23 Nisan 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
a
en iyi rulet siteleri
Sinem Toplan

Sinem Toplan

16 Åžubat 2023 PerÅŸembe

Mavi Hap mı, Kırmızı Hap mı?

0

BEÄžENDÄ°M

ABONE OL

450 milyar dolara yaklaşan dış borcumuzun artış hızı çok yüksek.

Milenyumda 120 milyar dolar olan dış borç artarak 450 milyar Usd seviyesine yükseldi. Ancak milli gelir aynı artış hızında gelişmiyor.

Şöyle düşünün, yıllardır maaşınız aynı, hatta maaşınız düşüyor ama borcunuz ve giderleriniz artıyor?

Bu durum sürdürülebilir mi?

Dış borç ödeme günlerinde, piyasadan döviz alınmaya çalışılıyor ve kurlar artan talep sebebiyle yükseliyor.

Döviz ihtiyacı devam ettikçe vatandaş döviz artışının durmayacağına inanıp Türk Lirasından vazgeçip dövizde durmayı tercih ediyor. Üstelik döviz mevduatın faiz geliri yok denecek kadar az. Yine de TL hesap yerine döviz hesabına geçen insan sayısı çok yüksek

İthalat bağımlısıyız

Araba, buğday, pirinç, çip, iplik vs gibi birçok ürünü dünyanın herhangi bir yerinden satın alırken size TL versek diyemiyoruz. Çünkü TL geçerli değil, konvertibl değil. Mecburen bizim olmayan paraya Usd ya da Euro‘ya ihtiyacımız oluyor.

Euro ya da Usd‘yi bizim Merkez Banka’mız basamayacağına göre nasıl temin ediyoruz?

Ya, ihracat yapıyoruz,

Ya, yabancılara ne olur gelin bizim ülkemizde yatırım yapın, bunun için yanınızda para getirin diyoruz.

Ya da, siz Euro ya da Usd getirin, bizim borsa ucuz, oradan hisse alın, hisse almak için TL’ye dönmeniz lazım biz sizin Euro’ları alırız diyerek döviz temin ediyoruz.

Sonra yabancılar ne yapacak diye bekliyoruz.

Bazen panik yapıp paralarını alıp çıkıyorlar.

Bazen sabır ile bekliyorlar.

Sonuçta parayı veren düdüğü çalar diye bir atasözü var. Para kimdeyse söz onda.

Acil ihracat odaklı büyüme yöntemi bulmalıyız.

Ancak, oynak kur ihracatçı için çok tehlikeli. Kur yüksekken malı üretiyorlar tam satış yapılıp para gelecek ki kur düşüyor. İhracatçı zarar ediyor. Çıkışımız hem ihracatı artırmakla hem de ithalatı kısmakla oluşacak

Tüketim toplumu olmaktan vazgeçmek ancak alışkanlıklarımızı ve bakış açımızı değiştirerek olur. Kolay süreç değil. Üretim ve tasarruf ruhu ailede başlar.

Aslında özümüzde toplum olarak üretme yeteneği olan bir yapımız var. Üretim sadece fabrikada mal üretmek değil ki!

Tarhanayı evde yapan, kışlık konserveyi kendi hazırlayan, ip alıp kendi kazağını ören, bahçesine domatesini kendi eken, saksıya bile biber eken, balkonu sebze saksıları ile dolduran bir toplumduk biz. Kendi ihtiyaçlarını kendi üreten bir toplumduk. Üretmek bakış açısıdır, kendi kendine yetebilmektir.

Tüketim çılgınlığı öyle hızlı aşılandı ki, köylü kentli oldu, herkes her şeyi hazır almaya başladı, kimse üretmeyince yetmedi, ithalat arttı, bu sefer para yetmedi herkes krediye koştu. Eski kanepeler değişti, büyük televizyonlar alındı ve büyük borç krizi böylece başlamış oldu. 83 milyon nüfusun 31 milyonu kredi kullanıyor. Çocuk ve yaşlı nüfus zaten kredi kullanamıyor. Kalanların yarısından çoğu kredi ile hayatlarını sürdürüyor.

Gelir yetmiyor, gider büyüyor. 

Sabırsız toplumun tüketme eğitilimi yüksek oluyor.

Hemen olsun şimdi olsun diyerek kredi ile alışveriş yapılıyor.

Dış borç hepimiz yüzünden yüksek. Yabancı araba merakı, pırlanta, altın merakımız giderek en temel ihtiyaçlar için bile bizi ithalata sürükledi.

Matriks filmini hatırlayalım. Mavi hapı mı, kırmızı hapı mı seçiyoruz?

Mavi hap içip hayal dünyasında gezmek, kırmızı hapı içip gerçeklerler yüzleşmek !!

Yüzleşmenin zamanı gelmedi mi?



Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.