22 Mart 2023 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

“2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak”

TÜSİAD Başkanı Kaslowski yaptığı açıklamada, destek programının odağı işletmelerin nakit akışlarındaki bozulmanın zincirleme iflaslara neden olmasını engellemek ve istihdam kayıplarını en aza indirmek olmalı derken, 2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak. Biz olumlu düşünerek küçük de olsa pozitif bir büyüme yakalayacağımıza inanıyoruz şeklinde konuştu.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski, koronavirüs salgınının yayıldığı her ülkede ekonomi üzerinde benzer etkiler yaptığını, Türkiye ekonomisinin de finansal piyasalar, dış ticaret ve iç talep olmak üzere üç farklı kanaldan etkilendiğini anlattı.

Bu yıl hem turizm hem de ihracat gelirlerinde önemli bir gerileme görüleceğini aktaran Kaslowski, diğer taraftan iç talepte bir daralma yaşandığını, pek çok sektörün hizmetlerini salgının yayılım hızını azaltmak için durdurduğunu söyledi.

Kaslowski, dış talebin zayıf olduğu, turizm gelirlerinin önemli ölçüde azaldığı bir ortamda dengeli büyümenin çok mümkün görünmediğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Bu yıl büyümenin oldukça cüzi oranlarda gerçekleşmesi beklenmeli. 2. çeyrekte iç ve dış talep aynı anda duracak, ekonomide büyük ölçüde daralma yaşanacak. Salgının seyri eğer tahmin edildiği gibi yaz aylarında azalacaksa iç talep 3. çeyrekte geri dönecektir ama küresel ekonomide özellikle Avrupa’da ekonomik kriz çok daha uzun sürecek. Bu nedenle yılın 2. yarısında dış talepten büyük bir katkı beklememek gerekir. 2020 iç talep ağırlıklı büyüyeceğimiz bir yıl olacak. Biz olumlu düşünerek küçük de olsa pozitif bir büyüme yakalayacağımıza inanıyoruz. Enflasyon üzerinde petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş olumlu etki yapıyor, ancak döviz kurunda artış sürüyor. Enflasyon yıl sonunda yüzde 9-10 civarında kalabilir. Turizm ve ihracat gelirlerindeki kayıplar nedeniyle çok sınırlı bir cari açık bu yıl görebiliriz.”

Merkez Bankası döviz rezervinde son aylarda hızlı bir gerileme olduğuna işaret eden Kaslowski, döviz likiditesine özellikle dikkat edilmesi gereken bir döneme girildiğini dile getirdi.

Kaslowski, uluslararası kurumlarla iş birliğine her zamankinden daha fazla önem verilmesi gerektiğine dikkati çekerek, “Küresel finansal risklerle mücadele uluslararası iş birliği içerisinde yürütülmeli. Bu amaçla pek çok uluslararası kurum şimdiden önemli fonlar ayırdı. Fed pek çok ülkeyle döviz swap hattı açtı. Türkiye de bu sorunlarla mücadelede yalnız kalmamalı.” ifadelerini kullandı.

“Paketin genel büyüklüğü ekonominin büyüklüğü ile orantılı olmalı”

Ne kadar erken ve yaygın destek verilirse yapıyı muhafaza etmenin o kadar mümkün olacağını vurgulayan Kaslowski, şunları ifade etti:

“Bu nedenle destek programının odağı işletmelerin nakit akışlarındaki bozulmanın zincirleme iflaslara neden olmasını engellemek ve istihdam kayıplarını en aza indirmek olmalı. Bunun yanında genel makroekonomik dengelerin sarsılmaması ve finansal bir krize neden olmaması için de tedbirler alınmalı. Döviz likiditesinde sorun yaşanmaması için Fed ile swap hattı açılması ya da alternatif dış kaynak bulunması için girişimlerde bulunulması bu anlamda önemli olacaktır. Paketin genel büyüklüğü ise ekonominin büyüklüğü ile orantılı olmalı. Yurt dışı örnekler verilen desteklerin Avrupa’da milli gelirin yüzde 20’leri civarında olduğunu gösteriyor. Destek paketlerinin milli gelirin yüzde 10’u seviyesinde bir büyüklüğe ulaşmasını beklemek daha gerçekçi olacaktır

 “Hane halkına doğrudan destekler gündeme gelmeli”

Simone Kaslowski, krizle mücadelenin, tüm ülkelerde bir süreç yönetimini ve pek çok alanda etkili adımların hayata geçirilmesini gerektirdiğini belirterek, “Ülkemizde istihdamı korumak ve özellikle küçük işletmeleri, esnafı, ticaret erbabını, kendi işinde çalışan kişileri desteklemek açısından yeni adımlara ihtiyaç var. Her ne kadar vergi ertelemeleri ve finansmana erişim açısından kolaylıklar sağlansa da burada bankacılık sektörü kaynakları tek başına herkese yetemeyecektir.” diye konuştu.

Merkez Bankası’nın bankalara çok ciddi likidite sağladığını, işsizlik fonuna likidite sağlamak için tahvil alımlarına da başladığını anımsatan Kaslowski, ancak bu kadar riskli bir ortamda kredibilitesi iyi olan firmaların öne çıkacağını söyledi. 

Kaslowski, bu nedenle Kredi Garanti Fonu’nun teminat gösteremeyecek durumda olan küçük işletmeler için kritik olduğunu vurgulayarak, “Burada maliyet avantajı olduğu için şimdiden firmalar arasında bir yarış başladı, limitler yetmiyor.” dedi.

Salgın nedeniyle ücretleri ödeme zorluğu yaşayan firmaların kısa çalışma ödeneğinden faydalandığını, bu ödeneğin ücreti belli bir tavana kadar karşılayabildiğini aktaran Kaslowski, “Ödeneğe başvuru koşulları bir miktar kolaylaştırıldıysa da bu imkandan son 3 yılda en az 450 gün SGK primi ödemiş olma koşuluna uyabilen çalışanlar yararlanabilecek. Bu dönemin koşulları dikkate alınarak, süre şartlarının daha fazla çalışanı kapsayacak şekilde hafifletilmesi düşünülebilir.” ifadelerini kullandı.

Kaslowski, halen önemli bir oranı temsil eden kayıt dışı çalışanların bu desteklerden yararlanma şansına hiç sahip olamadığına işaret ederek, salgın durumunda devletin herkese elini uzatması, dolayısıyla hane halkına doğrudan desteklerin de gündeme gelmesi gerektiğini söyledi.

AA

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Benzine 20 kuruş zam!

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

escort ankara