18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.
20 Mart 2024 Çarşamba
Gümrükten Eşya İthalatında TSE Sonucunu Etkileyecek İşlemler
Ortadoğu'da bahar yaşanacak mı?
Rusya'nın saldırısı meşru mu?
Merkez Bankası'nın Faiz Kararı Ne Olacak?
Gıda atıklarından gübre nasıl üretiliyor?
Enflasyon %20’li Düzeylere İner mi?
Zaman zaman, atalet yaratmak gibi bir riski de bünyesinde barındırsa da, işletmeler açısından uzun yaşamlı olmak muhtelif nedenlerle müspet ve mühim olabilir. Öncelikle bu işletmelerin, bilhassa asırlık işletmelerin sayılarının hem ülkemizde hem de dünyada oldukça sınırlı olması onları oldukça nadide kılıyor. İlaveten, iş hayatından muhtelif vakalarda şans faktörünün de başarı açısından ne denli kritik bir faktör olabileceğini görmüştük, görüyoruz. Öte yandan, uzun yaşamlı olmaları kuvvetle muhtemel bu işletmelerin şansın da ötesinde, bazı “şeyleri” başarıyla ifa etmelerinin bir neticesi. Dolayısıyla, her işletmenin bağlamı farklıysa da, yine de uzun ömürlü işletmeler ömürlerine ömür katmak isteyen daha genç işletmeler için bazı mesajlar taşıma potansiyeline sahipler. Elbette, uzun ömürlü olmanın işletmeye müspet imaj ve itibar sağlama potansiyeli de atlanmaması gereken bir diğer husus. Örneğin, geçmişte internette izlediğim bir videoda, hatırladığım kadarıyla asırlık bir restoranımızın sahibi, yemeklerini tatmak için kendilerini ziyaret eden YouTuber’dan, tattıktan sonra yemeklerine bir not vermesini rica ediyordu. YouTuber’ın ise, yılların zaten restoranın ve yemeklerinin notunu vermiş olduğunu gerekçe göstererek talebi nezaketle geri çevirdiğini anımsıyorum. İşletmelere sağlayabileceklerine ilaveten, uzun ömürlü işletmeler kendilerini bağırlarından çıkaran ülkeler için de bir övünç vesilesi. Örneğin şu an her ne kadar bağımsız bir işletme olma hüviyetinden uzaklaşıp, Takamatsu İnşaat şemsiyesi altında faaliyetlerine devam etse de, M.S. 578 yılında Şinto tapınakları inşa etmek gayesiyle kurulan “Kongō Gumi” ve yine dünyanın en eski 10 şirketi arasında yer alan diğer dört şirket Japonlar için tam bir iftihar vesilesi. Bir araştırmaya göre, 2021 senesinde Japonya’da faaliyetini sürdüren asırlık işletmelerin sayısı 3696 idi.
Peki ülkemizde durum ne vaziyette?
2022 yılında yürüttüğümüz bir bilimsel çalışma ulaşabildiğimiz asırlık işletmelerimizin sayısının 270 olduğunu ortaya koymuştu. Listedeki en eski işletme, daha önce devlete ait olan, fakat sonradan mülkiyeti özel sektöre geçen 1454 kuruluş tarihli “Ağa Hamamı” idi. Öte yandan bu çalışma daha kapsamlı bir araştırma ile genişletilmeye muhtaç gibi. Nitekim 2022’deki çalışma sonrasında, sürdürdüğümüz araştırmalar neticesinde asırlıklar listesindeki işletmelerimizin sayısı 320 civarına ulaştı. Bu son gelişme ülkemizde, hala çok sayıda varlığını bilmediğimiz ve haliyle, listemize dahil edemediğimiz çok kıymetli asırlık işletmelerimizin olabileceği yönünde bir kuşku yaratıyor bizlerde.
Eğer asırlık olmak mühimse, o halde, “asırlık işletmeleri görünür kılmak için ne yapmalı?” sorusu zihinlere takılıyor. Kanımca birincil vazife işletmelerin kendilerine düşüyor. Asırlık işletmeler öncelikle bu işe eğilmelerinin kendilerine, alanda araştırmalar yapan bilim insanlarına, ülkelerine vb. mühim çıktılarının olacağının ayrımına iyi varmamalılar. Sonrasında muhtelif çözümler üretebilirler.
Örneğin, kuruluş tarihlerini logo ve web sayfalarında daha belirgin hale getirebilirler ya da “asırlık” olma özelliklerinin altını sosyal medya hesaplarında daha koyu çizebilirler. İlaveten, ülkemizde asırlık işletmeleri bir çatı altında bir araya getirmeye çalışan “Yüz Yıllık Markalar” derneği gibi oluşumlar da mevcut. Bu derneklere üyelik de görünürlüğü arttırmanın bir diğer yolu olabilir. Çok ilginçtir, yenice kurulan kimi işletmeler daha açılışlarından itibaren isimlerinin başına “tarihi” ya da “meşhur” unvanlarını kondurmakta hiçbir sakınca görmezlerken, sonuna kadar bu sıfatı hakeden işletmelerimizin kuruluş tarihlerini sıklıkla pek sessiz telaffuz etme nedenlerini anlamak hayli güç. Bir diğer hayati görev de tarih, işletmecilik tarihi, iktisat tarihi gibi alanlarda bilimsel çalışmalar yapan akademisyenlerimize düşüyor. Türkiye’de asırlık işletmeler üzerine yapılan bilimsel araştırma sayısının neredeyse iki elin parmaklarını geçmediği düşünülürse, alanın daha fazla çalışmaya gereksinim duyduğu aşikâr. “Uzun ömürlülük” gibi bir fenomeni derinlemesine idrak etmenin alanda çalışacak bir akademisyene getireceği hazzın da ötesinde, yazının başında paylaşılan, uzun ömürlü olmanın işletmelere ve ait oldukları ülkelere olan potansiyel faydaları dahi bu alanda bilimsel araştırma yapılması için mühim bir motivasyon kaynağı sanki. Son olarak, asırlık işletmelerimizin envanterlerinin çıkarılmasında devletin rolü de çok mühim tabii. Nitekim yukarıda bahsettiğimiz, Japonya’da yürütülen çalışmada, devletin sürecin içerisinde mühim ve aktif bir aktör olarak yer aldığı biliniyor.