20 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Ey Oğul! Milleti Yaşat ki, Devlet Yaşasın

Covid-19 salgını neoliberal politikaların sonuçlarının net biçimde değerlendirilmesine imkan sunan bir gelişme olmuştur. Gelişmeler göstermiştir ki, sağlık hizmetleri piyasaya terk edilemeyecek kadar önemli toplumsal fayda içermektedir.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz bu süreçte tüm dünya devletleri, devlet görevlerini yerine getirme sınavı veriyor. Åžeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatleri arasında yer alan “Ey OÄŸul! Milleti YaÅŸat ki, Devlet YaÅŸasın” vecizesi devletten ne anlamamız gerektiÄŸine ışık tutuyor. Bu ifade toplum ve millet yoksa devlettin de olamayacağına iÅŸaret ediyor. Devlet, toplumsal ihtiyaçları karşılamak amacıyla millet tarafından oluÅŸturulmuÅŸ organik bir yapı olup, toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendirilmiÅŸtir. SaÄŸlık hizmetleride bunlardan en önemlilerinden biridir. YaÅŸanan Covid 19 salgını da bunun en canlı göstergesidir.

Piyasa ekonomisini kutsayan Neoliberal temelli iktisadi düÅŸünce yaklaşımı devletin ekonomik yaÅŸamda en alt seviyeye çekilmesini salık vermektedir. Bu baÄŸlamda devletin sadece güvenlik, diplomasi ve adalet gibi tam kamusal mal ve hizmet üretecek kadar rol üstlenmesini ve özellikle eÄŸitim ve saÄŸlık hizmetleri gibi yarı kamusal mal piyasalarından çekilerek bu alanların özel sektöre bırakılmasını önermektedir. Bu politikaları en güçlü ÅŸekilde uygulayan ülkeler ABD ve Ä°ngiltere öncülüÄŸündeki geliÅŸmiÅŸ batı ülkeleridir.

Covid-19 salgını neoliberal politikaların sonuçlarının net biçimde deÄŸerlendirilmesine imkan sunan bir geliÅŸme olmuÅŸtur. GeliÅŸmeler göstermiÅŸtir ki, saÄŸlık hizmetleri piyasaya terk edilemeyecek kadar önemli toplumsal fayda içermektedir. SaÄŸlık hizmetlerini, özellikle koruyucu saÄŸlık hizmetlerini, sunmayı asli kamu görevi olarak kabul eden ülkelerin Covid 19 salgını ile mücadelede görece olarak daha baÅŸarılı oldukları gözlenmektedir. Salgınla mücadelede görece baÅŸarılı ülkelerde saÄŸlık hizmetleri, tüm özelleÅŸtirme politikalarına raÄŸmen bilinçli veya bilinçsiz, yeterince özelleÅŸtirilmemiÅŸ olması bugün iÅŸe yaramıştır.

Neoliberal politikalar piyasanın gücüne inanmakta ve ekonominin serbest piyasa temelinde iÅŸlemesi gerektiÄŸini savunmaktadır. Hayatın doÄŸal iÅŸleyiÅŸ seyrinde kurum ve kuralların iyi iÅŸlediÄŸi bir ortamda doÄŸru bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Ancak, ekonomik rutinin bozulduÄŸu durumlarda çözüm üretmekten yoksundur. Piyasa ekonomisinde üretim ve tüketim kararları faiz ve umulan kar oranlarına baÄŸlı olarak alınmaktadır. Dünya ekonomisinin 1929 yılında pratik olarak gördüÄŸü bu gerçeÄŸi, Keynes para tercihi teorisiyle teorik olarak açıklamaktadır.  Faiz ve umulan kar oranları arasındaki iliÅŸki tüketim ve yatırım kararlarını belirlemektedir. Umulan kar oranlarında azalma gözlendiÄŸi durumlarda üretim kararları olumsuz etkilenecek ve iÅŸsizlik artacaktır. Bu durumda umulan kar oranları faizin atında kaldığı sürece düÅŸen faizler yatırımları uyarmayacak ve dolayısıyla istihdam artışı saÄŸlanamayacaktır. ÖrneÄŸin, yapacağı bir yatırımda yıllık %12 kar edeceÄŸini tahmin eden bir yatırımcı yıllık faiz oranı %12’nin altına inmediÄŸi sürece yatırım yapmayacaktır. Çünkü; %12’nin üzerindeki faiz düzeyinde yapılan her yatırım baÅŸtan zarar anlamına gelecektir.

Covid 19 salgının yarattığı ekonomik sıkıntı tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Salgına karşı uygulanan sosyal izolasyon yerel ve küresel ölçekte toplam talebi düÅŸürmüÅŸtür. Toplam talepte ortaya çıkan daralma iÅŸ dünyasında umulan kar oranlarında azalmaya neden olmuÅŸtur.  Bu noktada toplam talep uyarılmadan yatırımları ve istihdamı artırmak mümkün deÄŸildir. Yapılması gereken toplam talebin uyarılarak canlı tutulmasıdır.

Toplam talebin uyarılmasında geniÅŸletici para ve maliye politikalarından yararlanılabilir. Ancak 1929 deneyimi göstermiÅŸtir ki salt parasal tabandaki geniÅŸleme faizleri düÅŸürmekle birlikte, yatırımları uyarmakta yetersiz kalmıştır. Çünkü faizler, umulan kar oranlarının üzerinde kaldığı sürece yatırım ve istihdam artışı olmayacaktır. O zaman yapılması gereken umulan kar oranlarının arttırılarak piyasa faizinin üzerine çıkarılmasıdır. Bunu yapabilmenin yolu ise toplam talebin uyarılmasıdır. Gelir akımlarının yavaÅŸladığı bu ortamda toplam talebin uyarılması ancak reel kamu harcamaları ile mümkün olacaktır. Devlet gelirden bağımsız yapacağı (merkez bankasından saÄŸlayacağı finansmanla) reel sektörden mal ve hizmet satın alımlarıyla gelir akımlarını canlı tutarak istihdamdaki daralmayı baskılayabilir.

Buraya kadar yaptığımız açıklamalar üzerinden ekonomi yönetiminin Covid-19 krizi karşısında izlediÄŸi ekonomi politikalarını genel olarak olumlu buluyoruz. Özellikle, ücretsiz maske ve saÄŸlık malzemesi dağıtımı, yerli üretime dayalı ürünlerden oluÅŸan uluslararası saÄŸlık malzemesi yardımları toplam talebin uyarılması ve üretimin devamlılığının saÄŸlanması açısından olumlu uygulamalar olarak deÄŸerlendirilebilir. Bu baÄŸlamda sahra hastanelerinin inÅŸası da reel üretimin devamlılığını saÄŸlama açısından önemlidir.

Devletin izlediÄŸi ekonomi politikalarında ağırlıklı olarak sosyal ve ekonomik transfer harcamalarına daha fazla ağırlık verdiÄŸi gözlenmektedir. Transfer harcamalarının toplam talebi uyarıcı etkisi mal ve hizmet alımlarına yönelen kamu harcamalarına oranla daha zayıftır. Ancak, karşı karşıya olunan ekonomik kriz sosyal izolasyona baÄŸlı talep ve istihdam krizidir. Yani ekonominin kendi doÄŸası içinde ortaya çıkan bir kriz deÄŸildir. Bu nedenle salt toplam talep yönelimli politikaların izlenmesi de doÄŸru deÄŸildir. Sosyal izolasyon nedeniyle iÅŸsiz kalan ve gelir akımları tümüyle duran toplum kesimlerine yönelik sosyal transfer harcamalarının da temel ihtiyaçların karşılanması yönüyle toplam talep artışına hızlı biçimde etki edeceÄŸi açıktır.  

Bu noktada tüm bu harcamaların finansmanının bir sorun olarak algılanmaması gerekir. Ekonomik rutinin bozulduÄŸu süreçlerde, rutine göre tasarlanmış politikalar da ısrarcı olunamayacağı açıktır. Söylemek istediÄŸimiz, enflasyonist baskıyı artıracağı gerekçesiyle kamu harcamalarının merkez bankası aracılığıyla finansmanından uzak durulması yönündeki politikadan vazgeçilmesi gerekliliÄŸidir. Bu süreçte önemli olan üretimin devamlılığının bir biçimde saÄŸlanması ve toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Çünkü devleti var kılabilmek için milleti yaÅŸatmamız gereken noktadayız.

Doç Dr Ufuk Selen

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Bursalı iş insanlarından çözüm ortaklığı

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.