23 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
Hazine ve Maliye Bakanı yeni ekonomik modelin ayrıntılarını bir görsel yardımı ile kamuoyuna duyurdu. İhracatı ön plana çıkaran bir ekonomi modeli. Geçen hafta yazımda örnekleri ile anlattığım gibi ihracata dönük bir kalkınma modelinin başarılı olabilmesi bir sanayileşme politikası ile birlikte uygulanmasına bağlı.
Öyleyse ne yapmak gerekiyor? Benim önerim bu kısa vadeli çözüm arayışlarını bırakarak uzun vadeli bir bakış açısıyla bir sanayi politikası uygulamak. Bu hafta Dr. Güven Sak Hocamın da vurgu yaptığı gibi bir planlama teşkilatı kurmakla başlayabiliriz. Keza bizim Dünya’daki dönüşümü yakalamamız için de bu elzem. Üstelik Yeşil Mutabakata uyum kapsamında sanayimizi yeniden şekillendirmemiz, 2053 Net Sıfır Karbon hedefi doğrultusunda karbon emisyonlarımızı düşürmemiz gerekiyor. İşte bu nedenle benim önerim yeşil dönüşümle uyumlu yüksek teknolojileri destekleyen bir stratejik sanayi politikası.
Stratejik sanayi politikası denildiğinde Sovyet tarzı ya da devletin tamamen kontrolünde olan bir planlama sürecine dayanan sanayi politikasından bahsetmiyorum. Bahsettiğim, piyasa dostu, devletle özel sektörün birlikte rol aldığı, tüm paydaşların söz sahibi olduğu bir politika süreci. Eğitimden ARGE’ye, sanayi-üniversite işbirliğinden ekolojik inovasona tüm ayrıntıların düşünüldüğü ve tüm kurumlar için bağlayıcılığı olan bir sanayi politikası.
2008 krizinden sonra devletin merkezde olduğu sanayi politikaları daha fazla gündemde. Fransa ile Almanya 2018’de ortak sanayi politikasının şartlarını ortaya koydukları bir manifesto açıkladılar. Benzer şekilde, Çin Mayıs 2015’te “Made in China 2025” sanayi politikasını açıkladı. Devletin sanayi politikasında yönlendirici olduğu uygulamaları en piyasa ekonomisi olarak gördüğümüz ülkelerde bile görüyoruz. Örneğin ABD’de Gelişmiş İmalat Enstitüleri var ve bunlar imalat sanayiini yönlendiriyor. İş alemini, üniversiteleri ve laboratuvarları birbirine bağlıyor. Yine Hong Kong’ta Verimlilik Konseyi, teknoloji ve inovasyona teşvikler sağlıyor, hangi sektörün teşvik edileceğini belirliyor.
Türkiye’nin Stratejik Sanayi Politikası Nasıl Olmalı?
Birinci unsur sanayi politikası sofistike ürün yani yüksek teknolojili ürün üretmeye odaklı olmalı. Yapılan çalışmalarda yüksek teknolojili ürün ihraç edemeyen ekonomilerin kalkınma hamlesinde geri kaldıkları görülüyor. Örneğin Güney Kore’de yüksek teknolojili ürün ihracatının payı %32 iken Türkiye’de %3 civarında. Yüksek teknolojili ürünleri üretmek ve ihraç etmek hem teknolojinin diğer sanayi dallarına yayılmasına ve böylelikle toplam verimliliğin artmasına hem de ileriye ve geriye bağlantılarla diğer sektörleri geliştirmesine olanak sağlıyor. Bilgisayar, makine, ecza ürünleri gibi mallar ya da yazılım ve bilişim teknolojileri ile ilgili hizmetler yüksek teknolojili ürünler kapsamında yer alıyorlar.
Tabii yüksek teknolojili ürünleri üretmek kolay değil. Yoğun bir ARGE harcaması gerektiriyor. Bizim ARGE harcamalarımız OECD ortalamasının altında dahası uygulamada birçok sorun var. Stratejik sanayi politikası kapsamında ARGE politikasının yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Ayrıca bu sektörlerde özel sektörün de yatırım yapması teşvik edilmeli. Kurumlar vergisi istisnaları, selektif krediler firmaları teşvik etmek için uygulanabilir. Yine de özel sektörün bu sanayi dallarına girmesi zor. Çünkü daha gelişmemiş ve yeterince firmanın olmadığı bir sanayi dalı belirsizlik içerir. Devletin kendisinin bu sanayi dallarında faaliyete geçmesi belirsizliği azaltıp, özel sektörü arkasından sürükleyebilir.
Yabancı direk yatırım ve küresel tedarik zincirlerine dâhil olmak da yüksek teknolojili ürün üretmek ve ihraç etmek için bir araç olarak kullanılabilir. Ancak bu teknolojinin yerli firmalara ve endüstrinin tamamına yayılmasını sağlamak lazım. Bu noktada iki farklı örneğe bakmakta fayda var. Singapur doğrudan yabancı yatırımla teknoloji transfer etti. Teknoloji diğer sektörlere, ekonominin tamamına yayıldı ve genel olarak toplam faktör verimliliğini arttırdı. Ancak Malezya’da teknoloji sadece yabancı şirketlerde kaldı ve ülkenin tamamına yayılmadı. Singapur’da kişi başına gelir 1970’ten itibaren 60 kat artarak 60 bin dolara çıkarken, Malezya’da aynı dönemde 26 kat artarak 10 bin dolara ulaştı.
Ayrıca yüksek teknolojili ürün üretmek, eğitim politikasının da uyumlu olmasını gerektiriyor. Bu sektörlerde çalışacak nitelikli personelin yetiştirilmesi için hem lisans hem de lisansüstü düzeyde bölümlerin açılması, araştırmacıların bu alanlara yönlendirilmesi önemli.
Stratejik sanayi politikasında ikinci unsur; sanayi politikasının yeşil dönüşüme odaklı ekolojik inovasyona öncelik vermesi. Yani teknolojinin aynı zamanda karbon yaratan değil 2053 net sıfır hedeflerimiz doğrultusunda karbon salınımını azaltan nitelikte olması gerekir. Yüksek teknoloji geliştiren aynı zamanda da çevre dostu projeler için ucuz ve uzun vadeli krediler bulmak oldukça kolay üstelik. Hem AB hem de Avrupa İmar ve Kalınma Bankası bu dönüşümün finansmanında avantajlı krediler sunuyorlar.
Stratejik sanayi politikasının üçüncü unsuru rekabeti hem içeride hem de dışarıda sağlamak. Bu doğrultuda iç piyasalarda haksız rekabeti azaltacak düzenlemeler yapmalı, yurt dışı piyasalarda ise dış rekabete kapıyı kapamamalı. Rekabet piyasayı dinamik tutan unsurlardan biri. Piyasalarda rekabetin olmaması firmaların inovasyon teşvikini azaltıyor, dolayısıyla istenilen teknoloji düzeyi yakalanamıyor. Bu diğer taraftan dışa kapalı bir sanayileşmeden kaçınmak gerektiği anlamına da geliyor. Korumacılık yükseldikçe firmalar uluslararası rekabetten uzak, inovasyon ve verimlilik artışına ihtiyaç duymadan devam edebiliyor.
Devletin Rolü
Stratejik sanayi politikasında devletin önemli görevleri var. Bir defa hangi sektörlerin seçileceği, kaynakların nereye yönlendirileceği önemli. Yüksek teknolojili, ileriye ve geriye bağlantıları olan sektörler seçilmeli. Bu sektörlere ne kadar destek sağlanacağı planlanmalı ve her şeyden önemlisi performans kriterleri olmalı. Zaman zaman gözden geçirilmeli. Eğer o sanayi dalı iyi bir performans göstermemişse nedenlerine bakılmalı ve gerekirse vazgeçilmeli. Kaynakların nasıl yönlendirileceği hazırlanacak stratejik planlarla gerçekleştirilmeli. Bu stratejik planlar devlet kurumları için bağlayıcı olurken özel sektör için ise yönlendirici olmalı.
Devletin ikinci bir görevi de gerekli koordinasyonu sağlamak olmalı. Bu koordinasyonun sağlanmasında görevli bir kurum olması, tüm paydaşları bir araya getirip koordine etmesi düşünülebilir. Keza stratejik sanayi politikası; rekabet politikası, eğitim politikası, dış ticaret politikası gibi birçok alanla ilgili ve birçok paydaşı var. Tek bir çatı altında bu politikaların koordinasyonu oldukça önemli.
Özetle; Türkiye ekonomisinin faiz, kur, enflasyon sarmalından kalıcı olarak çıkması ve kalkınmış bir ekonomi olabilmesi için sanayisinde yapısal dönüşüm yapması şart. İhracata dönük bir model izlenebilir ancak bu tek başına yeterli olmaz. Bu modelin stratejik bir sanayi politikası ile desteklenmesi gerekiyor.
Keza başarılı olmuş bütün örneklerde başarılı olmuş bir sanayi politikası var.
Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri sahiplerini buldu
Piyasalarda gözler ABD’nin büyüme verisinde
“Yenidoğan çetesi” davasında kritik gün
Bu hafta altın yatırımcısının yüzü güldü
Meteorolojiden Bursa dahil 44 ilde turuncu ve sarı uyarı
Bakanlıktan hızlı kargo dolandırıcılığı uyarısı
Kuyu operasyonlarında 50 şüpheli tutuklandı
Yedigöller yolu buzlanma nedeniyle kapatıldı
Bursa’da yolcu minibüsü yandı
Rusya benzin ihracatındaki kısıtlamaları kaldıyor
BUDO’nun bazı seferleri iptal edildi
Piyasalarda gözler ABD’nin büyüme verisinde
“Yenidoğan çetesi” davasında kritik gün
Bu hafta altın yatırımcısının yüzü güldü
Meteorolojiden Bursa dahil 44 ilde turuncu ve sarı uyarı
Bakanlıktan hızlı kargo dolandırıcılığı uyarısı
Kuyu operasyonlarında 50 şüpheli tutuklandı
Yedigöller yolu buzlanma nedeniyle kapatıldı
Bursa’da yolcu minibüsü yandı
Rusya benzin ihracatındaki kısıtlamaları kaldıyor
BUDO’nun bazı seferleri iptal edildi