02 Mayıs 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI:100. YIL

ozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Kaldırmak için çok zorlu bir diplomatik mücadele verilmiştir. Türkiye, kapitülasyonları kaldırmakla, bütün “mazlum milletler”e örnek olmuştur.

Lozan’da, Türk delegeleri ile İngiliz, Fransız, İtalyan, Japon, Yunan, Romen ve Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslav) delegeleri arasında, sekiz aydan fazla süren diplomatik müzakereler sonunda Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştır. 143 maddeli bir belgedir ve gizli maddeleri de yoktur. Ayrıca süresi de yoktur! Lozan Barış Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Tapu Senedidir!

 

20 Kasım 1922’de toplanan konferans 4 Şubat 1923’de anlaşmazlık yüzünden kesilmiş, 23 Nisan 1923’de ikinci defa toplanarak 24 Temmuz 1923’de Barış Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması sekiz aylık çetin ve uzun müzakere devresinden sonra Lozan Üniversitesi’nin tören salonunda imzalanmıştır. Lozan’da imzalanan belgeler esas Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol, beyanname ile bir de nihai senetten ibarettir. Esas Barış Antlaşması bir önsöz ve 5 bölümden oluşan 143 maddedir ve gizli maddeleri olmadığı gibi süresi de yoktur. Lozan Barış Antlaşması’nda düzenlenen önemli konular arasında sınırlar, azınlıklar, kapitülasyonlar, boğazlar, borçlar sorunu, harp tazminatı ve nüfus değişimi gibi konular yer almıştır.

Lozan Konferansı 20 Kasım 1922 günü Mont Benon’da (Gazinosunda) İsviçre Konfederasyonu Başkanı’nın (Mr. Haab’ın) konuşması ile açılmış ve onun konuşmasını, Müttefikler adına İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un ve arkasından İsmet Paşa’nın konuşmaları izlemiştir. Curzon konuşunca, İsmet Paşa o zaman ben de konuşacağım dedi ve kürsüye fırladı. Çok sert konuştuğunu söyleyen Curzon’a “çok ıstırap çekmiş bir milletin şikâyetidir” demiş ve Curzon en çok neyi önemsiyorsunuz diye sorduğunda “bağımsızlık” diye yanıt vermiştir.

İsmet Paşa Lozan’a 11 Kasım’da gitti. Çünkü konferans 13 Kasım’da başlayacaktı. Fakat bir hafta ertelendi ve 20 Kasım’da başladı. TBMM 14 maddelik talimat verdi. Asla taviz verilmeyecek iki madde vardı. Bunlar, Ermenistan kurulması ve kapitülasyonlar idi.

Masa, oturma düzeni krizi yaşandı. İsmet Paşa’ya ayrılan yer Bulgar, Sırp-Hırvat-Sloven delegelerinin oturduğu masa idi ve koltukta diğerlerinden farklıydı. İsmet Paşa sebebini sorunca, aynı boyutlarda sandalye yok yanıtını alınca, “ziyanı yok, siz sandalyeyi bulunca gelirim” der ve salonu terk eder. İsmet Paşa “biz eşit ve egemen devletiz” dedi. Daha sonra bu durum düzeltilir ve İsmet Paşa İngiltere, Fransa, İtalya delegelerinin oturduğu masaya alınır.

21 Kasım’da Konferans çalışmaları başlamış, birçok konuda anlaşmalar sağlanmış, ancak Osmanlı Devlet Borçları, ayrıcalıklar (imtiyazlar-Kapitülasyonlar), İstanbul ve Boğazların Müttefik kuvvetlerince boşaltılması gibi konular üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle, görüşmeler 4 Şubat 1923’de kesilmiş, İsmet Paşa da Ankara’ya dönmüştür. 23 Nisan’da yeniden başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923’te Barış Antlaşması ve Eklerinin imzalanması ile sona ermiştir. Konferansın temel çelişkisi, Müttefikler “Mondros’tan geliyoruz”, Türkler de “Mudanya’dan geliyoruz” düşüncesi olmuştur.

Lozan Barış Antlaşması Türk tarihinde özel bir yeri olan çok yönlü bir bağıttır. Yenen-yenilen devletlerarasındaki ilişkileri değil, 1914-1918 Savaşını kazanan Müttefikler ile 1919-1922 Kurtuluş Savaşını kazanan Türkiye arasındaki ilişkileri eşit koşullar içinde düzenlemiştir. Bu bakımdan, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti gibi yenilen devletlere, görüşme bile yapılmadan, zorla kabul ettirilmiş barış antlaşmalarından çok farklıdır. Müttefikler, Milletler Cemiyeti Yasasını, bu devletlere imzalattıkları barış antlaşmalarının giriş bölümüne koydurdukları halde, Türkiye’yi Lozan’da buna zorlayamamışlardır.

Lozan hakkında pek çok şey söylenmiştir. İsmet Paşa’nın ifadesiyle, Lozan Konferansı, büyük bir sınavdı. “Milletimizin Avrupa ortasına davet olunduğu büyük bir imtihan”dı. Türkiye bu sınavı başarıyla vermiştir. Lozan Antlaşması, “Milli Mücadele’nin sonucunu belirlemiştir.” Bu antlaşma, “Harbi Umumi’den sonra gördüğümüz antlaşmalarla yakından veya uzaktan benzerliği olmayan bir antlaşma”dır. Öteki antlaşmalar, galip devletlerin mağluplara dayattığı, dikte ettiği antlaşmalardı. Lozan Antlaşması ise, eşit taraflar arasında çetin müzakerelerle hazırlanıp imzalanmış bir antlaşma idi.

Lozan’da üzerinde uzlaşılamayan en önemli konu kapitülasyonlar/imtiyazlar konusu olmuştur. Sadece iktisadi konularda değil eğitimden hukuka kadar her alanda imtiyaz söz konusuydu. İktisadi bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın bir anlamı kalmayacaktı. Batı için bir ülkenin siyasi rejiminin ne olup olmadığı önemli değildi. Önemli olan elde ettiği imtiyazlar ve bunların korunmasıydı. Bu durum geçmişte de böyleydi günümüzde de böyle ve gelecekte de böyle olacaktır.

Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Kaldırmak için çok zorlu bir diplomatik mücadele verilmiştir. Türkiye, kapitülasyonları kaldırmakla, bütün “mazlum milletler”e örnek olmuştur. Çünkü Fas’tan Çin’e kadar, bütün Asya ve Afrika ülkelerinde kapitülasyonlar vardı. Bu konuda Türkiye bir çığır açmıştı, ezilen halklar şimdi bu yolda yürüyebilirlerdi. Lozan’da Türk heyetine karşı en önemli baskı mali ve iktisadi konularda olmuştur. Öyle ki, yeni Türk devletinin yaşamasında ve kalkınmasında kendisine hiçbir şans tanınmamış ve yardım yapılmamıştır.

Lozan Barış Antlaşması, bütünüyle, ruh ve manası bakımından, Türk milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş olan büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder. Lozan Antlaşması, bir bakıma, bilinen “Şark Meselesini-Doğu Sorununu” tarihe gömen antlaşma olmuştur. Lozan, askeri zaferimizi tamamlamış, taçlandırmış, yeni Türk Devleti’ni (Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni) tarih sahnesine çıkarmıştır. Dolayısıyla Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedidir!

Lozan Barış Antlaşması hem Birinci Dünya Savaşı’nı hem de Türk-Yunan Savaşı’nı bitiren bir antlaşma olmuştur. Bu nedenle, oluşturulması çok zor olmuş, sonuçta ortaya herhangi bir taraf için kesin bir zafer değil, bir uzlaşma metni çıkmıştır. Bu nedenledir ki, zamanında ve hala bugün İsmet Paşa ve Lozan Antlaşması için ileri sürülen, yetersiz kalmış olma iddiaları hiçbir şekilde geçerli değildir. Lozan büyük yetersizlikler ve güçlükler içinde müzakere edilmiş bir antlaşmaydı ve yeni Türkiye’nin bunu bir an önce imzalamaya büyük ihtiyacı vardı.

Barış Antlaşması ve eklerinden ayrı olarak, yine Lozan’da Polonya ve ABD ile iki antlaşma daha imzalanmıştır. Bunlardan biri Polonya ile yapılan Dostluk Antlaşmasıdır. İmzalanan diğer antlaşma, Türkiye ile ABD arasında yapılan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasıdır. 6 Ağustos 1923 günü imzalanmıştır. Bu antlaşma, Amerika’daki Ermeni lobisinin şiddetli muhalefetiyle karşılaşmış ve sonunda 19 Ocak 1927 tarihinde Senato’da yapılan oylamada altı oy farkla reddedilmiş, yürürlüğe girmemiştir.

İsmet Paşa Lozan’da adeta “kelle koltukta” görev yapmıştır. Ermeni suikastçılar Lozan Konferansı boyunca İsmet Paşa’nın peşini bırakmamışlardır. Lozan Konferansının birinci döneminde olduğu gibi ikinci döneminde de çeşitli suikast duyumları, ihbarları alınmıştır. İsmet Paşa, otomobilinde küçük Türk bayrağıyla Lozan caddelerinde dolaşıyordu. Lozan polis müdürü, bir tedbir olarak bu bayrağı kaldırmasını rica etmişti. Paşa, bunu şiddetle reddetmiş, “Bir İsmet Paşa ölür, yerine başka biri gelir, göreve devam eder ve bu bayrak hiç inmez” demiştir.

Lozan Konferansı telgraflarla yürütülmüştür. Türkiye çoğunlukla “Eastern-Doğu” telgraf hattını kullanmıştır. Bir ara “Köstence Hattı” kullanılmış ama bu kısa sürmüştür. “Köstence Hattı”, Romanya ve Köstence üzerinden Türkiye’ye geliyordu ve Fransızların denetimindeydi. “Eastern-Doğu” hattı ise Akdeniz üzerinden Türkiye’ye gelen ve İngilizlerin denetiminde olan bir hattı.

Konferans boyunca yoğun bir telgraf trafiği olmuştur. Lozan ile Ankara arasında 1600 kadar telgraf gidip gelmiştir. Bir o kadar da Lozan ile Londra arasında telgraf yazışması yapılmıştır. Gelip giden telgrafların hemen hepsi şifreliydi. Bugün artık bunların şifresi, gizliliği kalmamıştır. Bunların hepsi yayımlanmıştır.

Müttefikler/düşmanlarımız acaba bizim şifrelerimizi açmışlar mıdır? Bunu bana da soranlar olmuştur. Bu soruya toptan “evet” ya da “hayır” denemez. Kapatılan telgraf, uğraşılırsa başkaları tarafından açılabilir. Ama açılması çok uzun zaman alır, açılıncaya kadar iş işten geçer. Ama Konferansın sonuna doğru Ankara’dan çekilen bazı şifre telgrafların İngilizler tarafından İstanbul’da açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu bir istisnadır. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği, açılan telgrafları hemen Londra’ya ve Lozan’a yetiştirmiştir. Ancak bir sonuç alamamışlardır.

Atatürk, Nutuk’ta, Lozan Barış Antlaşması hükümlerini Sevr Antlaşması’ndaki hükümlerle ayrıntılarıyla karşılaştırdıktan sonra diyor ki:

“Saygıdeğer baylar, Lozan Barış Antlaşması’ndaki hükümleri, öbür barış önerisiyle daha çok karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır (siyasi zafer eseridir)”.

Lozan Antlaşması, ilk zamanlarda, memleket içinde gereği gibi kavranıp, önemli bir belge olarak değerlendirilememiştir. Bunun önemli bir netice olduğu ve büyük ölçüde Türkiye’nin arzularını ve taleplerini sağladığı kavranamamıştır. Lozan Antlaşması, milli devletin sınırlarını azami ölçüde kurtararak vücuda getirmiştir. Bizi, ülke bütünlüğü ve sınırlar meselesinde manen ve maddeten kuvvetlendirmiştir. İstanbul ve Doğu Trakya müzakere yolu ile kurtarılmış, netice alınmıştır.

Lozan’da birtakım eksiklikler olmuştur. Boğazların açık olması ve en nazik geçitlerimizin tahkim edilmek hakkından yoksun bırakılması gibi. Bu bir açık nokta idi. Boğazların gayri askerlikten kurtulması 13 sene sonra sağlanabildi. 1936’da Montrö Boğazlar Antlaşması yapılarak, Boğazlar tamamıyla Türk egemenliğine terk edilmiştir.

Lozan Antlaşması’nın çözümünü ileriye bıraktığı diğer iki meselen biri Hatay diğeri ise Musul meselesi olmuştur. Birinci mesele 1938’de Türkiye’nin lehine çözülmüş fakat Musul meselesi maalesef Türkiye’nin aleyhine sonuçlanmıştır.

Oniki adanın, Kıbrıs’ın ve Batı Trakya’nın iddia edildiği gibi Lozan Antlaşması ile bir ilgisi yoktur. Lozan Antlaşması’nın eksiklikleri diye sayılabilecek bütün meseleler zamanla çözülmüştür. Bu sebeple, Lozan Antlaşması, Türk siyasi hayatında başlı başına yer tutan milli bir eser halindedir.

Batı’nın “Hasta Adam” olarak ifade ettiği Osmanlı Devleti’nin içinden yeni bir Türk devleti doğmuştur. Diğer bir ifadeyle asırlık Osmanlı çınarı içinden yeni bir filiz yeşermiştir. Lozan Antlaşması yeni bir Türk devletinin kurulmasında temel unsur olan siyasi bir belge olmuştur. Bu milli devlet, tam manasıyla medeni ve bağımsız bir devletin bütün haklarına sahip olmuştur.

Bir İngiliz tarihçinin dediğine göre, Osmanlı Devleti’nin kaldırılması fırsattı, Avrupa’nın eline 1300 senesinden beri ancak iki defa geçmiştir. İkinci fırsat, Milli Mücadele dediğimiz devrede zuhur etmiş ve Avrupa bundan faydalanamamıştır. Lozan şartlarını kabul eden galip devletler, Türkiye’nin bu şartları koruyup geliştirebileceğine aslında inanmıyorlardı. Harap ve muhtaç bir ülke, yaşamak ve kurtulmak için avuç açıp bütün kazandıklarını kısa zamanda kaybedecek sanıyorlardı.

Lozan’da imzalanan belgelerle sadece bir barış düzenlememiş, aynı zamanda Türkiye ile Batı devletlerinin siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal ilişkileri yeni baştan düzenlenmiştir. Bir deyişe göre; Lozan, Doğu ile Batı’nın hesaplaşmasıdır. Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın sağladığı Türk milletinin hayati haklarını ve emellerini gerçekleştirdiği bir eserdir. Lozan aynı zamanda Ortadoğu’nun en önemli bir bölgesinde devamlı barış ve güvenliği kurmak ve devam ettirmekle dünya barışına da hizmet etmiştir.

Lozan’da asıl mücadele İngiltere ile Türkiye arasında olmuştur. Fransa ve İtalya bakımından konferans daha az önemli idi. Fransa için toprak sorunu 1921 Ankara Anlaşması ile çözümlenmişti. İtalya’nın da bir savı kalmamıştı. Her iki devlet daha çok Türkiye’deki ekonomik çıkarlar ve imtiyazlarının peşindeydi. Konferansta görüşülen en önemli konular; toprak değişmeleri, sınırlar, uyrukluk, kapitülasyonlar, azınlıkların korunması, Osmanlı Devlet Borçları gibi konulardı. Türkiye, uzun süredir İngiltere’nin elinde bulunan Mısır, Sudan ve Kıbrıs Adası üzerindeki egemenlik haklarından vazgeçti.

Lozan Antlaşması yapıldığı sırada İngiliz kuvvetlerinin işgali altında bulunan Musul bölgesinin Türkiye’ye verilmesine İngiltere yanaşmayınca anlaşmazlık “Musul Sorunu” adı ile uzayıp gitmiş, 1926’da yapılan bir antlaşma ile çözülmüş ve Musul bölgesi Irak’a bırakılmıştır.

Antlaşmanın 23. Maddesinde Boğazlar Rejimi düzenlenmiştir. Burada iki eksik nokta vardır: 1. Boğazların askerden arındırılmış olması; 2. Boğazlardan geçişi yönetmek üzere bir komisyonun kurulmuş olmasıdır. Bu iki nokta Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırlamakta idi. Bu durum 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çözülmüştür.

Lozan Antlaşması 23 Ağustos 1923’de TBMM tarafından onaylanmıştır. Türkiye onay belgelerini Fransız Hükümetine 31 Mart 1924’de vermiştir. İngiltere 10 Nisan’da, Fransa 27 Ağustos’ta, İtalya 11 Ocak’ta, Japonya da 6 Haziran’da antlaşmayı onaylamıştır.

Lozan Barış Antlaşmasının Türkiye açısından üç büyük önemi vardır:

Birincisi, Lozan Barış Antlaşması bir eşitlik belgesidir. Başta Sevr olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren barış antlaşmaları, karşılıklı müzakere yapılmadan, ilgili devletle dayatılmak suretiyle imzalatılmıştır. Müttefiklerin çizdikleri savaş sonu düzenini yansıttıklarını simgelemek için de, tümünün başına Milletler Cemiyeti Misakı konmuştur. Lozan Antlaşması bunun tek istisnasıdır. Gerçek bir müzakere süreci sonucu imzalanmıştır, başında da Milletler Cemiyeti Misakı yer almamıştır. Karşılıklı pazarlıklarla ortaya çıkan bir uzlaşma metni olduğu için de, Savaş’ı bitiren antlaşmalar içinde halen bir tek o uygulanmaktadır; diğerleri ortadan kalkmıştır.

İkincisi, Lozan Barış Antlaşması bir iktisadi bağımsızlık belgesidir. Kapitülasyonların kaldırılması ve Duyun-ı Umumiye borçlarının ödenmesinin bir plana bağlanarak, 1954’te bitecek şekilde devlet tarafından ödenmesi, Türkiye’nin dışa iktisadi bağımlılıktan kurtulmak için ihtiyaç duyduğu alt yapıyı kurmasını sağlamıştır.

Üçüncüsü, Lozan Barış Antlaşması bir siyasal bağımsızlık belgesidir. Türkiye’yi bağımsız bir devlet olarak tanıyan ve bunu uluslararası planda tescil eden bir belgedir. Bu nedenle, Lozan Barış Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu belgesidir, tapu senedidir.

Lozan’ı ve sonrasını bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Lozan Antlaşması, milletler tarihinde nadir görülen misallerden biridir. Yüz yıl sonra canlılığını hala muhafaza ediyor. Nihayet Türk tarihinde, yüz senelik bir barış devri, Lozan’dan sonra onun tabii bir sonucu olan laik cumhuriyete nasip olmuştur.

Lozan Antlaşması bugün devletin temel idare kurallarına öncülük ve kılavuzluk edebiliyor. Diğer milletlerin hayatında bir muharebeden sonra yapılan siyasi akdin yüz sene sonra kendi değerini muhafaza eden bir belge olarak nadir örneklerden biridir. Lozan Antlaşması, askeri zaferler gibi milletimizin hakkı ve kendi kabiliyetinin mahsulü olan bir kazançtır.

Peki, Türkiye Lozan’da ne kazandı?

Kapitülasyonlar kalktı, çok hukukluluk son buldu, hukuk birliği sağlandı, cemaat ve konsolosluk mahkemeleri kapatıldı, Patrikhane’nin siyasi ve idari yetkisi kalktı, yani Ekümenik statüsü kalktı, azınlıkların eski özel ayrıcalıkları kalktı, kabotaj hakkı elde edildi, vatan bölünüp parçalanmadı, İstanbul ve Boğazlar işgalden kurtuldu, Gökçeada, Bozcaada ve Karaağaç geri alındı, Sevr antlaşması yırtıldı çöpe atıldı, Sevr’de 480 bin km kare olan vatan toprağı Lozan’da 780 bin km kareye çıktı, Osmanlı borçlarını temizlendi, Duyun-u Umumiye düzeninden kurtulduk, Lozan’da fiilen elimizde olan hiçbir yeri kaybetmedik. Sonuç olarak, Lozan’da sınırları belli, dünyanın tanıdığı eşit, egemen, tam bağımsız, tek hukuklu laik bir ulus devletin temeli atılmıştır.

Bu güzel eserin ortaya çıkmasına verdikleri katkılardan dolayı değerli arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum.

Lozan Barış Antlaşmasının ve Cumhuriyetimizin 100. Yılı milletimize kutlu olsun.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Türkiye mutfakta Peru’yu yakalayabilir mi?

HIZLI YORUM YAP



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.