18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
21 Haziran 2023 Çarşamba
Gümrükten Eşya İthalatında TSE Sonucunu Etkileyecek İşlemler
Ortadoğu'da bahar yaşanacak mı?
Rusya'nın saldırısı meşru mu?
Merkez Bankası'nın Faiz Kararı Ne Olacak?
Gıda atıklarından gübre nasıl üretiliyor?
Enflasyon %20’li Düzeylere İner mi?
Geçen hafta açıklanan dış ticaret verileri Ağustos ayında ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yaklaşık %52 arttığını ortaya koydu. Bu artış oldukça dikkat çekici. Toplam büyüklük olarak baktığımızda ise ihracat Ağustos ayında 18 milyar 916 milyon olarak kayıtlara geçti. Bir önceki aya göre ise %15 civarında bir artış var. İthalat tarafına baktığımızda ise yine bir artış olduğu gözleniyor ancak ihracattaki artışa göre daha sınırlı. İthalattaki artış geçen yılın aynı ayına göre %24, geçtiğimiz aya göre ise %12. İhracattaki artışın daha baskın olmasının sonucu ise dış ticaret açığında bir daralma söz konusu. Ağustos ayında -4 milyar 259 milyon olan dış ticaret açığı, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre %32 azalmış. Ama geçtiğimiz aya göre azalma sadece 60 milyon dolar.
Tüm verilerde olduğu gibi dış ticaret verilerinde de bir önceki yıla göre kıyasladığımızda bir baz etkisi ortaya çıkıyor. 2020 olağanüstü bir yıldı. Dolayısıyla 2020 verileri ile kıyaslama yapmak bizi yanıltabilir. 2020 Ağustos ayında salgın devam ettiğinden ve küresel talepteki yetersizliklerden ihracatımız azaldı; 12 milyar dolar civarına indi. İthalatımızda ise bir azalmanın aksine bir artış görüldü. İthalat bu dönemde 18 milyar 756 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. Bu durumun en önemli nedeni ise ithalatımızın esnekliği düşük mallardan oluşuyor olması. Yani gelirimiz düştüğünde dahi bu mallara olan talebimiz düşmüyor. Bu nedenle 2020’de ihracatımız düşmesine rağmen benzer bir düşüş ithalatta gözlemlenmedi.
İhracattaki artış hızının aylık olarak ithalattaki artış hızının üstünde olması dış ticaret performansı için oldukça olumlu. 2021 Ocak- Ağustos döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı yaklaşık % 82.5. Bu oran 2020’nin aynı döneminde %75.6’ydı. Üstelik bu artış sadece 2020’ye göre değil genel bir artış söz konusu. 2020’yi dikkate almadığımızda dahi 2013-2019 arası bu oran ortalama %72.
Ara Malı İthalatı
Bu olumlu performansa rağmen dikkat çeken bir diğer nokta ise ara malları ve hammaddenin toplam ihracat içerisindeki payı. Ağustos ayında toplam ithalatın içerisinde ara malları ve hammadde kaleminin oranı %79.5 olarak gerçekleşmiş. 2021’in başından beri baktığımızda ise bu oran %76. 2017’den beri bu oran genellikle %70’in üstünde kalmış. Özetle ithalatımızın %70’inden fazlası ara malı ve hammadde dediğimiz gruptan oluşuyor. Bu grubun içerisinde en yüksek pay sanayi için işlem görmüş hammaddelere ait. Yani kabaca sanayide kullanılan ara mallarına. Sanayi için işlem görmüş hammaddeler kalemi toplam ithalatın yaklaşık %38’ini oluşturuyor.
Her ne kadar öne çıkarılmasa da bu oldukça önemli bir sorun. Bugün yaşadığımız döviz enflasyon sarmalının altyapısını oluşturuyor. Döviz kuru yükseldikçe ara malı ithalatının maliyeti de yükseliyor ve bu da üreticinin maliyetini, üretici fiyatlarını (ÜFE) arttırıyor. Üreticinin maliyetindeki artışlar ise belirli bir zaman sonra tüketici fiyatlarına yansıyor. Bu geçiş süreci sektörden sektöre ya da talep durumuna göre değişebiliyor. Üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına geçiş ortalama olarak dört ile altı ay kadar bir zaman alsa da eninde sonunda fiyatlara yansıyor.
Türkiye’de dış ticaretteki artış gerçekten dikkat çekici. Ancak bu artışın arka tarafta var olan sorunları da gölgelememesi gerek. İthalatta ara girdi oranının yüksek olması enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Yaşanan bir kur şoku enflasyonu arttırıyor. Kısaca yapısal dengesizlikler makroekonomik dengesizliklere de neden oluyor. Bu nedenle her ne kadar ihracatımız artıyor diye sevinsek de uzun vadeli bakış açısıyla bu yapısal dengesizleri çözmek gerekiyor.