29 Mart 2025 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

jojobet
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler
1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri
Prof Dr. Behçet Kemal Yeşilbursa

Prof Dr. Behçet Kemal Yeşilbursa

21 Mart 2025 Cuma

Tıp Bayramı Kutlu Olsun…

Tıp Bayramı Kutlu Olsun…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir hekim olan ve onun ötesinde birçok alanda yeni Türkiye Cumhuriyet’ini gururla temsil eden Besim Ömer Paşa gelenekselden bilimsele doğru değişen sağlık uygulamalarını ülkeye kazandıran ilklerden biridir. Ülkelerin gelişmesinde önemli kilometre taşlarından biri olan anne ve bebek sağlığı hizmetleri onun eseridir. Türkiye, Besim Ömer Akalın gibi yurtsever değerli hekimlerin emekleri sayesinde bazısı hala güncelliğini koruyan sağlık uygulamalarına sahip olmuştur.

Kanuni Sultan Süleyman’ın söylediği “Yurt içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünden de anlaşıldığı üzere sağlık insan ve toplum hayatında en önemli unsurdur. Hele yaşamın başlangıcında bireyleri dünyaya getiren annelerin ve uluslararası camiada ülkelerin gelişme kriteri olarak kabul edilen çocuk sağlığının güvence altına alınması tartışılmaz bir gerekliliktir.

Besim Ömer Paşa, Osmanlı’nın yetiştirip yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne emanet ettiği en önemli tıp insanlarından biri olarak modern sağlık hizmetlerinin alt yapısını oluşturan ve etkileri günümüze kadar gelmiş bir kişidir. Toplumun devamını sağlayacak iki önemli unsur olan kadın (anne) ve çocuk sağlığı üzerine uzmanlık yaparak ülkede geleneksel uygulamaların yerine bilimsel uygulamaları kabul ettirmiş, doğumhane ve ebelik kurumunu kurumsallaştırmış, çeşitli hastalıklarla mücadele eden genç devletin vatandaşlarına büyük hizmetler sunmuş bir entelektüeldir.

Ülkemiz tıp fakültelerinde tıp tarihi öğretimi verilmemekte ve eğer bu yapılıyorsa da yeterli olamamaktadır. Cumhuriyetin 100. yılını doldurduğu şu zamanda bile çocuk bakımı, yetiştirme ve doğum eylemlerinde geleneklerin ve cehaletin hatırı sayılır düzeyde etkisi devam etmektedir. Bir devletin vatandaşlarına götürmesi gereken temel hizmetlerden biri sağlık alanında yapılanlardır. Toplum ve birey sağlığı ne kadar güçlü ve iyiyse o ülkenin kalkınması ve ileri gitmesi de daha hızlı olacaktır, başta koruyucu sağlık hizmetleri olmak üzere sağlık sektörünün ehil ellerde planlanması ve bu önemli görevin liyakatli kişilerce yerine getirilmesi toplum sağlığını iyileştirecektir. Gelenekselden bilimsele doğru değişen sağlık hizmetleri devletin her alanda kalkınmasının gerekli şartıdır.

Besim Ömer Paşa 1862 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Nardalı Ömer Şevki Paşa’dır. 1838’de bugün Arnavutluk’ta bulunan Narda kasabasında doğmuş ve sürgün edildiği Sinop’ta 1902 yılında ölmüştür. İlk Mebusan Meclisine seçilmiş ve Sinop Mutasarrıflığında bulunmuştur. Annesi Afife Hanım, Priştineli Mutasarrıf Mehmet Yaşar Paşa’nın kızı ve Üsküp Mutasarrıfı Abdurrahman Paşa’nın kız kardeşidir. Besim Ömer Paşa’nın görevlerindeki başarılarına binaen güzel bir evlat yetiştirdiği için kendisine ikinci rütbeden şefkat nişanı verilmiştir.

Besim Ömer ilk tahsilini Priştine’de yapmıştır. Sonra Kosova Mülki Rüştiyesine devam etmiş ve İstanbul Gülhane Askeri Rüştiye’sinden mezun olmuştur. Bilahare Kuleli Askeri İbadi’sine giren Besim Ömer 1879’da mezun olup Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye girmiştir. Besim Ömer, bu mesleği seçmesinde anne ve babasının doktorlara duyduğu sevginin payı olduğundan bahsetmiştir.

Mekteb-i Tıbbiye’yi 1885’te yüzbaşı rütbesi ile bitirmiştir. Haydarpaşa Tatbikat Hastanesi’nde yüzbaşı olarak görevliyken kendi isteğiyle Yunanistan sınırında bulunan Serfice’ye de yüzbaşı rütbesi ile askeri hekim olarak görev yapmıştır. Bu esnada tifoya yakalanarak İstanbul’a dönmüş, Tıbbiye’de açılan sınava girerek o zamanlarda Mekteb-i Tıbbiye’de Fenn-i Kibâle (Ebelik, çocuk doğurtma ilmi) hocası olan Vahit Bey’in yanında Fenni Kibâle hoca yardımcısı olmuştur. 1887’de Fenn-i Velade (Doğum Bilimi) ve Püerikültür’de uzmanlaşmak üzere Paris’e gitti. Paris’te, Ebe Mektebi direktörü olan Prof. Budin ve Prof. Pinard’ın pratiklerini ve derslerini takip etti. Asistan olarak çalıştı. Prof. Dr. Budin’in doğum kliniği ders notlarını Türkçe’ye çevirdi ve 1896 yılında bastırttı.

1888 yılında Mekteb-i Tıbbiye Fenn-i Kibâle hocası Vahit Bey’in ölümü sebebiyle yerine Besim Ömer tayin edildi, o sırada Besim Bey Paris’te idi. Acele olarak yurda dönmesi istendi. Fakat Besim Ömer Bey oradaki eğitim ve kültür ortamını bırakmak istemediği için görevinden çıkarılmayı göze alıp, Paris’te eğitimi bitirerek 1891’de İstanbul’a döndü. 1891’den itibaren Mekteb-i Tıbbiye’de Vahit Bey’in verdiği dersleri; sonraki yıllarda da kadın ebelere, ebelik ve doğum derslerini vermeye başlamıştır.

Besim Ömer’i yalnızca mesleğine bağlı, başarılı bir öğretim üyesi olarak görmek, yaptıklarını anlatmakta eksik kalır. Zira Besim Ömer, yaşadığı çağa paralel olarak kendisini yetiştirmeye çalışmış, milletini seven bir kişi olarak halka hizmet edebilmek için emek harcamıştır. Besim Ömer’in ön ayak olduğu tüm çalışmaların ana fikri halkın yaşam kalitesini iyileştirmek olmuştur. Besim Ömer, kadın hastalıkları ve doğum konusunda uzmanlaşmışsa da halk sağlığında da son derece etkin bir rol oynamıştır. Toplum sağlığı çalışanlarını eğitmiş ve bununla ilgili birçok eser kaleme almıştır.

“Ebelerin Ebesi” unvanı verilen Besim Ömer, ideal ebenin profilini de belirledi. Buna göre, ebeler sırdaş olan, sosyal sınıf gözetmeksizin her çağrıldığı yere giden, öğrendiklerini anlatarak halkı kocakarı önerilerinden uzaklaştıran kişiydi. Besim Ömer’in çabalarıyla ebelik profesyonel bir meslek oldu.

1913-1914 yıllarında kadınlara hastabakıcılık dersleri ve koruyucu hekimlik hakkında eğitim vermiştir. Hastabakıcılık hem nazari hem de uygulamalı eğitime bağlı bir ilim, uygulama, müşahede ve tecrübe kazanma yolunun hastane olduğu idrak edilmiştir. Günün şartları sebebiyle ilk yardım çok büyük önem taşımaktaydı. Her zaman hekim bulamadıklarından, Osmanlı’da rehber niteliğinde el kitapları yazmak Osmanlı’da adeta gelenekti. Ancak ilk yardım konusunda kadınlardan beklenti vardı. Besim Ömer Paşa hastabakıcılık kitabında ilk yardım kaide ve kurallarını anlatmıştır.

Özet olarak, Besim Ömer vasıtasıyla ebe sınıfı ile gerek sağlık sahasında gerekse diğer sahalarda kadınların eğitim süreci de başlamış oldu. Sağlık alanında çalışacak kadınların eğitilmesi için yine çok uğraş veren kişi Besim Ömer Paşa’dır. Bundan dolayı kendisine Osmanlı Devleti’nde modern ebeliğin kurucusu dersek yanlış olmaz. 1911’de iki adet Ebe Okulu açtı. Ne yazık ki bu okullar I. Dünya Savaşı sebebiyle kapatıldı. Daha sonra yine Besim Ömer Paşa’nın çabalarıyla 1925 yılında ilk hemşire okulu Hilal-i Ahmer Hemşire Mektebi adıyla açıldı.

Besim Ömer Paşa, Osmanlı’da modern çocuk hekimliğinin de kurucusudur. 1891’den itibaren doğum eğitimini verirken prematüre ve yenidoğanlar mevzuunda da ders vermiştir. Bir taraftan Askerî Tıbbiye’de kadın doğum kliniği hocalığı yaparken,1896’da yurt sathında sağlıkla ilgili tüm idari işlerden mesul olan Meclis-i Sıhhiye-i Umumiye ile Sivil Tıp Okulu’nun başına geçti. Meclis-i Tıbbiye-i Mülkiye üyeliğine de tayin edilen Besim Ömer Paşa, 1908’de bu iki kurumun da başkanı oldu. Kendisine verilen görevlerdeki başarılarına binaen 15 Mart 1899’da ikinci rütbeden Osmanlı Nişanı verildi. 1900’de mirliva (tuğgeneral) oldu. 1914 yılında Tıp Fakültesi Reisi (dekanı) seçildi. İstanbul Darülfünununun ilk rektörü olarak görev yaptı.

Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) 1917 yılında onun girişimleriyle kuruldu. 1918’da Veremle Mücadele Osmanlı Cemiyeti’nin başkanlığına getirildi. Verem Tehlikesi ve Veremle Mücadele adlı risalesi, veremle savaş sahasında yayımlanmış ilk broşürdür. Dişlerin korunması, zayıflık ve şişmanlık, tütün, içki, deniz banyoları, kaplıcalar ve ilk yardım gibi birçok konuda kitabı yayımlandı. Çağdaş Kadın-Doğum hekimliğini, anne çocuk sağlığı için gereken tedbirleri yayınlarıyla geniş halk kesimine ulaştırdı. Kendi dalı ile ilgili kitapları Fransızcadan Türkçeye çevirerek tıp literatürünün meydana gelmesine çalıştı. Ayrıca Türk Tıp Tarihi Kurumu’nun da kurucularından oldu. Çok yönlü kişiliği ile takdire şayan bir karakter olan Besim Ömer Osmanlı Devleti’ni uluslararası platformlarda başarıyla temsil etmiştir.

Hilâl amblemini Kızılhaç’a kabul ettirmemiz Besim Ömer Paşa’nın gayretleriyle Haziran 1907’de Londra’daki Kızılhaç toplantısında gerçekleşti. Her ne kadar toplantıdaki bir delege haçın dini sembol olmadığını söylese de Paşa, Müslümanların haçın haç olduğunu bildiklerini ve ecdadı haç ile mücadele eden bir millet için haçın rencide edici bir simge olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine hilâl sembolü resmen kabul edildi.

Besim Ömer Paşa, 1912’de Washington’da toplanacak IX. Uluslararası Kızılhaç konferansına Osmanlı Devleti’ni temsil etmek için görevlendirilmişti. Washington’a tavsiye üzerine ünlü Titanik gemisi ile gitmeyi planlamıştı. Gemi İngiltere’nin Southampton limanından hareket edecek ve Washington’a varacaktı. Besim Ömer Paşa, Fransa’nın Calais limanına gelmişti. Gemiye yetişmesi için yeterli zamanı vardı, fakat sis nedeniyle hiçbir deniz taşıtının hareket edememesi üzerine gemiye binemedi. Böylelikle belki de Besim Ömer Paşa’nın hayatı kurtuldu.

Günümüz uzman hekimlere bakıldığında, bilgiye bu kadar ulaşılabilen bir çağda kitap yazan hekim sayısı ne kadardır sorusunun cevabı “Besim Ömer’in yazdığı kitap sayısından kesin azdır” olacaktır. Besim Ömer yazdığı kitaplarla ve verdiği tıp eğitimi ile modern tıbba büyük katkı sağlamıştır. Ebeliğin kurumsal hâle gelmesinde önemli rolü vardır. Muhtelif dergi ve gazetelerde makale kaleme almıştır. 70’ten fazla kitap ve monografi yazmıştır. Çok yönlü kişiliği ile yeni kurulmuş genç ve dinamik Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyaç duyduğu bir bilim adamı olarak Besim Ömer Paşa günümüzde hala varlığını sürdüren kimi sivil toplum örgütlerinin kurucusudur.

İlk kez doğuma erkek hekimlerin müdahil olması ve uzman çocuk hastalıkları doktorların yetişmesi Besim Ömer Paşa’nın çabalarıyla olmuştur. Kendisi için, Refik Halid “heykeli dikilecek adam” nitelemesi yapmıştır. Yine Yahya Kemal, Besim Ömer Paşa’nın son Osmanlı döneminin meşhur hekimi olduğunu, tıbbi icraatının ötesinde şair, alim, hukukçu, birçok olumlu yönleriyle seçkin bir niteliği olduğunu ifade eder.

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların hekim olması, tıp eğitimi almaları, sosyal alanda erkeklerden aşağıda olmamaları adına da çabaları yadsınamaz. Kadın-çocuk sağlığı, halk sağlığı gibi konulardaki üstün çabaları Cumhuriyet’in aydınlık yüzüyle daha da bir anlam kazanmıştır. Verem Savaş Derneği, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlar günümüzde de halka yardım elini uzatmakta; hastalıklarla mücadelede, kimsesiz çocukların barınmasında ve doğal afetler durumunda seferber olmaktadır. Özellikle hastabakıcılık ve ebelik kavramlarını kurumsallaştırarak günümüzdeki ebeliğin temelini atmıştır. İlk doğumevini açan ve bu uğurda devrin padişahıyla ters düşen Besim Ömer geleneksel ev doğumlarının donanımlı bir klinikte yapılmasını savunarak bilimsel tarzda doğumlara öncülük etmiştir. Dolayısıyla Besim Ömer Paşa, zamanında hem cehaletle mücadele etmiş hem de modern tıbbın zeminini hazırlamıştır.

Besim Ömer hayatını kadın ve çocuklara vakfetmiştir. Askeri bir hekim olmasına rağmen askerlikle hiç alakası olmayan jinekoloji dalında mütehassıs oldu. Ülkemize modern jinekolojinin esaslarını getirdi. 1892’de ilk doğumevini açtı. Kızılay’ın kurulup gelişmesinde büyük emeği vardır. Ülkemizde hemşirelik eğitimini başlatarak hemşirelik mesleğinin temelini atmıştır. 1925’te Kızılay Özel Hemşirelik Koleji kurulmasına imkân sağlamıştır.

Yayınları ile hemşireliğin ne kadar hayati bir meslek olduğunu ortaya koymuş ve pek çok genç kadını bu mesleğe yönlendirmiştir. Bunun dışında uzmanlık alanıyla ilgili Fransızca kitapları Türkçeye çevirip yayınlamak suretiyle tıp literatürünün oluşmasına katkıda bulundu.

Günümüzdeki hekimlerle karşılaştırıldığında, teknolojik imkânların böylesine bol olduğu bir devirde bile Besim Ömer kadar çok yönlü hekimlerin sayısı az olsa gerektir. Fakat şüphesiz ki, evlenmemiş ve baba olmamış bir kişi olarak kişiselden çok toplumsal işlere kendini adamış olması ile bu takdir edilesi çok yönlülüğü izah edilebilir. Hiç evlenmeyen Besim Ömer için bir gazeteci “bekar bir çocuk babası” nitelemesinde bulunurken bu konuda kendisiyle yapılan bir söyleşide Besim Ömer şöyle söyler: “Biliyorum… Bana hayatımı merak eden herkes gibi niçin evlenmediğimi soracaksınız… Dostum Hüseyin Rahmi Bey’in aynı suale verdiği cevabı pek beğendim. Kendisi diyor ki ‘Şimdi 43 romanım var, eğer evlenmiş olsaydım bu 43 romandan üçünü bile yazamazdım.’ Vakıa benim romanım yok… fakat ben bu meselede Rahmi Bey’in sözlerini ve fikrini aynen tekrar ediyorum. Herhalde evlenmiş olsaydım bu kadar fazla çalışamazdım…”

Türk tıbbına sayısız katkıları olan Besim Ömer Paşa gibi daha nice öncü Türk hekimlerin hayatlarının tıp fakültelerinde ders olarak yeni meslektaşlarına öğretilmesi gerekir.

Tüm sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun. İyi ki varsınız!

Not: Geniş bilgi için bkz. Lale DÖRTIŞIK, Doktor Besim Ömer Paşa’nın (Akalın’ın) Osmanlı’dan Cumhuriyete Türk Sağlık Teşkilatına Katkıları, Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2024.