18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
13 Aralık 2024 Cuma
Gümrükten Eşya İthalatında TSE Sonucunu Etkileyecek İşlemler
Ortadoğu'da bahar yaşanacak mı?
Rusya'nın saldırısı meşru mu?
Merkez Bankası'nın Faiz Kararı Ne Olacak?
Gıda atıklarından gübre nasıl üretiliyor?
Enflasyon %20’li Düzeylere İner mi?
Lozan Konferansı 20 Kasım 1922 günü Montbenon’da İsviçre Konfederasyonu Başkanı M. Haab’ın bir konuşması ile açılmış ve onu Müttefikler adına İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un ve arkasından İsmet Paşa’nın konuşmaları izlemişti. 21 Kasımda Konferans çalışmaları başlamış, birçok konularda anlaşmalar sağlanmış, ancak Osmanlı Devlet Borçları, ayrıcalıklar, İstanbul ve Boğazların Müttefik kuvvetlerince boşaltılması gibi konular üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle, görüşmeler 4 Şubatta kesilmiş, İsmet Paşa da Ankara’ya dönmüştü. 23 Nisanda yeniden başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923’te Barış Antlaşması ve Eklerinin imzalanması ile sona ermiştir. Konferansın temel çelişkisi, Müttefikler “Mondros’tan geliyoruz”, Türkler de “Mudanya’dan geliyoruz” düşüncesi olmuştur.
Lozan Barış Antlaşması Türk tarihinde özel bir yeri olan çok yönlü bir bağıttır. Yenen-yenilen devletlerarasındaki ilişkileri değil, 1914-1918 Savaşını kazanan Müttefikler ile 1919-1922 Kurtuluş Savaşını kazanan Türkiye arasındaki ilişkileri eşit koşullar içinde düzenlemiştir. Bu bakımdan, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti gibi yenilen devletlere, görüşme bile yapılmadan, zorla kabul ettirilmiş barış antlaşmalarından çok farklıdır. Müttefikler, Milletler Cemiyeti Yasasını, bu devletlere imzalattıkları barış antlaşmalarına giriş bölümüne koydurdukları halde, Türkiye’yi Lozan’da buna zorlayamamışlardır.
Lozan hakkında pek çok şey söylenebilir ve söylenmiştir. İsmet Paşa’nın ifadesiyle, Lozan Konferansı, büyük bir sınavdı. “Milletimizin Avrupa ortasına davet olunduğu büyük bir imtihan”dı. Türkiye bu sınavı başarıyla vermiştir. Lozan Antlaşması, “Milli Mücadele’nin sonucunu belirlemiştir.” Bu antlaşma, “Harbi Umumi’den sonra gördüğümüz antlaşmalarla yakından veya uzaktan benzerliği olmayan bir antlaşma”dır. Öteki antlaşmalar, galip devletlerin mağluplara dayattığı, dikte ettiği antlaşmalardı. Lozan Antlaşması ise, eşit taraflar arasında çetin müzakerelerle hazırlanıp imzalanmış bir antlaşma idi.
Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Kaldırmak için çok zorlu bir diplomatik savaş verilmiştir. Türkiye, kapitülasyonları kaldırmakla, bütün “mazlum milletler”e örnek olmuştur. Çünkü Fas’tan Çin’e kadar, bütün Asya ve Afrika ülkelerinde kapitülasyonlar vardı. Bu konuda Türkiye bir çığır açmıştı, ezilen halklar şimdi bu yolda yürüyebilirlerdi. Lozan’da Türk heyetine karşı en önemli baskı mali ve iktisadi konularda olmuştur. Öyle ki, yeni Türk devletinin yaşamasında ve kalkınmasında kendisine hiçbir yardım yapılmamıştır.
Lozan Barış Antlaşması, bütünüyle, ruh ve manası bakımından, Türk milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş olan büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder. Lozan Antlaşması, bir bakıma, bilinen “Şark Meselesini-Doğu Sorununu” tarihe gömen antlaşma olmuştur. Lozan, askeri zaferimizi tamamlamış, yeni Türk Devleti’ni (Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni) tarih sahnesine çıkarmıştır. Dolayısıyla Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedidir!
Lozan Barış Antlaşması hem Birinci Dünya Savaşını hem de Türk-Yunan Savaşını bitiren bir antlaşma oldu. Bu nedenle, oluşturulması çok zor olmuş, sonuçta ortaya herhangi bir taraf için kesin bir zafer değil, bir uzlaşma metni çıkmıştı. Bu nedenledir ki, zamanında ve hala bugün İsmet Paşa ve Lozan Antlaşması için ileri sürülen, yetersiz kalmış olma iddiaları hiçbir şekilde geçerli değildir. Lozan büyük yetersizlikler ve güçlükler içinde müzakere edilmiş bir antlaşmaydı ve yeni Türkiye’nin bunu bir an önce imzalamaya büyük ihtiyacı vardı.
Barış Antlaşması ve Eklerinden ayrı olarak, yine Lozan’da Polonya ve ABD ile iki antlaşma daha imzalanmıştır. Bunlardan biri Polonya ile yapılan Dostluk Antlaşmasıdır. İmzalanan diğer antlaşma, Türkiye ile ABD arasında yapılan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasıdır. 6 Ağustos 1923 günü imzalanmıştır. Bu antlaşma, Amerika’daki Ermeni lobisinin şiddetli muhalefetiyle karşılaşmış ve sonunda 19 Ocak 1927 tarihinde Senato’da yapılan oylamada altı oy farkla reddedilmiş, yürürlüğe girmemiştir.
Lozan Kahramanı İsmet Paşa!
İsmet Paşa Lozan’da adeta “kelle koltukta” görev yapmıştır. Ermeni suikastçılar Lozan Konferansı boyunca İsmet Paşa’nın peşini bırakmamışlardır. Lozan Konferansının birinci döneminde olduğu gibi ikinci döneminde de çeşitli suikast duyumları, ihbarları alınmıştır. İsmet Paşa, otomobilinde küçük Türk bayrağıyla Lozan caddelerinde dolaşıyordu. Lozan polis müdürü, bir tedbir olarak bu bayrağı kaldırmasını rica etmişti. Paşa, bunu şiddetle reddetmiş, “Bir İsmet Paşa ölür, yerine başka biri gelir, göreve devam eder ve bu bayrak hiç inmez” demiştir.
Lozan Konferansı telgraflarla yürütülmüştür. Türkiye çoğunlukla “Eastern-Doğu” telgraf hattını kullanmıştır. Bir ara “Köstence Hattı” kullanılmış ama bu kısa sürmüştür. “Köstence Hattı”, Romanya ve Köstence üzerinden Türkiye’ye geliyordu ve Fransızların denetimindeydi. “Eastern-Doğu” hattı ise Akdeniz üzerinden Türkiye’ye gelen ve İngilizlerin denetiminde olan bir hattı.
Konferans boyunca yoğun bir telgraf trafiği olmuştur. Lozan ile Ankara arasında 1600 kadar telgraf gidip gelmiştir. Bir o kadar da Lozan ile Londra arasında telgraf yazışması yapılmıştır. Gelip giden telgrafların hemen hepsi şifreliydi. Bugün artık bunların şifresi, gizliliği kalmamıştır. Bunların hepsi yayımlanmıştır.
Düşmanlarımız acaba bizim şifrelerimizi açmışlar mıdır? Bunu bana da soranlar olmuştur. Bu soruya toptan “evet” ya da “hayır” denemez. Kapatılan telgraf, uğraşılırsa başkaları tarafından açılabilir. Ama açılması çok uzun zaman alır, açılıncaya kadar iş işten geçer. Ama Konferansın sonuna doğru Ankara’dan çekilen bazı şifre telgrafların İngilizler tarafından İstanbul’da açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu bir istisnadır. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği, açılan telgrafları hemen Londra’ya ve Lozan’a yetiştirmiştir. Ancak bir sonuç alamamışlardır.
Atatürk ve İsmet Paşa Lozan Barış Antlaşmasını nasıl değerlendirdi?
Atatürk, Nutuk’ta, Lozan Barış Antlaşması hükümlerini Sevr Antlaşması’ndaki hükümlerle ayrıntılarıyla karşılaştırdıktan sonra diyor ki:
“Saygıdeğer baylar, Lozan Barış Antlaşması’ndaki hükümleri, öbür barış önerisiyle daha çok karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır (siyasi zafer eseridir)”.
İsmet Paşa ise, Lozan Barış Antlaşması’nı şöyle değerlendirmiştir; Lozan Antlaşması, ilk zamanlarda, memleket içinde gereği gibi kavranıp, önemli bir belge olarak değerlendirilememiştir. Bunun önemli bir netice olduğu ve büyük ölçüde Türkiye’nin arzularını ve taleplerini sağladığı birden kavranamamıştır. Lozan Antlaşması, milli devletin sınırlarını azami ölçüde kurtararak vücuda getirmiştir. Bizi, ülke bütünlüğü ve sınırlar meselesinde manen ve maddeten kuvvetlendirmiştir. İstanbul’u ve Doğu Trakya’yı müzakere yolu ile kurtarılmış, netice alınmıştır.
Lozan’da birtakım eksiklikler olmuştur. Boğazların açık olması ve en nazik geçitlerimizin tahkim edilmek hakkından yoksun bırakılması… Bir açık nokta idi… Boğazların gayri askerlikten kurtulması 13 sene sonra sağlanabildi. 1936’da Montrö Antlaşması yapılarak, Boğazlar tamamıyla Türk egemenliğine terk edilmiştir. Lozan Antlaşması’nın çözümünü ileriye bıraktığı diğer iki meselen bir Hatay diğer ise Musul meselesi olmuştur. Birinci mesele 1938’de Türkiye’nin lehine çözülmüş fakat Musul meselesi maalesef Türkiye’nin aleyhine sonuçlanmıştır. Oniki adanın, Kıbrıs’ın ve Batı Trakya’nın iddia edildiği gibi Lozan Antlaşması ile bir ilgisi yoktur. Lozan Antlaşması’nın eksiklikleri diye sayılabilecek bütün meseleler zamanla çözülmüştür. Bu sebeple, Lozan Antlaşması, Türk siyasi hayatında başlı başına yer tutan milli bir eser halindedir.
“Hasta Adam”dan yeni bir devlet doğdu
Batı’nın “Hasta Adam” olarak ifade ettiği Osmanlı Devleti’nin içinden yeni bir Türk devleti doğmuştur. Diğer bir ifadeyle asırlık Osmanlı çınarı içinden yeni bir filiz doğurmuştur. Lozan Antlaşması yeni bir Türk devletinin kurulmasında temel unsur olan siyasi bir belge olmuştur. Bu milli devlet, tam manasıyla medeni ve bağımsız bir devletin bütün haklarına sahip olmuştur. Bir İngiliz tarihçinin dediğine göre, Osmanlı Devleti’nin kaldırılması fırsattı, Avrupa’nın eline 1300 senesinden beri ancak iki defa geçmiştir. İkinci fırsat, Milli Mücadele dediğimiz devrede zuhur etmiş ve Avrupa bundan faydalanamamıştır. Lozan şartlarını kabul eden galip devletler, Türkiye’nin bu şartları koruyup geliştirebileceğine aslında inanmıyorlardı. Harap ve muhtaç bir ülke, yaşamak ve kurtulmak için avuç açıp bütün kazandıklarını kısa zamanda kaybedecek sanıyorlardı.
Lozan Barış Antlaşmasının Türkiye açısından önemi nedir?
Lozan Barış Antlaşmasının Türkiye açısından üç büyük önemi vardır:
Birincisi, Lozan Barış Antlaşması bir eşitlik belgesidir. Başta Sevr olmak üzere, Birinci Dünya Savaşını bitiren barış antlaşmaları, karşılıklı müzakere yapılmadan, ilgili devletle dayatılmak suretiyle imzalatılmıştır. Müttefiklerin çizdikleri savaş sonu düzenini yansıttıklarını simgelemek için de, tümünün başına Milletler Cemiyeti Misakı konmuştur. Lozan Antlaşması bunu tek istisnasıdır. Gerçek bir müzakere süreci sonucu imzalanmıştır, başında da Milletler Cemiyeti Misakı yer almamıştır. Karşılıklı pazarlıklarla ortaya çıkan bir uzlaşma metni olduğu için de, Savaş’ı bitiren antlaşmalar içinde halen bir tek o uygulanmaktadır; diğerleri ortadan kalkmıştır.
İkincisi, Lozan Barış Antlaşması bir iktisadi bağımsızlık belgesidir. Kapitülasyonların kaldırılması ve Duyun-ı Umumiye borcu ödenmesinin bir plana bağlanarak, 1954’te bitecek şekilde devlet tarafından ödenmesi, Türkiye’nin dışa iktisadi bağımlılıktan kurtulmak için ihtiyaç duyduğu alt yapıyı kurmasını sağlamıştır.
Üçüncüsü, Lozan Barış Antlaşması bir siyasal bağımsızlık belgesidir. Türkiye’yi bağımsız bir devlet olarak tanıyan ve bunu uluslararası planda tescil eden bir belgedir. Bu nedenle, Lozan Barış Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu belgesidir.
Lozan Barış Antlaşmasını ve sonrasını bir bütün olarak değerlendirmek lazımdır
Lozan’ı ve sonrasını bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Lozan Antlaşması, milletler tarihinde nadir görülen misallerden biridir. 98 yıl sonra canlılığını hala muhafaza ediyor. Nihayet Türk tarihinde, 98 senelik bir barış devri, Lozan’dan sonra onun tabii bir sonucu olan laik cumhuriyete nasip olmuştur. Lozan Antlaşması bugün devletin temel idare kurallarına öncülük ve kılavuzluk edebiliyor. Diğer milletlerin hayatında bir muharebeden sonra yapılan siyasi akdin 98 sene sonra kendi değerini muhafaza eden bir belge olarak nadir örneklerden biridir. Lozan Antlaşması, askeri zaferler gibi milletimizin hakkı ve kendi kabiliyetinin mahsulü olan bir kazançtır.
Evet, Lozan Antlaşması’nın esasları, imzalanmasından 98 yıl sonra bugün hala yaşamaktadır ve iki yıl sonra 2023’de hem Lozan Barış Antlaşmasının hem de Cumhuriyetimizin 100. Yılını gururla kutlayacağız.