22 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri

Bilgi ve tecrübeyi paylaşmak bir sorun mu?

Bilgi ve tecrübeyi paylaşmama sorununa geri dönersek, bu durum özel sektörde görev yapan pek çok yönetici dostumuzun da firmalarında tecrübe ettikleri bir sıkıntı gibi görünüyor. Bilhassa özel sektör vurgusu yapıyorum çünkü sıklıkla bu davranışın özel sektörün rekabetçi doğasının bir neticesi olduğu yönünde yorumlar yapılıyor.

Geçen gün öğrencilerimle gerçekleştirdiğimiz bir sohbette kendilerine bir sual sordum: “Eğer bir firmada yönetici pozisyonunda görev yapıyor olsaydınız, örgütsel hiyerarşide hemen altınızda yer alan, son derece parlak astınıza, bilgi ve tecrübenizi aktarır mıydınız?”. Soruma muhtelif yanıtlar geldi. Bazı genç arkadaşlarım bilgi ve tecrübelerini tereddütsüz paylaşacaklarını, etik olanın bu olduğunu dile getirdiler. Neredeyse bir öncekiyle eşit sayıda öğrenciyi içeren bir diğer grup ise bilgi ve tecrübelerini astlarıyla katiyyen paylaşmayacaklarını, çünkü boynuzun kulağı geçme tehlikesi olduğunu ve bu tercihin de gayet makul olduğunu savundular. Aslında düşünüldüğünde, firmalarda bilginin astlarla paylaşımı, amir açısından bir tehlike olmaktan ziyade, çok yönlü kaldıraç etkisi yaratabilecek bir alternatif gibi görünüyor kanımca. Ne demek istediğimi biraz sonra netleştirmeye gayret edeceğim.

Bilgi ve tecrübeyi paylaşmama sorununa geri dönersek, bu durum özel sektörde görev yapan pek çok yönetici dostumuzun da firmalarında tecrübe ettikleri bir sıkıntı gibi görünüyor. Bilhassa özel sektör vurgusu yapıyorum çünkü sıklıkla bu davranışın özel sektörün rekabetçi doğasının bir neticesi olduğu yönünde yorumlar yapılıyor. Bilgi ve tecrübelerini paylaşmak noktasında ketum amirler ve neticesinde, kariyer yolunda kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalan astlar ve örtük bilgiyi bir türlü kurumsallaştıramayan, haliyle kuvvetli bir kurumsal hafıza yaratamayan firmalar. Hiç şüphesiz başları ağrıtacak, mühim bir yönetim problemi. Normal şartlarda münasip olan elbette edindiğimiz bilgi ve tecrübeyi paylaşmak ya da deyim yerindeyse “bilginin zekatını vermek”. Ancak gördüğümüz kadarıyla pratikte bu maalesef her zaman böyle olmuyor. Peki bu derdin merhemi ne?.

Çok sıklıkla firmalarda uygulanan bir çözüm, amirlere astlarıyla aynı gemide olduklarını hatırlatacak enstrümanlar geliştirmek. Örneğin yöneticilerin bireysel performansını değerlendirirken kullanılabilecek kıstaslardan bir tanesi de astların başarı düzeyi olabilir. Bu sayede, paylaşım hususunda oldukça cimri yöneticileri astlarıyla bilgi ve deneyim paylaşmaya ikna etmek daha kolay olabilecektir.

Öte yandan olayın maddi boyutunun ötesinde elbette bir de psikolojik yakası var. Müsaadenizle, kendimden vereceğim bir misalle, bu durumu nasıl yönetebileceğimizi anlatayım. Birçok insan arkadan gelenlerin nazarında bir “duayen” olarak kabul görmek ve meslek yaşamları boyunca da, öyle kalmak ister. İtiraf edeyim, hemen her öğretim üyesi gibi ben de, arkadan gelen gençlerin beni kendilerine rol modeli olarak almalarını ve onların nezdinde daima “Hoca” statüsünde kalmayı arzu ederim. Öte yandan, zannımca bu statüyü korumanın anahtarı bilgiyi ve tecrübeyi paylaşmamak değil kesinlikle. Aksine, herhangi bir konuda mütevazi bir bilgi ve tecrübeye sahip isem, fiziksel ve zihinsel sınırlarım imkan verdiği ölçüde, mümkün mertebe bunları genç akademisyenlerle ve öğrencilerimle paylaşmaya gayret ederim. Ancak bir yandan da, daima öğrettiğimden daha fazlasını öğrenmeye gayret ederek, gençlerle başlangıçta aramızda var olan makası her daim korumaya da özen gösteririm. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi arzum her daim onların bir adım önünde olmak, zihinlerinde her zaman “Hoca”ları olarak yer etmektir. Ola ki bu tatlı uğraş sonunda, arkadan gelen genç arkadaşım makası kapatmaya muvaffak olursa, bu sefer de bilim yolunda pes etmeyen bu azimkar genç kardeşimle gurur duyar ve onun bilgi dağarcığına bir tuğlada ben koymanın hazzını yaşarım.

Yukarıda dile getirmeye çalıştığım tarzda bir bilgi ve tecrübe paylaşım adetinin çok yönlü bir fayda yaratacağına yürekten inanıyorum. Bilginin arz yakasındaki aktör; bir yandan paylaşmanın, öğretmenin hazzını yaşarken, bir yandan da takipçilerle arasında var olan makas kapanmasın arzusuyla sürekli kendini geliştirme telaşesinde olacaktır. Bu, yaklaşımın bilgi ve tecrübesini paylaşanlar yakasındaki faydaları. Bilgi ve tecrübe kendisiyle paylaşılanlar ise mesleki olgunlaşma sürecine gireceklerdir. Bu da bilgi ve tecrübe paylaşımının talep yakasındakiler açısından faydası. En nihayetinde bilgi ve tecrübenin kaynağından diğer aktörlere kopyalanması bir kurumsal hafıza inşa edebilmek açısından da mühim. Bu bağlamda, bilgi ve tecrübe paylaşımı konusunda Moliere’in cimrisini aratmayan bazı yöneticilerimizi (hiç değilse bir kısmını) öğrettiğinden fazlasını öğrenerek makası koruma modelinin çok yönlü faydalarıyla ikna etmek sanki mümkün gibi görünüyor. Ne dersiniz?.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kovid-19’un yeni varyantı Eris yayılıyor!

HIZLI YORUM YAP