18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
21 Haziran 2023 Çarşamba
Gümrükten Eşya İthalatında TSE Sonucunu Etkileyecek İşlemler
Ortadoğu'da bahar yaşanacak mı?
Rusya'nın saldırısı meşru mu?
Merkez Bankası'nın Faiz Kararı Ne Olacak?
Gıda atıklarından gübre nasıl üretiliyor?
Enflasyon %20’li Düzeylere İner mi?
CPTPP anlaÅŸması – ilk haliyle Trans Pasifik Ortaklık (TPP) AntlaÅŸması- Obama tarafından Asya Pasifik ekonomileri ile ticareti arttırmak üzere gündeme getirilmiÅŸ bir anlaÅŸma. Trump, 2017 yılında göreve baÅŸlar baÅŸlamaz seçim vaadlerini yerine getirmek adına bu anlaÅŸmadan çekildi ve anlaÅŸma geri kalan 11 ülke (Åžekil.1) ile revize edilerek 2018’de CPTPP olarak imzalandı. Bu anlaÅŸma ilk haliyle de ABD’nin olmadığı revize edilmiÅŸ haliyle de birçok hükmü içeren derin bir anlaÅŸma. Fikri mülkiyet hakları, e-ticaret, iÅŸgücü ve çevre standartları gibi birçok alanda ABD’nin ticaret kurallarını içeriyor.
Her ne kadar daha sonra sahneden çekilse de ABD tarafından dizayn edilen bu anlaşmaya karşı Çin de Bölgesel Kapsamlı Ticaret Ortaklığı (RCEP) Anlaşmasını ASEAN kapsamında gündeme getirmişti.  Güney Kore, Japonya, Avusturalya gibi büyük ekonomilerin olduğu RCEP (Şekil.1), 2020 Kasım’da imzalandı. Bu anlaşma CPTPP’ye göre daha az hüküm içeren daha sığ bir anlaşma. Yani Çin’in istediği kurallar geçerli. Kısaca RCEP’te Çin kural koyucu tarafa geçti.
Şimdi ise Çin Asya Pasifikte bölgeselleşme hareketini daha ileriye taşıyarak ABD’nin çekildiği CPTPP’ye de başvurdu. CPTPP’ye yapılan başvuru Çin’in bu anlaşma içerisinde olacağı anlamına da gelmiyor tabii ki. Öncelikle bu başvurunun imzacı devletler tarafından onaylanması gerekiyor. Bu anlaşmada ABD’nin stratejik partnerleri var. Özellikle Kanada ve Meksika. ABD bu iki stratejik partnerine Çin’in başvurusunu onaylamama konusunda baskı yapabilir. Keza aralarındaki USMCA (yenilenmiş NAFTA) anlaşmasının bir maddesi piyasa dışı ekonomilerle (Çin gibi) ticaret anlaşması yapılması halinde anlaşmanın taraflarının anlaşmadan çekilebileceğini hükme bağlıyor. ABD bu kozu kullanabilir. Ayrıca Avusturalya ve Japonya’nın ise Çin ile ciddi siyasi sorunları var.
Çin’in başvurusu onaylanırsa bu defa çalışma grubu ile anlaşmanın hükümlerine ekonominin hazırlanması gerekecek. CPTPP özü itibarı ile gelişmiş ülkelere hitap eden ve derin hükümleri olan bir anlaşma. Her ne kadar Çin son dönemde yabancı yatırımla ilgili düzenlemelerde ve fikri mülkiyet haklarında iyileştirmeler yapmış olsa da kamu iktisadi teşekkülleri, işgücü ve çevre standartları gibi konularda hala CPTPP Anlaşması hükümlerinin çok gerisinde. Bu nedenle müzakereler biraz zorlu geçebilir, hatta sonuca ulaşamayabilir. Ancak ABD’nin gölgesi anlaşmanın üzerinde olsa da kendisinin masada oturmaması da bir avantaj. Anlaşmada belirlenmiş bir takım istisnalar, yasal boşluklar da var. Anlaşmanın hükümlerinde esneklik söz konusu olabilir. Diğer taraftan, ekonomik olarak Çin’in bu ticaret bloğunda olması imzacı ülkeler açısından bir avantaj. Ülkelerin çoğunun ticaretinde Çin’in payı ABD’nin payından fazla. Örneğin; Avusturalya ticaretinin %33’ünü Çin’le, %7.5’ini ABD ile yapıyor. Amerika kıtasında olmasına rağmen Şili’nin ticaretinde Çin’in payı %28.1 iken ABD’nin payı %16.5.
Bir diğer mesele ise Tayvan. Çin’in hemen ardından CPTPP’ye başvuruda bulundu. ABD Senatosu ise Tayvan’ın desteklenmesi konusunda bir karar aldı. Tayvan’ın Çin’den önce anlaşmaya taraf olması Çin’in giremeyeceği anlamına gelir çünkü tüm imzacı devletlerin onaylaması gerekli. Kısacası zor bir müzakere süreci olacak gibi görünüyor. ABD ve Çin bir kez daha bölgesel entegrasyonlar açısından karşı karşıya olacaklar.
CPTPP’ye tek başvuran Çin ve Tayvan da değil. Birleşik Krallık ve Tayland da halihazırda CPTPP’ye başvuruda bulundular. Güney Kore ise böyle bir niyeti olduğunu açıkladı. Asya Pasifik tüm ülkelerin dikkatini çeken bir üretim ve de nüfusu itibarı ile tüketim üssü olma yolunda ilerliyor. Türkiye’nin de bu trendde geri kalmaması ve bölge ekonomileri ile ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor.