05 Aralık 2025 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

jojobet
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler
1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri
Prof Dr. Behçet Kemal Yeşilbursa

Prof Dr. Behçet Kemal Yeşilbursa

24 Kasım 2025 Pazartesi

“Başöğretmenlik Nedir?”

“Başöğretmenlik Nedir?”
4

BEĞENDİM

ABONE OL

Atatürk’ün kişiliğinin oluşmasında öğretmenlerinin önemli bir payı vardır. Atatürk, genellikle mesleğinde başarılı, mesleğinin gerektirdiği özellikleri taşıyan öğretmenlere sahip olmuştur ki bu kendisi ve Türk milleti için büyük bir mutluluktur.

Atatürk ve eğitim ilişkisinin diğer bir boyutu, O’nun eğitimimize ilişkin gözlem ve teşhislerde bulunmuş, eğitimimizin temel hatalarını görmüş ve milletimize göstermiş olmasıdır. Atatürk, toplumda yaygın bir bilgisizlik bulunduğunu, kurtuluş ve ilerlemenin bunu ortadan kaldırıp, toplumda bilimi, eğitimi yaymakla sağlanacağını her vesile ile dile getirmiştir. O’na göre, bu bilgisizlikte kusur halkın değil, Türk’ün karakterini anlamayarak onun kafasını zincirlerle saran eski yöntemlerindir ki bunlar, kendi devamları için, halkın bilgisizliğini sürdürmeyi gerekli görmüşlerdi.

Cumhuriyetten önce, insanlarımız ülkenin gerçek ihtiyaçlarına ve milli düşüncelere göre değil, geleneklere ve tesadüflere göre eğitiliyordu. Öğretimde bilimsel yöntemler ve amaçlar hâkim değildi. Yetişme kayaklarının farklılığı nedeniyle, insanlarımız arasında düşünce, duygu, ideal birliği yoktu. Yalnızca azınlıklar ve yabancılar eğitimin kendi siyasi ve ekonomik amaçları için önemini anlamışlardı.

Atatürk, öğrencilik hayatında çeşitli ve birbirine zıt eğitim-öğretim yöntemlerini bizzat yaşamış, bunların öğrencileri ve gençleri nasıl etkilediğini gözlemlemiş, ayrıca, yüzyıllardır uygulanan geleneksel eğitim yöntemlerinin ne gibi sonuçlar verdiğini görmüştür. Atatürk’e göre, milli olmayan eğitimimiz, yüzyıllar süren felaketlerimizin temel sebeplerindendir. Atatürk, her maarif nazırının başka bir program uygulattığını söyledikten sonra der ki: Bütün bu uygulama ve programlar ne veriyordu? Çok bilmiş, çok öğrenmiş birtakım insanlar… Ama neyi bilmiş? Birtakım nazariyatı bilmiş! Fakat neyi bilmemiş? Kendini bilmemiş, hayatını, ihtiyacını bilmemiş, yaşamak için lazım olan her şeyi bilmemiş ve aç kalmış! İşte bu öğrenim tarzının uğursuz sonucu olarak denilebilir ki, memlekette aydın olmak demek, çok bilmiş demektir. Sefalete ve fakirliğe mahkûm olmak demektir.

Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde bağımsızlık mücadelesine girişirken ve Cumhuriyet’i kurarken, gençliğin bundan sonra hangi ilkelere, amaçlara, hangi eğitim felsefesi ve dünya görüşüne göre yetiştirilmesi gerektiğinin ivedilikle belirlenmesi çok önem taşıyordu. Gençliğin eğitimi artık eskiden beri süregelen, denenmiş, değersizliği ve hatta zararları kanıtlanmış bir felsefe ve dünya görüşüne göre yapılamazdı. Türk milletini ileri götürecek, insancıl, akılcı yeni eğitim ilkelerine ihtiyaç vardı.

Atatürk, bilimin her alanda olduğu gibi eğitimde de bize tek yol gösterici olması gerektiğini söylemiştir. Bu açıdan da o, eğitim tarihimizde yepyeni bir çığır açmıştır. Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlere bu konuda seslenişi şöyledir: Dünyada her şey için maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında kılavuz aramak gaflettir, bilgisizliktir, dalalettir.

Atatürk, eğitimle ilgili teşhislerde bulunmak, öneri ve görüşler ileri sürmekle kalmamış, milletimizin öğretmeni ve eğitim uygulayıcısı da olmuştur. Çünkü O, bir devlet kurucusu ve cumhurbaşkanıdır. İlk eğitim bilimcimiz Farabi (870-950), devlet başkanının milletin eğitimcisi olması gerektiğini, onun öğrenme ve öğretmeyi sevmesini, her şeyi kolayca öğretmesini bilmesi gerektiğini söylemişti. İşte Atatürk, tarihimizde pek çok yöneticinin ihmal ettiği bu eğitimcilik görevini en iyi biçimde üstlenmiş, daha sonraki devlet adamlarına da izlemeleri gereken bir örnek olmuştur.

Atatürk, belki de eğitimin, öğretimin önemini en iyi anlamış ve anlatmış devlet adamı, devlet kurucusudur. 15 Temmuz 1921’de, Sakarya Savaşı’ndan az önce, bir ara cepheden Ankara’ya dönerek, öğretmenlerden oluşan Maarif Kongresi’ni açması ve orada çok önemli bir konuşma yapması bunu kanıtlar.

Atatürk, 1936’da Florya köşkündeki toplantılardan birinde, Behçet Kemal Çağlar’a dönerek, “sen çabuk şiir yazarsın, şu içerideki odaya çekil, bende hangi nitelikleri görüyorsan hepsini anlatan bir şiir yaz” emrini verdi. Şair, istenileni yaptı, yarım saat sonra uzun bir şiirle geldi. Atatürk, “oku bakalım” dedi. Şair mısralarını canlı ve hakkını vererek okudu. Atatürk’ün yiğitliği, zaferleri, devrimleri bir bir dile getirilmişti. Fakat Atatürk, “olmamış dedi, benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın.” Herkes şaşırmıştı. Bu yazılmayan niteliği ne olabilirdi? Atatürk, dinleyenleri fazla bekletmeden, “benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir, dedi. Ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın.”

Atatürk gerçekten Kurtuluş Savaşı ve inkılaplarını hep bu sabırlı, ikna edici, güven verici “öğretmenliği” sayesinde başarmıştı. İstiklal Savaşı zaferle sona erdikten sonra, kendisine, “işte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz?” diye bir soru yöneltilince, Atatürk şu cevabı vermiştir: “Eğitim Bakanı olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir.”

Atatürk’ün Başöğretmen unvanı ile yeni Türk harflerini halka öğretmek için giriştiği çabalar da onun gerçek bir öğretmen, tüm Türk milletinin öğretmeni olduğunu ortaya koymaktadır. O’nun halka verdiği alfabe derslerinin her birinde öğretmenlik sanatının incelikleri görülür.

Okulları ziyarete büyük önem veren Atatürk, birçok öğretmenin dersine girmiş, kendisi ders anlatmış, anlatılan dersleri dinlemiş, öğretmenlere, öğrencilere sorular sormuş, kendisi açıklamalar yapmıştır. Atatürk Kayseri Lisesi’nde, Abdullah Efendi adında bir Fizik öğretmeninin dersine girmiştir. Öğretmen, sanki sınıfta Atatürk ve arkadaşları yokmuş gibi, son derece tabii bir şekilde dersine devam eder. Bir ara Atatürk kara tahtanın önünde durunca öğretmen, “Paşam biraz çekilin, çocuklar tahtayı göremiyorlar” der. Atatürk büyük bir hayranlık, arkadaşları büyük bir şaşkınlık içindedirler…

Atatürk ve Başöğretmenlik kavramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim anlayışında çok önemli bir yere sahiptir.

Atatürk ve Eğitimdeki Rolü

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin kurucusu olarak eğitimi toplumun ilerlemesi için temel unsur kabul etmiştir. Onun eğitim vizyonu şu ilkelere dayanır:

  • Laiklik: Eğitimde din ve devlet işlerinin ayrılması.
  • Bilimsellik: Çağdaş, akılcı ve bilimsel yöntemlerin benimsenmesi.
  • Halkçılık: Eğitimin herkes için erişilebilir olması.
  • Ulusal kültürün korunması: Türk kültürünü ve dilini geliştirme.

Atatürk, “En büyük savaş cehalete karşı yapılan savaştır” diyerek eğitimi bir milletin bağımsızlığı için vazgeçilmez görmüştür.

Başöğretmenlik Nedir?

  • Başöğretmenlik unvanı, Atatürk’e 24 Kasım 1928’de Harf Devrimi sonrasında verilmiştir. Bu unvan, onun Türk harflerini öğretme ve yeni eğitim sistemini kurma konusundaki öncülüğünü simgeler.
  • 24 Kasım Öğretmenler Günü, Atatürk’e bu unvanın verildiği tarih olduğu için kutlanır.
  • Başöğretmenlik, Atatürk’ün sadece siyasi lider değil, aynı zamanda eğitimde reformcu ve öğretici kimliğini temsil eder.

Atatürk’ün eğitimle ilgili birçok sözü vardır ve bunlar onun eğitim anlayışını yansıtır. İşte en bilinen ve anlamlı olanlardan bazıları:

  1. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”
  • Anlamı: İnsanların yol göstericisi, rehberi bilim ve fen olmalıdır. Atatürk, eğitimin temelinin bilimsel düşünceye dayanması gerektiğini vurgular.
  1. “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.”
  • Anlamı: Bir milletin kaderini belirleyen en önemli unsur eğitimdir. İyi eğitim özgürlük ve refah getirir, kötü eğitim ise geri kalmışlık.
  1. “Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz.”
  • Anlamı: Cumhuriyetin geleceği öğretmenlerin elindedir. Atatürk, öğretmenlere büyük sorumluluk yükler.
  1. “Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin kalıcı neticeler vermesi mümkün değildir.”
  • Anlamı: Askerî zaferler geçicidir; kalıcı başarı için eğitimli bir toplum gerekir.
  1. “Milletimizi gerçek saadete ulaştıracak olanlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.”
  • Anlamı: Toplumun mutluluğu ve ilerlemesi öğretmenlerin yetiştirdiği nesillere bağlıdır.

Atatürk’ün eğitimle ilgili sözleri, günümüzde hâlâ çok güçlü bir şekilde yankılanıyor. İşte bu sözlerin bugünkü yansımaları:

  1. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”

Günümüzdeki yansıması:

  • STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) eğitimine verilen önem artıyor.
  • Bilimsel düşünce ve eleştirel akıl, müfredatın merkezinde olmalı; ancak hâlâ ezberci eğitim anlayışıyla mücadele ediliyor.
  • Dijitalleşme ve yapay zekâ çağında, bu söz daha da kritik hale geldi.
  1. “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.”

Günümüzdeki yansıması:

  • Eğitim kalitesi, ekonomik kalkınma ve demokrasiyle doğrudan ilişkili.
  • Nitelikli eğitim alamayan toplumlar, bilgi ekonomisinde geri kalıyor.
  • Türkiye’de fırsat eşitsizliği hâlâ büyük bir sorun; bu söz, sosyal adalet için eğitimin önemini hatırlatıyor.
  1. “Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz.”

Günümüzdeki yansıması:

  • Öğretmenler hâlâ eğitim sisteminin temel taşı; ancak ekonomik ve sosyal sorunlar motivasyonu düşürüyor.
  • Öğretmenlerin mesleki gelişimi ve saygınlığı artırılmadıkça bu hedef tam anlamıyla gerçekleşemez.
  1. “Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin kalıcı neticeler vermesi mümkün değildir.”

Günümüzdeki yansıması:

  • Teknoloji ve bilgi çağında, askeri güçten çok bilgi gücü belirleyici.
  • Eğitimde geri kalan ülkeler, küresel rekabette söz sahibi olamıyor.
  • Türkiye’nin uluslararası başarıları için eğitim reformları şart.
  1. “Milletimizi gerçek saadete ulaştıracak olanlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.”

Günümüzdeki yansıması:

  • Öğretmenlerin rolü hâlâ kritik; ancak ekonomik sorunlar, iş yükü ve mesleki saygınlık kaybı bu misyonu zorlaştırıyor.
  • Öğretmenlerin güçlendirilmesi, eğitimde kaliteyi doğrudan etkiler.

Türkiye’de öğretmenlerin karşılaştığı sorunlar çok boyutlu ve hem ekonomik hem sosyal hem de mesleki alanlarda yoğunlaşıyor. Araştırmalar ve raporlara göre öne çıkan başlıca sorunlar şunlar:

  1. Ekonomik Sorunlar
  • Düşük maaşlar ve yetersiz ek ödemeler: Öğretmen maaşları OECD ortalamasının altında ve enflasyon karşısında eriyor. Mesleğin ilk yılı ile en yüksek kademe arasındaki maaş farkı sadece %12 iken OECD’de bu oran %66.
  • Geçim sıkıntısı: Özellikle özel okul öğretmenleri daha düşük ücretlerle çalışıyor ve sosyal haklardan yoksun.
  • Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik: Güvencesiz çalışma koşulları, iş güvencesi eksikliği ve düşük ücretler öğretmenlerin motivasyonunu olumsuz etkiliyor.
  1. Mesleki Sorunlar
  • Mesleki saygınlığın azalması: Öğretmenlik mesleği son yıllarda ciddi itibar kaybı yaşadı; 2015’te 4. sıradayken 2020’de 14. sıraya geriledi.
  • Aşırı iş yükü ve kırtasiyecilik: Evrak işleri, raporlamalar ve bürokratik süreçler öğretmenlerin zamanını alıyor.
  • Kalabalık sınıflar: Özellikle büyük şehirlerde sınıf mevcutlarının fazla olması öğretim kalitesini düşürüyor.
  • Mesleki gelişim eksiklikleri: Hizmet içi eğitimlerin yetersizliği ve öğretmenlerin kendini geliştirme fırsatlarının sınırlı olması önemli bir sorun.
  1. Sosyal ve Psikolojik Sorunlar
  • Velilerle iletişim sorunları ve ilgisizlik: Okul-aile işbirliğinin zayıf olması öğretmenleri yalnız bırakıyor.
  • Mobbing ve yönetim baskısı: Okul yönetimiyle yaşanan iletişim sorunları ve mobbing vakaları öğretmenlerin psikolojik sağlığını olumsuz etkiliyor.
  • Değersizlik hissi ve tükenmişlik: Görülmeme, dinlenmeme ve destek eksikliği öğretmenlerde içsel tükenişe yol açıyor.
  1. Yapısal Sorunlar
  • Atama ve istihdam sorunları: Mezun olan öğretmenlerin önemli bir kısmı atanamıyor; bu durum hem ekonomik hem psikolojik sorunlara neden oluyor.
  • Norm kadro ve öğretmen açığı verilerinin tutarsızlığı: Eğitim politikalarında veri eksikliği planlamayı zorlaştırıyor.

Türkiye’de öğretmenlerin yaşadığı sorunlara yönelik çözüm önerileri dört ana başlık altında toplanabilir:

  • Maaşların iyileştirilmesi ve ekonomik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi.
  • Sınıf mevcutlarının azaltılması ve öğretmen istihdamında adil planlama.
  • Okul-aile işbirliğinin artırılması, kırtasiyeciliğin azaltılması.
  • Mesleki gelişim programlarının yaygınlaştırılması ve öğretmenlerin sosyal statüsünü güçlendirecek politikalar geliştirilmesi.
  1. Ekonomik Çözümler
  • Maaşların iyileştirilmesi: Öğretmen maaşları en azından OECD ortalamasına yaklaştırılmalı; enflasyon karşısında erimeyi önlemek için düzenli güncellemeler yapılmalı.
  • Ek ödemeler ve teşvikler: Kırsal bölgelerde çalışan öğretmenlere ek ücret, lojman desteği ve ulaşım yardımı sağlanmalı.
  • Özel okul öğretmenleri için standartlar: Asgari ücretin üzerinde taban maaş belirlenmeli ve sosyal haklar garanti altına alınmalı.
  • Ücretli öğretmenlik yerine kadrolu istihdam: Güvencesiz çalışma biçimleri kaldırılmalı, tüm öğretmenler kadrolu hale getirilmeli.
  1. Mesleki Çözümler
  • Mesleki saygınlığın artırılması: Kamu spotları, medya kampanyaları ve ödül sistemleriyle öğretmenlik mesleğinin itibarı güçlendirilmeli.
  • Kırtasiyeciliğin azaltılması: Dijital platformlar yaygınlaştırılarak evrak yükü minimize edilmeli.
  • Sınıf mevcutlarının düşürülmesi: Yeni okul yatırımları ve öğretmen atamalarıyla sınıf başına öğrenci sayısı azaltılmalı.
  • Hizmet içi eğitimlerin güçlendirilmesi: Öğretmenlere sürekli mesleki gelişim fırsatları sunulmalı; teknoloji, pedagojik yöntemler ve psikoloji alanında güncel eğitimler verilmeli.
  1. Sosyal ve Psikolojik Çözümler
  • Okul-aile işbirliğinin artırılması: Veliler için bilinçlendirme programları düzenlenmeli; iletişim kanalları güçlendirilmeli.
  • Psikolojik destek mekanizmaları: Öğretmenler için ücretsiz psikolojik danışmanlık ve stres yönetimi programları oluşturulmalı.
  • Mobbing önleme politikaları: Okul yönetimlerinde etik kurullar kurulmalı; şikâyet mekanizmaları şeffaf hale getirilmeli.
  1. Yapısal ve Politik Çözümler
  • Atama planlaması: Mezun sayısı ile öğretmen ihtiyacı arasında denge sağlanmalı; norm kadro verileri güncel ve şeffaf olmalı.
  • Eğitim politikalarında öğretmen temsili: Karar alma süreçlerinde öğretmenlerin görüşleri alınmalı.
  • Teknolojik altyapı yatırımları: Okullarda internet, akıllı tahta ve dijital materyal eksiklikleri giderilmeli.

İşte her çözüm önerisi için güncel örnekler:

  1. Ekonomik Çözümler
  • Maaşların iyileştirilmesi: Ocak 2025’te öğretmen maaşlarına %11 zam yapıldı; başlangıç maaşı 45.292 TL’ye yükseldi. Uzman ve başöğretmen tazminatları da artırıldı.
  • OECD raporuna göre Türkiye son 10 yılda öğretmen maaşlarını reel olarak en fazla artıran ülkelerden biri oldu; başlangıç maaşları satın alma gücü paritesinde OECD ortalamasını geçti.
  • Özel okul öğretmenleri için taban ücret düzenlemesi gündemde; sendikalar bu konuda MEB ile görüşmeler yürütüyor (henüz tam uygulama yok, tartışma sürüyor).
  1. Mesleki Çözümler
  • Hizmet içi eğitimler: MEB, 2024-2025 döneminde öğretmenlere yönelik yeni hizmet içi eğitim programı başlattı; öğretmenler farklı illerde konaklama ve eğitim imkanlarından yararlanıyor.
  • Zorunlu mesleki gelişim: Proje okullarında görev yapan öğretmenlere her yıl en az 60 saat hizmet içi eğitim alma zorunluluğu getirildi.
  • Dil öğretmenleri için Avrupa Ortak Başvuru Metni eğitimleri ülke genelinde yaygınlaştırıldı; binlerce İngilizce öğretmeni bu kapsamda eğitim aldı.
  1. Sosyal ve Psikolojik Çözümler
  • Psikoeğitim programları: MEB, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında öğretmenler için bağımlılıkla mücadele ve psikolojik sağlamlık odaklı psikoeğitim programları hazırladı; rehber öğretmenler aracılığıyla uygulanıyor.
  • Afet sonrası destek: Deprem sonrası öğretmenlere yönelik Psikososyal Destek Eylem Planı yürürlüğe girdi; öğretmenler için psikolojik ilk yardım ve travma sonrası dayanıklılık eğitimleri verildi.
  1. Yapısal ve Politik Çözümler
  • Atama politikaları: 2025 yılında 25 bin öğretmen ataması için süreç başlatıldı; 10 bini Milli Eğitim Akademisi’ne, 15 bini sözleşmeli olarak atanacak.
  • Norm kadro düzenlemeleri: OECD raporuna göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilkokulda 18’e, ortaokulda 13’e düşürüldü; sınıf mevcutları OECD ortalamasıyla eşitlendi.

Türkiye’de son yıllarda uygulanan öğretmen politikalarının ve destek programlarının etkileri şöyle özetlenebilir:

  1. Maaş Artışlarının Etkisi
  • Olumlu: Maaş artışları öğretmenlerin gelir düzeyini yükseltti, özellikle kırsal bölgelerde öğretmen tutma oranını artırdı. OECD raporuna göre Türkiye, öğretmen maaşlarını reel olarak en fazla artıran ülkelerden biri oldu.
  • Sınırlı: Ancak yüksek enflasyon ve yaşam maliyetleri nedeniyle büyük şehirlerde alım gücü hâlâ düşük; öğretmenler zamların yetersiz olduğunu belirtiyor.
  1. Hizmet İçi Eğitimlerin Etkisi
  • Olumlu: Öğretmenler hizmet içi eğitimlerin mesleki gelişim için gerekli olduğunu düşünüyor; özellikle teknoloji ve pedagojik yöntemlerde farkındalık artışı sağlandı.
  • Sorunlu: Araştırmalar, eğitimlerin içerik ve uygulama açısından yetersiz kaldığını, öğretmen ihtiyaçlarına göre planlanmadığını gösteriyor. Katılımcılar verimsizlikten şikâyetçi.
  1. Psikolojik Destek Programlarının Etkisi
  • Olumlu: Deprem sonrası uygulanan Psikososyal Destek Programı ve psikoeğitim çalışmaları öğretmenlerde travma sonrası dayanıklılığı artırdı; rehber öğretmenler aracılığıyla binlerce öğretmene ulaşıldı.
  • Eksik: Programlar daha çok kriz dönemlerinde devreye giriyor; düzenli ve yaygın psikolojik destek mekanizmaları hâlâ sınırlı.
  1. Atama Politikalarının Etkisi
  • Olumlu: Son yıllarda yapılan yüksek sayıda atama, öğretmen açığını azaltarak sınıf mevcutlarını düşürdü. OECD verilerine göre ilkokulda öğrenci-öğretmen oranı 18’e, ortaokulda 13’e geriledi.
  • Sorunlu: Buna rağmen 500 bin civarında atama bekleyen öğretmen adayı var; arz-talep dengesizliği ve sözleşmeli öğretmenlik uygulaması mesleki motivasyonu olumsuz etkiliyor.
  1. Sınıf Mevcutlarının Azaltılmasının Etkisi
  • Olumlu: Daha küçük sınıflar öğretmen-öğrenci etkileşimini artırdı, öğrenme kalitesini yükseltti. OECD raporları Türkiye’nin bu alanda OECD ortalamasına yaklaştığını gösteriyor.
  • Eksik: Bazı büyük şehirlerde hâlâ kalabalık sınıflar var; altyapı yatırımları ve öğretmen dağılımında bölgesel eşitsizlik devam ediyor.

Sonuç olarak, üstün fikri ve ahlaki özelliklere sahip öğretmenlerdir ki yeni nesilleri iyi yetiştirebilirler. Bu bize, bugün öğretmen yetiştirmede niteliğe çok önem vermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Atatürk, bir devlet kurucusu ve başkanı olarak, öğretmen yani eğitim uygulayıcısı olmak gereğini de görmüş ve bu davranışı ile, daha sonraki devlet adamlarımıza çok değerli bir örnek teşkil etmiştir.

Son yıllardaki uygulamalar öğretmenlerin ekonomik ve mesleki koşullarında iyileşme sağladı, ancak enflasyon, bölgesel eşitsizlik ve hizmet içi eğitimlerin niteliği gibi sorunlar devam ediyor.

Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününü en içten dileklerimle kutluyorum. Bu kutlu yolculuklarında kendilerine her daim başarılar diliyorum.



bursa escort görükle eskort görükle escort bayan bursa görükle escort bursa escort bursa escort bayan