlar, petrol fiyatında Rusya-Ukrayna savaşı kaynaklı artışlar ithalat faturamızı artırıyor. Kesinlikle katılıyorum. Ancak Sayın Bakanın devamında Türkiye’de büyümenin ana unsurunun ihracat olacağı yolundaki açıklamalarına rezerv koymak istiyorum. Bunu da birkaç nedenle açıklayayım.

Öncelikle Türkiye’nin ihracatında ana belirleyici faktör dış dünyadaki talep durumu. Bu konuda daha önce de bahsettiğim çok yeni tarihli bir çalışma var. TCMB ekonomistlerinden Abdullah Kazdal ve Selçuk Gül’e ait. Aralık 2021’de yayımlanmış. Çalışmada Türkiye’nin ihracatında temel belirleyicinin yurt dışı gelir hareketleri olduğu sonucuna ulaşılmış. Tabii bu yeni bir bulgu da değil. Çalışmada bu bulguyu destekler bir literatür de var.

Tüm dünyanın resesyon haberleri ile çalkalandığı, faiz artışlarının başladığı, Çin’de kapanmaların tüm tedarik zincirini tekrar tekrar tehlikeye attığı bir dönemde dış talebin canlı olacağını beklemek mümkün değil.

Avrupa’da Resesyon Artık Çok Yakın

Avrupa, Rusya ve Ukrayna savaşından ve ardından gelen yaptırımlardan çok etkileniyor. AB, bu konuda yaptırımlar uygulayarak Putin’i sıkıştırmaya çalışıyor ama tabii bunun da bir maliyeti oluyor. Rusya’dan kömür ithalatına ambargo getirilmişti. Şimdi de petrole ambargo geliyor. Tabii bu karşı hamlelere de neden oluyor. Geçen hafta Rusya, doğal gaz ödemesi gelen Polonya ve Bulgaristan’dan Ruble ile ödeme yapmalarını istedi. Olumlu cevap alamayınca da gazı kesti. Şimdi benzer bir durumu diğer AB ülkelerinin yaşaması muhtemel.

Bu durumdan en çok etkilenecek ülkelerden biri de kuşkusuz Almanya olacak. Almanya petrolünün %25’ini ve doğal gazın %40’ını Rusya’dan alıyor. Ancak Almanya ödemeyi Euro ile yapacağını açıkladı. Rusya’nın doğal gaz akışını kesmesi halinde Almanya gerçekten zor bir durumda kalabilir. Almanya aldığı gazın üçte birini endüstri üretiminde kullanıyor. Gaz kesintisi olması halinde kimyasallar ve çelik sektörünün çok etkilenmesi tahmin ediliyor.

Rusya’nın gaz ambargosu uygulaması halinde Bundesbank kaybın 165 milyar Euro’yu bulabileceğini açıkladı. 2024’e kadar etkinin artarak 400 milyar Euro’ya ulaşabileceği tahmin ediliyor. Bu durumda Almanya’nın GSYH’sında %5’lik bir küçülme meydana gelebilecek. Almanya AB’nin en büyük ekonomisi Almanya’nın küçülmesi diğer AB ülkelerini de etkileyecek.

Çin’in Covid Stratejisi

Çin’in Covid kısıtlamaları ise hem Almanya’yı hem de diğer ülkeleri olumsuz etkiliyor. Çin Almanya’nın ve diğer AB ülkelerinin en önemli ticari partnerlerinden. Çin’de yaşanan sıkıntılar AB ülkelerinde üretimin aksamasına neden oluyor.

Diğer taraftan, Çin’de kapanmaların artması toplam talebin de düşmesine neden oluyor. Bu da tüm dünya ekonomileri için azalan bir talep anlamına geliyor. Yani diğer ülkelerin de büyümesini yavaşlatıyor.

ABD’de de Resesyon İhtimali Artıyor

FED’in artan enflasyon karşısında faiz artışını hızlandırması ve bilanço küçültmeye başlaması başta ABD olmak üzere tüm dünyada likiditenin daralmasına yol açacak. Her ne kadar ABD’de istihdam piyasasında işler iyi gitse, tüketim canlılığını sürdürse de bunların enflasyon yaratma potansiyeli var. Haliyle FED eğer enflasyon artarsa sıkılaşmayı daha da arttırabilir. Maalesef, tarihte yaşanan her ciddi FED sıkılaşmasından sonra bir resesyon gelmiş. Yani ABD’de bir resesyon ihtimali yüksek.

Türkiye’nin İhracatına Etkisi

Türkiye’nin en önemli ticari partnerlerinden biri olan AB ciddi resesyon riski ile karşı karşıya. Keza Almanya bizim en önemli ticari partnerimiz. Rusya ile AB arasındaki karşılıklı yaptırımlar sürdükçe Almanya’nın büyümeden yana olumlu bir gelişme göstermesini bekleyemeyiz. Yani en büyük pazarımız risk altında.

IMF Nisan Ekonomik görünüm raporunda küresel ekonomik büyüme beklentilerini %4.4’ten %3.6’ya çekti. AB özelinde beklentilerini ise %2.9’dan %1.1’e düşürdü. Rusya ve Ukrayna savaşını buna gerekçe gösterdi.

Diğer yandan ikinci büyük partnerimiz ABD’de bir sıkılaşma dönemine giriyor. Yani bu pazarımız da daralacak. İhracatımızı çeşitlendirebiliriz. Birleşik Arap Emirlikleri görüşmeye başladık. Ama ihracatımızın bu ülkelere yönelmesi bizim o pazarlarda yer bulmamız zaman alacaktır. Kısa vadede bu ülkeler ne AB’nin ne de özelde Almanya’nın yerini alamaz. Üstelik küresel olarak belirsizlikler artıyor ve tüm dünyada talebin düşmesi bekleniyor. Yani toplam talepte bir daralma olacak.

Özetle, öncelikle 2022 ve Rusya ile gerginliğin süreceği beklentisi ile 2023’te de dış talebin canlı olacağını beklemek hata olur. Dış talep yetersizken de ihracat ile büyüyeceğimizi beklemek iyi niyetli bir temenniden öteye gitmez maalesef…

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Merkez Bankası’nın Enflasyon Tahmini Tutacak mı?

HIZLI YORUM YAP