20 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

İthalatta Artış Ne Getirecek?

Kısaca Türkiye’nin üretiminin ithalat bağımlılığı gibi yapısal problemleri var. Böyle bir ülkede kuru arttıralım, cari açık azalsın gibi önlemler işe yaramıyor. Aksine kur artışı enflasyonu arttırdığından makroekonomik istikrara da zarar veriyor.

Geçtiğimiz günlerde TCMB ödemeler dengesi istatistiklerini açıkladı. Böylece ilk çeyrek cari dengesini de görmüş olduk. Cari açığımız daha şimdiden 18 milyar doları geçti. 2021’in ilk çeyreğinde ise 7.5 milyar dolarmış. Yıllık artış %140.

İhracat geçen yıl ilk çeyrek 49.5 milyar dolarmış. 2022 ilk çeyrek 60.5 milyar dolar olmuş. İthalat ise 56 milyar dolardan 81 milyar dolara çıkmış. İhracatı daha önceki yazılarımda incelemiştim. Bugün ithalata yakından bakmak istiyorum.

İthalat artışının altında yatan en önemli neden beklendiği üzere enerji maliyetlerindeki artışlar. 2021’de ilk üç ayda enerji ithalatımız (27. fasıl) 8.6 milyar dolar. Oysaki 2022’de sadece Ocak ayında 8.8 milyar dolar enerji ithal etmişiz. Şubatta enerji ithalatımız 7.7, Martta ise 8.4 milyar dolar.  Yani ilk üç ay toplam enerji ithalatımız 25 milyar dolar.

Peki, olağan şüpheliyi hesaplarımızdan bir an olsun çıkaralım ve ithalat harcamalarımıza bu şekilde bakalım. Evet, enerji fiyatları gerçekten çok arttı. Hem petrol fiyatında hem de doğal gaz fiyatında inanılmaz artışlar oldu. Enerjiyi dışladığımızda ithalat harcaması geçen yılın ilk üç ayında 47 milyar dolarmış. Bu yıl enerjiyi dışladığımızda ise 56 milyar dolar. Yani yine bir artış var. Üstelik bu artış kurların ikiye katlandığı bir dönemde olmuş. Kabaca bakalım. 2021 yılının ilk üç ayında ortalama dolar kuru yaklaşık 7.36. 2022 ilk üç ayda ise ortalama olarak 13.93 olmuş. Dolar, TL karşısında neredeyse iki katına çıkmış. Ama ithalat harcaması kısılmıyor.

Kurdaki artış ithalatı azaltamıyor…

Aslında Eylül ayında çıktığımız bu yolda anlatılan şuydu: gevşek bir para politikası uygulanacak, yani faizler düşecek. Böylece özel kesim düşük faizle kredi kullanacak. Evet, bu TL’nin değer kaybetmesine neden olacak ama olsun. TL değer kaybederse kronikleşmiş cari açık problemimiz de çözülür. Kur artınca ithalat azalır, ihracat artar. Buna isteyen standart bir makroekonomi kitabının ilk bölümlerinden kanıtlar da sunabilir. Ancak maalesef iş burada bitmiyor. Çünkü başka faktörler de devreye giriyor.

Kurlardaki bir artış, ithal malları pahalı hale getiriyor. Kişilerin de ithal malları kullanmaktan vazgeçerek yerli mallara geçmesini bekliyoruz. Ancak bu önermede arkada yatan varsayım ithal mallarının fiyat esnekliğinin yüksek olduğu. Yani bu malları satın alırken fiyata karşı çok hassas olduğumuzu ve fiyat değişikliği olduğunda hemen ithal mal talebini değiştirdiğimizi varsayıyoruz. Ama ya gerçekte biz fiyata karşı hassas değilsek? Yani aldığımız mallar zorunlu malsa ve fiyat ne olursa olsun almak zorundaysak? İşte o zaman kuru arttırmanın ithalat harcamasını kısmasını bekleyemeyiz.

Bu anlatılanlar ışığında Türkiye’nin ithalatının yapısına bir bakmakta fayda var. İthalatımızın yaklaşık %80’i ara malı ve hammaddeden oluşuyor. Yani aslında zorunlu mal kapsamında olan mallar. Kur arttığında evet bu malların TL cinsinden fiyatları artıyor ancak bu mallara olan talebimiz düşmüyor. Üstelik faizleri düşürmüşüz, yatırımları arttırıp üretimi arttırmayı hedefliyoruz. Üretim artışına paralel olarak da bu mallara olan talebimiz artıyor. Yani azalmak bir yana üretimi arttırmak için ithal mallara olan talebimiz artıyor.

İthalatın tek belirleyicisi kur değil. Talep fazla ise bu talebin bir kısmının ithal mallara yönelmesi de doğal. Yani eğer biz kredi verip insanları harcamaya yatırım yapmaya sevk etmek istiyorsak, o talebin bir kısmının ithal mallara yöneleceğini de unutmamak gerek.

Kısaca Türkiye’nin üretiminin ithalat bağımlılığı gibi yapısal problemleri var. Böyle bir ülkede kuru arttıralım, cari açık azalsın gibi önlemler işe yaramıyor. Aksine kur artışı enflasyonu arttırdığından makroekonomik istikrara da zarar veriyor.

Önce işe yapısal problemleri çözecek adımlarla başlamak gerek. Aksi halde bu kısırdöngüye dönüşmüş süreç içerisinde döner dururuz…

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Avustralya’da 6,9 büyüklüğünde deprem

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.