18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri
Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz

Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz

20 Mart 2024 Çarşamba

Çarşı’yım öyleyse herşeye karşıyım!”

Çarşı’yım öyleyse herşeye karşıyım!”
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Hep sohbetlerimizde altını çizdiğimiz gibi tam bir dijital fırtınanın içine düştük. Hep birlikte önümüzü görmeye, dijital dönüşüm fenomenini idrak etmeye gayret ediyoruz. Kanımca, bu noktada “ben dijital dönüşümü çözdüm” diyen ya halen dijital dönüşümün derinliğinin farkına varamamıştır ya da doğruyu söylemiyordur. Elbette bu denli belirsizlikler ve riskler içeren dijital dönüşüm fenomeninin firmalarda muhtelif düzeylerde dirençle karşılanması da gayet doğal bir durum.

Çalışanlar yakasında dijital dönüşüme karşı gösterilebilecek bu direncin muhtelif nedenleri olabilir. Bu olası nedenlerden bir tanesi, direnç ve muhalefetin çalışanın kişiliğinin bir parçası olması. Hemen hepimizin çevresinde “Çarşı’yım öyleyse herşeye karşıyım!” şiarıyla hareket eden arkadaşlarımız vardır. Bu çalışma arkadaşlarımızın rutinlerini devam ettirip, dijital dönüşüme de karşı olmaları kaçınılmaz. Nitekim kimi araştırmalar da bazı çalışanların kişilik özellikleri gereği direnç göstermeye daha müsait olduklarını geçmişte bulgulamıştı. Bu arada koyu bir Beşiktaş taraftarı olarak “Çarşı”ya çok büyük sevgi ve saygı beslediğimi de satır arasına sıkıştırmış olayım.

Kimi araştırmalar bireylerin demografik karakterlerinin de değişime direnç davranışının belirleyicisi olabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin genç çalışanların dijital dönüşüme daha sıcak baktıklarına dair bulgular yazında sıkça paylaşılıyor. Benzer biçimde, erkek çalışanların kadınlara kıyasla dijital dönüşüme daha sempatiyle yaklaştıklarına dair bulgular paylaşan çalışmalara da yazında rastlanıyor. Çalışanın eğitim seviyesi de dijital dönüşüme olan tavrını etkileyebilecek bir diğer değişken olabilir. Kuvvetle muhtemel çalışanın eğitim seviyesi yükseldikçe dijital dönüşüme olan direnci de zayıflayacaktır.

Dijital dönüşüme karşı çalışanlar tarafından gösterilen direncin bir potansiyel kaynağı da bilinmeyene karşı duyulan derin korku. Çalışanlar yeni çalışma düzeninin kendilerine ilave fiziksel ve / veya zihinsel yükler getirip getirmeyeceğinden çok da emin olamıyorlar. Daha da ötesi ve belki de en tedirgin edici olanı, işlerini koruyabileceklerine dair şüpheler içten içe çalışanların zihinlerini kemiriyor. Dijital dönüşüm terminolojisiyle “ekonomik tekillik” çalışanların (haklı olarak) zihinleri kurcalayan mühim bir nokta.

İlaveten, dijital dönüşümün beraberinde getirdiği yeni iş düzeni firmadaki güç dengelerine ve bireylerin statülerine tesir edebilir, çalışanların iş arkadaşlarıyla olan sosyal münasebetlerini menfi yönde etkileyebilir. Bu yöndeki beklentiler de çalışanlarda dijital dönüşüme ilişkin olumsuz bir tepki oluşturabilir.

Peki, yöneticiler firmalarında dijital dönüşüme gösterilen bu dirence karşı nasıl tavır almalılar?. Birincisi, çalışan yakasındaki direncin nedenlerini idrak edebilmek çözümün ilk halkası. Bu nedenle, dijital dönüşüm yol haritası çıkaracak ve sonrasında bu meşakkatli yola çıkacak olan firmaların öncelikle dijital dönüşüme yönelik direnci anlamaya yönelik kapsamlı bir araştırma yapmalarının faydalı olabileceğini vurgulamak lazım. İkincisi, yönetim ve örgütler yazını uzunca bir süre değişime dirence karşı “Ünitarist” bir felsefe benimsedi. Bu bakış açısına göre, herkesin aynı değerlere sahip olduğu ve ortak idealler çerçevesinde çaba sarf ettiği “kuvvetli” bir firma kültürü sorgulanmaz biçimde, en makbul olanı idi. Firmalarda muhtelif durumlarda, çeşitli sebeplerle karşılaşılan direnç ise vakit kaybetmeksizin tedavi edilmesi gereken bir örgütsel patoloji olarak görüldü. Bu noktada dirence karşı “işlevselci” bir bakış açısının daha münasip olabileceği kanaatini savunduğumu belirtmek isterim. Bir diğer ifadeyle, dozunda bir direnç aslında firma açısından hiç de can sıkıcı bir durum olmayabilir. Elbette, belirli bir eşik aşıldığında firma içerisinde gösterilen direnç yıkıcı bir hal alabilir, firmanın performansını zayıflatabilir. Ancak, dozunda bir direnç de, firma üst yönetimlerini aldıkları kararları tekrar sorgulamaya ve zaman zaman da yanlış kararlarından geri dönmeye ikna eden bir sigorta vazifesi üstlenebilir. Bu manada, firmalarda radikal direnci dengelemeye çalışırken, direncin tamamen sönmemesine de itina göstermek sanki en münasip seçenek.