18 Aralık 2024 itibariyle Covid-19 ile mücadelede aşılanan sayısı kişiye ulaştı.

1xbetbetpasmariobet
escort konya
a
en iyi rulet siteleri
Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz

Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz

20 Mart 2024 Çarşamba

DİJİTAL ÇAĞIN KAYIP ENTELEKTÜELİNE MEKTUP

DİJİTAL ÇAĞIN KAYIP ENTELEKTÜELİNE MEKTUP
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Herkese merhaba. Başlıktan da görebileceğiniz gibi bugünkü yazımızın konusu dijital çağın kayıp entelektüelleri. Peki dillere pelesenk olmuş bu “entelektüel” de kimdir?. Herhalde “bu konuya kafa yoran kişi sayısı kadar farklı tanımı vardır entelektüelin” desek mübalağa etmiş olmayız. Ancak benim sevdiğim tanımlardan bir tanesi meşhur (bence) filozof Edward Said’e ait. Said’in entelektüel tanımına ve entelektüelin vazifelerine dair düşüncelerine geçmeden önce, müsaadenizle bu kıymetli düşünürü kısaca bir tanıyalım.

Said; 1935 senesinde, Filistinli Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak kadim şehir Kudüs’te doğmuş. Kudüs ve Kahire’de geçen çocukluk yılları sonrasında, on beş yaşında ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmiş. Princeton Üniversitesi’nde tamamladığı lisans eğitimini, Harvard Üniversitesi’nde “İngiliz Edebiyatı” alanında aldığı yüksek lisans ve doktora dereceleri takip etmiş. Columbia, Harvard, Johns Hopkins, Stanford, Yale gibi birçok prestijli üniversitede dersler vermiş. Bu kıymetli bilim insanı, aynı zamanda oldukça iyi bir piyanist ve donanımlı bir müzik eleştirmeniymiş de. İki çocuk babası Said, 2003 yılında 67 yaşında iken New York şehrinde vefat etmiş ve vasiyeti üzerine Lübnan’a defnedilmiş.

Edward Said Hoca; akademik yaşamı boyunca bilhassa kültür, emperyalizm, şarkiyatçılık, Filistin sorunu vb. konulara zihin yormuş. Özellikle Filistin sorunu üzerine düşünceleri sebebiyle zaman zaman Batı düşmanlığıyla itham edildiği de olmuş. Elbette, üzerine düşündüğü konulardan bir tanesi de entelektüelin özellikleri ve görevleri imiş. Bu zihinsel faaliyetin neticesinde de ortaya birçok kişi için artık bir referans kitap haline gelen “Entelektüel” adlı eser çıkmış. Said kitapta görebildiğim kadarıyla çok net bir entelektüel tanımı vermek yerine, kitabın muhtelif noktalarında bir entelektüeli tanımlayan niteliklere işaret ediyor. Bu özellikler arasında; yabancı, amatör, statükoyu rahatsız eden, bir reçeteye ya da slogana uygun davranmaya zorlanamayan, sürgün, marjinal, yalnız, muhalif, sıkıntı verici, aykırı, keyif kaçırıcı, zayıf olanın ya da temsil edilmeyenin yanında saf tutan vb.’yi saymak mümkün. Bu zihin açıcı kitabında Said, entelektüelin üstlenmesi gereken vazifelere değinmeyi de ihmal etmemiş. Kendisine göre entelektüelin temel vazifeleri arasında klişeleri ve indirgeyici kategorileri kırmak, bağımsızlığını korumak, gerektiği noktada heterodoksinin altını çizmek vb. var.

Kendi adıma bir “geç okuma” olarak kabul ettiğim “entelektüel”i okurken, kimilerimizin içine doğduğu, kimilerimizin ise dijital göçmenler olarak şahit olduğumuz dijital çağın daha fazla “Said’yen entelektüel”e gereksinim duyduğu hissine kapıldım. Dijital çağ üzerine hem akademik hem de pratisyen yakasında yazılanların mühim bir kısmının bir methiye formunda olduğunu müşahede ediyorum. Kendi adıma ben bir teknoloji düşmanı ya da daha da radikalize edersek bir “Ludist” değilim elbette. Hatta şu an için genel bir değerlendirme yaptığımda dijital dönüşümün yaratacağı potansiyel faydanın yine potansiyel sıkıntılarına karşı birkaç kat ağır bastığı kanaatindeyim. Öte yandan dijital dönüşümün deyim yerindeyse, çöpsüz üzüm olmadığını; ekonomik ve teknolojik tekillik, siber güvenlik açıkları, bireysel mahremiyetin kaybolması, uluslararası dijital kolonizasyon tehlikesi, etik ve ahlaki boşluklar vb. birçok sıkıntıyı yaratmaya gebe olduğunu da görüyor, biliyoruz.

Bu bağlamda içinde bulunduğumuz dönemde, elbette, dijital dönüşümün samimiyetle inandığımız faydalarını anlatmaktan geri durmayalım. Ben de öyle yapmaya gayret ediyorum. Öte yandan şimdilik tartışmanın oldukça cılız kalıp takviyeye ihtiyaç duyan yakası, dijital dönüşüme bir eleştirel yaklaşım geliştirmek gibi görünüyor. Bu nedenle, dijital dönüşümün sıkıntılarına da dikkat çekerek biraz keyifleri kaçıracak, yine dijital dönüşümle ortaya çıkabilecek yeni güç asimetrilerinde mazlumun yanında saf tutabilecek, bu yüzden de belki katıksız dijitalleşme fanatiklerince sosyo-psikolojik manada yalnız bırakılmayı, sürgün edilmeyi göze alabilecek Said’yen entelektüellere ihtiyaç duyuluyor. İster bir akademisyen olalım, isterse bir yönetim danışmanı ya da bir firmanın yöneticisi, kişisel çıkarlarımızdan sıyrılarak, insanlığın daha aydınlık bir geleceği için mümkün olan en doğru duruşu sergilemek ve her birimiz birer “dijital çağ entelektüeli” olmak mecburiyetindeyiz. Bunun yolu da konuyu sadece müspet yanlarıyla değil, menfi yakasıyla da, bir bütünlük içerisinde ele alabilmekten geçiyor. Çünkü, insanlık olarak ancak bu şekilde organik bir dijital dönüşüm gerçekleştirebilecek gibi duruyoruz. Yeni çağın entelektüellerine selam olsun. İyi bir hafta dilerim.