05 Aralık 2025 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

jojobet
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler
1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri

OVP açıklandı: Enflasyon 2027’de tek haneye düşecek

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026-2028 Orta Vadeli Program'a ilişkin, "Enflasyonun program sonunda tek haneye kalıcı inmesini hedefliyoruz. Türkiye ekonomisi, program dönemi sonunda çok daha güçlü bir tabloya kavuşacaktır." dedi.

Yılmaz, CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi’nde, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2026-2028 dönemini içeren Orta Vadeli Program’ı (OVP) açıkladı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli geliÅŸmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Hazırlık sürecinde ortak akıl ve katılımcı bir anlayışın esas alındığı programın, ilgili tüm taraflarla istiÅŸare edildiÄŸini aktaran Yılmaz, “CumhurbaÅŸkanımızın güçlü siyasi iradesiyle ortaya koyduÄŸumuz ve koordineli bir ÅŸekilde hayata geçirdiÄŸimiz ekonomi programımız baÅŸarıyla uygulanmaktadır. Bunun somut sonuçlarını da hep birlikte görüyoruz.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, geçen yıl eylül ayında uygulamaya konulan OVP’den bu yana küresel ve bölgesel düzeyde pek çok olumsuz geliÅŸmenin yaÅŸandığını, ticaret politikalarındaki belirsizliklerin tarihi zirvelerini gördüğünü, artan jeopolitik risklerle dünya genelinde büyüme görünümünün baskılandığını belirterek, “Bu dönemde yaÅŸanan pek çok menfi hadiseye raÄŸmen temel makroekonomik politika yaklaşımımız kararlılıkla sürdürülmüş, fiyat istikrarı, mali disiplin ve sürdürülebilir büyüme hedeflerimizden sapma olmamıştır. Bu dönemde ekonomimiz benzer ülkelere kıyasla olumlu ayrışmaya devam ederek, dış ÅŸoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ortaya koymuÅŸtur.” ifadesini kullandı.

“Türkiye ekonomisi dayanıklı ve dengeli görünümünü korumaktadır”

Programın ana odağında yer alan enflasyonla mücadele kapsamında geçiÅŸ sürecinin ardından Haziran 2024’ten itibaren kesintisiz bir dezenflasyon sürecine girildiÄŸini vurgulayan Yılmaz, bu dönemde olumsuz dışsal koÅŸullar ve konjonktürel geliÅŸmelere raÄŸmen süreci kararlılıkla sürdürdüklerini ve enflasyon oranının, toplam 42,5 puanlık önemli bir gerileme gösterdiÄŸini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyon beklentileri ve ana eğilim göstergelerindeki iyileşmeyle, eylül ayı ve yılın geri kalanında da dezenflasyon sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesini beklediklerini söyledi.

“Dünya genelinde enflasyonla mücadele politikalarının devamı ve parasal gevÅŸeme döngüsünün ötelenmesiyle görece sıkı seyreden finansal koÅŸullar, zayıf seyreden dış talep ve artan jeopolitik gerilimler gibi pek çok olumsuz geliÅŸmeye raÄŸmen Türkiye ekonomisi dayanıklı ve dengeli görünümünü korumaktadır” diyen Yılmaz, ekonominin, 2024 yılı genelinde dezenflasyon sürecine uyumlu ÅŸekilde ılımlı seviyelerde ve dengeli ÅŸekilde yüzde 3,3 oranında büyüme kaydettiÄŸini ve 15 yıl boyunca kesintisiz büyümesini sürdürdüğünü ifade etti.

Yılmaz, bu yılın ilk yarısı itibarıyla milli gelir büyümesinin, dezenflasyon politikalarının bir yansıması olarak yüzde 3,6 oranında ılımlı seyrettiÄŸi bildirerek, 2024 yılı haziran ayında cari iÅŸlemler açığının 20,2 milyar dolara gerilediÄŸini, milli gelirin yüzde 1,7’sine düştüğünü, bu olumlu durumun 2025 yılına da taşındığını ve haziran itibarıyla 18,9 milyar dolara gerileyen cari iÅŸlemlerin açığının milli gelire oranının yüzde 1,3’e kadar düştüğünü vurguladı.

“Yüksek gelirli ülkeler grubuna adını yazdıran bir Türkiye’ye ulaÅŸmış olacağız”

“Ülkemizin dış denge görünümünde önemli bir güçlenmeye iÅŸaret eden düşük cari iÅŸlemler açığı, ekonomimizin dış finansman ihtiyacının belirgin ÅŸekilde azaldığını ortaya koymaktadır. Bu olumlu görünüm, yeni OVP dönemi için de atılacak yapısal adımlarla daha da pekiÅŸtirilecek ve kalıcı hale getirilecektir” ÅŸeklinde konuÅŸan Yılmaz, son iki yıl içerisinde, KKM hesaplarının toplam mevduat içindeki payının yüzde 26,2’den yüzde 1,7’ye kadar gerilediÄŸini, KKM hesaplarının açma ve vadesinin uzatılması uygulamasının 23 AÄŸustos itibarıyla sonlandırılmasıyla 2026 içinde bu hesapların tamamen kapanacağını belirtti.

Cevdet Yılmaz, son iki yılda brüt rezervlerin yaklaşık 80 milyar dolar arttığını, böylece rezervlerin aÄŸustos ayı sonu itibarıyla 178,4 milyar dolar seviyesine ulaÅŸtığını, ekonomide saÄŸlanan kazanımlar sayesinde risk priminin de 700’lü seviyelerden 5 Eylül itibarıyla 270 seviyesinin de altına gerilediÄŸini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enflasyonda kesintisiz düşüş, büyümede dengelenme, cari açıkta iyileÅŸme, Türk lirasına artan güven, tarihi yüksek rezervler, gerileyen risk primi ve depremin etkisine raÄŸmen iyileÅŸen bütçe görünümüyle, ekonomi politikalarımızın somut ve kalıcı sonuçlar üretmeye baÅŸladığı net bir ÅŸekilde görülmektedir. Kararlılıkla uyguladığımız politikalar sayesinde, Türkiye Yüzyılı’na yaraşır bir ÅŸekilde tarihe geçen bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu çerçevede, 2025 yılını tamamlarken, programımızın en temel performans göstergeleri olarak, ilk defa 1,5 trilyon doları aÅŸan bir milli gelir büyüklüğüne sahip olacağız, yine ilk defa kiÅŸi başına 17 bin doların üzerine çıkan bir milli gelirimiz söz konusu ve yine ilk defa, Dünya Bankasınca yapılan sınıflandırmaya göre yüksek gelirli ülkeler grubuna adını yazdıran bir Türkiye’ye ulaÅŸmış olacağız. Bu yıl sonu itibarıyla bu rakamlar gerçekleÅŸmiÅŸ olacak. Gelecek yıl bu rakamları tabii ki kesinleÅŸmiÅŸ bir ÅŸekilde görmüş olacağız.

Böylece ülkemiz 2025 yılı sonu itibarıyla dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi konumunda olacak. 2002 yılında dünyada 21’inciydik nominal dolar bazında. Bugün 16’ncıyız. İleride daha iyi sıralara da yükseleceÄŸiz. Satın alma gücü paritesiyle bakarsanız bu sıralamalarımız çok daha iyi bir noktada. 2002 yılında 239 milyar dolar hacme ve kiÅŸi başı 3616 dolar gelire sahip bir ülkeden bugün ulaÅŸtığımız bu rakamlar, sadece ekonomimizin gücünü deÄŸil, milletimizin azmini ve kararlılığını da göstermektedir. Bu büyük atılımın temelinde güçlü ve kararlı liderlik, siyasi istikrar ve programlı çalışma anlayışı yatmaktadır.”

“Temel emtia kalemlerinde yatay ve ılımlı bir seyir beklenmektedir”

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son tahminlerine göre 2024 yılında yüzde 3,3 olarak kaydedilen küresel büyümenin, 2025’te yüzde 3’e, 2026’da ise yüzde 3,1 seviyesine gerilemesinin beklendiÄŸini aktaran Yılmaz, 2027 ve 2028 yıllarında ise büyümenin yüzde 3,2 civarında dengeleneceÄŸinin öngörüldüğüne iÅŸaret etti.

Yılmaz, 2024’te yüzde 3,5 oranında büyüyen dünya ticaret hacminin 2025’te tarife artışları devreye girmeden öne alınan talep nedeniyle yıl genelinde yüzde 2,6 arttıktan sonra 2026’da yüzde 1,9’a kadar gerilemesinin beklendiÄŸini dile getirerek, “Dolayısıyla zayıf büyüme görünümü artan korumacılıkla baskılanmakta, büyüme ile ticaret arasındaki makas ciddi ÅŸekilde açılmaktadır.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Cevdet Yılmaz, son yıllarda enerji ve gıda fiyatlarında yaÅŸanan sert dalgalanmaların, hem küresel enflasyon üzerinde baskı oluÅŸturduÄŸuna hem de enerji ithalatçısı konumundaki ülkeleri, dolayısıyla Türkiye’yi doÄŸrudan etkilediÄŸine dikkati çekerek, ÅŸunları kaydetti:

“IMF projeksiyonlarına göre, 2025-2026 döneminde hem enerji hem de diÄŸer temel emtia kalemlerinde yatay ve ılımlı bir seyir beklenmektedir. Emtia fiyatlarındaki ılımlı seyir, ülkemiz açısından pozitif bir dışsal koÅŸul sunmaktadır. Zira söz konusu istikrarlı görünüm, hem maliyet baskılarını azaltmakta hem de makroekonomik dengelenmeyi kolaylaÅŸtırmaktadır. Dolayısıyla enflasyonla mücadelemizi desteklemekte ve cari iÅŸlemler dengesini iyileÅŸtirmektedir.”

Ekonomik hedefleri gerçekçi varsayımlar ve saÄŸlam temeller üzerine inÅŸa ettiklerine dikkati çeken Yılmaz, programın temel hedeflerinden birini, dezenflasyon süreciyle uyumlu ve sürdürülebilir bir büyüme patikasının oluÅŸturduÄŸunu, 2024’te yüzde 3,3 seviyesinde gerçekleÅŸen büyümenin, 2025’te aynı düzeyde kalmasını öngördüklerini söyledi.

Dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümler hayata geçtikçe büyümenin de kademeli olarak güçleneceÄŸini vurgulayan Yılmaz, “Bu kapsamda, 2026 yılında büyümenin yüzde 3,8’e, 2027’de yüzde 4,3’e ve 2028’de yüzde 5’e ulaÅŸmasını hedefliyoruz.” ifadesini kullandı.

Yılmaz, programın ilk yılından itibaren sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı ÅŸekilde düşürürken büyümeden de taviz vermeyen bir yol haritası çizdiklerini ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde enflasyonu kalıcı tek haneli seviyelerine düşürürken büyüme potansiyelimizi de dönüşüm adımlarıyla kademeli bir ÅŸekilde yukarıya taşıyacağız. Tüketimi saÄŸlıklı bir seviyede sürdürürken katma deÄŸeri yüksek bir ekonomiyi inÅŸa etmeyi, özellikle de toplam faktör verimliliÄŸiyle kalıcı, sürdürülebilir, istikrarlı bir büyümeyi saÄŸlamayı hedefliyoruz. Türkiye ekonomisi, önümüzdeki üç yıllık dönemde güçlenen potansiyeliyle hem fiyat istikrarını saÄŸlayacak hem de istikrarlı bir ÅŸekilde büyümeye devam edecektir.” diye konuÅŸtu.

Büyüme hedefi kadar öncelik verdikleri bir diğer temel alanın ise istihdam olduğunun altını çizen Yılmaz, istihdamın yalnızca ekonomik bir gösterge olmanın ötesinde, toplumun refah düzeyini doğrudan etkileyen, kapsayıcı kalkınmanın temel unsurlarından birisi olduğunu dile getirdi.

Yılmaz, 2024 itibarıyla yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleÅŸmesini bekledikleri iÅŸsizlik oranının 2025’te yüzde 8,5’e, 2026’da yüzde 8,4’e, 2027’de ise yüzde 8,2’ye gerilemesini öngördüklerini belirterek, “2028 yılında ise tarihimizde ilk defa iÅŸsizlik oranının yüzde 8’in altına inmesi hedefliyoruz. Bu dört yıllık dönemde ekonomimize yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam kazandırarak, iÅŸ gücü piyasasına daha fazla bireyin katılımını saÄŸlamayı ve toplumsal refahı artırmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde, sadece sürdürülebilir büyüme performansıyla deÄŸil, aynı zamanda güçlü istihdam kapasitesi ve kapsayıcı kalkınma yaklaşımıyla da ön plana çıkan bir yapı arz etmektedir.” dedi.

Enflasyonda düşüş hedefi

“Milletimizin sorunu neyse bizim de sorunumuz odur, milletimizin önceliÄŸi neyse hükümet olarak bizim de önceliÄŸimiz odur.” diyen Yılmaz, şöyle devam etti:

“Türkiye ekonomisinin temel önceliÄŸi olan enflasyonla mücadelede kararlı ve bütüncül bir yaklaşımla yolumuza devam ediyoruz. 2024 yılında yüzde 44,4 seviyesinde gerçekleÅŸen enflasyonun, 2025 yılında yüzde 28,5’e, 2026’da yüzde 16’ya, 2027’de yüzde 9’a ve 2028 yılında ise yüzde 8 seviyelerine gerileyerek, program dönemi sonunda tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedeflemekteyiz. Bu görünüm yalnızca fiyat istikrarına ulaÅŸma yolunda önemli bir aÅŸamaya iÅŸaret etmekle kalmamakta, aynı zamanda vatandaÅŸlarımızın alım gücünün korunması, gelirin adil paylaşımı, ekonomik güvenin güçlenmesi ve yatırım ortamının iyileÅŸtirilmesi açısından da kritik bir zemin saÄŸlamaktadır.

GeçtiÄŸimiz iki yıllık dönemde bu doÄŸrultuda önemli ilerlemeler kaydettik. 2023 yılında yüzde 65 seviyesinde gerçekleÅŸen enflasyon, 2024 sonunda yüzde 44 düzeyine gerilemiÅŸtir. 2025 yılında ise bu oranın yıl sonunda yüzde 30’un altına düşmesini bekliyoruz. Tek haneli enflasyon hedefimize yönelik olarak uygulamakta olduÄŸumuz sıkı, kararlı ve koordineli politikaların önümüzdeki dönemde de aynı disiplinle sürdürüleceÄŸinin altını buradan çizmek isterim. Bu kapsamda, enflasyonda kalıcı düşüşü saÄŸlayarak fiyat istikrarını tesis etme yönündeki kararlılığımızdan hiçbir ÅŸekilde taviz verilmeyecektir.”

Cevdet Yılmaz, 2023 itibarıyla milli gelire oranla yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleÅŸen cari iÅŸlemler açığının, 2024’te yüzde 0,8’e kadar gerilemesinin önemli bir iyileÅŸmeye iÅŸaret ettiÄŸini vurgulayarak, “Bu gerçekleÅŸme programda öngördüğümüz yüzde 1,7’lik tahminin oldukça altında kalmış ve dış denge açısından olumlu bir görünüm saÄŸlamıştır. 2025 yılında da benzer bir tablo görüyoruz. Programda cari iÅŸlemler açığımızın yüzde 2 civarında olacağını tahmin etmiÅŸtik. GerçekleÅŸme tahminimiz ise ÅŸu anda yüzde 1,4 seviyesini göstermektedir.” ifadelerini kullandı.

“Hızlı bir mali konsolidasyon gerçekleÅŸtirmeyi hedefliyoruz”

Bu dönemde özellikle ihracatta pazar çeÅŸitliliÄŸinin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüşün cari dengeye olumlu katkı saÄŸladığını anlatan Yılmaz, “2026 ve 2027 yıllarında cari iÅŸlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,2 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. 2028 yılı itibarıyla ise bu oranın yüzde 1 düzeyine kadar inmesi öngörülmektedir. Cari iÅŸlemler dengemizde saÄŸlayacağımız iyileÅŸme, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını da önemli ölçüde azaltacak, dış dengenin sürdürülebilir bir ÅŸekilde yönetilmesini saÄŸlayacaktır. 2026-2028 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’da, hızlı bir mali konsolidasyon gerçekleÅŸtirmeyi hedefliyoruz.” diye konuÅŸtu.

Afet sonrası dönemde devam eden ihtiyaçlar süratle karşılanmaya devam edilirken personel giderlerinden sosyal güvenlik harcamalarına varıncaya kadar ilave tedbirlerin etkisiyle mali duruÅŸu daha sıkı hale getirmeyi öngördüklerini aktaran Yılmaz, “Bütçe açığının milli gelire oranı 2025 yılında yüzde 3,6, 2026 yılında yüzde 3,5, dönem sonunda ise yüzde 3’ün altında öngörülmektedir. Geçici nitelikte olan deprem harcamaları azaldıkça, bütçe açığının oranı düşmekte, AB Maastricht kriterleriyle uyumlu hale gelmektedir. Nitekim dönem sonunda yüzde 3’ün altında bir bütçe açığıyla bunu saÄŸlamış oluyoruz. Birçok AB üyesi ülkenin bugün bu oranı saÄŸlayamadığının da altını çizmek isterim.” dedi.

“Türkiye daha güçlü bir konuma yükselecek”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şu açıklamalarda bulundu:

“İzlenen politikalar ve saÄŸlanacak kazanımlarla Türkiye ekonomisi, program dönemi sonunda çok daha güçlü bir tabloya kavuÅŸacaktır. Hedeflerimize doÄŸru kararlılıkla ilerledikçe, 2028 yılının sonunda makroekonomik istikrarın kalıcı ÅŸekilde saÄŸlandığı, sürdürülebilir büyümenin tesis edildiÄŸi bir ekonomik yapının inÅŸa edildiÄŸini göreceÄŸiz. Böylelikle dönem sonunda yani 2028 perspektifinde ilk defa milli gelirimiz 1,9 trilyon dolara yaklaÅŸmış olacak. KiÅŸi başına düşen gelirimiz 21 bin dolar seviyelerine yükselecek. İhracatımız 300 milyar doları aÅŸacak. Turizm gelirimiz 75 milyar dolara ulaÅŸacak. 2,5 milyon ilave istihdamla iÅŸsizlik rakamı ilk defa yüzde 8’in altını görmüş olacak ve en önemlisi tek haneli enflasyonla fiyat istikrarı kalıcı bir ÅŸekilde saÄŸlanmış olacaktır. Tüm bu hedefler elbette sadece rakamlardan ibaret deÄŸildir. Bunlar, milletimizin refahını yükseltmenin, ekonomimizi daha dayanıklı, daha kapsayıcı ve daha güçlü kılmanın göstergeleridir. İnanıyoruz ki Türkiye, saÄŸladığı siyasi istikrar ve güven ortamıyla, önümüzdeki dönemde kararlılıkla uygulanmaya devam edilecek politikalar sayesinde hem içeride hem de küresel ölçekte çok daha güçlü bir konuma yükselmiÅŸ olacaktır.”

Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, sadece niceliksel büyümeyi değil, kaliteli ve verimliliğe dayalı sürdürülebilir bir büyüme patikasını esas alması gerektiğine işaret eden Yılmaz, bu kapsamda, toplam faktör verimliliğini artıracak yapısal reform alanlarına odaklandıklarını, üretim kapasitesini enflasyonist baskı oluşturmadan artıracak politikaları kararlılıkla hayata geçirdiklerini söyledi.

Sanayinin dönüşümünü yüksek katma deÄŸerli ve teknoloji yoÄŸun üretime dayalı olarak hızlandırdıklarını aktaran Yılmaz, “AR-GE ve yenilikçilik ekosistemimizi güçlendirmeyi, ekonomik güvenliÄŸimizi ve sürdürülebilir büyümemizi tesis edecek ÅŸekilde her zamankinden de fazla önceliklendiriyoruz. Yapay zeka, yarı iletkenler, savunma sanayi, biyoteknoloji ve uzay teknolojileri gibi stratejik alanlarda özel sektör yatırımlarını destekleyici mekanizmaları güçlendiriyoruz. Bu sayede giriÅŸimcilik altyapımızı daha etkin hale getiriyor ve toplam faktör verimliliÄŸini artırıyoruz. İklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ile mücadelede yeÅŸil dönüşümün, aynı zamanda verimlilik artışlarına da önemli katkı saÄŸladığından hareketle düşük karbonlu üretim modelleri, döngüsel ekonomi uygulamaları ve yenilenebilir enerji yatırımları ile üretim maliyetlerini düşürüp, dış enerji bağımlılığımızı azaltarak cari dengeye katkı saÄŸlamayı hedefliyoruz.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, dijital dönüşümü hızlandırarak özellikle KOBİ’lerin rekabet gücünü artırmayı önceliklendirdiklerini belirterek, 5G, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi ileri teknolojilerin üretim süreçlerine entegrasyonunu saÄŸladıklarını, emek ve sermaye verimliliÄŸinde önemli artışlar hedeflediklerini ifade etti.

Beşeri sermayeyi güçlendirmenin verimliliğe dayalı büyümenin temel unsuru olduğunu anlatan Yılmaz, bu kapsamda mesleki ve teknik eğitimin kalitesini artırmayı, genç nüfusu kritik teknoloji alanlarında istihdama yönlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Beceri uyumu programlarıyla iÅŸ gücünün dönüşümünü desteklediklerini dile getiren Yılmaz, “Üretim ve ticaretin fiziksel altyapısını güçlendirmek üzere organize sanayi bölgeleri, lojistik merkezler ve demiryolu ulaşımı baÅŸta olmak üzere ulaÅŸtırma hatlarını bütünleÅŸik bir anlayışla ele alıyoruz. Enerji ve lojistik maliyetlerini azaltmayı, rekabetçiliÄŸimizi artırmayı, verimlilik artışını destekleyen saÄŸlam bir altyapı oluÅŸturmayı hedefliyoruz.” dedi.

Cevdet Yılmaz, modern tarım üretim tekniklerini yaygınlaştırmayı, su gibi kısıtlı doğal kaynakları etkin kullanmayı önceliklendirdiklerini, akıllı tarım uygulamaları, sulama verimliliği ve girdi optimizasyonu ile tarımda verimliliği artırarak sektörel dönüşümü sürdürdüklerini kaydetti.

Yeni dönemde istihdam politikalarının, 4 temel öncelik etrafında şekilleneceğini belirten Yılmaz, bunların, güvenceli esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, işgücüne katılım oranlarının güçlü şekilde artırılması, beceri uyumunun güçlendirilmesi ve atıl işgücünün üretken istihdama yönlendirilmesi olduğunu söyledi.

Yılmaz, program döneminde uzaktan, hibrit ve proje bazlı çalışma modellerinin net tanımlara kavuşturularak sosyal taraflarla istişare içinde düzenleneceğini belirtti.

Kadınlar, gençler ve engelliler başta olmak üzere işgücüne katılımda güçlük yaşayan bireyler için hedefli programların devreye alınacağını anlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:

“Kadın istihdamı açısından eriÅŸilebilir bakım hizmetlerinin yaygınlaÅŸtırılması öncelikli adımlarımız arasındadır. Nitekim daha geçenlerde Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın imzasıyla kreÅŸ konusunda bir genelge yayınladık. Tüm Türkiye’de adeta seferberlik içinde bu alanda altyapıyı geliÅŸtirmeye kararlıyız. Hayat boyu öğrenme yaklaşımı temelinde, müfredatlar ve programlar iÅŸ dünyasıyla birlikte yeniden tasarlanacak, stratejik alanlara yönelik programlar, aynı zamanda mesleki ve teknik eÄŸitimde iÅŸbaşı uygulamaları ve staj imkanları geniÅŸletilecektir. Atıl iÅŸ gücünün üretime kazandırılması amacıyla çok yönlü politikalar izlenecektir.”

Yılmaz, son dönemde atıl iÅŸ gücü konusunda dünya genelinde yükseliÅŸ trendi olduÄŸunu belirterek, “Bunu ilk defa programda geniÅŸ bir baÅŸlık olarak ele almış durumdayız. Sadece iÅŸsizliÄŸe deÄŸil atıl iÅŸ gücüne de dikkatle bakıyoruz.” dedi.

Fiyat istikrarı

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, fiyat istikrarının bu yılki Orta Vadeli Program’ın ana odağını oluÅŸturduÄŸuna dikkati çekerek, kalıcı tek haneli enflasyon hedefi doÄŸrultusunda uygulanacak politikaların üç temel eksene odaklandığını söyledi.

İlk olarak, makroekonomik politika güçlü eşgüdümünün sürdürülmesinin en temel öncelikleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Enflasyon hedeflemesi çerçevesinde para politikasına, maliye ve gelirler politikalarıyla tam bir uyum içinde destek saÄŸlanmaya devam edilecek, Merkez Bankası hedeflere yönelik tüm araçlarını kararlılıkla kullanırken, iletiÅŸim stratejileri dahil her alanda istikrarlı görünüm güçlendirecektir. İkinci olarak, arz yönlü politikaların desteklenmesi kapsamında tarımdan gayrimenkule, perakendeden enerjiye kadar her alanda üretim kapasitesini artıracak, arz güvenliÄŸini güçlendirecek adımlar atacağız. Bu konuda özellikle iki alanı çok daha öncelikli görüyoruz. Biri gıda diÄŸeri sosyal konut. Özellikle kiralardaki direncin kırılması ve sosyal adalet açısından sosyal konut projesini çok önemli görüyoruz ve bu yıl sonunda inÅŸallah Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığımız kapsamlı bir programı kamuoyu ile paylaÅŸmış olacak.”

Yılmaz, gıda konusunda da sulamaların önceliklendirilmesinden soğuk zincir projelerinin desteklenmesine, birçok boyutu itibarıyla gıda arzını artırmaya dönük politikaların öncelikli konular arasında yer almaya devam edeceğini dile getirdi.

Son olarak, yönetilen ve yönlendirilen fiyatların hedeflerle uyumunu gözetmeye devam edeceklerinin altını çizen Yılmaz, “Dezenflasyon sürecimizi yalnızca para politikası araçlarıyla deÄŸil, makro politikaların güçlü eÅŸgüdümü ve arz yönlü tedbirlerle destekleyeceÄŸiz. Böylece kalıcı fiyat istikrarı hedefimize ulaÅŸacağımıza inancımız tamdır.” diye konuÅŸtu.

Makrofinansal istikrar

Makrofinansal istikrarın kalıcı fiyat istikrarını destekleyen, ekonominin önemli dayanak noktaları arasında yer aldığını belirten Yılmaz, Türk lirası mevduatın payının artırılması ve vadesinin uzatılmasına yönelik politikaların yanı sıra iç talebi dengelemek, enflasyon beklentilerini çıpalamak ve cari işlemler açığını azaltmak amacıyla kredi gelişimini takip etmeyi ve üretimi önceleyecek reel sektör finansmanı yoluyla para politikasını desteklemeyi sürdüreceklerini bildirdi.

Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Makro düzeyde baktığımızda finansal ÅŸartlar açısından reel sektör için finansal koÅŸulların iyileÅŸeceÄŸi bir döngü içindeyiz. Önümüzdeki süreçte geçmiÅŸte yaÅŸadıklarımızla mukayese ederseniz daha elveriÅŸli bir ortam olacağını söyleyebilirim. Makro düzeydeki bu iyileÅŸmeye ilave olarak, selektif bazda politikalarımızın ana çerçevesini ve istikametini bozmadan reel sektörümüzün yanında olmaya, özellikle emek yoÄŸun, daha hassas sektörleri desteklemeye devam edeceÄŸimizi yine ifade etmek isterim.

Bankacılık düzenlememizin uluslararası düzenlemelere uyumunu saÄŸlamaya devam edecek, banka dışı finansal sektör ve ödeme ile elektronik para kuruluÅŸlarına yönelik düzenleme çalışmalarını sürdüreceÄŸiz.”

Sermaye piyasalarının etkin işleyişini güçlendirmeye yönelik çalışmaların hayata geçirileceğini, piyasaların derinleşmesi ve yatırımcı tabanının genişlemesi için yeni ürünler geliştirileceğini ifade eden Yılmaz, katılım finansın potansiyelini harekete geçirmek üzere kurumsal dönüşümü gerçekleştirilerek sektörün gelişimini desteklemeyi sürdüreceklerini söyledi.

Yılmaz, katılım esaslı sigorta ve banka dışı finansal kuruluşlarda düzenleme çalışmaları yapmayı öngördüklerini dile getirerek, şu bilgileri paylaştı:

“Sigortacılık sektörü mevzuatını iyileÅŸtirecek, dijital sigortacılık ve sigortacılık teknolojileri uygulamalarının mevzuat altyapısını oluÅŸturacağız. Ülkemizin sürdürülebilir finans kaynaklarından daha fazla yararlanması için çalışmalar yürütecek, yeÅŸil finans stratejisi ve eylem planını uygulamaya koyacak, yeÅŸil ve sürdürülebilir borçlanma araçlarına yönelik rehberliÄŸi güçlendireceÄŸiz. Mali piyasalarımızda finansal teknolojileri geliÅŸtirmeye, dijitalleÅŸmenin imkanlarından yararlanmaya devam edeceÄŸiz.”

Ödemeler dengesi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ödemeler dengesini kalıcı biçimde güçlendirmek, yatırım, istihdam, üretim ve nihayetinde ihracat odaklı büyümeyi sürdürülebilir kılmak için altı temel başlığa odaklandıklarını ifade etti.

Öncelikle, ihracatta yeni ürün ve pazar çeşitliliğini artırarak daha geniş bir coğrafyaya daha katma değerli ürünlerle ulaşmayı hedeflediklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“İhracatın finansmanında firmalarımıza uygun maliyetli kaynak saÄŸlayarak özellikle teknoloji yoÄŸun, yeÅŸil ve dijital dönüşüm yatırımlarını destekleyecek, rekabetçiliÄŸimizi artıracağız. Ticaret diplomasisinde, mevcut anlaÅŸmaları derinleÅŸtirirken yeni pazarlara yönelik anlaÅŸmalarla ihracatçılarımızın önünü açacağız.

Arz güvenliÄŸinde enerjiden kritik madenlere kadar dışa bağımlılığımızı azaltacak, Türkiye’yi bölgesel bir enerji ticaret merkezi haline getirecek adımları hızlandıracağız. Hizmet ihracatında turizm, taşımacılık, biliÅŸim, saÄŸlık, eÄŸitim gibi alanlarda markalaÅŸarak, 300 milyar doları aÅŸan mal ihracatı hedefimizi 150 milyar dolarlık hizmet ihracatı hedefimizle destekleyeceÄŸiz.”

Yılmaz, sürdürülebilir büyümenin en kritik alanlarından biri olarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamında dört temel başlığa odaklandıklarını söyledi.

Düzenleyici çerçevenin iyileÅŸtirilmesiyle, yatırımcıya öngörülebilirlik saÄŸlayacak, yatırım süreçlerinde güvenceyi artıracak mekanizmaları devreye alacaklarını, uyuÅŸmazlıkların hızlı çözümü için hukuki ve dijital altyapıyı güçlendireceklerini vurgulayan Yılmaz, “İş ve yatırım süreçlerinin iyileÅŸtirilmesinde, ÅŸirket kurma ve tasfiye iÅŸlemlerini hızlandırıyor, izin ve ruhsat süreçlerini dijital platformlara taşıyarak zaman ve evrak maliyetini asgariye indiriyoruz.” dedi.

Yılmaz, rekabetçi yeni yatırımlar için, hayata geçirilen yeni yatırım teÅŸvik sistemiyle stratejik ve büyük ölçekli yatırımlara özel tahsis modellerini etkin bir ÅŸekilde uygulayacaklarını ifade ederek, “Yatırım yeri arzını artırıyor, yatırım envanteri oluÅŸturarak özel sektör yatırımlarına destek oluyoruz. İkiz dönüşüm odaklı yatırımlarda ise yeÅŸil ve dijital dönüşümü destekleyen projeleri önceliklendiriyor, yerli tedarik zincirlerini güçlendirerek KOBİ’lerimizin bu zincirlere daha güçlü ÅŸekilde dahil olmasını saÄŸlıyoruz.” deÄŸerlendirmesini yaptı.

Kamu maliyesi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, kamu maliyesinde temel önceliğin, mali disiplini korurken, etkinlik ve verimliliği artırmak olduğunu bildirdi.

Bu çerçevede altı ana başlığa odaklandıklarına işaret eden Yılmaz, harcamalarda etkinlik çerçevesinde, kamu kaynaklarını daha verimli kullanma, gereksiz harcamaları tasfiye etme, tasarruf odaklı adımlar atma çabasının süreceğini söyledi.

Yılmaz, afetlere dirençli yapının finansmanı amacıyla, riskli bölgelerde kentsel dönüşümü hızlandıracaklarını ve afet sigortasını yaygınlaştıracaklarına dikkati çekti.

Ekonominin saÄŸlıklı iÅŸleyiÅŸi bakımından kayıt dışılıkla mücadeleye büyük önem verdiklerini vurgulayan Yılmaz, “Bu dönemde yapay zeka ve büyük veri analizleriyle kayıt dışı ekonomiyle mücadelemizi daha da güçlendireceÄŸiz. Vergi kayıp ve kaçaklarını azaltacak, gönüllü uyumu artıracak, dijital denetim araçlarını yaygınlaÅŸtıracağız. KİT yönetiÅŸim reformu alanında kamu iktisadi teÅŸebbüslerinde hesap verebilirliÄŸi, ÅŸeffaflığı ve verimliliÄŸi artıracağız.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliÄŸi açısından prim tabanını geniÅŸleteceklerini, yeni nesil çalışma biçimlerine uyum saÄŸlayacak düzenlemeler yapacaklarını aktararak, “SaÄŸlık harcamalarında etkinliÄŸi artıracağız. Vergilemede adalet ve etkinliÄŸe programımızda büyük önem veriyoruz. Vergi sistemimizi, yatırımı, istihdamı ve büyümeyi destekleyen, gelir dağılımında adaleti gözeten bir yapıda güçlendireceÄŸiz. Özetle, güçlü, ÅŸeffaf ve sürdürülebilir bir kamu maliyesiyle hem mali disiplini korumaya devam edecek hem de büyümeyi, adaleti ve sosyal refahı destekleyen kamu mali yapısını daha da güçlendireceÄŸiz.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şöyle devam etti:

“Yeni OVP döneminde hayata geçireceÄŸimiz politikalar ve reformlar, Türkiye ekonomisini sadece bugünün ihtiyaçlarına deÄŸil, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’nın fırsatlarına da hazırlayacaktır. Bugüne dek olduÄŸu gibi yeni Orta Vadeli Programımız ile de aynı irade ve aynı kararlılıkla yolumuza devam edecek, ekonomimizin dayanıklılığını artırmayı, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmayı ve toplumsal refahı daha adil ve kapsayıcı bir temelde güçlendirmeyi sürdüreceÄŸiz. Bizler, Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın güçlü liderliÄŸi ve vizyonu doÄŸrultusunda ekip ruhuyla, kararlılıkla ve tam bir koordinasyon içinde çalışmaya devam edeceÄŸiz. Hep birlikte, daha müreffeh, daha güçlü ve geleceÄŸe daha emin adımlarla ilerleyen bir Türkiye’yi inÅŸa edeceÄŸimize yürekten inanıyorum.”

Orta Vadeli Program’ın ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Yılmaz, OVP hazırlık sürecinin koordinasyonundan sorumlu olan CumhurbaÅŸkanlığı Strateji ve Bütçe BaÅŸkanlığımız baÅŸta olmak üzere sürece katkı saÄŸlayan tüm taraflara teÅŸekkür etti.

Sunumunun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yılmaz, enflasyonun düştüğü, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamın büyüme için elverişli olduğunu belirterek, bunun yatırım ortamının iyileştiği ve ekonomik güvenin pekiştiği anlamına geldiğini söyledi.

Yılmaz, enflasyonla büyüme arasında bir çeliÅŸki bulunmadığı ifade ederek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik tarihine baktığınızda, düşük enflasyon olan dönemlerde daha sürdürülebilir ve yüksek büyümelerin saÄŸlandığını görüyoruz. Dolayısıyla enflasyonu düşürdükçe büyüme potansiyelimizin yukarı taşınacağını rahatlıkla ifade edebilirim. Büyüme performansında 2025’in ikinci çeyreÄŸinde yüzde 4,8 gibi yüksek bir oran gözüküyor ama burada baz, mevsim ve takvim etkileri var. Yıl geneline bakıldığında yüzde 3,3’lük büyüme ve enflasyon hedeflerimizde oldukça tutarlı bir büyüme performansı ortaya koyduk. Daha önce yüzde 4 demiÅŸtik ama bu dönemde küresel büyüme geçen yıl yapılan uluslararası tahminlerin altında. Bölgemizde ilave jeopolitik birçok geliÅŸmeyi gördük, tarım sektöründe özellikle don ve kuraklığı da yaÅŸadık, bütün bu etkilerle büyümemiz yüzde 3,3 ama bu hiç küçümsenecek bir rakam deÄŸil. Dünyadaki vaziyete, bölgemizdeki geliÅŸmelere baktığınızda enflasyonla mücadele edilen bir ortamda oldukça tatmin edici düzeyde büyümemizi sürdürdüğümüzü ve iÅŸsizliÄŸimizi tek haneli rakamlarda tutmaya devam ettiÄŸimizi söyleyebilirim.” diye konuÅŸtu.

Kur hesabı yöntemi

Yılmaz, dalgalı kur rejimi uygulandığını anımsatarak, kurun seviyesini piyasadaki arz-talep koşullarının belirlediğini dile getirdi.

Spekülatif hadiseler, manipülasyonlar ve aşırı hareketler olduğunda ilgili kurumların piyasadaki istikrarı sağlamaya dönük müdahalelerde bulunduğuna dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bunun ötesinde kur tamamen piyasadaki arz-talep koÅŸulları çerçevesinde geliÅŸmeye devam ediyor. Orta vadede tersine mühendislikle arkadaÅŸlarımız bir kur hesabı yapıyorlar. Halbuki biz Orta Vadeli Program’da bir tahmin kullanmıyoruz, bir hesap yöntemi kullanıyoruz. Hesabi bir ÅŸey bizim kur olarak kullandığımız rakam. Bu hesaplamalarda kısa vadeli olarak 2025 sonuna iliÅŸkin döviz kuru tahminlerinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarını referans alıyoruz. Yani bu yılın sonuna kadar koyduÄŸumuz kur, bu piyasa katılımcıları anketinin beklentisi. Ondan sonraki yıllar için program dönemi varsayımları ise dolar kurunda herhangi bir reel deÄŸerlenme veya reel deÄŸer kaybı olmayacağını varsayan, yıllık ortalamada sıfır reel deÄŸerlenme kuralına göre hesaplıyoruz bu kuru. Bu doÄŸrultuda, dolar kurunda ABD enflasyon tahminiyle programda öngördüğümüz enflasyon tahmini arasındaki fark kadar artış öngörüyoruz. Bu bir kural. Bu böyle olacak anlamına gelmiyor ama bir hesap yapmak durumundasınız, bu çerçevede yapıyoruz. Bunun ötesinde söylenenlerin spekülatif olduÄŸunu ifade etmek isterim.”

“Deprem harcamaları devam edecek”

Yılmaz, deprem harcamalarının azalmasıyla bir mali alan açılıp açılmayacağına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

“Tabii ki bir mali alan oluÅŸacak. Yalnız bir taraftan da 2026’da 2027’de deprem harcamaları devam edecek. Hak sahiplerine konutlarını teslim etmekle deprem harcamaları bitmiyor. Daha büyük bir yıkım oldu hak sahipliÄŸinin ötesinde. İlave birtakım inÅŸaatlar, altyapılar var. Dolayısıyla deprem harcamalarımız belli bir düzeyde devam edecek ama buradan açılan alanı temel bazı öncelikli alanlarda kullanacağız. Bunlardan biri sosyal konut ve kentsel dönüşüm olacak. Sosyal konutla ilgili Çevre, Åžehircilik ve İklim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Bakanlığımızın ciddi bir hazırlığı var. Deprem harcamalarındaki azalmaya paralel bir ÅŸekilde sosyal konut alanındaki harcamalarımız artacak. Bu alandaki kazanımlarımız reel sektörü ve sosyal refahı destekleyecek ÅŸekilde deÄŸerlendirilecek.”

“Çelik Kubbe odağımızda olacak”

Tüm dünyada savunma harcamalarının artış trendinde olduÄŸuna iÅŸaret eden Yılmaz, NATO’da bu harcamaların 2035’e kadar yüzde 5’e çıkarılması hedefi bulunduÄŸunu hatırlattı.

Türkiye’nin savunma sanayisinde bir devrim yaÅŸadığını vurgulayan Yılmaz, ÅŸunları kaydetti:

“Yerlilik ve millilik oranımız yüzde 20’lerden yüzde 80’lerin üstüne çıktı. Önümüzdeki dönemde de savunma sanayisi baÅŸta olmak üzere caydırıcı kapasitemizi artırmaya devam edeceÄŸiz. Çelik Kubbe, odağımızdaki bir proje olacak. Özellikle bu hava savunma sistemleri, caydırıcı sistemler, dronlar gibi birtakım mekanizmalar, öncelikli alanlarımız arasında yer alacak ve Türkiye bu alanlarda büyük mesafe kaydetmeye devam edecek. Savunma sanayisinin üç temel faydası var. Birincisi güvenlik, ikincisi bağımsızlık, üçüncüsü ekonomik ve sosyal refah. Savunma sanayisi olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olamaz. Savunma sanayisi aynı zamanda büyük bir ihracat kalemi haline gelmiÅŸ durumda. İnÅŸallah yakın bir gelecekte 2 haneli ihracatlar göreceÄŸiz, 10 milyar dolara yaklaşıyoruz, bunu da aÅŸtığımızı göreceÄŸiz. Savunma sanayimiz nitelikli istihdam ve katma deÄŸeri yüksek ihracat oluÅŸturuyor. Sivil endüstrilere de bu sanayinin sirayet etmesiyle ekonomimizin katma deÄŸerini çok daha yükseÄŸe taşıyacağımıza inanıyoruz.”

Büyüme potansiyeli artırılacak

Yılmaz, temel meselenin toplam faktör verimliliğini artırmak olduğunu belirterek, bu yılki büyümede bunu gördüklerini anlattı.

Büyümenin yarıdan fazlasının toplam faktör verimliliği artışından geldiğine dikkati çeken Yılmaz, ileride de bunu daha rekabetçi ortamla, iyi işleyen kurumsal yapılarla, daha az bürokrasiyle, daha fazla dijitalleşmeyle, beşeri sermaye ve mesleki eğitime yatırımlarla artırmaya devam edeceklerini bildirdi.

Yılmaz, bu anlamda 5 alanı önceliklendirdiklerini belirterek, şöyle konuştu:

“BeÅŸeri sermaye, gıda, sosyal konut, enerji ve lojistik alanlarında yapacağımız çalışmalar hem enflasyonla mücadelemize katkı sunacak hem de büyüme perspektifimizi çok daha verimli, rekabetçi bir zeminde sürdürmemizi saÄŸlayacak. AR-GE’ye, yeniliÄŸe, giriÅŸimciliÄŸe daha fazla yatırım yapmaya devam edeceÄŸiz ve büyüme potansiyelimiz de yükselmiÅŸ olacak. Åžu anki büyüme seviyemiz potansiyel büyümemizin zaten bir miktar altında. Yapacağımız reformlarla hem büyümemiz hem de potansiyel büyümemiz artacak. İşsizlikte uzun süredir tek haneli rakamlardayız. OVP’lerde öngördüğümüzden daha iyi rakamlarımızdan biri iÅŸsizlik. Biz bu yıl için yüzde 9’un üzerinde diye tahmin etmiÅŸtik ama ÅŸu anda yüzde 8,5’ler civarında bekliyoruz. Dönem sonunda da 2005’te bugünkü iÅŸsizlik serimizin oluÅŸmaya baÅŸladığı yıldan itibaren ilk defa yüzde 8’in altını görmüş olacağız.”

Atıl iş gücü aşağı çekilecek

İlk defa OVP’de atıl iÅŸ gücüne iliÅŸkin politikaları da geniÅŸ ÅŸekilde ele aldıklarını aktaran Yılmaz, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:

“EUROSTAT biraz daha düşük hesaplıyor bizim atıl istihdamı, TÜİK biraz daha yüksek hesaplıyor ama önemli deÄŸil. Potansiyel iÅŸ gücümüzü daha fazla harekete geçirebilmek için mutlaka etkin politikalara ihtiyaç var. Bakım ve kreÅŸ hizmetlerinin geliÅŸtirilmesi, kadınların iÅŸ gücü piyasasına giriÅŸinin kolaylaÅŸtırılmasına yönelik tedbirlerimiz atıl iÅŸ gücümüzün azalmasında en etkili unsurlardan biri olacak. DoÄŸu ve GüneydoÄŸu gibi bölgelerimizde ise mesleki eÄŸitimin ön plana çıktığını görüyoruz. Atıl iÅŸ gücünü aÅŸağıya çekebilmek için mesleki eÄŸitime önem vermeyi planlıyoruz. Bütün bu tedbirlerimizle hem iÅŸsizlik oranını hem de atıl iÅŸ gücünü aÅŸağıya çekmeyi hedefliyoruz.”

Yılmaz, terörün kalkınmanın da demokrasinin de düşmanı olduğunu söyledi.

Terörün ekonomik anlamda doÄŸrudan ve dolaylı iki türlü etkisi olduÄŸunu belirten Yılmaz, “Åžehitlerimizi rahmetle anıyorum. Oradaki kayıplar hesaba gelmez, onu bir tarafa koyarak söylüyorum. DoÄŸrudan ekonomik etkisi terörün oluÅŸturduÄŸu zararlar var, terör nedeniyle harcamamız gereken güvenlik güçlerimizin harcaması gereken kalemler söz konusu olabiliyor. Bunlar doÄŸrudan etkiler ama asıl ekonomik etkisi terörün dolaylı etki. Terör nedeniyle bozulan yatırım ortamı, kullanılamayan meralar, darbe yiyen hayvancılık, tarım, terör nedeniyle yapılamayan turizm, nitelikli insanların belli bölgelere gitmemesi, bunun oluÅŸturduÄŸu insan gücü kaybı, sosyal kayıplar, bütün bunlar asıl büyük kayıp burada.” diye konuÅŸtu.

Terörün ortadan kalkmasıyla dolaylı maliyetlerin azalarak ekonomiye büyük güç verdiğini vurgulayan Yılmaz, terörün yıkıcı etkilerinin daha hızlı gerçekleştiğini, yapıcı etkilerinin ise biraz daha zaman aldığını anlattı.

Yılmaz, “Terörsüz Türkiye” sürecinin baÅŸarıya ulaÅŸmasıyla huzur ve güven ortamının artacağı gibi kalkınmanın da hızlanacağına dikkati çekerek, “Sosyal refahımız da artacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

“EUROSTAT Türkiye’deki atıl iÅŸ gücünü daha az hesaplıyor”

Yılmaz, atıl iş gücüne dikkati çekerek, gelecek dönem kapsayıcı kalkınma adımlarıyla daha fazla insanın ekonomiye dahil olacağını dile getirdi.

CHP Genel BaÅŸkanı Özgür Özel’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşıma deÄŸinen Yılmaz, “Gördüm ve üzüldüm. CHP Genel BaÅŸkanı Özgür Özel Bey diyor ki ‘Türkiye’de 13 milyon iÅŸsiz var. Åžu kadar nüfusu olan Avrupa’da da 13 milyon iÅŸsiz var.’ Bizdeki atıl iÅŸ gücü rakamıyla Avrupa’daki normal iÅŸsizlik rakamını mukayese etmiÅŸ. Herhalde yanlış bilgi verdiler, yoksa böyle bir yanlış yapmazdı. Elmayla elma, armutla armut mukayese edilir. İşsizlik rakamlarını, iÅŸsizlik rakamlarıyla mukayese edersiniz. Atıl iÅŸ gücünü, atıl iÅŸ gücüyle mukayese edersiniz. Bunu yapmayıp baÅŸka bir ÅŸey yaptığınızda bu bilimsel de olmaz, veriye dayalı bir analiz de olmaz. Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) Türkiye’deki atıl iÅŸ gücünü daha az, 9 küsur milyon diye hesaplıyor.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) ise atıl iş gücünü 13 milyona yakın bir rakam çıkardığına işaret ederek, normal işsizliğin 3 küsur milyon civarında olduğu bilgisini verdi.

Bu konulara istatistiki olarak da tekrar baktıklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

“Aslolan politika geliÅŸtirmek. Kadınların ve belli bölgelerin ön plana çıktığını görüyoruz. Kadınların özellikle bu bakım hizmetleri, kreÅŸ, kendilerini daha rahat hissedecekleri çalışma ortamları, böyle ortamlar saÄŸlanınca iÅŸ gücüne daha fazla katılacaklarını görüyoruz. DiÄŸer taraftan belli bölgelerde mesleki ÅŸeyler var ama bu konuları daha fazla analiz etmek durumundayız. Akademiden de bu konuda destek bekliyoruz. İşin ve iÅŸ yapmanın, çalışmanın, bir iÅŸ sahibi olmanın deÄŸerini topluma daha fazla anlatmamız lazım. Gençlere, kadınlara, belli bölgelere dönük politikalarla daha fazla insanımızı kalkınma sürecine dahil edeceÄŸiz.”

“Denetime açık olmayan bir istatistikle insanların algılarını çarpıttılar”

Yılmaz, dezenflasyonun uzun sürdüğüne yönelik değerlendirmeler üzerine de şunları söyledi:

“Tek hedef dezenflasyon olsa ve ‘bir yılda düşüreceÄŸiz’ deseniz düşürebilirsiniz ama bu arada toplum büyük bedeller öder. Büyümeden, istihdamdan sosyal dengelere varıncaya kadar. Dolayısıyla belli bir bütünlük içinde, kademeli bir ÅŸekilde bu iÅŸi yapmak durumundasınız. Yani bir anda yüksek enflasyondan düşmek, 10’uncu kattan aÅŸağı atlamak gibi bir ÅŸey olur, bacağınızı, kolunuzu kırarsınız. AÅŸama aÅŸama gittiÄŸiniz zaman diÄŸer dengelerle de birlikte bunu baÅŸarıyorsunuz. Bizde bir miktar hedeflerimizden daha fazla sürmesinin ÅŸununla izah edilebileceÄŸine inanıyorum. Konjonktürel sebepler oluyor tabi. Jeopolitik geliÅŸmeler, dışsal meseleler, onları bir yana bırakırsak, hizmet sektörlerindeki katılığın kırılması biraz daha zaman alıyor. Kira baÅŸta olmak üzere ama o da baÅŸlamış durumda. Åžu anda temel mallarda yüzde 20’nin altına gelmiÅŸ durumdayız. Esas mesele, enflasyonu yukarı çeken hizmet sektörleri, özellikle de kira meselesi. Bu konularda arz yönlü politikalarla da devreye giriyoruz. Bir taraftan da beklentilerin düştüğünü görüyoruz ama arzu ettiÄŸimiz hızda düşmedi. Özellikle reel sektörde ve hane halklarında.”

Enflasyona iliÅŸkin açıklamalarıyla gündeme gelen ENAG vasıtasıyla algı çarpıtması yapıldığını belirten Yılmaz, “İstatistikle hiçbir temeli olmayan, uluslararası bir kritere dayanmayan, denetime açık olmayan bir istatistikle insanların algılarını çarpıttılar, beklentileri daha yukarıda oluÅŸturma yönünde bir etkide bulundular. Dezenflasyon gecikse de devam edecek, istikametimiz doÄŸru. Puan olarak bir miktar üstünde ya da altında kalırsınız ama gittiÄŸiniz yer doÄŸruysa eninde sonunda ulaşırsınız.” ifadelerini kullandı.

Yeni programlar yolda

OVP dönemindeki en büyük risklerin jeopolitik gerginlikler ve ticari korumacılık olacağını vurgulayan Yılmaz, her riskin de bir fırsat olduğuna dikkati çekti.

Yılmaz, güvenceli esneklik ve yeni çalışma modellerine ilişkin sorular üzerine de şunları kaydetti:

“Buralarda özellikle İşgücü Uyum Programı (İUP) var. Bunu önemli görüyoruz. Kadınların, gençlerin, özellikle mesleki eÄŸitim konusunda desteklenmesi, bakım, çocuk hizmetlerinin güçlendirilmesi, yeÅŸil ve dijital dönüşüme dönük uyum programlarının hayata geçmesi önemli diye inanıyoruz. Yeni teknolojilerle, yapay zeka baÅŸta olmak üzere bazı meslekler ortadan kalkacak, yeni bazı meslekler oluÅŸacak. Bunlardan daha önemlisi meslekleri icra etme biçimimiz deÄŸiÅŸecek. Bütün bunlarla toplumumuzu geniÅŸ, kapsamlı programlarla hazırlamayı öngörüyoruz. Mesleki eÄŸitim ve yapay zeka stratejilerimizin temelinde de bu beÅŸeri sermayeye yatırım var.”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Türkiye rezerv yeterliliğini sağladı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ÅžimÅŸek de 2026-2028 dönemi OVP’nin açıklanmasının ardından soruları yanıtladı.

Dezenflasyon ve fiyat istikrarının, programın her zaman en büyük önceliÄŸi olduÄŸunu bildiren ÅžimÅŸek, bu konuda önemli yol katedildiÄŸini belirtti. Yüzde 65 civarlarında olan enflasyonun, yüzde 30’un altına doÄŸru giden bir trendde ilerlediÄŸine ve gelecek sene için de yüzde 20’nin altında bir öngörü olduÄŸuna iÅŸaret eden ÅžimÅŸek, fiyat istikrarına doÄŸru güçlü adımlar attıklarını, bütüncül ve tam bir koordinasyon içinde dezenflasyon sürecini yönettiklerini vurguladı. Kamu maliyesi alanında atacakları adımları, dezenflasyonu gözetecek ÅŸekilde yöneteceklerini söyleyen ÅžimÅŸek, gelir politikalarının benzer ÅŸekilde tutarlı olduÄŸunu ve arz yönlü tedbirlere de öncelik verdiklerini aktardı.

Şimşek, kamunun neredeyse bütün harcamalarının tasarruf tedbiri kapsamında olduğunu, bu konuda kararlı ilerlediklerine ve sonuç aldıklarına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bütün harcamaların bütçe içerisindeki payı, geçen sene önceki 10 yılın ortalaması olan yüzde 4,6’dan yüzde 3,1’e düştü. Yani tasarruf genelgesi sayesinde, kamunun yaptığı harcamaları yaklaşık yüzde 33 düşürdük. Tasarruf konusunda hem samimiyiz hem kararlıyız. Meclisimiz, bütçe kanununu kabul ettikten sonra bize harcama üst limiti veriyor. Tasarruf genelgesi öncesindeki 10 yılda harcamalar, bütçe kanunun öngördüğünün ortalama yüzde 9,1 üzerinde seyretmiÅŸ. 2024’te bütçe harcama limiti 100 liraysa 96,7 lira harcadık. Bırakın yüzde 9,1’lik yukarı yönlü sapmayı, yüzde 3,3 düzeyinde harcamaları aÅŸağıda tuttuk. Bu bahsettiÄŸim harcamalar, faiz dışı harcamalar. Bu sene de benzer bir durum olacak. Faiz dışı harcamalarda, bütçenin üst limitinin yüzde 1,2 altında olacağız. Hem makro açıdan hem de tasarruf genelgesi açısından bakarsanız, sonuç odaklı bir tasarruf uygulaması var.”

Bakanlık olarak 257 kamu idaresinin yakından takip edildiğini ve denetimlerin aralıksız sürdüğünün altını çizen Şimşek, denetimlere ilişkin raporların ilgili bakanlıklara ve Cumhurbaşkanlığına gönderildiğini dile getirdi.

ÅžimÅŸek, programın ÅŸoklara dayanıklılığını son aylarda gösterdiÄŸine deÄŸinerek, “Program, büyük stres testinden baÅŸarıyla geçti. Bugün baktığınız zaman, Türkiye ekonomisi ÅŸoklara dayanıklı. Çok boyutlu iç ve dış ÅŸokların yaÅŸandığı bir dönemde, büyüme sürdü. Rezerv yeterliliÄŸi, devam ediyor. IMF’nin tanımına göre rezerv yeterliliÄŸimiz 1,13. 1’in üzeri yeterli sayılıyor. Program baÅŸlamadan önce rezerv yeterliliÄŸi 0,71’di. Son 20-25 yılın ortalaması ise 0,9 civarıdır. Dolayısıyla Türkiye rezerv yeterliliÄŸini saÄŸladı. Bu önemli çünkü, ÅŸoklara karşı dayanıklılık için tampon oluÅŸturmanız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Programın en başında makro istikrarı tesis etmek üzere yola çıktıklarını belirten ÅžimÅŸek, Türkiye’nin risk priminin (CDS) ciddi düşüş kaydettiÄŸine ve 700 civarından 260 seviyelerine indiÄŸine dikkati çekti. Yüksek enflasyonist ortamlarda, faiz giderlerine nominal olarak bakmanın doÄŸru olmayacağına iÅŸaret eden ÅžimÅŸek, milli gelire, bütçeye veya vergi gelirlerine oranına bakmanın doÄŸru olacağını bildirdi. Program baÅŸlamadan önceki 2003-2022 döneminde, faiz giderlerinin milli gelire oranının yüzde 4,1 olduÄŸunu hatırlatan ÅžimÅŸek, şöyle devam etti:

“2025’te faiz giderlerinin milli gelire oranı, yüzde 3,3. Gelecek sene, 3,5’e çıkıyor. Daha sonraki 2 yılda, tekrar 3,4 ve 3,3’e iniyor. Peki bu geçici artış nereden kaynaklanıyor? Temel sebep ÅŸu, 2023 ve 2024’te önemli faiz dışı açık verdik. Faiz dışı açık verdiÄŸiniz zaman, faiz giderleriniz artar. Türkiye çok büyük bir deprem felaketi yaÅŸamıştı, programla beraber depremin yaraları sardı, faiz dışı açığı bundan verdik. Türkiye, 90 milyarı doları deprem yaralarını sarmak için harcıyor. Bunun önemli bir kısmını, borçlandık. Bunun faiz gideri olur ve faiz dışı açık verirsiniz. Bundan dolayı da geçici olarak faiz harcamalarında sınırlı bir artış var. Bunun sebebi kamunun sorumsuzluÄŸu deÄŸil, deprem yaralarını sarmak için borçlandığımız ve bu nedenle ortaya çıkan faiz gideri. Bu, program sayesinde önemli bir risk teÅŸkil etmiyor. Çünkü, OVP tekrar faiz dışı artışı ima eden bir patika sundu ve buna yönelik tedbirleri alacağız, alıyoruz. Önümüzdeki 3 yılda, faiz dışı fazlayı hedefleyerek, faiz harcamalarının bütçe içindeki veya milli gelire oranla artışını engelleyeceÄŸiz, tekrar düşüş patikasına koyacağız. Böylece milletten topladığımız vergileri, hizmet için yatırım için harcamış olacağız.”

“Son 1 haftada piyasalarda olaÄŸan dışı hareketlilik söz konusu deÄŸil”

IMF’nin, bir çalışmasında 100’ün üzerinde enflasyon ÅŸokunun incelendiÄŸi aktaran ÅžimÅŸek, “Enflasyonun, ÅŸok öncesi seviyeye dönmesi ortalama 3,4 yıl almış. Dolayısıyla Türkiye’de dezenflasyon, iddia edildiÄŸi gibi baÅŸka ülkelere oranla daha uzun sürmüyor. Finansal koÅŸullar 2026’da daha destekleyici olacak. Çünkü dezenflasyon devam ediyor. Küresel finansal koÅŸullar da daha destekleyici olacak. Türkiye’nin kendi finansal koÅŸulları da daha destekleyici olacak.” diye konuÅŸtu.

ÅžimÅŸek, toplam faktör verimliliÄŸin büyümedeki payına iÅŸaret ederek, bu oranın ÅŸu anda yüzde 50’nin üzerine çıktığı bilgisini verdi. Son dönemde içeride yaÅŸanan olayların, programa etkisine de deÄŸinen ÅžimÅŸek, ÅŸunları kaydetti:

“İç ve dış konjonktürdeki geliÅŸmeler, aynı zamanda olunca bu etkileri tamamen ayrıştırmak çok zordur. Nisan başında Trump’ın baÅŸlattığı ticaret savaÅŸlarının etkisiyle, 19 Mart sonrası süreci birbirinden tamamen ayrıştırmak… Çünkü üst üste geldi. Daha sonra yine bölgemizde olan İsrail-İran savaşı. Bunları tamamen ayrıştırmak çok zor ama ÅŸunu net ÅŸekilde söyleyebilirim, son 1 haftada piyasalarda herhangi bir olaÄŸan dışı bir hareketlilik söz konusu deÄŸil. Dün gece de deÄŸildi, bugün de deÄŸil. Genel anlamda iç ve dış ÅŸokların etkisi büyümeyi, risk primindeki ve faizlerdeki düşüşü bir miktar sınırlamış olabilir. Biz doÄŸru tepki verdik, kararlı ÅŸekilde dezenflasyon programını önceliklendirdik ve sonuç aldık. Bugün Türkiye’de rezervler, brüt olarak martta eriÅŸtiÄŸimiz zirvenin daha üstünde. Risk primimiz o döneme yakın. Faizlerde yükseliÅŸ oldu, ciddi bir ÅŸekilde geri geldi. Dolayısıyla bütün bunlara raÄŸmen dayanıklılık nettir ve program güçlü bir ÅŸekilde uygulanıyor.”

Yatırım, ihracat, tarım gibi alanların, aylık kredi büyüme sınırlamalarının dışında olduÄŸuna dikkati çeken ÅžimÅŸek, bunların toplam kredilerin neredeyse yüzde 50’sinden fazlasına denk geldiÄŸini aktardı. Sınırlamaların devam edip etmeyeceÄŸi hakkında bilgi veren ÅžimÅŸek, parasal aktarım mekanizmasının çok daha güçlü ÅŸekilde sonuç vermeye baÅŸlaması halinde, bu oranda ihtiyaç kalmayabileceÄŸini, takdirin Merkez Bankasında olduÄŸunu kaydetti.

“Vergide adaleti daha da iyileÅŸtirecek adımları önceliklendireceÄŸiz”

Vergide adalet ve etkinlik konusunun çok deÄŸerli bir alan olduÄŸunu ve bunun sözde kalmadığını vurgulayan ÅžimÅŸek, bu kapsamda 2023’ten bu yana sürdürdükleri faaliyetleri ve finans sektörü, kamu özel iÅŸ birliÄŸi, yap-iÅŸlet devret kapsamındaki projelerde kurumlar vergisi oranını yüzde 30’a çıkardıklarını anımsattı.

ÅžimÅŸek, birçok alanda istisnaları ya azalttıklarını, ya da kaldırdıklarını hatırlatarak, “Yatırım fon ortaklıklarını ve gayrimenkul kazanç istisnasını, ÅŸarta baÄŸladık. İştirak hissesi satış kazancı istisnasını, yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürdük. Bu alanlarda, çalışmalarımız devam ediyor. Program kapsamında, alacağımız bütün tedbirlerde bir kere öncelikle enflasyonu artırmayacak, vergide adaleti daha da iyileÅŸtirecek adımları önceliklendireceÄŸiz. İstisnaları azaltmaya devam edeceÄŸiz ve özellikle kayıt dışı olup da kazanan kesimlerden, zenginlerden bu anlamda, yani kayıt dışı zenginlerden daha fazla vergi almak için topyekun mücadelemizi devam ettireceÄŸiz.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Kayıt dışılıkta çoklu veri tabanını kullandıklarına işaret eden Şimşek, bu alanda yapay zeka destekli skorlama yöntemlerinden de yararlandıklarını anlattı. Saha denetimlerini artırdıklarına dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

“Hasılat tespitinde, yanlış hatırlıyorsam sadece bu sene 200-250 bin denetim yaptık. Çok iyi sonuçlar alıyoruz. 2023 ve 2024’te beyanname sayılarında, rekor kırdık. Her iki senede de matrahtaki artış, yüzde 100’lerin üzerinde. Hesaplanan vergide, tahsil edilen vergide yine oranlar yüzde 100’ün üzerinde. Beyannameye dayalı vergilerden bahsediyoruz. Bu tesadüf deÄŸil. Çünkü, kayıt dışılıkla mücadelede artık eylem planları falan konuÅŸmuyoruz, eylem planı da yapmıyoruz. Sadece fiilen sahada denetimleri yapıyoruz. Bu da vergide adalet için çok önemli. Çünkü, kayıt içinde çalışıp bütün sorumluluklarını yerine getirenle, kayıt dışı çalışan bu en büyük adaletsizlik. Adil rekabet sorunu. Bunu gideriyoruz. Onun için alacağımız bütün tedbirlerde tekrar söyleyeyim, vergide adalet ve etkinliÄŸi gözetmeye devam edeceÄŸiz. Bu çerçevede kayıt dışılıkla mücadelemiz güçlü bir ÅŸekilde devam edecek.”

 

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Gram altında tarihi zirve: 4 bin 720 lirayı aştı

HIZLI YORUM YAP



bursa escort görükle eskort görükle escort bayan bursa görükle escort bursa escort bursa escort bayan