18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri
Doç. Dr. Derya Hekim

Doç. Dr. Derya Hekim

21 Haziran 2023 Çarşamba

Yaklaşan Enerji Krizi Rekabetimizi Nasıl Etkileyecek?

Yaklaşan Enerji Krizi Rekabetimizi Nasıl Etkileyecek?
0

BEÄžENDÄ°M

ABONE OL

Son dönemde arz cephesinde sıkıntılar birbiri ardına geliyor. Çip ve konteyner krizi daha bitmeden şimdi de enerji krizi ile karşı karşıyayız. Tüm enerji emtia fiyatları artıyor. 2021 başından beri doğalgazda fiyat artışı %350’yi, kömürde %150’yi ve Brent tipi ham petrolde %50’yi aşmış durumda. Önümüzün kış olduğunu düşünürsek bu artışların daha da sürmesi kaçınılmaz.

Peki buraya nasıl geldik? Oysa 2020’de petrol gibi enerji emtia fiyatlarında dipleri görmüştük. Aslında bugünkü artışlar biraz da o düşüşlerden kaynaklanıyor. Fiyatlardaki aşırı düşüşler enerji sektöründe yatırımları da beraberinde azalttı. Kapasite artışları yaşanmadı. Açılmalarla birlikte talebin artması, kısıtlı arz karşısında fiyatların sıçramasına neden oldu. Diğer yandan küresel iklim değişikliği bu durumu pekiştirdi. İklim değişikliği ile yaşanan kuraklık sonucu 2021’de hidroelektrik santraller ve rüzgâr enerjisinden yeterince yararlanılamadı. Dolayısıyla enerji talebi fosil yakıtlara yöneldi. Brent tipi petrol 2020’de 40 dolara düşmüşken, bugün 83 dolar civarında. Yılsonunda ise 90 dolar olması bekleniyor. Doğalgazda ise durum daha çarpıcı. Bir sene önce bin metreküp doğalgaz fiyatı 100 dolar civarına düşmüşken, bu sene 2000 doları gördü.

Enerji fiyatlarındaki bu artışların arkasında politik nedenler de var kuşkusuz. Özellikle Avrupa’da doğal gaz fiyatlarındaki artışlar Rusya’nın bir güç gösterisine dönüştü adeta. AB kullandığı doğal gazın üçte birini Rusya’dan temin ediyor. Bu da Avrupa’yı Rusya gazına bağımlı hale getiriyor. Kuzey Akım 2 projesi ile bu bağlılık daha da artacak. ABD ise AB’nin Rusya gazına bu kadar bağımlı olacağı bu projeye şiddetle karşı çıkıyor. Putin hem AB ülkelerine bir güç gösterisi hem de Almanya’nın yeni hükümetine bu projeyi devam ettirmesi konusunda baskı yapmak için gaz arzında kısıntıya gitti. Bu da doğal gaz fiyatlarının geçtiğimiz hafta fırlamasına neden oldu. Putin’in yeniden gaz akımını arttıracağını söylemesi ile fiyatlar biraz gevşedi. Kısaca Putin AB’yi doğal gaz fiyatları silahını göstererek tehdit etti. AB’nin de yer altı depolarının boş olması ve yazın bu depoları dolduramaması bu duruma zemin hazırladı.

Petrol fiyatlarındaki artışlarda ise ABD’nin payı dikkate değer. ABD’de yaşanan kasırgalar sonucu üretim düştü. Petrol şirketleri ise gerek yeni yatırımın maliyetli olması gerekse temettü dağıtma politikaları nedeniyle yeni yatırıma gitmek istemediler. Kısaca arz sınırlı. Atlantik’in diğer yakasında ise artan doğal gaz fiyatlarına alternatif olarak petrolden elektrik üretiminin gündeme gelmesi petrol fiyatları üzerine ek bir baskı oluşturuyor.

Kömür fiyatları da yenilenebilir enerjilerin gündemde olmasına rağmen artıyor. Daha temiz enerji üretimine geçmek için tüm Dünya’da kömür üretimi zaten azalmış durumda. Çin de temiz enerjiye geçmek için kömür tesislerini kapatıyor. Ancak artan talep ve yetersiz üretim kömür fiyatlarının da sıçramasına neden oluyor. Özetle enerji fiyatları zincirleme olarak artıyor ve dört başı mağrur bir krize doğru sürükleniyor.

Enerji krizinin tüm Dünya’da yansımaları görülmeye başlandı. Çin’de yaygın elektrik kesintileri nedeniyle Tesla ve Apple’ın da aralarında bulunduğu bazı şirketler üretime ara vermek durumunda kaldılar. Sanayide öncü göstergelerden biri olan satın alma yöneticileri endeksi (PMI), elektrik arzındaki kısıntılar nedeniyle 50’nin altına düştü. Avrupa’da artan enerji faturaları yüzünden sıkıntılar başladı. İspanya’da halk sokaklara indi, Fransa’da artan enerji fiyatları nedeniyle olan kazançlara vergi getirildi. Güney Kore’de uzun süredir ilk defa elektrik fiyatlarına zam yapıldı. Yani tüm Dünya teyakkuz halinde…

Türkiye’yi Zor Bir Kış Bekliyor

Enerji krizinin Türkiye’ye de etkileri olacak kuşkusuz. Kış yaklaşıyor ve bu doğrultuda tüketim artacak. Üstelik bu yaz Türkiye’de de yaşanan kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerinden elde edilen elektrikte bir düşüş yaşandı. Bu daha fazla doğalgaz ile elektrik üretiminin gündeme geleceğini gösteriyor. Türkiye’nin elektrik üretiminde doğalgazın payı yaklaşık %40. Neyse ki, Türkiye’nin doğalgaz alımının %75-80’i Rusya ve Azerbaycan ile yapılan uzun vadeli anlaşmalarla yapıyor ve bu anlaşmalarda fiyat ayarlamaları spot doğalgaz fiyatına değil petrol fiyatına endeksli. Petrol fiyatları da artıyor ama doğal gaz fiyatının yanında daha ılımlı. Ancak anlaşmalarla aldığımız doğalgaz muhtemelen talebi karşılamaya yetmeyecek. Sonuçta spot doğalgaz da ithal etmemiz gerekecek ve bunu maalesef yüksek fiyatlardan ithal etmek zorunda kalacağız. Ayrıca Rusya ile anlaşmamızın bitmesine az bir zaman kaldı. Bu anlaşmanın hangi şartlarda yenileceği de önemli. Sonuçta; bu kış Türkiye’nin doğal gaz faturasının %30 ile %35 arasında artması söz konusu. Petrol ve ithal kömürde de artışlar hesaplandığında Türkiye’nin cari açığına ciddi bir yük getirecek.

Enerji fiyatlarında yaşanan bu artışlar enerji bağımlılığı fazla olan sektörleri tehdit ediyor. Enerji bağımlılığı yüksek olan sektörler demir-çelik, çimento ve ulaştırma gibi sektörler. Bu sektörler aynı zamanda bizim net ihracatçı olduğumuz sektörler. Fiyatlar tüm Dünya’da artıyor diye düşünebiliriz ancak Çin başta olmak üzere tüm ülkeler enerji fiyatlarından etkilenen sektörleri sübvanse ediyorlar. Türkiye’nin bu durumda rekabet avantajını kaybetmesi söz konusu. Etkilenen sektör temsilcileri de bir hamle bekliyorlar.

Diğer yandan görünen o ki enerji krizleri ile sık sık karşılaşacağız. Bu nedenle enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için uzun vadeli bakış açısına ihtiyaç var. Öncelikle enerji verimliliğini sağlamak gerek. Bu doğrultuda enerji verimliliğini artıracak projelere destekler arttırılmalı. Türkiye’nin konutlarda kullandığı ısıtmanın %80’i doğal gaz ve ithal kömür, yani ithalata bağımlı. Enerji verimliliğini sağlayacak yalıtım ürünlerine destekler sağlanarak tüketimdeki artış engellenebilir. Tabi her şeyden önemlisi yenilenebilir enerji kaynaklarının payı arttırılmalı. Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarından maalesef potansiyelinin çok altında yararlanabiliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinden daha fazla yararlanmak hem ithalata bağımlılığımız hem de karbon salınımımızı düşüreceğinden oldukça önemli. Keza bu hem Yeşil Mutabakat hem de Paris İklim Anlaşması açısından da  bir gereklilik.