21 Kasım 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
10 Kasım 2024 Pazar
Gümrükten Eşya İthalatında TSE Sonucunu Etkileyecek İşlemler
"Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasım ayını çıkarabileceğimi hiç sanmıyorum!.."
Rusya'nın saldırısı meşru mu?
Merkez Bankası'nın Faiz Kararı Ne Olacak?
Protein ne zaman zararlı olur?
Enflasyon %20’li Düzeylere İner mi?
“Arzum, yeşillik ve ağaçlık, fakat yaz kış yeşil duran ağaçlar arasında olmaktır.”
1938 Mustafa Kemal ATATÜRK
Türkiye’de son yıllarda üzerinde çok konuşulan Nevruz, yerel ve uluslararası tartışma ve yayınlara konu olmaktadır. Türk kültür hayatının önemli unsurlarından biri olan Nevruz konusunda Türkiye’de son yıllarda sempozyum, panel, konferans gibi etkinliklerin yanı sıra, birçok yayın da yapılmaktadır. Mesela bu konuda Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı düzenli olarak “Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni” tertip etmektedir.
Bu küçük yazı, Nevruz’un Türk kültür bütünlüğünü gösteren bir sembol, bir Türk bayramı, bir Ergenekon bayramı olduğunu ortaya koyması yanında, Nevruz üzerinde yapılan siyasi istismarlara, Nevruz etrafında koparılmak istenen fırtınalara bir cevap niteliği de taşımaktadır. Yani bu güzel bahar bayramını siyasete alet etmeyelim. Balkanlardan Orta Asya’ya kadar yayılan bu büyük coğrafyada bırakalım insanlar bu güzel bahar bayramını coşkuyla kutlasın. Bu bahar bayramı bir nevi insanlığın ortak mirasıdır. Doğa ile iç içe yaşayan insanoğlu geçmişten günümüze zamana ve mekâna bağlı kalmaksızın doğa ile ilgili bu tür değişimleri anmış ve kutlamıştır.
Milletleri meydana getiren temel unsurlardan birisi de kültür dediğimiz maddi ve manevi değerlerdir. Bu değerler toplumların sosyal dokusunu oluşturur. Kültür unsurları içerisinde bayramların da önemli bir yeri bulunmaktadır. Bayramlar her millette görülen ve toplumun bütün fertleri tarafından benimsenen, bütün halkın katıldığı ortak değerlerdir. Bütün bayramların dini ve milli bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve doğadan doğduğu bilinmektedir.[1]
Bunlar içerisinde, Nevruz/Yenigün bayramının özel bir önemi vardır. Sultan Nevruz, Mart Dokuzu gibi farklı adlar altında anılan ve kutlanan 21 Mart günü, bütün Türk dünyasının ortak bir günü olması sebebiyle ayrı bir önem taşımaktadır. Nevruz Türk dünyasında “Bağımsızlığın kazanıldığı” kurtuluş günü olarak da düşünülmüş ve bu özelliği ile “Ergenekon Bayramı ya da Bozkurt Bayramı” olarak da kutlanmıştır.
Bu gün, aynı zamanda, kış mevsiminin bitişi kabul edilen ve gündönümü (gece ile gündüzün sürelerinin eşitliği-ekinoks) olarak bilinen 21 Mart tarihine tekabül etmekte, bu günden sonra gündüz süreleri de 21 Haziran’a kadar uzamaktadır. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar. Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilir. Türklerin bu günü “Bahar Bayramı” olarak kutlamaları bu açıdan önem taşımaktadır.
Nev (yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve Yenigün anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere birçok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır. Nevruz, bahar, gençlik, emek, güzellik, sevinç ve mutluluk bayramıdır. Nevruz için diğer bayramlarda olduğu gibi başta temizlik olmak üzere çeşitli hazırlıklar yapılır, yemekler pişirilir.
Orta Asya’dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür. Yaşandığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı’nın Anadolu’da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.
Osmanlı Devleti’nde saray geleneği olarak büyük öneme sahip olan Nevruz Bayramı geniş halk kitleleri tarafından da benimsenmiş ve kutlanmıştır. Bu kutlamalar Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Nevruz’un mahiyetinin coğrafi bir gün ve yılbaşı olmasının yanı sıra, musikiden edebiyata kadar pek çok alanda Türk kültür hayatının içerisine girmiştir.
Türk dünyası Nevruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmıştır. Bugün, Nevruz Bayramı, Orta Asya’daki Türk toplulukları başta olmak üzere Rusya ve Balkanlardaki Türk toplulukları tarafından da coşkulu bir şekilde kutlanmaktadır. Makedonya ve Kosova Türkleri arasında Nevruz geleneği oldukça yaygındır. Türkiye’de üniversitelerin etkinlikleri, Valiliklerin resmi düzeyde yaptıkları kutlamalar yanında yerel idarelerde de Nevruz kutlamalarının geleneksel hale geldiğini söylemek mümkündür. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerin de ise kutlamalar günlerce sürmektedir. Ve 21 Mart resmi tatil günüdür.
Doğayı, doğanın insanoğluna sunduğu zenginlikleri korumak demek, hayat demek, sağlıklı insanlar demektir. Tabiatın hayatımızda oynadığı rol, farkında olduğumuzun çok çok ötesindedir. Beslenme, barınma, sağlık gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasından, “biyolojik çeşitlilik” olarak andığımız bitkiler, hayvanlar, kısacası tüm canlılar için üreme ve yaşama ortamı sağlamasına kadar gezegenimizin iklimsel ve çevresel dengesinin devamında çok çok önemlidir. Yeryüzünde yaşayan sekiz milyar insanın varlığı, geleceği, mutluluk ve refahı, büyük ölçüde doğanın varlığı, sağlığı ve devamına bağlıdır. Bunu hiçbir zaman unutmayalım, doğayı sevelim, doğayı koruyalım. Doğa sevgisinin yüce bir sevgi, doğayı korumanın bir insanlık görevi, vatan sevgisinin doğa sevgisiyle, toprak sevgisiyle ayrılmaz bir bütün olduğu unutmayalım.[2]
25 Ekim de bir ekin zamanı doğan ve yine bir ekin zamanı 21 Mart ta hayata veda eden büyük halk ozanımız Âşık Veysel toprak sevgisini şu sözlerle ifade etmektedir: Benim Sadık Yârim, Kara Topraktır.
Yine Toprak dedemiz Hayrettin Karaca’yı unutmayalım. Ne çok şey söylemişti bizlere, örnek olup ne çok şey anlatmıştı, toprağı sevmemizi istemişti bizden. Erozyonla mücadeleye ömrünü adamıştı. “Vatan, yurt sevgisi, toprak sevgisidir”, “Her çocuk bir fidan, her fidan bir çocuk” demişti.
Vatan sevgisi, o vatanın toprağını, suyunu, ırmağını, ormanını, ağacını, ekinini, meyvesini, buğdayını, harmanını, havasını sevmektir ve korumaktır. Yoksa sadece türkü söylemekle olmuyor. “Vatan toprağı kaderine terk edilemez” demişti ulu önderimiz. Topraktadır köklerimiz, bağlanmışızdır ona derinden, anayurt deriz, severiz yürekten.
Doğa candır ve cana can katandır.
Bahar Gelende Mende
Bahar Gelende Mende
Bitirem Göy Çemende
Men Baharın Gızıyam
Kömleği Gırmızıyam
Uçmaya Yok Kanadım
Menim Laledir Adım
Çölünüzü Bezerem
Elden Ele Gezerem
Başımda Al Şamım Var
Yanağımda Hal’ım Var
Yeyilmerem Acıyam
Çiçeklerin Tacıyam
Uçmaya Yok Kanadım
Menim Laledir Adım
Çölünüzü Bezerem
Elden Ele Gezerem
Şevket Ali Ekberova, Azerbaycan
Dilek
Yurdumda bir evlik toprak isterim,
Yayla olsun, yamaç olsun, düz olsun…
Orada bir ömür kalmak isterim,
Yaz, kış olsun, bahar olsun, güz olsun.
Bir dam altı, gece barındıracak,
Daldan, sazdan yapma bir çardak olsun,
İçinde kütükler yanan bir ocak,
Yünden veya ottan bir yatak olsun.
Çardağı sarmalı bir çiçek dalı,
Salkım olsun, gül olsun, leylâk olsun.
Yakınlarda bir de su bulunmalı,
Deniz olsun, göl olsun, ırmak olsun.
Ekmeğim topraktan, suyum ırmaktan,
Katığım kâh zeytin, kâh peynir olsun.
Mutluluk duyayım nefes almaktan,
Dost güvenilir, düşman bilinir olsun.
Tanrım! Başka bir şey ister değilim,
İçimde ne bir hırs, ne bir kin olsun.
Yolumu beklesin, akşam, sevgilim
Bence güzel, ellerce çirkin olsun.
Munis Faik Ozansoy (1911-1975)
Dürdane Köyü, Osmangazi, Bursa
Dürdane Köyü, Osmangazi, Bursa
“Bir Köşk İçin Bir Ağacı Feda Edemem.”
1929-Mustafa Kemal ATATÜRK
[1] Bkz. Mehmet Serhat Yılmaz, Kastamonu’da Nevruz, Beril Ajans, Ankara 2004.
[2] Rezzan Ünalp, Toprağın Türküsü, 27 Ekim 2023, Ufuk Üniversitesi, Ankara.